GAZETECİ SELÇUK SAKA; “GLOBAL HAYATLAR LOKAL YAŞAMLARA DÖNÜŞTÜ”

SANAT 03.10.2020 - 12:46, Güncelleme: 17.02.2023 - 08:17 2261+ kez okundu.
 

GAZETECİ SELÇUK SAKA; “GLOBAL HAYATLAR LOKAL YAŞAMLARA DÖNÜŞTÜ”

Sanatçı danışmanı olursan bir konu hakkında ifade edeceğin sözler de bir şarkının güftesinden cımbızlanmış sözlerden oluşuyor.
11 Mart’tan günümüze ekmeği aslanın ağzından midesine indiren Corona pek çok sektörü olduğu gibi sanat dünyasını da feci şekilde vurdu. Ansızın gelen ve geldiği günden itibaren ülkede sağlık adına huzur bırakmayan Corona, insanları içlerinde ölüm korkusuyla yaşamaya mahkum ederken açlık ve sosyal tükenmişlikte Coronakaynaklı bu korkunun üzerine adeta tüy dikiyor. Ünlü danışman sanatçılar adına tedirgin, sanat dünyası adına endişeli. “Corona baharımızı kışa çevirdi”demekle kalmıyor bakın sizlerin bilmediği daha başka neleri önünüze getiriyor. Dikkatle okuyun olur mu? Ünlü danışman Selçuk Aka bunları sadece sizin için bize, yani BİLGEHABER’e anlattı İSTEDİĞİNİ ÖLDÜRÜYOR İSTEDİĞİNİ SAKAT BIRAKIYOR “Corona’nın tura çıktığı Çin’den tutunda dünyanın bir ucunda ki ABD’ye kadar yer kürede durum aynı. Gözün görmediği bir canlı çıktı bütün dünyayı kasıp kavurdu, kasıp kavurmaya da devam ediyor. Canının istediğini öldürüyor, canının istediğini sakat bırakıyor canının istemediklerine de korku içinde bir hayat yaşatıyor. Bugün alıp verdiğimiz şu nefese şükrediyoruz.”  HOYRATÇA KULLANDIĞIMIZ SAĞLIĞIMIZ ŞİMDİ GÖZÜMÜZÜN BEBEĞİ OLDU Sözlerine şöyle devam ediyor Aka, “Corona’nın patladığı ana kadar sağlığımız hiçbirimizin umurunda değildi. Tamam, kendi aramızda birbirimize ‘Allah sağlık versin’ gibi beylik laflar ediyorduk ama dilimizden dökülen sağlık kelimesini bugün ki gibi anlamını bilerek terennüm etmiyorduk. Hoyratça kullandıklarımızın en başında sağlığımız geliyordu. Şimdi ise sağlığımıza bir zeval gelecek diye ödümüz koparak yaşıyoruz. Geldiğimiz duruma bakar mısın?” GLOBAL HAYATLAR LOKAL YAŞAMLARA DÖNÜŞTÜ “Akşam olunca televizyonun karşısına geçip Sağlık Bakanı’nın ağzından çıkacakları merakla beklemeyen var mıdır acaba?” diyen Aka, Corona’nın hayatları lokalleştirdiğini belirterek, “Eskiden cebinde parası olanlar dünyanın her yerine gidiyor, eğleniyor, alışverişini yapıyor ve ülkesine dönüyordu. Ben öğle yemeği için özel jetiyle birkaç saatliğine İtalya’ya Lazanya yemeye gidip gelenleri biliyorum. Şimdi bırakın İtalya’ya Lazanya yemeye gitmeyi, evinde eşinin elinden yapılmış makarnayı yemeyenleri biliyorum” TEDBİRSİZ YAŞAYANLARIN AKIBETİ DOZER KEPÇESİYLE GÖMÜLMEK OLUYOR Corona’nın kendisi bir yandan, korkusu bir yandan Türkiye ve Dünya’da huzur bırakmadığını kaydeden Aka, “Bu illeti daha iyi anlayabilmek için insanların arada bir de olsa herhangi bir üniversite hastanesine gidip birkaç saatliğine gözlem yapmaları gerekiyor. Hala maskesiz dolaşan, hijyenden uzak yaşayan ve sosyal mesafe bilincinden yoksun insanlar olduğunu görüyoruz. Bunlar toplumun potansiyel ölüleridir. Bunlar için benim tanımım bu. Böyle davrananlar eninde sonunda Corona’nın pençesine düşüyor ve akıbetleri de dozerle gömülmek oluyor. Benim içimin yandığı ise, bunların bilinçli ya da bilinçsiz temas ettiği günahsız insanların da aynı akibeti yaşıyor olmalarıdır” dedi CORONA’DAN EN BÜYÜK DARBEYİ SANAT DÜNYASI YEMİŞTİR Corona’nın vurduğu sektörler arasında sanat dünyasının da önemli ölçüde yara aldığını hatırlatan Aka, “Şu an en kötü durum sanat camiasında yaşanıyor. Sanatçılar hassas insanlar. Bir kristal vazo bile onların yanında daha sağlam. Bir şarkıcının, bir sinema emekçisinin bugün içinde bulunduğu durum anlatılmaz yaşanır.  Kaldı ki mesleği enstrüman çalmak olanlar arasında bir süre önce başlayan intiharlar aldı başını gidiyor. Bunların hiç biri medyada yer almıyor ama danışmanlar olarak bizim günlerimizin büyük bölümü bir cenazeden ötekine yetişmeye çalışmakla geçiyor” dedi İŞTE SİZE SAHNE SANATÇISININ BİR GECESİ Salgının ve korkusunun kenarda birikmiş parası olanları fazlaca etkilemediğini söyleyen Aka, bu süreçte en büyük vurgunu hayatı günü birlik yaşayanların yediğine dikkat çekerek, “Solisti solist yapan arkasında çalan saz ve sazcısıdır. Solist bir gecede binlerce lirayı alır, kuliste kıyafetini değiştirir, özel aracına atladığı gibi gazinodan ya da konser alanından uzar gider. Geride kalan sazendedir. Hepsinin fiyatı bellidir. Menajer o gecenin standart ücretlerini takdim eder ve bir süre sonra oda uzar gider. Bu insanlara ödenen paralar bellidir. Bu para evlerinde iki kap yemek pişirtecek bir meblağdır. Yanına açacağı bir küçük rakıdır, o da onun keyfidir. Ertesi gün istesen de cebinde parası yoktur. O gece sahneye çıkacaktır, bir soliste çalacaktır ondan alacağı yevmiye ile evinin ertesi gün ki nafakasını çıkaracaktır. Şimdi soruyorum ben size: Bu adamın para biriktirme gibi bir şansı var mıdır?” BAZILARINI BU ÖRNEĞE DAHİL ETMİYORUM “Bu arkadaşlarımız arasında fiyatı biraz daha yüksek olanlar yok değil tabi, var. Onları tenzih ediyorum” diyen Aka, sazendeleri yöneten şeflerin bir tık daha yüksek fiyatlarla işlerini yaptığını belirterek, “Bunlar arasında akıllı, zeki insanlar var kuşkusuz. Onlar üç kazandıklarının ikisini bankaya koyan tiplerdir. Bunlar için karada ölüm yok deriz. Fakat buna rağmen hepsi böyle değildir. Üç kazandığını daha evlerine gitmeden dışarıda harcayanlar vardır. Bunların durumu sahnede yönettiği bir darbukacının, bir kemani yada kanuninin durumundan daha hazindir” GELSİN İNTİHARLAR GİTSİN ÖLÜMLER Şimdilerde sanat camiası art arda gelen intiharları konuşuyor. Selçuk Aka’da bunu konuşanlardan. Anlatırken gözleri nemleniyor ünlü danışmanın. Bir çok saz üstadının işsizlikten kaynaklanan nedenlerle çareyi ölümde aradıklarını hatırlattığımızda işaret parmağını iki dudağının üzerine koyuyor ve bu hareketiyle bize ‘Susun’diyor. HER BİRİ AYRI BİR DEĞER VE ÖZEL İNSANLARDI Çünkü Aka kulağına gelenleri değil bildiklerini anlatmaya hazırlanıyor. Söze şöyle giriyor sevilen danışman, “Bu konu zurnanın zart dediği yerdir. Bu konu sözün bittiği yerdir. Bu konu toprağa düşen hayatların bir daha geriye gelmeyecek olmasıdır.” “İnatla isim vermeyeceğim. Anlatacak mıyım evet anlatacağım. Yıllarını ünlülerin arkasında enstrüman çalmaya vermiş, hayatlarını sazlarına ve solistlere adamış insanlardır o gidenler. Her biri ayrı bir değer, her biri çok özel insanlardır onlar.” diyerek giriyor söze ve başlıyor anlatmaya; CORONA İŞİ, İŞ’SİZLİK İNSANI ÖLDÜRDÜ “Corona ile başladı sanat dünyasında çöküş. Hiç kimsenin aklına gelmezdi gözün görmediği bir varlığın koca bir dünyada düzen değiştirebileceği. Kimsenin aklına gelmezdi öldürme görevini Azrail’in elinden alacağı. Corona’nın öldürdüğü insanların yanında bir de bu illetin yol açtığı ekonomik kriz sonucu intihar ederek ölenler var bu toplumda. Sayıları yüzü geçti. Son birkaç ay arttı bu intiharlar. Hepsinin altında aynı neden ve gerekçe var. ‘İşsizlik’… Hepsi gırtlaklarına kadar borca girdi. Battılar tabiri caizse. Bu batış yaşamlarının sonu oldu. Bu insanlar hırsızlık bilmez, bu insanlar haram yol bilmez. Namus kavramını en yüksek perdeden yaşayan insanlardır bunlar. Bildikleri tek şey ihtisasını yaptıkları sazı çalmak, iş bitiminde de kendilerine verilecek 400’er ya da 600’er lira parayı alıp evlerine çocuk çocuklarına götürmek. İşte onların hayatları budur, bundan ibarettir. Bunun dışında yapabilecekleri ikinci bir işleri yoktur sahne sanatçılarının. Büyüsüne kapıldıkları o ışıltılı dünyada iyi bir performansa odaklı yaşar bu insanlar. Solistler, onların sırtında bu yerlere gelmişlerdir. Bir sazendenin intihar nedenli cenazesine kendi gurup arkadaşlarından ve mahalledeki üç beş komşusundan başkası gelmez. Bir de haberimiz olmuşsa bizler varızdır o cenazelerde. Hele şimdi ölenler için cami avlusundan kalkmakta yok. Doğrudan mezarlığa giden cenazeler burada bir imam ve üç gömücünün kıldığı namaz sonrası defnedilirler mezarlarına.” BİZİM SONUMUZUN NE OLACAĞI BELLİ Mİ? Ve anlattıklarına noktayı şöyle koyuyor usta danışman, “Son günlerde artan sanatçı intiharlarının altında Corona nedenli dev bir işsizlik var. İşsizliğin getirdiği dağ gibi borçlar ve ödenemeyen borçlardan kaynaklanan koca bir çaresizlik var. Şimdi bu insanların en yakınında ki bir isim olarak size soruyorum : Bu durum sizin ya da bizim başımıza gelmiş olsaydı biz ne yapardık? Onların çare diye limanına sığındıkları ölüm, onlar için kurtuluş oldu. Peki bu sorunları biz yaşıyor olsaydık ve onların tercih ettiği yoldan gitseydik bizim ölümümüzün adı ne olurdu? Ne derlerdi arkamızdan? Hiç bunu düşündük mü?”   
Sanatçı danışmanı olursan bir konu hakkında ifade edeceğin sözler de bir şarkının güftesinden cımbızlanmış sözlerden oluşuyor.

11 Mart’tan günümüze ekmeği aslanın ağzından midesine indiren Corona pek çok sektörü olduğu gibi sanat dünyasını da feci şekilde vurdu. Ansızın gelen ve geldiği günden itibaren ülkede sağlık adına huzur bırakmayan Corona, insanları içlerinde ölüm korkusuyla yaşamaya mahkum ederken açlık ve sosyal tükenmişlikte Coronakaynaklı bu korkunun üzerine adeta tüy dikiyor.

Ünlü danışman sanatçılar adına tedirgin, sanat dünyası adına endişeli. “Corona baharımızı kışa çevirdi”demekle kalmıyor bakın sizlerin bilmediği daha başka neleri önünüze getiriyor.

Dikkatle okuyun olur mu? Ünlü danışman Selçuk Aka bunları sadece sizin için bize, yani BİLGEHABER’e anlattı

İSTEDİĞİNİ ÖLDÜRÜYOR İSTEDİĞİNİ SAKAT BIRAKIYOR

“Corona’nın tura çıktığı Çin’den tutunda dünyanın bir ucunda ki ABD’ye kadar yer kürede durum aynı. Gözün görmediği bir canlı çıktı bütün dünyayı kasıp kavurdu, kasıp kavurmaya da devam ediyor. Canının istediğini öldürüyor, canının istediğini sakat bırakıyor canının istemediklerine de korku içinde bir hayat yaşatıyor. Bugün alıp verdiğimiz şu nefese şükrediyoruz.” 

HOYRATÇA KULLANDIĞIMIZ SAĞLIĞIMIZ ŞİMDİ GÖZÜMÜZÜN BEBEĞİ OLDU

Sözlerine şöyle devam ediyor Aka, “Corona’nın patladığı ana kadar sağlığımız hiçbirimizin umurunda değildi. Tamam, kendi aramızda birbirimize ‘Allah sağlık versin’ gibi beylik laflar ediyorduk ama dilimizden dökülen sağlık kelimesini bugün ki gibi anlamını bilerek terennüm etmiyorduk. Hoyratça kullandıklarımızın en başında sağlığımız geliyordu. Şimdi ise sağlığımıza bir zeval gelecek diye ödümüz koparak yaşıyoruz. Geldiğimiz duruma bakar mısın?”

GLOBAL HAYATLAR LOKAL YAŞAMLARA DÖNÜŞTÜ

“Akşam olunca televizyonun karşısına geçip Sağlık Bakanı’nın ağzından çıkacakları merakla beklemeyen var mıdır acaba?” diyen Aka, Corona’nın hayatları lokalleştirdiğini belirterek, “Eskiden cebinde parası olanlar dünyanın her yerine gidiyor, eğleniyor, alışverişini yapıyor ve ülkesine dönüyordu. Ben öğle yemeği için özel jetiyle birkaç saatliğine İtalya’ya Lazanya yemeye gidip gelenleri biliyorum. Şimdi bırakın İtalya’ya Lazanya yemeye gitmeyi, evinde eşinin elinden yapılmış makarnayı yemeyenleri biliyorum”

TEDBİRSİZ YAŞAYANLARIN AKIBETİ DOZER KEPÇESİYLE GÖMÜLMEK OLUYOR

Corona’nın kendisi bir yandan, korkusu bir yandan Türkiye ve Dünya’da huzur bırakmadığını kaydeden Aka, “Bu illeti daha iyi anlayabilmek için insanların arada bir de olsa herhangi bir üniversite hastanesine gidip birkaç saatliğine gözlem yapmaları gerekiyor. Hala maskesiz dolaşan, hijyenden uzak yaşayan ve sosyal mesafe bilincinden yoksun insanlar olduğunu görüyoruz. Bunlar toplumun potansiyel ölüleridir. Bunlar için benim tanımım bu. Böyle davrananlar eninde sonunda Corona’nın pençesine düşüyor ve akıbetleri de dozerle gömülmek oluyor. Benim içimin yandığı ise, bunların bilinçli ya da bilinçsiz temas ettiği günahsız insanların da aynı akibeti yaşıyor olmalarıdır” dedi

CORONA’DAN EN BÜYÜK DARBEYİ SANAT DÜNYASI YEMİŞTİR

Corona’nın vurduğu sektörler arasında sanat dünyasının da önemli ölçüde yara aldığını hatırlatan Aka, “Şu an en kötü durum sanat camiasında yaşanıyor. Sanatçılar hassas insanlar. Bir kristal vazo bile onların yanında daha sağlam. Bir şarkıcının, bir sinema emekçisinin bugün içinde bulunduğu durum anlatılmaz yaşanır.  Kaldı ki mesleği enstrüman çalmak olanlar arasında bir süre önce başlayan intiharlar aldı başını gidiyor. Bunların hiç biri medyada yer almıyor ama danışmanlar olarak bizim günlerimizin büyük bölümü bir cenazeden ötekine yetişmeye çalışmakla geçiyor” dedi

İŞTE SİZE SAHNE SANATÇISININ BİR GECESİ

Salgının ve korkusunun kenarda birikmiş parası olanları fazlaca etkilemediğini söyleyen Aka, bu süreçte en büyük vurgunu hayatı günü birlik yaşayanların yediğine dikkat çekerek, “Solisti solist yapan arkasında çalan saz ve sazcısıdır. Solist bir gecede binlerce lirayı alır, kuliste kıyafetini değiştirir, özel aracına atladığı gibi gazinodan ya da konser alanından uzar gider. Geride kalan sazendedir. Hepsinin fiyatı bellidir. Menajer o gecenin standart ücretlerini takdim eder ve bir süre sonra oda uzar gider. Bu insanlara ödenen paralar bellidir. Bu para evlerinde iki kap yemek pişirtecek bir meblağdır. Yanına açacağı bir küçük rakıdır, o da onun keyfidir. Ertesi gün istesen de cebinde parası yoktur. O gece sahneye çıkacaktır, bir soliste çalacaktır ondan alacağı yevmiye ile evinin ertesi gün ki nafakasını çıkaracaktır. Şimdi soruyorum ben size: Bu adamın para biriktirme gibi bir şansı var mıdır?”

BAZILARINI BU ÖRNEĞE DAHİL ETMİYORUM

“Bu arkadaşlarımız arasında fiyatı biraz daha yüksek olanlar yok değil tabi, var. Onları tenzih ediyorum” diyen Aka, sazendeleri yöneten şeflerin bir tık daha yüksek fiyatlarla işlerini yaptığını belirterek, “Bunlar arasında akıllı, zeki insanlar var kuşkusuz. Onlar üç kazandıklarının ikisini bankaya koyan tiplerdir. Bunlar için karada ölüm yok deriz. Fakat buna rağmen hepsi böyle değildir. Üç kazandığını daha evlerine gitmeden dışarıda harcayanlar vardır. Bunların durumu sahnede yönettiği bir darbukacının, bir kemani yada kanuninin durumundan daha hazindir”

GELSİN İNTİHARLAR GİTSİN ÖLÜMLER

Şimdilerde sanat camiası art arda gelen intiharları konuşuyor. Selçuk Aka’da bunu konuşanlardan. Anlatırken gözleri nemleniyor ünlü danışmanın.
Bir çok saz üstadının işsizlikten kaynaklanan nedenlerle çareyi ölümde aradıklarını hatırlattığımızda işaret parmağını iki dudağının üzerine koyuyor ve bu hareketiyle bize ‘Susun’diyor.

HER BİRİ AYRI BİR DEĞER VE ÖZEL İNSANLARDI

Çünkü Aka kulağına gelenleri değil bildiklerini anlatmaya hazırlanıyor. Söze şöyle giriyor sevilen danışman, “Bu konu zurnanın zart dediği yerdir. Bu konu sözün bittiği yerdir. Bu konu toprağa düşen hayatların bir daha geriye gelmeyecek olmasıdır.”
“İnatla isim vermeyeceğim. Anlatacak mıyım evet anlatacağım. Yıllarını ünlülerin arkasında enstrüman çalmaya vermiş, hayatlarını sazlarına ve solistlere adamış insanlardır o gidenler. Her biri ayrı bir değer, her biri çok özel insanlardır onlar.” diyerek giriyor söze ve başlıyor anlatmaya;

CORONA İŞİ, İŞ’SİZLİK İNSANI ÖLDÜRDÜ

“Corona ile başladı sanat dünyasında çöküş. Hiç kimsenin aklına gelmezdi gözün görmediği bir varlığın koca bir dünyada düzen değiştirebileceği. Kimsenin aklına gelmezdi öldürme görevini Azrail’in elinden alacağı. Corona’nın öldürdüğü insanların yanında bir de bu illetin yol açtığı ekonomik kriz sonucu intihar ederek ölenler var bu toplumda. Sayıları yüzü geçti. Son birkaç ay arttı bu intiharlar. Hepsinin altında aynı neden ve gerekçe var. ‘İşsizlik’… Hepsi gırtlaklarına kadar borca girdi. Battılar tabiri caizse. Bu batış yaşamlarının sonu oldu. Bu insanlar hırsızlık bilmez, bu insanlar haram yol bilmez. Namus kavramını en yüksek perdeden yaşayan insanlardır bunlar. Bildikleri tek şey ihtisasını yaptıkları sazı çalmak, iş bitiminde de kendilerine verilecek 400’er ya da 600’er lira parayı alıp evlerine çocuk çocuklarına götürmek. İşte onların hayatları budur, bundan ibarettir. Bunun dışında yapabilecekleri ikinci bir işleri yoktur sahne sanatçılarının. Büyüsüne kapıldıkları o ışıltılı dünyada iyi bir performansa odaklı yaşar bu insanlar. Solistler, onların sırtında bu yerlere gelmişlerdir. Bir sazendenin intihar nedenli cenazesine kendi gurup arkadaşlarından ve mahalledeki üç beş komşusundan başkası gelmez. Bir de haberimiz olmuşsa bizler varızdır o cenazelerde. Hele şimdi ölenler için cami avlusundan kalkmakta yok. Doğrudan mezarlığa giden cenazeler burada bir imam ve üç gömücünün kıldığı namaz sonrası defnedilirler mezarlarına.”

BİZİM SONUMUZUN NE OLACAĞI BELLİ Mİ?

Ve anlattıklarına noktayı şöyle koyuyor usta danışman, “Son günlerde artan sanatçı intiharlarının altında Corona nedenli dev bir işsizlik var. İşsizliğin getirdiği dağ gibi borçlar ve ödenemeyen borçlardan kaynaklanan koca bir çaresizlik var. Şimdi bu insanların en yakınında ki bir isim olarak size soruyorum : Bu durum sizin ya da bizim başımıza gelmiş olsaydı biz ne yapardık? Onların çare diye limanına sığındıkları ölüm, onlar için kurtuluş oldu. Peki bu sorunları biz yaşıyor olsaydık ve onların tercih ettiği yoldan gitseydik bizim ölümümüzün adı ne olurdu? Ne derlerdi arkamızdan? Hiç bunu düşündük mü?” 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.