Saygıdeğer okuyucular: Tekke (Dergâh) sözcüğünü duymuşsunuzdur.. Tarih terimi olarak tekkeler herhangi bir dini tarikata girmiş olanların çoğunlukla yaşam alanı olarak seçip ibadet ettikleri özel yerlerdir. Okuyan insanların Allah adına, toplumun menfaatine fikir üreten, günün meselelerini adil çözüm aranan yerlerdir. Söz yerinde ise “deniz feneri” konumundadırlar.
Osmanlı idari dönemlerinde (yükselme) gerçekten çok yararlı, inançlı, terbiyeli, yardımsever, insancıl bireyler buralarda yetişirdi. Osmanlı’nın son duraklama döneminde yani II. Meşrutiyet (1908) buraların değişikliğe uğramış. Buralarda İslamiyet’in kuralları yerine saçma sapan bilgiler veriliyordu. İnsanlar yanıltılıyor; ruhi yapıları, akli dengeleri bozuluyordu. Dergâhlarına gelerek şifa arayan insanların mallarına mülklerine zarar veriliyordu.
Isparta Mevlevi Dergâhı günlükleri tutan son Mevlevi Dedesi Ali Dede efendinin notlarından (Günlük-Hatıra) anlıyoruz ki: Kendisinden iki dönem öncesi durumu yani 1884’’lü yıllarda Isparta tekkelerinin insan sağlığını nasıl bozduklarını görüyoruz.
1875’te Isparta’da Mutasarrıf Paşa-Vali’si olarak Mutasarrıf Eyüp’ lü Ali Rıza Efendi atanır. 1872’de Isparta’da ilk defa kızların okuyabileceği kız kolejini açar. Isparta’nın tüm İlkokullarını yeni usulde eğitim anlayışına çevirir. Bazı dini çevreler ayağa kalksalar da boşuna çırpınıştır.
Beş yıl Isparta valiliğinde bulunan Vali Eyüp’ lü Ali Rıza Efendi Osmanlı bölgesi Bosna –Hersek eyalet valiliğine atanır. 1908’de Bosna-Hersek Avusturya-Macaristan işgalcilerince ele geçirilir. Burada askerliğini yapmakta olan Isparta Redif alayı taburlarının bir kısmında tamamen Ispartalı askerler bulunmaktadır. Isparta Redif alayı taburu adı verilen birlik işgalden sonra Isparta ’ya döner.
Isparta da valilik yapmış olan Eyüp’ lü Rıdvan paşa Isparta’da iken hatıralarını tuttuğu defteri Isparta’ya dönen bir askere hediye eder. Bu asker Karaağaç mahallesinden Çakmakçıalioğlu Süleyman’ın oğlu Çavuş Mehmed’ dir. Isparta Redif Alay taburu askeri Mehmed sivil yaşamı kendini alıştırmak amacıyla Isparta Mevlevi Dergâh’ ında sohbet eğitimi almaya başlar. Hocalarından birisi de (sonradan son Isparta Mevlevi Dergâhı dedesi olacak olan) Ali Dede Efendi (Aksu)’dir. Vali’nin verdiği ve 1872’ li Isparta’daki tekkelerin günlük durumunu anlatan
notlar mevcuttur. Vali’nin hatıra defterindeki bazı notları Mevlevi Dergâhı hocası Ali Dede Efendi kendi hatıra defterinde yer verir.
Mevlevi Dedesi’ nin Orijinal Osmanlıca Yazılmış Hatıra Defterindeki yazılanlara Gelince:
Isparta Mevlevi Dergâhı son dedesi Ali Dede Efendi( Aksu) (1932 Soyadı kanununda “Aksu “ soyadını almış, tekkesinin bulunduğu caddeye de “Aksu caddesi” adı verilmiş.)
Ali Dede Efendi günlüğünde Isparta’daki çürüyen, amacı dışında, güzel dinimizin anlatımları yerine saçma sapan, lüzumsuz işlerle meşgul olan Isparta tekkeleri hem Yüce İslamiyet’e hem de devletimize zararlarının olduğunu anlatmış.
Tekkelerin adlarını sıralamış. Kendisinin, dedesi olduğu ve hem soyadının hem bulunduğu cadde “Aksu” nun adını yazmış. Mevlevi tekkesinin (1228’de) kurucusu olan Teberdar Mehmed Efendi tekkesi olarak adlandırıp düzenli işleyiş içinde olan Mevlevi tekkesinin hizmetlerini anlatmış. Dedesi bulunduğu Mevlevi Tekkesi’ ni (dergâh) övmüş. Ama diğer tekelerin amaçları dışına çıktıklarını anlatmış. Minasım tepelerinde mezarı bulunan Muharrem Dede de bu tekkeye mensuptur. Hatıra defterinde diğer tekkeleri sıralamış. Davğanalı Tekkesi, Hızır Aptal Sultan Tekkesi, Yavru Oğlu Tekkesi, Üyü yani Kınalı Zade Abdülkadir Geylani efendinin tekkesi olarak sıralamış.
Mevlevi tekkesinin dışındaki tekkeler 1873’ten sonra tekkelerinin birer odasını “Irvasa Odası” yani birden fazla hastalığı olanların büyü yapılarak iyileştirme odaları için hazırlanmış. Söz konusu Isparta tekkelerinde İslamiyet’in güzelliklerini anlatmak, insanların dini emirler doğrultusunda yaşayabilmeleri için eğitim vermek gibi faaliyetler durmuş.
Bunu yapan kişiler tamamen işi aldatma, dolandırma insanların elinden bağ, bahçelerini ellerinden almaya dönüşmüş. Ispartalı Rum doktorlardan kendi söylemleriyle fenni tedavisinden bir fayda sağlamayanlar, hastalıkları devam eden Ispartalılar soluğu söz konusu tekkelerde almışlar. Parası olmayanlar da tekkelerin bu tür hal ve hareketlerinden esinlenerek diğer yurttaşlar soluğu yatırların türbelerinde almışlar.
Hatta daha önce halk arasında isim yapmış, sevilmiş kişilerin mezarların başına giden dertli hasta ve yakınları mezarlara hastayı götürenler bile az değilmiş. Hastası da yanında, mezar başında, mezarda yatan kişiye seslenerek: “El bizden şifa sizden” diye başlayan niyaz yalvaranların sayıları çoğalarak tekkelerde ve diğer ibadet alanlarında bozulma başlamış. Yalvarmalarla umutlarını bu yatırlara bağlarlar ve şifasını bu ölülerden beklerlerdi.
Kekeme çocukların dilini açmak, mariz (hastalıklı) ve sıska çocukların şifası için, doğan çocuklarının hemen ölmesini durdurmak gibi kuduz hastalığına yakalananlar, kaşınma hastalığı olanlar için kurşun dökmek gibi yanlışlıklar da yapılıyordu.
Daha da: Askerde yakını olanların ne zaman geleceklerini bilmek, doğacak çocukların cinsiyetini önceden bildirmek, gelecekte fakir mi, varlıklı mı olacaklarını önceden kestirmek. Gelin, valide çekişmesini önlemek için büyü yapmak gibi saçma sapan işler yapmaya başlarlar.. Halkın din ve dünya işlerine göre yaşantılarını düzenlemek gibi işlere de girişen tekkeler Salah odaları oluşturulurlar.
Yine 1973’ten sonra Isparta tekkelerinde (Mevlevi tekkesi hariç) “Salâh yani (düzelme, iyileşme) odaları da açarak halkı soymaya, ellerinden malını mülkünü almaya da başlarlar. . Bu tekke odalarına başvuran vatandaşların hastalıkları başta olmak üzere işlerini kaybetmişlerse, kendilerini bozguncu, sağlam olmada şüphesi olanlar, Psiko-somatik ruh hastalığına yakalananlar bile mallarını buralara vererek tedavi umudu ararlar.
1875’te Isparta’da Mutasarrıf Paşa-Vali’si olarak bulunan Mutasarrıf Eyüp’ lü Ali Rıza Efendi’nin hatıralarında yüzlerce kişi malını-mülkünü buralara kaptırmış olduğunu notlardan anlıyoruz. Ali Dede Efendi sadece Nisan 1874 ayında söz konusu tekkelere başvurup hastalıklarının iyileşmesi için malını, mülkünü verenlerin listesini hatıra defterinde not etmiş.
Yaylazade ya da şimdiki Isparta Yayla mahallesinden Molla Ömer Mescit İmamının oğlu ve kızı aynı anda tekkeye başvurmuşlar. Kadir ve Sultan’ın ruhsal tedavileri için dere mahallesi Andık deresine yakın yerdeki üç bin kulaçlık üzüm bağını Tekke ellerinden almış.
Aynı şekilde taşınmazlarını kaptıranları şöyle sıralayabiliriz. Aynı mahalleden: Müderris Hasan Efendi torunu Süleyman ve Mustafa, Semercioğlu hacı hafız Torunu Rüksan Hanım.
Aynı mahalleden mahalle muhtarı Baba Osman oğlu Ahmed, Çalık Hacı Ali sülalesinden hafız Murtaza oğlu, torun Hacı Ali Hafız, Hacı İsmail torunu Emin için verilen taşınmazlar..
Isparta Hacıelfi (Primehmed) Mahallesinden Emeksiz oğlu torunu Halil, Oduncuoğlu Mehmed in torunu Ayşe kadın, Hocazade (Kepeci) mahallesinden Vanizade Süleyman Torunu Mevlid, İstanbulluoğlu sülalesinden Hasan kızı Gülayşe, Kelekçioğlu Osman sülalesinden Şakir torunu Canip, Kademlioğlu Haliller sülalesinden Hasan oğlu Hasan Nuri.
Cedid (Hızırbey) mahallesinden Sarıoğlu Ali Dayı sülalesinden Salih Kızı Ümmühan, Top Süleymanoğlu sülalesinden İsmail oğlu İsmail. Tekye ( Hızırbey) mahallesinden Demirci Ömeroğlu Halil torunu Eyüp, Çelebiler mahallesiden Damgacı Nailoğlu Sülalesinden Mustafa torunu Mehmed.
Çelebiler mahallesinden Müftü Mehmed Efendi torunu Hasan ve Ahmed ikizler. Taşcızade sülalesinden mercan Zenci hasan oğlu Süleyman torunu Murtaza, Zenci Köle Beşir Torunu Hafız İsmail’ in oğlu Veli.
Fazlullah(…Sermet) mahallesinden Çebiçoğlu sülalesinden kara Salih torunu Ali, Baradızlı Halil sülalesinden Şükrü oğlu Aziz. Curummusoğlu sülalesinden Mustafa torunu…
Saygıdeğer okuyucular, yukarıda özetlenen olaylar ile günümüzde insanları (bankalardaki hesapları yoluyla) dolandıran insanlar arasında da bir benzerlik kurabiliyor musunuz?