SAADET’TEN “TÜRKİYE’NİN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KARNESİ”

YAŞAM 12.11.2020 - 11:09, Güncelleme: 17.02.2023 - 08:17 2331+ kez okundu.
 

SAADET’TEN “TÜRKİYE’NİN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KARNESİ”

Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın Basın Özgürlüğü-2020 raporunun verileri de raporda yer aldı. Buna göre;
Saadet Partisi İnsan Hakları ve Hukuk Politikaları Kurulu'nun hazırladığı Türkiye'nin Basın Özgürlüğü Karnesi'nde 15 Temmuz darbe girişimi sonrası dönemde basın özgürlüğünün daha çok tartışıldığı vurgulanarak "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin güçler ayrılığını tamamen ortadan kaldırdığı, özgür basın ve medyanın neredeyse tek başına demokrasi mücadelesi verdiği" belirtildi. Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın Basın Özgürlüğü-2020 raporunun verileri de raporda yer aldı. Buna göre; “Yaptığınız haber nedeniyle sansüre uğradınız mı?” sorusuna ankete katılan 141 katılımcıdan 27’si “Hayır”, 114’ü ise “Evet” cevabını verdi. "Mesleğinizi yaparken kendinize otosansür uyguladığınızı düşünüyor musunuz?” sorusuna katılımcılardan 40’ı otosansür uygulamadığını beyan etti; 111’i ise otosansür yaptığını belirtti. " Sansür ve otosansür sonuçları birlikte değerlendirildiğinde, sansüre uğramadığını beyan eden 27 katılımcıdan 15’i otosansür yaptığını 12’si ise yapmadığını beyan etti. Sansüre uğradığını beyan eden 114 katılımcıdan 96 katılımcı ise otosansür yaptığını, 18’i yapmadığını söyledi. Raporda "3 katılımcıların yüzde 80,8’i sansüre uğradığını, yüzde 19,1 ise uğramadığını beyan ettiği bu araştırma, sansürün Türkiye medyasındaki yaygınlığını bir kere daha gözler önüne sermektedir" denildi. Söz konusu rapora göre; • En az 103 gazeteci gözaltına alınmıştır. • En az 76 soruşturma açılmıştır. • Gazeteciler en az 108 ayrı gözaltı işlemine maruz kalmıştır. • Son bir yılda gazeteciler en az 239 günü gözaltında geçirmiştir. • Gözaltına alınan gazeteciler ortalama 48 saatini gözaltında geçirmiştir. • 11 gazeteci gözaltındayken darp edildiğini beyan etmiştir. • 2 gazeteci çıplak aramaya maruz kaldığını belirtmiştir. Haberleri ve yorumları nedeniyle haklarında soruşturma ya da kovuşturma açılan gazetecilerden örnekler de raporda yer aldı: · Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Kanal İstanbul güzergâhında arazi almasıyla ilgili iddiaları haberleştiren Cumhuriyet muhabiri Hazal Ocak hakkında dava açıldı. · Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), FOX TV Ana Haber bülteninde Fatih Portakal’ın CHP’li belediyelerin yardımlarının engellenmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın siyasallaşması ve tüm devletlerin yoksullaştığı yönündeki ifadelerini “ihlâl” olarak değerlendirip 3 kez yayın durdurma cezası verdi. · Fatih Portakal hakkında Cumhurbaşkanı ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) şikayetleri üzerine soruşturma açıldı. · Ankara gar katliamını gerçekleştiren 2 DEAŞ üyesinin patlayıcı yapmak için gübre aldığının emniyet tarafından biliniyor olmasını haberleştiren Cumhuriyet gazetesi muhabiri Alican Uludağ ve Sorumlu Yazı işleri Müdürü Olcay Büyüktaş Akça’nın 3 yıla kadar hapsi isteniyor. · Rize Nabız Gazetesi İmtiyaz Sahibi Gençağa Karafazlı’nın Çaykur’da Koronavirüs karşısında alınmayan önlemler hakkında yaptığı haberler nedeniyle beş ayrı soruşturma açıldı. · · Raporda bu örneklerden yola çıkılarak bu haberlere imza atan gazetecilere iktidar tarafından “muhalif, terörist, hain” gibi yaftalar yapıştırıldığı, cezai müeyyide uygulandığı ve alenen hedef gösterildiği" belirtildi. "RTÜK kuruluş amacından saptı" Raporda, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)'nun uygulamalarına da dikkat çekildi. Radyo ve televizyonlar için 2019 yılı içinde RTÜK tarafından 2025 kere müeyyide kararı alındığı belirtilen raporda "RTÜK’ün, haksız rekabeti engelleme bakımından reklam ve ticarete dair düzenlemelere aykırı eylemlere müeyyide uygulaması elbette kabul edilebilir bir konu olmakla birlikte, yayın politikalarını denetlemekle ilgili yaptığı işlemler basın özgürlüğü bağlamında yıllardır eleştiri odağı olmaktan kurtulamamıştır" denildi. Raporda "RTÜK'ün kuruluş amacından saptığı, tamamen iktidarın silahşörlüğünü yapmak üzere faaliyet gösterdiği" ifade edildi. "İktidarı eleştiren her muhalif yayıncı ensesinde RTÜK’ün lisans iptali tehdidini hissetmekte, ister istemez kendisine otosansür uygulanmaktadır" tespitinin yapıldığı raporda son 18 ayda Halk TV, TELE 1, Fox TV ve KRT kanallarına toplamda 28 idari para cezası ve 8 yayın durdurma cezasına verildiği belirtildi. "Daha az yasakçı daha fazla çözüm odaklı" Raporun sonuç bölümünde ise şu ifadelere yer verildi: "Bu fotoğrafı Türkiye hiç hak etmemektedir. İktidarın kendi çıkarları için ülkemizi bu duruma düşürmeye hakkı yoktur. Biz Saadet Partisi olarak; basının tam anlamıyla özgür olmasını, objektif ve evrensel kriterler dışında hiçbir müeyyide ile karşılaşmamasını, gazetecilerin gazetecilik faaliyetleri nedeniyle takibata uğramamasını, sosyal medyanın her türlü farklı fikrin özgürce ifade edildiği bir mecra olmasını bu konudaki kırmızı çizgilerimiz olarak görüyoruz. Bu bakımdan “daha az yasakçı daha fazla çözüm odaklı” bir politika izlenmesi “özgürlük ve fazilet” dengesinin daha iyi kurulmasını sağlayacaktır. Türkiye’de uygulamaya geçen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi güçler ayrılığını tamamen ortadan kaldırmışken, özgür basın ve medya neredeyse tek başına demokrasi mücadelesi vermektedir. Vatandaşların yanıltılmadan, manipüle edilmeden gerçeğe ulaşabilecekleri mecraların sesi kısılmaktadır. Eleştirilerin sesinin kısılması ve halkın haber alma hakkının engellemesi hiçbir şekilde Türkiye’nin lehine değildir. Son yıllarda ciddi yara almış demokrasinin yeniden inşası öncelikle basın ve gazeteciler üzerindeki baskının kaldırılması ile mümkün olacaktır." denildi.
Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın Basın Özgürlüğü-2020 raporunun verileri de raporda yer aldı. Buna göre;

Saadet Partisi İnsan Hakları ve Hukuk Politikaları Kurulu'nun hazırladığı Türkiye'nin Basın Özgürlüğü Karnesi'nde 15 Temmuz darbe girişimi sonrası dönemde basın özgürlüğünün daha çok tartışıldığı vurgulanarak "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin güçler ayrılığını tamamen ortadan kaldırdığı, özgür basın ve medyanın neredeyse tek başına demokrasi mücadelesi verdiği" belirtildi.

Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın Basın Özgürlüğü-2020 raporunun verileri de raporda yer aldı. Buna göre;

“Yaptığınız haber nedeniyle sansüre uğradınız mı?” sorusuna ankete katılan 141 katılımcıdan 27’si “Hayır”, 114’ü ise “Evet” cevabını verdi.

"Mesleğinizi yaparken kendinize otosansür uyguladığınızı düşünüyor musunuz?” sorusuna katılımcılardan 40’ı otosansür uygulamadığını beyan etti; 111’i ise otosansür yaptığını belirtti. "

Sansür ve otosansür sonuçları birlikte değerlendirildiğinde, sansüre uğramadığını beyan eden 27 katılımcıdan 15’i otosansür yaptığını 12’si ise yapmadığını beyan etti.

Sansüre uğradığını beyan eden 114 katılımcıdan 96 katılımcı ise otosansür yaptığını, 18’i yapmadığını söyledi.

Raporda "3 katılımcıların yüzde 80,8’i sansüre uğradığını, yüzde 19,1 ise uğramadığını beyan ettiği bu araştırma, sansürün Türkiye medyasındaki yaygınlığını bir kere daha gözler önüne sermektedir" denildi.

Söz konusu rapora göre;

• En az 103 gazeteci gözaltına alınmıştır. • En az 76 soruşturma açılmıştır. • Gazeteciler en az 108 ayrı gözaltı işlemine maruz kalmıştır. • Son bir yılda gazeteciler en az 239 günü gözaltında geçirmiştir. • Gözaltına alınan gazeteciler ortalama 48 saatini gözaltında geçirmiştir. • 11 gazeteci gözaltındayken darp edildiğini beyan etmiştir. • 2 gazeteci çıplak aramaya maruz kaldığını belirtmiştir.

Haberleri ve yorumları nedeniyle haklarında soruşturma ya da kovuşturma açılan gazetecilerden örnekler de raporda yer aldı:

· Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Kanal İstanbul güzergâhında arazi almasıyla ilgili iddiaları haberleştiren Cumhuriyet muhabiri Hazal Ocak hakkında dava açıldı.

· Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), FOX TV Ana Haber bülteninde Fatih Portakal’ın CHP’li belediyelerin yardımlarının engellenmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın siyasallaşması ve tüm devletlerin yoksullaştığı yönündeki ifadelerini “ihlâl” olarak değerlendirip 3 kez yayın durdurma cezası verdi.

· Fatih Portakal hakkında Cumhurbaşkanı ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) şikayetleri üzerine soruşturma açıldı.

· Ankara gar katliamını gerçekleştiren 2 DEAŞ üyesinin patlayıcı yapmak için gübre aldığının emniyet tarafından biliniyor olmasını haberleştiren Cumhuriyet gazetesi muhabiri Alican Uludağ ve Sorumlu Yazı işleri Müdürü Olcay Büyüktaş Akça’nın 3 yıla kadar hapsi isteniyor.

· Rize Nabız Gazetesi İmtiyaz Sahibi Gençağa Karafazlı’nın Çaykur’da Koronavirüs karşısında alınmayan önlemler hakkında yaptığı haberler nedeniyle beş ayrı soruşturma açıldı.

·

· Raporda bu örneklerden yola çıkılarak bu haberlere imza atan gazetecilere iktidar tarafından “muhalif, terörist, hain” gibi yaftalar yapıştırıldığı, cezai müeyyide uygulandığı ve alenen hedef gösterildiği" belirtildi.

"RTÜK kuruluş amacından saptı"

Raporda, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)'nun uygulamalarına da dikkat çekildi.

Radyo ve televizyonlar için 2019 yılı içinde RTÜK tarafından 2025 kere müeyyide kararı alındığı belirtilen raporda "RTÜK’ün, haksız rekabeti engelleme bakımından reklam ve ticarete dair düzenlemelere aykırı eylemlere müeyyide uygulaması elbette kabul edilebilir bir konu olmakla birlikte, yayın politikalarını denetlemekle ilgili yaptığı işlemler basın özgürlüğü bağlamında yıllardır eleştiri odağı olmaktan kurtulamamıştır" denildi.

Raporda "RTÜK'ün kuruluş amacından saptığı, tamamen iktidarın silahşörlüğünü yapmak üzere faaliyet gösterdiği" ifade edildi.

"İktidarı eleştiren her muhalif yayıncı ensesinde RTÜK’ün lisans iptali tehdidini hissetmekte, ister istemez kendisine otosansür uygulanmaktadır" tespitinin yapıldığı raporda son 18 ayda Halk TV, TELE 1, Fox TV ve KRT kanallarına toplamda 28 idari para cezası ve 8 yayın durdurma cezasına verildiği belirtildi.

"Daha az yasakçı daha fazla çözüm odaklı"

Raporun sonuç bölümünde ise şu ifadelere yer verildi:

"Bu fotoğrafı Türkiye hiç hak etmemektedir. İktidarın kendi çıkarları için ülkemizi bu duruma düşürmeye hakkı yoktur.

Biz Saadet Partisi olarak; basının tam anlamıyla özgür olmasını, objektif ve evrensel kriterler dışında hiçbir müeyyide ile karşılaşmamasını, gazetecilerin gazetecilik faaliyetleri nedeniyle takibata uğramamasını, sosyal medyanın her türlü farklı fikrin özgürce ifade edildiği bir mecra olmasını bu konudaki kırmızı çizgilerimiz olarak görüyoruz.

Bu bakımdan “daha az yasakçı daha fazla çözüm odaklı” bir politika izlenmesi “özgürlük ve fazilet” dengesinin daha iyi kurulmasını sağlayacaktır.

Türkiye’de uygulamaya geçen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi güçler ayrılığını tamamen ortadan kaldırmışken, özgür basın ve medya neredeyse tek başına demokrasi mücadelesi vermektedir. Vatandaşların yanıltılmadan, manipüle edilmeden gerçeğe ulaşabilecekleri mecraların sesi kısılmaktadır. Eleştirilerin sesinin kısılması ve halkın haber alma hakkının engellemesi hiçbir şekilde Türkiye’nin lehine değildir. Son yıllarda ciddi yara almış demokrasinin yeniden inşası öncelikle basın ve gazeteciler üzerindeki baskının kaldırılması ile mümkün olacaktır." denildi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.