“SESİMİ DUYAN VAR MI?”

KÜLTÜR 02.01.2020 - 10:29, Güncelleme: 17.02.2023 - 08:17 4040+ kez okundu.
 

“SESİMİ DUYAN VAR MI?”

“Saat gecenin dibi, sabahın karası. Akreple yelkovan ölüm uykusunda sanki. Zifiri karanlık sinsi bir yılan gibi sarmış her yerimi.
Nefes almak ne zormuş meğer enkazın altında kurtarılmayı beklerken...  Beklemek ise en azılı düşman. Dişlerini geçiriyor sanki her saniye etime. Bir de balyoz sesi vuruyor yüreğime. Güm güm, güm güm. Bir bebek ağlıyor benimle yarışır gibi. Tiz bir ses. “bebeğim” diye ağlıyor. Bebeğim.  Bir annenin sessiz sedasız son nefesi beynime vuruyor. Ölümü düşünmek ne sancılıymış meğer. İnsana yaşamın değerini fersah fersah öğretiyor. Hayallerim ne kadar da saçma geliyor şimdi bana...  O günleri atlatmak için verdiğim savaş inanılmaz. Rahmetli babamın da dediği gibi. Başaranların hep yaptığı şeyi yaptım. Defalarca ve defalarca yeniden denedim. Şimdi geçmişe bakmak kor yangınları çağırmıyor yüreğime. O yangınla yaşamayı öğrendim öğreneli ellerimin içindeki sıcaklığa şükrediyorum. O benim hayatımın enkazında bulduğum mucizem. Bana yaşamak için binlerce sebep veren kahramanım. Can yeleğim, son filikam acil çıkış kapım, oksijen maskem.”   Bu bir aşk hikayesinden çok daha fazlası. Bir acının, bir mucizenin ve bir direnişin hikayesi. Mücadelenin vücut bulmuş hali. Bir Sevda Masalı, 1999 Gölcük Depremi’nde hiç anlatılmayan, resmi ve gayri resmi kayıplar arasına girmeyen kayıpları anlatıyor. Yarım kalan sevdaları, ayrılan elleri, toprak yerine soğuk duvarların mezarı olduğu nefesleri anlatıyor. Bir Sevda Masalı bu zamana kadar saklanan aşkı, meşe sandıktan naftalin kokusuyla çıkarıyor ve hatırlatıyor. Aşkın anatomisi günümüz aşklarına ışık tutuyor. Görmeden sevmek, dokunmadan sevişmek ve kavuşamayacağını bile bile gönlündeki emanete ömrü adamak.  
“Saat gecenin dibi, sabahın karası. Akreple yelkovan ölüm uykusunda sanki. Zifiri karanlık sinsi bir yılan gibi sarmış her yerimi.

Nefes almak ne zormuş meğer

enkazın altında kurtarılmayı beklerken... 

Beklemek ise en azılı düşman. Dişlerini geçiriyor sanki her saniye etime. Bir de balyoz sesi vuruyor yüreğime. Güm güm, güm güm.

Bir bebek ağlıyor benimle yarışır gibi.

Tiz bir ses. “bebeğim” diye ağlıyor. Bebeğim. 

Bir annenin sessiz sedasız son nefesi beynime vuruyor.

Ölümü düşünmek ne sancılıymış meğer.

İnsana yaşamın değerini fersah fersah öğretiyor.

Hayallerim ne kadar da saçma geliyor şimdi bana... 

O günleri atlatmak için verdiğim savaş inanılmaz.

Rahmetli babamın da dediği gibi. Başaranların hep yaptığı şeyi yaptım.

Defalarca ve defalarca yeniden denedim.

Şimdi geçmişe bakmak kor yangınları çağırmıyor yüreğime.

O yangınla yaşamayı öğrendim öğreneli ellerimin içindeki sıcaklığa

şükrediyorum. O benim hayatımın enkazında bulduğum mucizem.

Bana yaşamak için binlerce sebep veren kahramanım.

Can yeleğim, son filikam acil çıkış kapım, oksijen maskem.”

 

Bu bir aşk hikayesinden çok daha fazlası.

Bir acının, bir mucizenin ve bir direnişin hikayesi.

Mücadelenin vücut bulmuş hali.

Bir Sevda Masalı, 1999 Gölcük Depremi’nde hiç anlatılmayan, resmi ve gayri resmi kayıplar arasına girmeyen kayıpları anlatıyor.

Yarım kalan sevdaları, ayrılan elleri, toprak yerine soğuk duvarların mezarı olduğu nefesleri anlatıyor.

Bir Sevda Masalı bu zamana kadar saklanan aşkı, meşe sandıktan naftalin kokusuyla çıkarıyor ve hatırlatıyor.

Aşkın anatomisi günümüz aşklarına ışık tutuyor.

Görmeden sevmek, dokunmadan sevişmek ve kavuşamayacağını bile bile gönlündeki emanete ömrü adamak.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.