Isparta Belediye Başkanı (2022) Şükrü Başdeğirmen’ in Mehmet Tönge mahallesinde yaptırdığı alt geçit ve köprüsü dokuz şiddetinde depreme dayanıklılık esasına göre yapıldığını hatırlatarak yazıma başlamak istiyorum.
Bu zamana kadarki (Başdeğirmen döneminde) tüm belediyece yapılan inşaatlarda başkan Başdeğirmen’ in bu esasa (deprem, kar, buz için dayanıklılık ölçütlerine…) uyduğunu bir de ben hatırlatmak istiyorum.
2004’te Yunanistan-Kozani Osmanlı (bir zamanlar) şehrinde Tarım Fuarı yapılmıştı. Fuara Isparta Valisi İsa Parlak ile ITSO Başkanı Eyüp Avcular davet edilip ağırlanmışlardı. Kozani de oturan Isparta’ lı, Osmanlı Rumlarından yazar torun Stavro Kaplanlıoğlu 1914 Isparta depremi ile ilgili araştırmaları olmuş. Ispartalı Rum işadamı olan babasının notlarından 1914 çok ölümlü Isparta depremi ile ilgili hiç bilinmeyen, duyulmayanları da yazmış.
Rum torununun araştırmasından özet vererek depremle ilgili yazıma devam etmek istiyorum.
Ispartalı Rum torun yazar 2004 Kozani ‘de ziyaretleri süresince: Isparta’nın baba valisinin ve başkanlığı döneminde Isparta ticaretinde, sanayisinde yanlışlık yapanlara karşı cesurca tavır koyan ITSO Başkanı Eyüp Avcular’ ın tercümanı olmuş. Isparta ve Türkiye’mizin onuru adına misafirperverlik yapan Isparta Osmanlı’sının Rum torunu yazar Stavro Kaplanlıoğlu’ na ben buradan selam, teşekkür göndermek istiyorum.
Rum torun, Yazar Kaplanlıoğlu şöyle diyor baba ve dedesinden derlediği yazısında.
“1914’deki Isparta depremi kargaşası, acısı kelimenin tam anlamıyla bir çaresizliklerin yaşandığı günlerdi. Ölüleri gömme ve yaralılarına bakma konusunda ciddi sorunlarla karşı karşıya kalındı. Günlerce cenazeler yarı toprak altında kaldı. İnsanlar çaresizdi.
Ölüler o kadar çoktu ki yetkililer onları dini bir tören olmadan toplu mezarlara gömdüler.”
Isparta-Burdur depreminde Gayrimüslimler Rum ve Acemler (Ermeniler) topluca aynı mezarlığa gömüldüklerine ilişik Mevlevi dedesi Ali Dede Efendi’nin hatıra notlarında geçmekte. Cesetlerin kokuşmaya başlaması ile bu yola başvurulur.
“Dünyaca isim yapmış deprem uzmanlarının Isparta depremlerinin dünü ve bugünü için görüşleri çok dikkate değer. Dünya deprem uzmanlarının ortak dillendirdikleri konu şudur.
Isparta çevresi ve merkezi toprak altındaki durumu açık. ‘Plakaların kaya sınırında, kayalar güçlü bir iç sıkıştırmaya maruz kalırlar. Kırıldıklarında sismik titreşime neden olurlar. Plakaların kırılması, sürtünmesi ne kadar büyük olması sürtünmeye bağlı. Olası Isparta- Burdur depremi için sürtünmenin yüksek olacağı gerçeği ortada.
Isparta-Burdur depreminin beklenen İstanbul depreminden önce olacağı gerçeğidir. Aynı sorun, bir kısmı Afrika ve Avrasya tektonik levhalarının çarpışmasının sınırında olan Yunanistan'da da var. Türkiye’ ve Küçük Asya Isparta-Burdur-Yunanistan ve M. Asya, depreme en yatkın bölgelerden biri olarak görülmekte.’
Osmanlı Isparta’sının Rum Torun’u yazar Kaplanlıoğlu yazısına devamla:
“Küçük Asya'da 1999 yılında Nice Körfezi'ndeki Kocaeli/Gölcük'te 7.5 R büyüklüğündeki en büyük deprem meydana geldi. 1914 yılında Burdur - Sparta'da 7.1 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Pisidia'da (Isparta Burdur bölgesinde) 1914'ten önce meydana gelen büyük depremler şöyle: 3/5/1875'te 6.9 R, 14/5/1890'da 5.2 ve 1901'de 6.4 R Büyüklüğü idi.
Olası ISPARTA-BURDUR DEPREMİ Hassasiyetiyle: (Allah Korusun) Türk deprem uzmanlarının savunduklarına zıt yedilere doğru çıkabileceği yabancı uzmanlarca savunulduğunu söylemek abartı olmamalıdır. Çünkü 1914 Depremi 7.1 imiş. Depremlerde yüzlerce insan kaybedilir)
“Bu tarihi depremler arasında: 3/10/1914 tarihinde, 7,0-7,10 R büyüklüğünde, önceki 3 depreme göre en fazla can ve hasara neden olan, aynı zamanda bugüne kadar meydana gelen en kötü depremdir” diyor yazısında yazar. (Yunanlı ve Avrupalı deprem uzmanlarının ortak görüşleridir)
“Pisidia, (Isparta ve bölgeye bu ad verilir) en azından insan yaşamının kaybı söz konusu olduğunda. 1914 yılındaki bu deprem, Isparta, Burdur, Dinar, Gönen ve Atabey bölgelerinde ve merkez üssüne yakın birçok yerleşim yerinde daha fazla hasara neden oldu.
1914’ ten sonra Pisidia bölgesinde, çevresinde 1914 yılından sonra meydana gelen onlarca deprem yaşadık. 1925'te 5.9 R, 1933'te 6.0, 1964'te 5.7, 1971'de 5.9, 1995'te 6.1 büyüklüğünde depremler oldu. 2002'de 6.4 ve diğerleridir.
Türk deprem uzmanlarından farklı bir deprem beklentisi olduğudur. Bundan sonra da olası Isparta-Burdur depreminin İstanbul depreminden önce olacağını söylemek bilimsel verilerimizden kaynaklanan ortak görüşleridir.”
Osmanlı Isparta’sının Rum torunlarından, şimdi Yunanistan Kozani de yaşayan saygıdeğer yazar Kaplanlıoğlu ’nun dede ve baba hatıralarından alınmış bir Isparta depremiyle ilgili kısa özeti birkaç cümle ile vermek istiyorum.
Hititler, Romalılar, Helen, Bizans Isparta ve bölgesini Psidya diyorlardı.
Isparta Osmanlısının Rum torunu diyor ki yazısında:
“Babamın bilinçsiz takıntısını kesinlikle haklı çıkardı, çünkü Pisidia (Isparta ve bölgesi) gibi sismik bir bölgede bile, bu deprem "yazıya göre" bölgeyi vuranların en ölümcülüydü.
Babamın doğduğu şehir olan Küçük Asya'daki Sparta tarihi (Isparta) ile ilgili yayınlarda yer alan bu makale benim için ayrı bir duygusal değere sahiptir. Henüz 4 yaşında iken 1914 yılında Sparta'da (Isparta) meydana gelen ve içgüdüsel bir hamle yaparak hayatta kaldığı, yurdun 2. katında bulunduğu odanın karşı köşesine geçerek yaşadığı büyük depremle ilgilidir.
O anın acı hatırası, 6 yaşında ölen kardeşi George ve daha sonra annesinden ve Sparta' daki arkadaşlarından duydukları için merhum babamla tekrar tekrar konuşmalar yaptım. O yüzden neler olduğunun tam bir resmini elde etmek için ayrı bir araştırma yaptım.
Babamın bilinçsiz takıntısını kesinlikle haklı çıkardı, çünkü Pisidia gibi sismik bir bölgede bile, bu deprem "yazıya göre" bölgeyi vuranların en ölümcülüydü, 2500 ölü ve 4000 ölü ve sayısız yaralı daha bıraktı.
Metni yazdım, bulabildiğim kadar fotoğraf topladım, gönderdim, aradan 107 yıl geçti. "1914 Depremi" ni seçtim çünkü yeterli bilgiye sahip değildim. O anın acı hatırası, 6 yaşında ölen kardeşi George ve daha sonra annesinden ve Sparta' daki (Isparta) arkadaşlarından duydukları için merhum babamla tekrar tekrar konuşmalar yaptım.
Babamın kardeşi Yorgos ve annesiyle birlikte yer ve tavan çöktü Kardeşi öldürüldü, annesi uykusunda bayıldı. Deprem gece yarısından sonra bir deprem daha (Artçı olmalı)12.01'de meydana geldi ve Rixter ölçeğinde 7.1 büyüklüğündeydi. Sabahın erken saatlerinde sağ salim onu o noktadan indirdiler. Böylece yazar, kardeşlerim ve ondan sonra gelen tüm torunlar ve torunların torunlarının hayata gelemeyeceklerini herkes anlar.” Diyor Rum yazar Kaplanlıoğlu.
Olası, beklenen depremlerden Allah insanları korusun! Son söz olarak söylemek istiyorum.
Bazı insanlar depremi: “deprem imtihandır” diyorlar. Bu sözü söylerseniz yanlışlık yapmış olmaz mısınız? Depremde can kaybını önlemek için konutların teknik, bilimsel, yasal kurallara göre yapılması gibi çağın geldiği son noktayı ret etmek anlamına gelmez mi? Din adına bu şekilde delilsiz sözleriniz, dine de zarar vermektesiniz. Farkında değilsiniz!
“Deprem imtihandır” sözünüzü söylediğinizde örtülü olarak birilerine destek veriyorsunuz. Bunlar: Hileli ev yapanlar, inşaatta haksız rant peşinde koşanlar, hileli inşaat için rüşvet alanlar, bina yapım anında hırsızlık yaparak demir, çimento çalanlara bilmeden örtülü destek anlamı taşımaz mı? Bu sözün kaynağını açıklar mısınız?
Güzel dinimizin sözlerini orasından, burasından kendilerince mana çıkarıp yorumlamak gibi davranışlar: Ölümcül depremlere karşı devletimizin, insanların tedbir alma çabalarını da engellemek manasına gelmez mi?
Şayet: “Deprem İmtihan ”’sa; hileli binaların altında kalanlar imtihanı kaybediyor, hilesiz evlerde kalıp depremden yara almadan kurtulanlar sınıfı geçiyor. Böyle mi anlamalıyız bu sözden?
Yüce dinimiz:” tedbirinizi alın, devenizi sağlam kazığa bağlayın“ demiyor mu? O halde “deprem imtihandır” diyenlerin yanlış konuştuklarını söylemeliyiz. Deprem imtihan falan değildir. Büyük İslam bilgini İbn-i Haldun: “Hayatın kendisi imtihandır” diyor.