(El Bizden Şifa Kemikten)
Isparta sancağında bir elli yıl etkisini sürdürdü. Uzun süre geçmeyen hastalıklara şifa için bazı şarlatanlar ırvasa (büyü) kemik törenleri düzenlediler.
Ahlak kurallarını hiçe sayıp yaptıkları rezillikleri dini bir hava katarak yapıyorlardı.
Halkı soyup soğana çeviriyorlardı. Kekeme çocukların dilini açmak, sıska çocukların şifası için veya “şaşılığa çareyiz” olacak anlamında bir dizi hikâyelerle vatandaşlarımızı kandırıyorlardı.
Çocuğu yaşamayanlar, yürüyemeyen çocuklar için, sıtma hastalığı olanlara, saralı olanlar, kuduz hastalığı, kaşınma hastalığı için ırvasa kemik büyüsü yapan şarlatanlar: “Her derde devayız” mesajı veriyorlardı.
Kemik tüccarları akşamları bazı medrese sohbetlerine katılmaları, bağlı oldukları cemaatin adını kandırdıkları insanlara söylemeleri başka bir tuhaflıktı.
Bundan daha da acısı Isparta medrese ve tekke temsilcileri sessizliklerini devam ettiler. Hatta Hızır, Yavruoğlu, Davğanalı tekkeleri söz konusu kemik tüccarlarına destek bile veriyorlardı.
Abdülhamid Han’ın 31 Ağustos 1876 yılında padişah ilan edildiği perşembe günü Isparta çayının taşması nedeniyle vahim bir sel felaketi yaşanır. 1876 Yılına kadar Isparta İskender mahallesindeki Mevlevi tekkesi 800 yıldır vardı. Yüzlerce Mevlevi dedesi öldüğünde tekke çevresine gömülüyorlardı. (İskender Mahallesi’ ne)
Sel baskınına uğrayan dergâh ve çevresinde ne varsa alıp götürmüştü. Yağmur seli tüm mezarları derinden söküp atmış. Mevlevi tekkesinin yüzlerce yıllık kitapları, günlükleri, mutfak eşyaları, müzik çalgı malzemeleri selle birlikte kilometrelerce alana sürüklenip sel mili altında kalmış. Bu bölgede sadece Mevlevi tekkesi ve tekkeye bağlı ek binalar bulunuyordu. Çevresi yeşil alandı. Selle birlikte her şey yerle bir olur!
***
Selin uzağa taşıdığı hatta şimdiki İstasyon bölgesine kadar selin getirdiği mezar kemikleri günler sonra insanlarca küfelerle toplanmıştı.
Sancak Ispartası’ nın Namazgâh ve Mezarlıklar ağasına teslim ediliyordu. Ancak bazı insanların topladıkları kemikler günler sonra ticari aldatmaca olarak kullanılacaktı. Hatta gelmiş geçmiş 800 yıllık Mevlevi hanların kemiklerinin çoğu toplanıp asri mezarlığa konuldu konulmasına! Çok azı ise kötü niyetli insanlarca büyü için kullanıldı.
Daha da: Kemik ticaretinin meşhur hale gelmesini fırsat bilen bazı üçkâğıtçılar vardı.
Hayvan kemiklerini de ticari bir aldatıya başvurdular. Bez kese içinde “okunmuş, kutsal âlim kemikleri “ söylemiyle pazarlanması görüntüsü karşısında devlet yetkililerinin seyirci kalmaları da başka bir ilginç durumdu.
***
Isparta ovasına yağmur selinin taşıdığı kemikleri Acem (Emeni) Osmanlı vatandaşları yüzlerce Mevlevi dedelerinin sekiz yüz yıllık insan kemiklerini yanlarında getirdikleri küfelere doldururlar. Acem (Ermeni) kemik toplayıcıları her bir kemik başına üç kuruş toplama ödülü alıyorlardı.
Isparta tarihçisi Böcüzade Süleyman Sami söz konusu selden bahsederken tarihi “Konuşulan Tarih” kitabında şunları yazmış.
”…Bu sırada Isparta çayına gelen müthiş bir sel, Tabakhane cihetinden taşmış.
Tabakhane, Feyzullah, İskender ve Germiyan mahallelerini bastı. Birçok insan ve hayvan boğularak öldü. Kışlaya yerleştirilmiş askerler ve jandarmalar yardıma koşmasaydı, ölü sayısı daha çok olacaktı. Bereket versin sel gündüz olduğundan, atlılar su içinde kalanların çoğunu kurtarmayı başardılar. Yine de dergahta misafir kalan ve dergâh çalışanları ile birkaç yaşayan Mevlevi dedesinin cesetleri birkaç gün sonra uzaklardan bulundu. Yüzlerce mezar kemikleri yollar üzerinde günlerce kaldı….”
Isparta Kadısı Hüsnü Efendi (1920 Isparta Kadısı Hüseyin Hüsnü Özdamar’ın dedesi, Hüznü Özdamar 4 dönem Kurtuluş Savaşı ve sonrasında Isparta Vekili oldu. Şimdi mezarı Şehitlikte, bir No’ lu mezar) karar yayınlayıp tellal (haber duyurucusu) duyurusuyla mahallelere haber salar. Mevlevi dede kemiklerini sadece Acem (Ermeni) toplayıcıların toplaması kararı verilir.
Mevlevi dedelerinin kemiklerini sadece görevli Acem (Ermeni) işçilerce toplanacağı karar resmiyete geçer. Kemiklerin her biri cenaze olarak kabul edilmiş. Müslümanlar şayet kemikleri toplarlarsa törensel taşıma kurallarını uymaları yoksa büyük günah işleyebilecekleri düşünülmüş.
Gayrimüslimlerde böyle bir kural olmadığı için selin götürdüğü dede kemiklerini ancak Gayrimüslimlere toplattırabilecekleri düşünülmüş.
Günlerce mil (kum) altından çıkarılan kemikler Isparta Sancak Mezarlıkları ve Namazgâhlar Ağası’ na teslim edilir. Ama bazı çıkarcı uyanıklar ellerinde ulema Mevlevihan dedelerin parmak kemiklerinin bulunduğunu iddiaları yayılır. Sel suları günler sonra Isparta ovasında sel odunu toplayan Ispartalı Acem (Ermeni) insanlarınca da toplanır. Kadılıkça çağrı yapılsa da toplanan kemiklerin içinde ayak, el parmak kemikleri azdır. Bu uzuv kemikleri küçük oldukları için sel suları daha uzağa götürememiş. Bacak, kol kemikleri ise uzaklara taşınmış.
On kilometrelik alan içinde yüzlerce mezar kemiklerin toplanmasında askerlerde görev alır. Gece kemiklerin toplanma işine ara verilir. Ama uyanık bazı kişiler fenerlerle sel millerini deşeleyerek parmak ve el kemiklerinin sahibi olurlar.
Hasan Mazhar Paşa Isparta sancak valisidir. Mutasarrıf Vali Hasan Mazhar Paşa' nın Babası Ahmet Nazif Efendi 1860 yılında Isparta Vali-Kaymakamı idi. Mevlevi cemaatindendi. Isparta da vefat edince cenazesi sel baskınına uğrayan Mevlevi dergâhın çevresindeki bahçeye gömülür. Bundan dolayı 1876’da Isparta mutasarrıf valiliğine atanan vali Hasan Mazhar Paşa selin götürdüğü mezar kemiklerinin eksiksiz toplanmasından yanadır. Belediye başkanı Miskizade Salih Ağa, dönemin Mevlevi dedesi Kıbrıslı Hakkı sıkça taşkın yapan çay duvarlarının onarımına geçilir.
Çıkarcılar Mevlevi Dede Kemiklerinin Ticaretini Başlatırlar.
Yenice mahallesinden Gayrımüslim Rum ahalisinden tüccar Cali ağanın eşi Akel Hanım, Turan mahallesinden Acem (Ermeni) inşaatçı duvar Eldoris ustanın eşi Alya hanım kemik ticaretini ilk başlatanlardı. Ellerindeki kemikleri görenlerin bir daha hasta olmayacakları, başlarının hiç ağrımayacağı iddiasıyla para kazanmaya başladılar.
Emre Gayrımüslim Rum Afyon sakızı ve tütün, pamuk tüccarı karafi efendinin eşi Fenis Hanım, Müslüman ahalisinden Kardkadir’in oğlu semerci Salih’in eşi Nurseli Hanım, Kayı’ lı Mustafa’nın eşi Itır Kadın ise ellerindeki insan kemiklerini bir tülbent içinde felçli hasta ve yakınlarına göstererek bir başka kemik ticaretine girişenlerdi.
Isparta İğneci (Kurtuluş) mahallesinden: Beyoğlu Arabali ’nin eşi Elif kadın, Keçeci Delihaliloğlu Ömer’in eşi Günçiçek Hanım, Hacıhüseyin oğlu Mahmud’un eşi Taibe hanım olmak üzere Mevlevi dedesi Ali Dede’nin hatıra defterinden tespit edebildiğim kemik ticareti yapanlardı. Eski dilde Irvasa ticareti adı verilmekte.
Ellerindeki insan kemiklerini gerek Müslümanların üç aylarında cami önlerine bez içinde kemikleri getirirler. Rum ve Ermeni Osmanlı vatandaşı Ispartalıların yortu, dini gün ve haftalarında kemikleri kilise önlerinde Hristiyanlara göstererek belalardan ve kazalardan, hastalıklardan kurtulacaklarını söyleyip kemik ticaretine devam ederler.
1876’ lardan 1920’lere kadar Türk Kurtuluş savaşı yıllarına kadar devam eden söz konusu kemik ticareti Mevlevi son dedesi Ali Dede Efendi ve Belediye Başkan Alaybeyzade Hakkı Bey yardımcılarından Arapzade’ nin gayretiyle sonlandırılır gibi olduysa da henüz kemik ticaretinin sonlanmadığını görüyoruz.
Kemik ticareti yapan evlerden söz konusu kemikler toplanıp dini kuralara göre Büyük mezarlığa gömülür. Ama bazı çıkarcıların, dini çıkarına kullananlardan bazı Müslim, Gayrımüslimler bu defa sahte kemiklerle ticareti sürdürürler. Buldukları hayvan kemikleriyle işi götürmeye çalışarak vatandaşların dini duygularını ve paralarını sömürmeye devam ederler.
Düşman yurttan vatansever asil milletimiz ve önderi Mustafa Kemal’in gayretleriyle atılmış. Yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş. Devletin henüz kuruluş aşamasında sahte kemik tüccarları Isparta‘ nın her sokağında baş göstermiş.
Köpek ve kedi kemikleriyle vatandaşın dertlerini, hastalıklarını, ruhi bunalımlarını sonlandırabile- cekleri iddiasıyla bu olay yeniden yaygınlaşmış. 1926 Yılında bir yıl Belediye başkanı olan Doktor Nuri Bey, sonra 1927’ de 19 yıl belediye başkanı olan Hilmi Çakmakçı’ nın yoğun gayretleriyle sahte kemik tüccarları sokak sokak tespit edilmiş.
Ve sahtelikleri teşhir edilerek bu işten vaz geçmeleri sağlamış. Müderris –(Profesör), Birinci Dönem Büyük Millet Meclisi Kurucu üyesi ve Isparta Milletvekili, Şadiya Psikoterapi okulunun sahibi Kadı-Müftü Hüseyin Hüsnü Özdamar eşi Kamile Hanım kemik ticaretini dinsel görüp para kazananlarla çok mücadele ederler. Başarılı olurlar!
Dinin içinde Mevlevi dedelerinin kemiklerini ticaret konusu yapmanın günah ve yanlışlığını Feraiz yani miras hukuku adlı el yazma kitabının ekinde kendi yaşam hikâyesini anlatırken kemik ticaretiyle nasıl mücadele ettiğinden bahsetmişlerdir. (Elyazması kitabı Konya’ya gönderilmiş.) (Hüseyin Hüsnü Özdamar ‘ın şimdi Isparta da çok sayıda akrabaları mevcut olup SDÜ Profesörlerinden Sayın Murat Ali Dulupçu, Peynir ticaretiyle meşgul Hacı Nazmi Gülal’ lar…) Araştırma. (Mevlevi Şeyhi Ali Dede’nin Özel Mevlevi Günlük Defterinden) Bayram AYGÜ-2025 Isparta