1890’lı yıllarda Uluborlu, Isparta sokaklarından doğuştan şanssız biri geçti!
Esas adı Agios Aliyos. Uluborlular ve Ispartalılar “Dibek Ali” olarak bilirler. Annesi Sakarya (il) sancağına bağlı Rum köyü Serdivan’ dan.
Şimdi ilçedir. Annesi buradan, Ispartalı varlıklı bir Rum tüccarına gelin gelmiş.
Zamanla Isparta’ya gelen Kilise Çan Kulesi Ustası Piranyan Usta annesiyle yasak evlilik yapar. Bu ilişkiden doğan (Agios) Dibek Ali doğar doğmaz kelimenin tam anlamıyla yaşamla kıyasıya bir mücadeleye girişir. Şanssız dünyaya gelmiştir!
Aklı ermeğe başlayınca Isparta sokaklarındaki kendisi hakkındaki dedikodulara dayanamaz. Isparta Emre Manastırı papazlarından Alexia’ nun eşi Bayan Vivi’ nin gayretleriyle Barla Kilise yetim hanesine gönderilir Dibek Ali.
İlerleyen yıllarda Barla kilisesi papazının Ortodoksluk anlatıları ile hayali hikâyelerinden hoşlanmaz. Orada da tutunamaz. Yetimhaneden kaçarak en yakın 1890’lı yıllarının gelişmiş kasabası Uluborlu’ ya yaya olarak gelir. Uluborlu’ da “yabancı bir insanın açlık, açıkta kalmadığı…” gibi bilgileri daha önce Barla yetimhanesindeki arkadaşlarından duymuştur. Burada da çaresiz kaldığında, ömrünün çoğunu geçirdiği hayırsever Uluborlu insanlarından yardım görür.
Uluborlu’ da bazı medreselerin bünyesinde fakir, yabancılar için sabah çorbası, akşam yemeği verilmekte. Uluborlu caddelerinde yabancı olarak kır bekçilerince fark edilen Dibek Ali, kır kolcularının refakatinde Uluborlu Emir Bey’inin yanına götürülür, sorgulanır. Uluborlu Bağçe mahallesinde kalaycılık yapan Bölükbaşoğlu sülalesinden Süleyman ustanın yanına çırak verilir. Kendi isteğiyle Uluborlu Kaleiçi Rum Mahallesinde bulunan kilise okuluna gitmek istemez. Kalaycı Bölükbaşoğlu Süleyman’ın korumasına verilen Dibek Ali, Mevlevi tarzda eğitim veren Salih Efendi mahallesindeki Müderris Hacı Hatipoğlu Ahmed’ in okuluna verilir.
Çevrede1890’ ların gelişmiş kasabası Uluborlu olduğunu hatırlatalım.
İslami tarzda ilahi ve Mevlidi Şerifi güzel sesiyle okumasından dolayı Uluborluların takdirini kazanır. Uluborlu Ortodoks Kilisesi papazı kendilerinden olduğunu düşünerek Dibekci Ali’yi yanına çekmek, kilisede eğitim vermek ister. Ancak Ali Uluborlu’yu çok sevdiği, Uluborlu Müslim insanlarını çok beğendiği için İslami eğitim veren medrese de eğitim almak ister.
Uluborlu kilise papazı inadını devam ettirir. İki tarafın çekişmesinden sıkılır. Bu defa Dibek Ali kendini sokaklara adar. Nerde akşam olduysa orada kış demez yaz demez uyuya kalır. Bu durumdan çok etkilenen Uluborlu eşrafından Mutafoğlu Hafız Kadir, Çopuroğlu Halil, Beytioğlu Hüseyin, Korukçuoğlu Hasan ağalar Dibek Ali’yi sahip çıkarlar. Söz konusu Uluborlu eşrafından varlıklı saygıdeğer insanlar Uluborlu için gaz lambalarına bedelsiz, kendi öz bütçelerinden yakıt temin eden komisyon üyeleridir. Osmanlı’nın Girit adasından gaz lambaları için gaz yağı (Balina yağı) getirterek az gelirli ailelere yıl boyunca dağıtılmaktadır. Dibek Ali’yi de gaz dağıtımı işinde görev verilir. Efendi Sultan mahallesinde oturan Selçuklu sultanlarının torunlarından (16.Kuşak) Gülnisan hanımı burada görür.
Dibek Ali’yi üst-baş alıp giydirirler. Uzun süre Uluborlu Bey’ lik misafirhanesi odasında kalması sağlanır. İlerleyen aylarda, Cirimbolu Poslu su değirmeni sahibi Kiritsos ağanın değirmeninde kalıp çalışması konusunda Dibek Ali’yi razı ederler.
Aklını başını toplayan Dibek Ali, Poslu ustanın yardımıyla Uluborlu sokaklarına gün boyunca dolaşır. Kıl torbasına sarılı taş değirmeni ile Uluborlu sokaklarında buğday kırım işine başlar. Bazı günler kol gücüyle çalışan kırma taş değirmende isteğe göre buğday kırımı tam olmadığından, bazen küçük dibekle işini yapmaya çalışır. Bu yeni işini çok sever Dibek Ali!
Bu defa daha büyük dibek marifetiyle müşterilerine memnun edebileceğini düşünür.
Çok ağır dibek taşını Uluborlu Hacegi mahallesinden bir gecede Efendisultan mahallesine taşır. Bu ağır taşı nasıl naklettiği Uluborlularca “hayret” konusu olur.
Uluborlu halkı tarihi süreç içinde bin yıldan fazla tarhanalık, çorbalık buğday kırdırır.
Hatta tüm Anadolu’ ya tarhana çorbası Uluborlu’dan yayıldığını söylemek abartı olmayacaktır. Kış gribine karşı dibekte dövülmüş kırık buğdaydan oluşan tarhana çorbası Uluborlu’da Milattan Önce (M.Ö). İsa’dan bin dört yüz yıl önce Uluborlu Luwilerinde ve Hititlerinde yapıldığını Yunan tarihçilerinin kaynaklarında okuduğumu
söyleyebilirim. Söz konusu Dibek Ali ile ilgili öyküyü şahsıma verme güzelliğini gösteren Selanik Aristoteles Üniversitesi akademisyenlerinden, Ispartalı Rum torun arkadaşım Hristo Delibaş Hoca, tarhana çorbasının Anadolu ve Balkanlar’ a Uluborlu’dan yayıldığını söylemişti. Uluborlu’dan göç eden Rum torunlarının ellerindeki sözlü, yazılı atalarının hatıralarında bunları görmekteyiz, okumaktayız.
Neyse, Dibek Ali öykümüze devam edelim.
Kocaman, ağır taş dibeği Efendisultan mahallesine Dibek Ali’nin nasıl getirebildiğine ilişkin Uluborlu’ dan kimsenin anlamadığı bir bilmece olur. Sonunda olay anlaşılır. Efendi sultan mahallesinden Selçuklu sultan torun kızlarından birine gönlünü kaptırdığı haberi ile durum anlaşılır!
(Anadolu Selçuklu sultanlarından on yedide altısının kızlarını ve kız kardeşlerini başkent Konya dışında Uluborlu da yerleşik kalmasını bilmem biliyor muydunuz? Uluborlu’da tarihi on üç mahallemizden birisi Efendisultan mahallesidir. Bu mahallede zorunlu oturmaları sağlanan Sultan kız ve kız kardeşleri yerli Uluborlu halkıyla evlenmelerine izin verilmiştir. Sultan sülaleleriyle birlikte Uluborlu halkının içinde ayrıca Hz. İsa’dan bin beş yüz önce Uluborlu’ya yerleşmiş Oğuz kolundan sayılan Yakut Türkleri de yerleşmişler. Şaman dininden Müslümanlıkla burada tanışmış Uluborlu sokaklarında. lar.. Zengin bir mozaike sahip olan Uluborlu insanları bu zenginlikten dolayı tarihi süreç içinde çevrede hoşgörülü, yardımsever olarak öne çıktıkları bilinir.)
Dibek Ali’nin gönlünü kaptırdığı Selçuklu sultanlarının torunlarından makalemize konu olan Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in torunu Sultan I. Alaeddin Keykubad’ın kızın dan geldiği bilinen,16. Kuşak torun Gülnisan hanımdır.
(Uluborlu Kaleiçi Kilise Vakayıname notları ndan: Atina Nea Ionia Ispartalılar, Uluborlular Mübadil Rum Derneği -dergisi- yayını. Hristo Delibaş 2017)
Ancak Dibek Ali’ye Sultan torunu verilmez. Sevgisi dumura uğrar! Dibek Ali divaneye döner. Hiç kimseyle sohbet etmez olur. Aşurelik, çorbalık buğday kırdırmaya getirilen buğdayları alır. Başını öne eğer. Kırma bitince de torbasına kırılan buğdaylar koyar, sahibine verir. Pek akçe de almaz müşterilerden. Müşteriler, Poslu ağayı gördüklerinde kırma akçesini ona verirler.
Uluborlu eşrafından Enzeloğlu Hacı Mehmed oğlu Mustafa Uluborlu medreselerinde ruh sağlığı derslerine girmektedir. Ayrıca Kaleiçi Rum cemaatinden Sofia Hanım ruh sağlığı konusunda İstanbul Rum patriklik okulunda eğitim görmüştür. Bir de aynı eğitimi gören Uluborlu Kaleiçi Rum cemaatinden kürk tüccarı Stavros Paloğlu devreye girer. Dilek Ali’yi girdiği bunalımdan çıkaramazlar. Pejmurde bir biçimde Uluborlu Cadde, sokaklarında daha önce Kilisede, yetimhanede, Mevlevi Medresesinde öğrendiği ilahileri sokaklarda bağırarak söylemeye başlar.
Demirci, dülger dükkânlarının önünden geçerken hayırsever esnaftan bir iki lokma verenler sayesinde yaşamını pejmürde bir biçimde sürdürür.
Bazen de Uluborlu sokaklarında Rumca mana -anne – ya da yaya-büyükanne- veya babas –baba-diye bağırır durur!. Duyanlar başlarını öne eğerler.
–“ Şu insan evladı için azıcık akıl ver Allah’ım! Ciğerlerimiz burkuluyor ” derlerdi.
Yine aşurelik, tarhanalık buğday dövme mevsimi geldiği sonbahar günleriydi. Kapı dağı sırtlarından keskin bir rüzgâr esiyordu. Uluborlu Kaleiçi Rumlarının “Ruh dağı”
veya “İsa dağı “dedikleri Kapı dağına doğru, esen rüzgâra doğru sesinin çıktığı kadar bağıra bağıra koşarcasına giden Dibek Ali’nin ölüme koştuğunu kimse bilemezdi.
Ertesi gün fırtına dindiğinde Dibek Ali’nin cansız bedenini küçük değirmenin yanında bulur. Kaleiçi Rum cemaatinden değirmenci Vasili eşi aynı zamanda Uluborlu kadınlarını düğünlerde def’iyle eğlendiren Manta Kadın bulmuştur. Duyanlar: ”-Allah rahmet eylesin, kurtuldu!” denir