Rahmetli hemşerimiz dokuzuncu Cumhurbaşkanı’ mız Süleyman Demirel'in bacanağı Sadık Güneş hocamız 201O’ un sonlarına doğru olacak. Öğretmen Evi okuma salonundan çıkarken koluma girdi. “Malum evimiz yakında biliyorsundur. Ülkü İlköğretim okulunun karşısında, gidelim de size kitap ve sır notlarımı vereceğim dediler. Şevket Bey’in (Demirel) yeni kitabı çıktı. Henüz dağıtıma girmedi. Sadece bir adet göndermişler. Eve gidelim. Ben size bir aylık müsaadesiyle okumanızı, köşe yazısı da yazarsınız, sonra getirirsiniz. Ben şöyle bir akşam baktım” dediler.
Tabi hayır mı diyeceğim. Bir zamanlar Isparta’mızın İl Milli Eğitim müdürüydü. Bir de yeni basım kitap olunca hani!..
Sadık Güneş hocam: “..Akşam üzeri Şevket Bey (Demirel) şoförü ile göndermiş. Kitaplığa yerleştirmiştim. Bulmam uzun sürer. Yerinden çıkarayım. Kapıda bekletmeyeyim” dediler.
Cumhurbaşkanımızın eşi Nazmiye hanımın kardeşi, Sadık Güneş hocamızın eşi Rahmetli Faden hanımefendi ben oda kapılarından içeri ilk adımımı atar atmaz tüp ocağına (ki kapısı açık) kahve cezvesini koyduğunu gördüm. Ne yapsam boşuna. O kahveyi içirmeden beni göndermeyecekler.
Hatırladığım kadarıyla Sadık Güneş hocamızı 86 yaşında 20 Ağustos Salı 2013 günü kaybetmiştik; yanılmıyorsam.. Allah, kendisinin, saygıdeğer eşi Faden Güneş hanımefendinin kabrini cennet eylesin!
Kahvemi içip kalkma hazırlıkları yaparken Sadık Güneş hocam hem Rahmetli Şevket Demirel Beyin henüz basılmış kitabı: ” Hizmette Isparta’yı Seçtim” ile birlikte Cumhurbaşkanımız Demirel’in su ve Baraj konulu kitaplarından verip beni uğurlamak için engelli ayağını iki eliyle hizaya verip; ayağa kalktı. Ben giderim, rahatsız olmayın dedim.
Saygıdeğer eşi Faden hanıma da kahve ikramından dolayı teşekkür ettim. Tam oda kapısından çıkarken kendi el yazısıyla Süleyman Demirel’in çok özel bilinmeyen yönlerini yine Cumhurbaşkanımız Demirel’in ağzından yazdığı dört sayfalık bir notu uzattı. “Bunu da oku. Ama hemen yazı yazma! Sonra yazarsın. Ama okuyup, not al, kitaplarla birlikte bir ay sonra geriye getirirsin” dediler. Notu verilen kitapların arasına koydum. Düşürürüm niyetiyle de gömleğimin içine koyuverdim. Nede olsa emanet!
Demirel'in bacanağı Sadık Güneş hocama kitapları ve kendisinin Cumhurbaşkanımız Demirel’in dilinden, anlatımından not aldığı el yazma notları teslim ederken ayaküstü anlatı verdi. Bir anlamda Rahmetli Ecevit ‘le birlikte istirahate gönderildikleri Çanakkale (1980) Zincirbozan’a ziyarete gittiklerinde Rahmetli Cumhurbaşkanı’mızın anlatılarından not almış.
Ben de özetleyerek arkalı önlü dört A kâğıdına sıkıca yazılmış Saygıdeğer Cumhurbaşkanı ’mızın anlatımlarını içeren notları paylaşmak istedim. Gerçi Zincirbozan da ziyarete gidenlere sekiz on kişi ile birlikte Sadık Güneş Hocamıza anlatmışlar. Sadık Güneş hocamız;” bunların bir kısmını ben zaten biliyordum” dediler.
Demirel Henüz İlkokul Çağındayken Sık Sık Savköy’ üne Gidermiş.
Demirel neden küçüklüğünden beri Sav köyüne giderdi acaba?
Önce kısa bir açıklama hikâyesini anlatmam gerekiyor. Konu daha iyi anlaşılsın diye. 1936 da Demirel 12 yaşındadır. Sabahın erken saatleridir.. Uzun süreden beri babası Yahya Ağa Sav köyüne gideceğini, eskimeye yüz tutmuş ihtiyacı olan urgan, sicim, keten-kenevir çuval gibi ev gereçlerini Sav’dan temin edeceğini söyler. Sav köyünde hayvanların kafalarına göre yular ören Şakiroğlularından Şakir (İpekçi) baba Yahya’nın asker arkadaşıymış. Bir iki yılda bir Yahya ağa Sav’a gidip asker arkadaşına ziyarete gidermiş.
Sabahın erken saatlerinde yola koyulurlar. Aynı gün dönmeleri gerekirmiş. İslamköy’ ünden Gökçeli köyü (Derbent) ayrımına kadar bir at arabasıyla, oradan yaya olarak babası Yahya Demirel’le birlikte Sav köyüne doğru yürürler. Oğul Süleyman Demirel babasıyla sohbet ederek Sav köyüne doğru kağnı yollarından, bazen dar keçi yolundan falan yürürler.
Baba Yahya Sav köyünde bulunan askerlik arkadaşı hakkında Edirne İpsala bölgesinde yaptıkları askerlik anılarını anlatır.
Sav köyündeki insanların şakacı, sıcakkanlı olduklarını da anlatır. Hatta Sav köyünden ikinci bir askerlik arkadaşının olduğunu ancak semer, eyer yapım ustası olması nedeniyle o arkadaşını başka bir bölüğe götürüldüğünü, onunda çok şakacı olduğunu zaman zaman bölüğünde kumandanına kadar merkezi güldürdüğünü oğlu Süleyman’a anlatır.
Ömrü boyunca rahmetli Cumhurbaşkanı Demirel şakacı Sav köyünden hep bahsetmiştir.
Nihayet köye yaklaşırlar. Ama yol çatallaşır. Az uzakta mısırlarını eşeğine saran bir köylüye rastlarlar. Selam verip Sav yolunun doğru yol olup olmadığını sorarlar. Köylü kendilerine “yol doğru “der. Bu köylü Sav halkından rahmetli Dedeoğlu Dede Hüseyin ağadır. 1934’te Dede soyadını alırlar.
Dedeoğulları sülalesinin tamamı tarihten gelen bir alışkanlıkla Osmanlıcayı tüm aile fertlerinin öğrenmesini isterlermiş. Diğer Sav köylüleri gibi Osmanlıcayı küçük yaşta öğrenirler. Günlük konuşmaları ki: Arap alfabesi Osmanlıca’ nın özüdür. Şu andaki alfabemiz Latin alfabesi soldan sağa okunup yazıldığıdır. Oysa Arap alfabesi sağdan sola okunup yazılır. Sav köylüleri de günlük konuşmalarını devrik cümle şeklinde yazı alfabesini kurala uydurup konuşurlar. Yol tarifini soran baba Yahya ve oğul Süleyman’a cevaben Dedeoğlu: “- yol doğru “diyerek tarifler.
Oğul Süleyman Demirel’in 1936 da Sav köylüsü Dedeoğlu’nun tersten “yol doğru” cümlesini yol boyunca “Doğru Yol” sözleriyle kurallı hale getirir.
İşte söz konusu köylünün yol tarifi için söylediği devrik cümleyi hiç unutmayan Demirel, yıllar sonra kuracağı partinin adını “Doğru Yol partisi” koyacaktır. Zincirbozan da ziyaretine gelen bacanağı Sadık Güneş ve diğer zorunlu ikametteki vekil arkadaşlarını bu anısını anlatır.
Süleyman Demirel Her Defasında Sav’a Neden Gitmek İsterdi.
İslamköylü Yahya ağa her iki yılda Sav köyüne gider. Öncelikle asker arkadaşı olan şimdiki Sav Belediye başkanı Şakir İpekçi’nin dedeleri olan ve de şimdiki Başkan’la aynı adı taşıyan Şakir ağayı görmeye giderdi. Hem askerlik arkadaşını görmek hem de yeni doğan buzağıları için Şakir ağanın tanıdığından ayarlı yular ördürtürdü. Buzağılar büyüdükçe ipler ayarlanıp buzağılara zarar vermezmiş. Sadık Güneş hocanız notları bu şekilde almış.
Sav’a bu gidip gelmelere bir üçüncü madde daha eklenir. Henüz Süleyman Demirel 12 yaşındadır. Yıl 1936. Ortaokulu Isparta da şimdiki Millet Kıraathanesi (Eski İl Milli Eğitim taş binası) ortaokul binasıdır.
Isparta Halkevi Dergisi 1935 ün Dergisi: Sayı13.Cilt 2 Nisan 1935 tarihli sayısında Hikmet Turan Dağlıoğlu (Ispartalı Yazar) “Isparta Vilayeti İçin yazılmış Ecnebi (batılı) kaynaklardaki Coğrafi ve Tarihsel Yeri” adlı henüz Ortaokul ikinci sınıfta okuyan Süleyman Demirel okur.
Isparta Ortaokulu öğrencisi Süleyman Demirel’ in derslerine giren öğretmeni Hüseyin Namık (tarihçi) hocasına derki: ”-Bu yazının yazarını okulumuza çağırsanız da kendileriyle tanışsak” der. Ancak bir yıl sonra davete icabet eden Ispartalı yazar Hikmet Dağlıoğlu Süleyman Demirel’in de okuduğu sınıfa davet eden öğretmen Hüseyin Namık’la birlikte dershaneye girerler. Teneffüse çıkılmaz. Süleyman Demirel’in misafir yazara çok sayıda soruları olur.
Misafir yazar Dağlıoğlu Sav köylü nüktedan (güldürü, hazırcevablı) bir şahıstan bahseder. İncili Çavuş’tan. İncili’ nin babası Sav ’da emekliliğini geçirmek için Yeniçeri Ocağınca gönderilmiş.
İncili Çavuşun babası yeniçeri askeri iken görevli gittiği Kayseri’de evlenmiş. İncili Çavuş orada doğmuş. Bir süre annesiyle orada yaşamış. Babası yeniçeri ocağından habersiz evlendiği için ocaktan çıkarılmış. Zorunlu Sav köyünde Osmanlı padişahlığına ait arazilerden verilerek Sav’da oturmaya mecbur bırakılmış. O zamanın devlet politikası böyleymiş.
İncili çavuş Osmanlı sarayına gitmeden önce Farsça ve Arapçayı hatta hafızlık ustalığını Sav’da 14 yaşında iken kavrar. Bu eğitimi sayesinde Yeniçeri askerinin oğlu olması, Arapça ve Farsçayı bildiği için Osmanlı sarayına alınır. 9. Cumhurbaşkanımız Demirel zorunlu ikamete tutulduğu Çanakkale Zincirbozan’da diğer arkadaşlarıyla bir sohbet anında şöyle konuşacaktır:
”-Çocuklar benim yetişmem çok okumam kadar Isparta insanlarının kültürü, çevresinin zengin konuşkanlığı, özellikle Sav köylüsünün derin düşünce kültürü, Din-i İslamiyet’e bağlılıkları, Sav da yetişmiş güldürü, hazırcevap ustası İncili’ nin kültürünü benimsemek yetti ”diyecekti.
İşte o derste Osmanlı sarayında da eğitimi devam eder. İncili Çavuş’un iyi bir öğrenim görmesi, Sav da Sav halkından hazırcevablı bir ustalığa sahip olması, zeki, hazır cevap bir siyaset ve devlet adamı olması mı?
Ders saatlerinde öğrenen Süleyman Demirel Sav kasabasında bulunan İncili Çavuş’un baba mezarını, oğul İncili Çavuşun manevi mezarını görmek, dua etmek ister. Her iki yılda günübirlik Sav’a giden babası Yahya ağanın peşine takılır. Yaya olarak Kuleönü Derbent ayrımına kadar at arabasıyla, oradan Sav köyü ayrımına yaya olarak ulaşmaya çalışırlar.