Bayram AYGÜN
Köşe Yazarı
Bayram AYGÜN
 

HİÇ DUYMUŞ MUYDUNUZ?

Eğirdir Nis Müslüman halkıyla Isparta Sav halkı arasında Tarihi bir bağ vardı. Yazımın başlık fotoğrafında Eğirdir Nis adalı gönüllü bir adalı Rum ailenin Osmanlı ordusunda silah kuşanır. İzne gelir. İzni bitince Çanakkale cephesinde gitmek üzere ailesiyle vedalaşır. (Isparta Ün Mecmuası yazarlarına, şimdi Yunanistan’ın büyük yazarlarından Isparta Rumlarından Ülkeroğlu sülalesinden saygıdeğer Stavros Kaplanoğlu’ na teşekkür ediyorum. Mevlevi Eğirdir ve Isparta dergâhları kiler defterleri, Psidya (Sparta) metropolitliği günlük vakayiname defterleri. Ayrıca Isparta Mevlevihane’si son dedesi Ali Dede Efendi’nin kızından torunu merhum Ali Mete Tanrıbilir’e teşekkür ederken kabri cennet olsun derim.) Selçuklu, Hamitoğulları Beyliği ve Osmanlı dönemlerinde dokuma, Pisidia'da (Isparta ve Burdur Çevresinde) olağanüstü bir şekilde gelişti. Dokumanın merkezi sayılabilecek Eğirdir ve Nis adası ile Sav ve Kuleönü karyeleri (köy) ile Atabey, Gönen ve Kozluca (köy)idi. Söz konusu Psidya, Isparta-Burdur bölgesi dokuma işi için bir hammadde temini pazarı ve dokuma ürünlerinin satışı için bilinen bir Pazar olmalıydı. Bunlardan birisi Isparta merkezinde İplik Pazarı (İplikçi cami yanı) tarihi pazardı. Diğeri de Eğirdir Nis adası artı Pınar pazarı bölgesi. Eğirdir Tarihi Pınar Pazarı’nın kuruluş amacı Nis ve Eğirdir dokuma ürünlerinin pazarlanması amaçlıdır. Pazarın kuruluş tarihi (M.1203) . Nis adasında kesin tarihi bilinmiyor. Sonra Pazar Pınar pazarı yani Antalya geçiş yolu güzergâhına alınması ise; Miladi 1350’lere rastladığını Psidya (Isparta Başpapazlığı Vakayiname notları) ortodoksluk kilise notlarından anlıyoruz. Yukarıda saya geldiğimiz Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı uygarlık dönemlerinde Ada’da (Nis), her evde bir dokuma tezgâhının olduğudur. Psidya Metropolitliği Vakayiname notlarında: “Her evde her kadın bu sanatla uğraşıyordu. Bu tür ticaret, temelde ünlü duvar halılarıyla tanındılar. Sparta' daydı. Gölde balık tutmak, Adalıların başka bir faaliyetiydi, ancak daha çok kişisel kullanım içindi, çünkü Türklerin bu tür bir ticareti vardı. Herkes yem için olta ve ekmekle balık tutuyordu. Elbette Spartalı Yiannis (Osmanlı Rum’u) çok ün saldı.(1899)” Eğirdir Nis Ada Rumları’ nın Yaşamları 199’lerde hem Isparta hem Eğirdir Nis adasında oturan Isparta Osmanlısı Rumlarından tüccar Serafimidis hatıralarında (Şimdi Yunanistan da oturan torunlarının anlatılarına dayanarak), büyük balık avcılığı için yılda iki kez müzayede (gölde balık avcılığı için devletten müsaade alınması) satış ihalesi yapıldığını hatıra anlatımlarından anlıyoruz 2016-Atina) “…Eğirdir gölünde pek çok balık türü vardı: "sazani", en sevdikleri balık, yağlı ve iri, fırında pirinçle doldurulmuş olarak pişirdiler veya salamura (tuzla kurulan balık) ettiler. Esas olarak hamur haline getirilen "şiraz balık". Küçük ve ince "Morine Balık (Chichek) –çiçek balığı, kısa pullu başlı daha nadirdi. "Kelten", "Erez Balığı" gibi balık türleri gölde zengin olarak bulunuyordu. Gölün karşı kıyısında Yenice, Avşar köylerinde de balık avcılığı etkindi. Özellikle Yenice köyü balık avcıları avladıkları balıkları göldeki avcılık izni alan Eğirdir Nis adalı göl mültezimlerine teslim ederek paralarını alırlardı.” 1965’lerde Amerikan uçakları göle Amerikan Balığı adı verilen dişli balık türü göl levreği yumurtaları attılar. Çiçek balığının sonu geldi. Tabiata yapılan en büyük kötülüktü. Psidya Metropolitliği (Isparta Başpapazlığı) Vakayiname de anlatılanlara göre: “…Toplumsal hayatta roller bu şekilde bölünmüş ve ekonomi eski takas biçimine benzetilmiştir. Kışın Ada' da toplandıklarında, tüm gezici zanaatkârlar ve zanaatkârlar kışlık yiyecek stoklarını ada ambarlarında toplarlardı. Ancak, böyle bir şey olursa ve daha önce biterse, Türk ev sahibinden ödünç yiyecek istemekten çekinmediler. Ada da bir mahalle Müslüman mahallesiydi. Ada Rumlarıyla Ada Müslümanları arasında veya Ada Rumlarıyla Eğirdir halkı arasındaki sıcak iletişimi geliştiren daha önce adaya yerleşen Isparta Sav köyünden gelen hafızlardı. Ada'da Rumlar ve Türkler arasındaki münasebetler böylece ahenkli idi. Ada da kardeşliği yıllarca sağladılar. Ada'da Rumlar ve Türkler arasındaki münasebetler böylece ahenkli idi, hiçbir zaman sarsılmadı. 1830’larda Sav ve Kuleönü karyelerinden gelen Müslim hafızların ait oldukları sülaleleri adları Rum tüccarların hatıra defterlerinde yer almış. Nedeni ise Rum ve Müslüman ahalinin Nis ve Eğirdir’de barış, dayanışma içinde geçindiklerinden dolayı bir şükran teşekkür adına bazı hafızların sülalelerine yer verildiğini görmekteyiz. Cezire-i Nis karyesi Müslim ahalisinden bazı hafızlar Rum ve Müslüman ahali arasında dayanışma anlamında güzel davranışlar içinde olduklarıdır. Cami-Şerif (Kız Camisi) veya Yeşil Ada camisi imamı Molla Osman. Aslen beş yüz yıl önce SAV karyesinden gelerek ada da İslami dayanışmayı sağlamış bir sülale. Dedeoğlu Abdülkadir ve kardeşi Abdül Vahap sülaleleri Sav ve Kuleönü karyelerinden gelen sülaleler. Gökhasanoğlu Hasanlar, Zillioğlu Mahmutlar, Üzümcüoğlu Osmanlar gibi kökleri Sav ve Kuleönü karyelerine dayanmakta. Ada da aynı yıllarda Rum sakinlerden Barlalı Natros Savvaoğlu, Ayvaz oğlu Cüce Ayvaz, Mihail kilisesi papazı Cebelli yetim Vasil Efendi, vaazcı kilise Papazı Yani Malkoçoğlu sülalesinden Tartaros efendi Müslim kardeşleriyle birlikte uzun kış günlerinde varlıklı ailelerden alınan yiyecekler diğer garibanlara dağıtımı yapılırdı. Kışın Ada'da toplandıklarında, tüm gezici zanaatkârlar kışlık yiyecek stoklarını ambarlarda toplarlar. Diğer Gayrimüslim ve Müslüman ailelerden ihtiyacı olanlara paylaştırılırdı. Her ne kadar papaz efendi devreye girse de en büyük yardımlaşmada payı olanlar 1240’lerde Ada’ya Sav karyesinden gelen Müslim hafızların silsile olarak barış elçisi olmalarıdır.
Ekleme Tarihi: 28 Mart 2023 - Salı

HİÇ DUYMUŞ MUYDUNUZ?

Eğirdir Nis Müslüman halkıyla Isparta Sav halkı arasında Tarihi bir bağ vardı.

Yazımın başlık fotoğrafında Eğirdir Nis adalı gönüllü bir adalı Rum ailenin Osmanlı ordusunda silah kuşanır. İzne gelir. İzni bitince Çanakkale cephesinde gitmek üzere ailesiyle vedalaşır.

(Isparta Ün Mecmuası yazarlarına, şimdi Yunanistan’ın büyük yazarlarından Isparta Rumlarından Ülkeroğlu sülalesinden saygıdeğer Stavros Kaplanoğlu’ na teşekkür ediyorum. Mevlevi Eğirdir ve Isparta dergâhları kiler defterleri, Psidya (Sparta) metropolitliği günlük vakayiname defterleri. Ayrıca Isparta Mevlevihane’si son dedesi Ali Dede Efendi’nin kızından torunu merhum Ali Mete Tanrıbilir’e teşekkür ederken kabri cennet olsun derim.) Selçuklu, Hamitoğulları Beyliği ve Osmanlı dönemlerinde dokuma, Pisidia'da (Isparta ve Burdur Çevresinde) olağanüstü bir şekilde gelişti. Dokumanın merkezi sayılabilecek Eğirdir ve Nis adası ile Sav ve Kuleönü karyeleri (köy) ile Atabey, Gönen ve Kozluca (köy)idi.

Söz konusu Psidya, Isparta-Burdur bölgesi dokuma işi için bir hammadde temini pazarı ve dokuma ürünlerinin satışı için bilinen bir Pazar olmalıydı. Bunlardan birisi Isparta merkezinde İplik Pazarı (İplikçi cami yanı) tarihi pazardı. Diğeri de Eğirdir Nis adası artı Pınar pazarı bölgesi. Eğirdir Tarihi Pınar Pazarı’nın kuruluş amacı Nis ve Eğirdir dokuma ürünlerinin pazarlanması amaçlıdır. Pazarın kuruluş tarihi (M.1203) .

Nis adasında kesin tarihi bilinmiyor. Sonra Pazar Pınar pazarı yani Antalya geçiş yolu güzergâhına alınması ise; Miladi 1350’lere rastladığını Psidya (Isparta Başpapazlığı Vakayiname notları) ortodoksluk kilise notlarından anlıyoruz. Yukarıda saya geldiğimiz Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı uygarlık dönemlerinde Ada’da (Nis), her evde bir dokuma tezgâhının olduğudur. Psidya Metropolitliği Vakayiname notlarında:

“Her evde her kadın bu sanatla uğraşıyordu. Bu tür ticaret, temelde ünlü duvar halılarıyla tanındılar. Sparta' daydı. Gölde balık tutmak, Adalıların başka bir faaliyetiydi, ancak daha çok kişisel kullanım içindi, çünkü Türklerin bu tür bir ticareti vardı. Herkes yem için olta ve ekmekle balık tutuyordu. Elbette Spartalı Yiannis (Osmanlı Rum’u) çok ün saldı.(1899)”

Eğirdir Nis Ada Rumları’ nın Yaşamları

199’lerde hem Isparta hem Eğirdir Nis adasında oturan Isparta Osmanlısı Rumlarından tüccar Serafimidis hatıralarında (Şimdi Yunanistan da oturan torunlarının anlatılarına dayanarak), büyük balık avcılığı için yılda iki kez müzayede (gölde balık avcılığı için devletten müsaade alınması) satış ihalesi yapıldığını hatıra anlatımlarından anlıyoruz 2016-Atina)

“…Eğirdir gölünde pek çok balık türü vardı: "sazani", en sevdikleri balık, yağlı ve iri, fırında pirinçle doldurulmuş olarak pişirdiler veya salamura (tuzla kurulan balık) ettiler. Esas olarak hamur haline getirilen "şiraz balık". Küçük ve ince "Morine Balık (Chichek) –çiçek balığı, kısa pullu başlı daha nadirdi. "Kelten", "Erez Balığı" gibi balık türleri gölde zengin olarak bulunuyordu.

Gölün karşı kıyısında Yenice, Avşar köylerinde de balık avcılığı etkindi. Özellikle Yenice köyü balık avcıları avladıkları balıkları göldeki avcılık izni alan Eğirdir Nis adalı göl mültezimlerine teslim ederek paralarını alırlardı.”

1965’lerde Amerikan uçakları göle Amerikan Balığı adı verilen dişli balık türü göl levreği yumurtaları attılar. Çiçek balığının sonu geldi. Tabiata yapılan en büyük kötülüktü.

Psidya Metropolitliği (Isparta Başpapazlığı) Vakayiname de anlatılanlara göre:

“…Toplumsal hayatta roller bu şekilde bölünmüş ve ekonomi eski takas biçimine benzetilmiştir. Kışın Ada' da toplandıklarında, tüm gezici zanaatkârlar ve zanaatkârlar kışlık yiyecek stoklarını ada ambarlarında toplarlardı.

Ancak, böyle bir şey olursa ve daha önce biterse, Türk ev sahibinden ödünç yiyecek istemekten çekinmediler. Ada da bir mahalle Müslüman mahallesiydi. Ada Rumlarıyla Ada Müslümanları arasında veya Ada Rumlarıyla Eğirdir halkı arasındaki sıcak iletişimi geliştiren daha önce adaya yerleşen Isparta Sav köyünden gelen hafızlardı. Ada'da Rumlar ve Türkler arasındaki münasebetler böylece ahenkli idi. Ada da kardeşliği yıllarca sağladılar.

Ada'da Rumlar ve Türkler arasındaki münasebetler böylece ahenkli idi, hiçbir zaman sarsılmadı. 1830’larda Sav ve Kuleönü karyelerinden gelen Müslim hafızların ait oldukları sülaleleri adları Rum tüccarların hatıra defterlerinde yer almış. Nedeni ise Rum ve Müslüman ahalinin Nis ve Eğirdir’de barış, dayanışma içinde geçindiklerinden dolayı bir şükran teşekkür adına bazı hafızların sülalelerine yer verildiğini görmekteyiz. Cezire-i Nis karyesi Müslim ahalisinden bazı hafızlar Rum ve Müslüman ahali arasında dayanışma anlamında güzel davranışlar içinde olduklarıdır. Cami-Şerif (Kız Camisi) veya Yeşil Ada camisi imamı Molla Osman. Aslen beş yüz yıl önce SAV karyesinden gelerek ada da İslami dayanışmayı sağlamış bir sülale.

Dedeoğlu Abdülkadir ve kardeşi Abdül Vahap sülaleleri Sav ve Kuleönü karyelerinden gelen sülaleler. Gökhasanoğlu Hasanlar, Zillioğlu Mahmutlar, Üzümcüoğlu Osmanlar gibi kökleri Sav ve Kuleönü karyelerine dayanmakta. Ada da aynı yıllarda Rum sakinlerden Barlalı Natros Savvaoğlu, Ayvaz oğlu Cüce Ayvaz, Mihail kilisesi papazı Cebelli yetim Vasil Efendi, vaazcı kilise Papazı Yani Malkoçoğlu sülalesinden Tartaros efendi Müslim kardeşleriyle birlikte uzun kış günlerinde varlıklı ailelerden alınan yiyecekler diğer garibanlara dağıtımı yapılırdı.

Kışın Ada'da toplandıklarında, tüm gezici zanaatkârlar kışlık yiyecek stoklarını ambarlarda toplarlar. Diğer Gayrimüslim ve Müslüman ailelerden ihtiyacı olanlara paylaştırılırdı. Her ne kadar papaz efendi devreye girse de en büyük yardımlaşmada payı olanlar 1240’lerde Ada’ya Sav karyesinden gelen Müslim hafızların silsile olarak barış elçisi olmalarıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.