Saygıdeğer okuyucular, biliyorsunuz: Eğirdir’de elmanın iyisi yetişir. Hemen göl’ ün öte yakasında bulunan Gelendost ovasında elmanın daha iyisi yetişir.
Gelendost’un göl kıyısındaki Yenice köyü ovasında ise daha daha iyisi yetişir.
Size Gelendost Yenice köyünün haberleşme sayfasındaki bir resmi göstermek istedim. Bu renk renk elmalar “aynı topraktan, aynı sudan” ve aynı zamanda yetişen Allah’ın bir mucizesi.
Diğer illerden gelen, üçkâğıtçı bazı elma tüccarlarına rağmen; Yenice gençleri yılmamışlar. Bölgenin en güzel elmasını yetiştirmeye devam etmişler.
Yedi renkli elmalar yetiştirmişler, yetiştirmekteler. Tıpkı Eğirdir Gölü’nün gün batarken yedi renk verdiği gibi. Bu rengi veren göl suyu rengi elmaya da vermiş. Aynı toprakta yetişen yedi renkli elmaları başka hiçbir toprakta yetiştiğini görmeniz mümkün değil.
Bu bir Yenice şehitler ovası mucizesidir!
Ne reklam yapıyorum ne de uyduruyorum. Bu ovada 1176’ larda Dini Müslümanlık için ölen şehitlerin yattığı topraklar. Türlü damak tadıyla yüklü Miryo Elmaları’ nın tadı elbette başka!
Ardı arkası kesilmeyen Haçlı Din Savaşları 105 yıl sürmüş. Ancak Hristiyanlar kesin yenilgiyi Yenice ovasında almışlar. Hristiyan Haçlıların en yoğun Müslümanlarla kapıştıkları savaşın yeridir Yenice ovası. Müslümanlık için, Anadolu’nun Türk yurdu olması anlamında ölen şehitlerin mezarlarını bu ovanın göle yakın koruluk tepeciklerinde görmeniz, dua etmeniz mümkün. Onlarcasının mezarı etrafında taş nişanlar var. Ama yüzlerce şehidin mezar nişanları yok. İşte renk renk Yenice şehitler ovasının elmalarındaki renkler asil Türk şehitlerimizin rengidir, nişanıdır. Şanlı topraklarda can veren Müslümanların asaletleri elmaya renk vermiş.
Yenice ovası Anadolu’da Müslümanlık mührünün vurulduğu yerdir. 1947’de üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar 1947’de Demokrat partinin binasının açılışı için Gelendost’a gelir. Yenice köyünü görmek ister. İki adet ciple köye gelmeye çalışırlar. Yol çamurdur. Cipin birisi
çamura sağlanır. Yenice köyünden getirilen camızlarla cip çamurdan kurtarılır. Yenice köyüne geldiğinde bu kutlu ovayı görmek ister. Rüştü adı verilen varlıklı ailenin evinde geceyi geçirir.
Sabah namazını kılar. Erken saatlerinde köyün uç kısmın gelir. Köylüler ovayı gösterirler. ”… Miryokefalon şehitleri bu topraklarda yatıyor. “diyerek; renk renk elma yetişen Yenice ovasına karşı dualar etmiştir. (Prof. Dr. Neşet Çağatay Isparta Ün Dergisi.1949 Cilt On beşSayı171.)
Celal Bayar Cumhurbaşkanı olduktan sonra da “şehitlere hediye olsun” adıyla söz konusu Miryo elmalarının ovasına boydan boya sulama kanalı yapılması için zamanın Başbakanı Adnan Menderes’e talimat verir. Betondan, eğimli sulama kanalı yapılır.
Aziz şehitlerimizin yattığı Yenice ovasında yedi renkli elmaların yetişmesi bizlere çok önemli mesajlar vermekte. Yenice de yetişen elmalarının bir adını: Miryokefalon Elması adını vermek gerekmez mi? Bu kutlu ovanın tarihini şimdi ortaya çıkarıyoruz.
İşin başka bir gerçeği daha var. İhmal edilmiş bir gerçekle yüz yüzeyiz.
Eğirdir gölü gittikçe yok oluyor. Bir yirmi yıl sonra bu sanat eseri elmaları göremeyeceğiz. Yenice köyünün gençleri göl’ ün yedi rengindeki elmaları bir yirmi yıl sonra yetiştirmeyebilirler.
Karşımızda, omzunu Yenice şehitler ovasına yaslamış can çekişen bir göl var. “İmdat!. .Ben “Ölüyorum” diyor. Dinleyen yok!
Türkiye’mizin, Isparta'mızın biricik tatlı suyu olan Eğirdir gölümüz göz göre göre yok oluyor. Küresel bir iklim diyebiliriz. Ama bazı ülkelerde bu küresel iklim değişikliğinden gelen yok oluşu uzatmanın, bir elli yıl daha ileriye atmanın yolunu bulmuşlar. Vahşi sulama yerine modern sulama ile bir elli yıl daha gölün ömrünü uzatabiliriz. Ancak yetkililer, siyasiler kulaklarını böyle projelere kulaklarını tıkamaktadırlar.
Bir Yirmi otuz yıl sonra elma yetiştiricilerinin torunları “göl’ ü kurutmuşlar” diyecekler, yazacaklar. Bir daha yetiştirilemeyen elmaların hayali resimlerini yapacaklar.
Anamas Dağları’nın eteğindeki güzelim göl yok olmadan önlemini alalım. DSİ barajlarıyla gölümüzün su kaynağını yok (Sücüllü göleti) etmişti. Eski haline getirelim.
Çocukluğumda sakar mekeler, Çukurçayır ördekleri, Beşiktaş kayalıklarından gelen dağ keklikleriyle sohbet ederlerdi. Ovada buğday biçen köylülerim göl kuşlarının şarkılarını dinleyerek buğdaylarını yığın yaparlardı. Su olmayınca bu güzelim göl kuşları da yok oldu.
Pakize hala defiyle gelin olacakların düğün evlerinde bayanlara bu göl kuşlarının seslerinden doğan türküleri söylerdi. Siyasiler geleceğimizi, gölümüzün yok olacağını falan akıllarına getirmiyorlar. Önlem alınsa; hiç olmazsa yer altı göl suyunun kaybolmaması için çareler bulunsa…
Punarönü sazlıklarında asrın destansı şarkılarını söyleyen kurbağaların sesini bir daha duyamayacağız. Yenice ovasında yatan şehitlerimizin kanları suyla buluşamayacak korkarım!
Güzelim Eğirdir gölü gözlerimizin içine baka baka ölümünü bekliyor. Göl’ün canlı olduğunu bir yirmi beş yıl sonra; öldüğünde ancak anlayabileceğiz