Bayram AYGÜN
Köşe Yazarı
Bayram AYGÜN
 

ISPARTA ACEMİ’ NİN CENAZESİ

Isparta Sülebey Mahallesi Kestene (Kestaneli) Isparta Acem Cemaatinden (Ermeni) Nairi (Nadir) ölüm döşeğindedir. Yıl1868. Isparta Mutasarrıf (Paşa) Valisi Çerkeş Ali Necip Paşa’dır. (Çankırı Çerkeş’ lı) Acem Nadir 20 yaşlarındadır.. Isparta Ticaret meclisinin kâtibidir. Ticaret meclisinde dört Müslüman, üç Rum bir Ermeni üyeli olup kâtipliği de Acem cemaatine verilir. Acem Nadir hastadır. Hastalığı ise tifüs veya humma-i racia türü bir ateşli hastalıktır. Ticaret meclisinin kurulması ile Isparta’dan gül, afyon sakızı, boğasa kumaşı, kitre kök geven otu dış satımı, halı gibi ürünler dış ülkelere yoğun biçimde satılmaktadır. Bu zamanlarda Isparta da ot, çer-çöple tedavi çok yaygındır. Isparta sancağı bünyesinde bu dönemlerde: Falcılık, üfürükçülük çok çok yaygındır. Müslüman, Rum, Ermeni cemaat üyelerinin keseleri para doludur. Falcılar bunun kokusunu almışlardır. 1868’ lerde zamana göre modern anlamda tıbbi tedavi yapan tek Rum doktoru vardır. Osmanlı dönemlerinde doktorlar eczanelerle bitişik çalışmaları zorunluktu. Şimdiki Şifa eczanesinin adı 1868’lerde Veremiye eczanesiydi ve Rumlarındı. Söz konusu eczaneyi 1921’ lerde Müslüman Ispartalı aile olan sadece tek bir Rum’a ait Yerasimos (Veremiye) Leondiadis’ ten devralır. Ve Isparta’nın ilk Türk lerin çalıştırdığı eczane unvanını kazanır. Sahibi de o gündür bu gündür Mustafa Aytaç kardeşleridir. Cumhuriyet’in ilk eczacısı ise babaları Osman Muzafferettin (Aytaç) ’dır. Türkiye’nin Osmanlı dönemi ilk Ticaret (ITSO) Meclislerindendir. Ticaret Meclis Reisi (başkanı) Hacı Ahmet Ağa (Şimdiki -2021-Isparta Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen’in dedelerinin (Dere Mahallesi Un ve Sanayi Ağası Mustafa ağanın kardeşi) amcazadesidir. Kâtip Nadiri aynı zamanda da Dere sanayi bölgesindeki un-buğday ticari satış defterlerini de tutmaktadır. Kısacası Nadir iki yerde haftanın belli günlerinde kâtiplik yapmaktadır. Söz konusu makalemize konu olan Acem delikanlısı Nairi (Nadir) Başdeğirmenlerin’in de kâtibidir. Acem cemaatinden (Hasta) Kâtip Nadir bir süre önce hastalığının ilk günlerinde ot tedavisi ve fal işleriyle meşgul Baht - çömleği - Bahtiyar Fal bakanı Rum Neva kadına (Öküzbattı bölgesinde bir kulübe evinde oturur) gider. Otçu ve Falcı Neva Kadın bir orta toprak bardak içinde hasta Nadir’e ot ilacı eriği verir. Şartlı verir. Rum Falcı Neva kadının şartı şudur: Bitinceye kadar Rum doktoru (aynı zamanda Rum Eczacı Yerimies efendinin torunu) Dr. Moralidis’e falan gitmemesini söyler. Yoksa hastalığı için yapılan büyünün bozulacağını, ot suyunun bir işe yaramayacağını öğütler. Hasta Nadir bundan dolayı tedavi edilemez. Ve yatağa düşer. Isparta ilinde uzun süren kış bitmiş. 1868’in Baharına yeni girilir. İlkbaharın kokusuna tadamadan Nadir ölür. Acemlerin Ölü Evindeki İzlenimler Kanada da Victoria bölgesinde The University of Victoria ‘da öğretim görevlisi Kegani Hanım dede anlatılarından derlediği ölüm ve cenaze törenlerini şöyle anlatır. “… 4 Mayıs 1868 Pazartesi bir bahar günüdür. Hasta Nairi (Nadir) gücünü kaybetmeye başlayıp, duyamaz-konuşamaz hale gelir. Falcılar, muskacılar, cahil Müslim ve Ortodoks cemaatinden birkaç din adamı geçinen insanlar yüzünden Genç delikanlıyı kaybetmek üzereyiz, kaybettik! Çaresiziz. Müslüman, Rum, Ermeni Isbarida (Isparta) Büyük Şehir Ticaret Meclisi ileri gelenleri, Müslim hafızlar Nairi’ nin (Nadir) başucunda Kur’an okuyorlar. Aynı anda, başka köşede de yine Ortodoks papazları kendi dinlerince dualarını esirgemiyorlar. Ispartalılar Acem (Ermeni) asıllı) Sarı kadı derlerdi. Sarı sakallı olduğundan. Hastanın başından ayrılmıyordu. ISPARTA Dere mahallesinde oturduğundan, söz konusu evinin bölgesi o gündür bu gündür Sarı kadı bölgesi olarak bilinir. Tapu kayıtlarına da girmiştir. Acem Nadir için henüz birkaç ay yapımı bitmiş Ermeni kilisesi rahip ve rahibeleri ile hemen yanında açılmış İptidai (İlkokul) (Kurtuluş mahallesi Çay boyundaki kiliseden bahsediyor) öğrencileri akın akın ölmek üzere olan hastayı ziyarette bulunuyorlardı. Yine hastanın başında Şeyh Ali Zade Hacı Osman Ağa kısık sesle ezberinden Kur’an okumaya devam ediyordu. Bir de Isparta İğneci (Kurtuluş) Mahallesi Acemhan’ a (Ermenihan), diğer hanlara (Han: Osmanlı döneminin ticari, konaklama otelleri) mütemadiyen Akşehir’den mal getiren Akşehir tüccar Yahudilerinden Şali ağa (Şalom) ile eşi Eliana hastanın yattığı oda dışındaki salonda bulunan yer sergisi hasır üzerinde diz çökmüşler. Müsavice dualar ediyorlardı. Aynı anda Nadir ‘in kurtulması için aynı Allah’a el açan Yahudi tüccar, Müslüman hafızlar, Isparta Çayboyu Ermeni Ortodoks papazları, yani üç dinin din adamları dua ediyorlardı. Yapılacak bir şey yoktu. Miskizade Ömer Ağa hastanın elinin tersiyle alnına tutup ateşini ölçüyordu sessizce. Yunus zade Fevzi ve Tüccardan Bakkal Zade Hacı İbrahim efendilerin eşleri az ileride sessizce gözlerinden yaş akıtıyorlardı. Nüfus Nezareti ağası Hamamcı zade İsmail Efendi cebinde getirdiği limon hastanın alnına götürüp birkaç damla sıkarak “şifa olur mu” denemesi yapıyordu. Artık canını teslim etme vakti gelmiştir. Kadınlar yatağın etrafını iyice sardılar. Sessiz sedasız başlarını sallayarak son nefesini verişine şahit oluyorlardı. Bu kritik dakikalar uzun sürerse, acı çekmeden can versin diye, çok sevdiği yakınlarından birinin giyim eşyalarından, kâtiplik kalemini, hokkasını özel mektuplarından birini hastanın üstüne koydular. Ve kuşluk vakti, öğleye doğru ilerlediğinden itibaren o sessiz sedasız oturmakta olanlardan birden feryat figan ağlama sesleri duyulmaya başlanır. Kestene sokak (şimdi de bu sokağın adı aynı-Kestene –sokak) kadınların ağlamasından inlemekte. Cenazenin açık kalmasın diye önce çenesini bağladılar. Sonra da gözlerini kapatır. Başkaları da yıkamak için su ve kefeni hazırlarlar. Acem ev halkının daha önce sürekli (Pambuklu şimdi Pembeli köyü) ovasında yetişme pamuklarından dokunmuş büyükçe örtüyü oymadan alan Ermeni işadamı Agop Efendi ölünün yüzüne örter. Isparta Acemlerinden tek Kudüs’e giderek Hacı olmuş hacı Mari kadın (Mahibe Ana) Nadir’i yıkamak için hazırlanır. Kefenlemeden sonra bu kumaşa sarılacaktır. Cenaze mezara konduğunda yardım eden 2 kişi parçalı boğasa kumaşını evlerine –hatıra- götüreceklerdir. Yerli, Uluborlu işi Boğasa ipekli kumaşı hazırlanır. Kumaş kefene sarılacaktır. İlerleyen zamanda ise ağlamalar devam ederken Nadir’in burnuna, kulaklarına Pamuğa bezendirilmiş sarılı günlükle tıkarlar. Mahibe yani Mari kadın el parmaklarına da balmumu sürer. Nadir yıkanır. Kefene sarılır. Ve iğne ile kefen dikilir. Kefen dikildikten sonra beline çapraz "gurokdik" yani Hindistan dan gelmiş parlak bağcıkla bağlarlar. Birkaç kişi (duymayanlar için) haberi tüm akraba ve tanıdıklara duyurur. Onlar da cenaze evine gelip tabutu omuzlayarak kiliseye götürürler. Şu anda ayakta ve kullanılmayan Kurtuluş mahallesindeki kilisenin (Aya Panagiya) bahçesinde bir İslami tarzda musalla taşı mevcuttur. (Şimdi de bu taş bahçede durmakta) Rum, Müslümanlarla, Ermeni cemaatleri arasında iyi dostluk kurulsun isteniyordu. Psidya Ortodoks (Isparta kiliseler birliği) Başpapazı Meletios Meletyos Müslümanların iş yerlerinde çalışan Hristiyan olanlar için iki defa, her iki dinde cenaze namazı kılınma geleneği sadece Isparta da yapılıyordu. Ortodoks Rum ve Ermeni cemaatten ölenlerin Ortodoks cenaze kurallarına geçilme den önce kilise bahçesinde İslami tarzda Isparta kadılığından bir din adamı çağrılarak cenaze namazı kılınırdı. Ticaret meclisinde kâtip olan Nairi (Nadir) için de öyle oldu. Cenaze evinden gülcü Örsel ağa (Amca) kilise avlusundaki deki tüm görevlileri cenazeye davet eder .”Cenazemize gelmek isteyen Müslim kardeşlerimizi de davet ediyoruz” diyen papaz efendi “Müslim kardeşlerimiz mezarlıkta ve kilise de kendi İslami dualarını edebilirler” der. Kilisedeki namazdan sonra Nadir’in cenazesi mezarlığa götürülür. (Şimdiki Isparta müzesinin olduğu bölgede) Ermeni (Maşatlık) mezarlığı mevcuttu. Maliye binası ve Müze binaları yapımı sırasında mezarlık kemikleri asri mezarlıktaki Hristiyanlar için ayrılmış bölüme nakledilir.) Mezarlıkta mezar kazıcı kara toprağı örterken, orada bulunanlar cenaze sahibine saygı olarak para verip papaza dua okutmakta bir gelenekti. Papaz kabri kutsadıktan sonra eve dönüp "cenaze pilavını" yerler. Ispartalı Müslimler de söz konusu pilava davet edilirler. Isparta 'da siyah giyime geleneği yoktur. Ölen yaşlı veya çocuk ise iki gün, eğer yetişkin ve acı verecek bir ölüm ise dört-beş gün evde oturup yas tutulurdu Isparta da. Müslim komşuları cenaze evine yemek götürürler. Cenaze gecesi birinci derece cenaze evine komşu iki evden birer kişi o gece cenaze evinde gecelerlelerdi. Müslüman cenazeler için de aynı kuralı Rum ve Ermeni komşular uygularlardı. Yine bir gelenek sadece tarihimizde Isparta ve Uluborlu da adetti. Acemler /Ermeni) mezarlığı (şimdiki Maliye, müze binalarının arkasında Yılmaz Şener İlkokulu’ nun olduğu yerde olduğunu söylemiştim.)götürülür. Isparta Acemlerinde gelenektir. Cenaze yakınları yas tutarlar. Acem (Ermeni) erkekler üç-dört ay tıraş olmazlar. Acem bayanlar da bir dost veya akraba gelip de hamama götürene kadar yıkanmazlardı. Isparta Rumlarında da bu gelenek vardı. Rum ve Ermenilerden cenaze evine gelenler yas kendi evlerine bulaşmasın diye cenaze evinden ayrıldıkları zaman yanlarına bir ekmek alırlardı. Düğün geleneğinde olduğu gibi Isparta Rum ve Ermenileri bu ağlayışlar esnasında tek bir Ermenice kelime kullanmazlar.. Osmanlıca Türkçesi kullanırlardı. Birkaç gün sonra, cenazenin haftasında ise; rahmetlinin elbiseleri ve yatağı yıkanır. Giysileri fakire verirlerse iyi! Bazı Ermen ve Rum aileleri hiç çekinmeden ölünün kıyafetlerini giyerdi. Yattığı yatağında da yatmak yine Ortodoks Rum ve Ermenilerin Isparta’ daki gelenekleriydi. Gönen (Konana) şehir devleti (Gönen ilçesi Akyokuş bölgesi) Romalılarında da bu gelenek vardı.  
Ekleme Tarihi: 23 Ekim 2021 - Cumartesi

ISPARTA ACEMİ’ NİN CENAZESİ

Isparta Sülebey Mahallesi Kestene (Kestaneli) Isparta Acem Cemaatinden (Ermeni) Nairi (Nadir) ölüm döşeğindedir. Yıl1868. Isparta Mutasarrıf (Paşa) Valisi Çerkeş Ali Necip Paşa’dır. (Çankırı Çerkeş’ lı)

Acem Nadir 20 yaşlarındadır.. Isparta Ticaret meclisinin kâtibidir. Ticaret meclisinde dört Müslüman, üç Rum bir Ermeni üyeli olup kâtipliği de Acem cemaatine verilir.

Acem Nadir hastadır. Hastalığı ise tifüs veya humma-i racia türü bir ateşli hastalıktır.

Ticaret meclisinin kurulması ile Isparta’dan gül, afyon sakızı, boğasa kumaşı, kitre kök geven otu dış satımı, halı gibi ürünler dış ülkelere yoğun biçimde satılmaktadır. Bu zamanlarda Isparta da ot, çer-çöple tedavi çok yaygındır. Isparta sancağı bünyesinde bu dönemlerde: Falcılık, üfürükçülük çok çok yaygındır. Müslüman, Rum, Ermeni cemaat üyelerinin keseleri para doludur. Falcılar bunun kokusunu almışlardır.

1868’ lerde zamana göre modern anlamda tıbbi tedavi yapan tek Rum doktoru vardır. Osmanlı dönemlerinde doktorlar eczanelerle bitişik

çalışmaları zorunluktu. Şimdiki Şifa eczanesinin adı 1868’lerde Veremiye eczanesiydi ve Rumlarındı.

Söz konusu eczaneyi 1921’ lerde Müslüman Ispartalı aile olan sadece tek bir Rum’a ait Yerasimos (Veremiye) Leondiadis’ ten devralır. Ve Isparta’nın ilk Türk lerin çalıştırdığı eczane unvanını kazanır. Sahibi de o gündür bu gündür Mustafa Aytaç kardeşleridir. Cumhuriyet’in ilk eczacısı ise babaları Osman Muzafferettin (Aytaç) ’dır. Türkiye’nin Osmanlı dönemi ilk Ticaret (ITSO) Meclislerindendir.

Ticaret Meclis Reisi (başkanı) Hacı Ahmet Ağa (Şimdiki -2021-Isparta Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen’in dedelerinin (Dere Mahallesi Un ve Sanayi Ağası Mustafa ağanın kardeşi) amcazadesidir.

Kâtip Nadiri aynı zamanda da Dere sanayi bölgesindeki un-buğday ticari satış defterlerini de tutmaktadır. Kısacası Nadir iki yerde haftanın belli günlerinde kâtiplik yapmaktadır. Söz konusu makalemize konu olan Acem delikanlısı Nairi (Nadir)

Başdeğirmenlerin’in de kâtibidir.

Acem cemaatinden (Hasta) Kâtip Nadir bir süre önce hastalığının ilk günlerinde ot tedavisi ve fal işleriyle meşgul Baht - çömleği - Bahtiyar Fal bakanı Rum Neva kadına (Öküzbattı bölgesinde bir kulübe evinde oturur) gider.

Otçu ve Falcı Neva Kadın bir orta toprak bardak içinde hasta Nadir’e ot ilacı eriği verir. Şartlı verir. Rum Falcı Neva kadının şartı şudur: Bitinceye kadar Rum doktoru (aynı zamanda Rum Eczacı Yerimies efendinin torunu) Dr. Moralidis’e falan gitmemesini söyler. Yoksa hastalığı için yapılan büyünün bozulacağını, ot suyunun bir işe yaramayacağını öğütler.

Hasta Nadir bundan dolayı tedavi edilemez. Ve yatağa düşer. Isparta ilinde uzun süren kış bitmiş. 1868’in Baharına yeni girilir. İlkbaharın kokusuna tadamadan Nadir ölür.

Acemlerin Ölü Evindeki İzlenimler

Kanada da Victoria bölgesinde The University of Victoria ‘da öğretim görevlisi Kegani Hanım dede anlatılarından derlediği ölüm ve cenaze törenlerini şöyle anlatır.

“… 4 Mayıs 1868 Pazartesi bir bahar günüdür. Hasta Nairi (Nadir) gücünü kaybetmeye başlayıp, duyamaz-konuşamaz hale gelir. Falcılar, muskacılar, cahil Müslim ve Ortodoks cemaatinden birkaç din adamı geçinen insanlar yüzünden Genç delikanlıyı kaybetmek üzereyiz, kaybettik!

Çaresiziz. Müslüman, Rum, Ermeni Isbarida (Isparta) Büyük Şehir Ticaret Meclisi ileri gelenleri, Müslim hafızlar Nairi’ nin (Nadir) başucunda Kur’an okuyorlar. Aynı anda, başka köşede de yine Ortodoks papazları kendi dinlerince dualarını esirgemiyorlar.

Ispartalılar Acem (Ermeni) asıllı) Sarı kadı derlerdi. Sarı sakallı olduğundan. Hastanın başından ayrılmıyordu. ISPARTA Dere mahallesinde oturduğundan, söz konusu evinin bölgesi o gündür bu gündür Sarı kadı bölgesi olarak bilinir. Tapu kayıtlarına da girmiştir.

Acem Nadir için henüz birkaç ay yapımı bitmiş Ermeni kilisesi rahip ve rahibeleri ile hemen yanında açılmış İptidai (İlkokul) (Kurtuluş mahallesi Çay boyundaki kiliseden bahsediyor) öğrencileri akın akın ölmek üzere olan hastayı ziyarette bulunuyorlardı. Yine hastanın başında Şeyh Ali Zade Hacı Osman Ağa kısık sesle ezberinden Kur’an okumaya devam ediyordu.

Bir de Isparta İğneci (Kurtuluş) Mahallesi Acemhan’ a (Ermenihan), diğer hanlara (Han: Osmanlı döneminin ticari, konaklama otelleri) mütemadiyen Akşehir’den mal getiren Akşehir tüccar Yahudilerinden Şali ağa (Şalom) ile eşi Eliana hastanın yattığı oda dışındaki salonda bulunan yer sergisi hasır üzerinde diz çökmüşler.

Müsavice dualar ediyorlardı. Aynı anda Nadir ‘in kurtulması için aynı Allah’a el açan Yahudi tüccar, Müslüman hafızlar, Isparta Çayboyu Ermeni Ortodoks papazları, yani üç dinin din adamları dua ediyorlardı. Yapılacak bir şey yoktu. Miskizade Ömer Ağa hastanın elinin tersiyle alnına tutup ateşini ölçüyordu sessizce.

Yunus zade Fevzi ve Tüccardan Bakkal Zade Hacı İbrahim efendilerin eşleri az ileride sessizce gözlerinden yaş akıtıyorlardı. Nüfus Nezareti ağası Hamamcı zade İsmail Efendi cebinde getirdiği limon hastanın alnına götürüp birkaç damla sıkarak “şifa olur mu” denemesi yapıyordu.

Artık canını teslim etme vakti gelmiştir. Kadınlar yatağın etrafını iyice sardılar.

Sessiz sedasız başlarını sallayarak son nefesini verişine şahit oluyorlardı. Bu kritik dakikalar uzun sürerse, acı çekmeden can versin diye, çok sevdiği yakınlarından birinin giyim eşyalarından, kâtiplik kalemini, hokkasını özel mektuplarından birini hastanın üstüne koydular.

Ve kuşluk vakti, öğleye doğru ilerlediğinden itibaren o sessiz sedasız oturmakta olanlardan birden feryat figan ağlama sesleri duyulmaya başlanır. Kestene sokak (şimdi de bu sokağın adı aynı-Kestene –sokak) kadınların ağlamasından inlemekte.

Cenazenin açık kalmasın diye önce çenesini bağladılar. Sonra da gözlerini kapatır. Başkaları da yıkamak için su ve kefeni hazırlarlar. Acem ev halkının

daha önce sürekli (Pambuklu şimdi Pembeli köyü) ovasında yetişme pamuklarından dokunmuş büyükçe örtüyü oymadan alan Ermeni işadamı Agop Efendi ölünün yüzüne örter.

Isparta Acemlerinden tek Kudüs’e giderek Hacı olmuş hacı Mari kadın (Mahibe Ana) Nadir’i yıkamak için hazırlanır. Kefenlemeden sonra bu kumaşa sarılacaktır. Cenaze mezara konduğunda yardım eden 2 kişi parçalı boğasa kumaşını evlerine –hatıra- götüreceklerdir.

Yerli, Uluborlu işi Boğasa ipekli kumaşı hazırlanır. Kumaş kefene sarılacaktır.

İlerleyen zamanda ise ağlamalar devam ederken Nadir’in burnuna, kulaklarına

Pamuğa bezendirilmiş sarılı günlükle tıkarlar.

Mahibe yani Mari kadın el parmaklarına da balmumu sürer. Nadir yıkanır. Kefene sarılır. Ve iğne ile kefen dikilir. Kefen dikildikten sonra beline çapraz "gurokdik" yani Hindistan dan gelmiş parlak bağcıkla bağlarlar. Birkaç kişi (duymayanlar için) haberi tüm akraba ve tanıdıklara duyurur.

Onlar da cenaze evine gelip tabutu omuzlayarak kiliseye götürürler. Şu anda ayakta ve kullanılmayan Kurtuluş mahallesindeki kilisenin (Aya Panagiya) bahçesinde bir İslami tarzda musalla taşı mevcuttur. (Şimdi de bu taş bahçede durmakta) Rum, Müslümanlarla, Ermeni cemaatleri arasında iyi dostluk kurulsun isteniyordu. Psidya

Ortodoks (Isparta kiliseler birliği) Başpapazı Meletios Meletyos Müslümanların iş yerlerinde çalışan Hristiyan olanlar için iki defa, her iki dinde cenaze namazı kılınma geleneği sadece Isparta da yapılıyordu.

Ortodoks Rum ve Ermeni cemaatten ölenlerin Ortodoks cenaze kurallarına geçilme den önce kilise bahçesinde İslami tarzda Isparta kadılığından bir din adamı çağrılarak cenaze namazı kılınırdı. Ticaret meclisinde kâtip olan Nairi (Nadir) için de öyle oldu.

Cenaze evinden gülcü Örsel ağa (Amca) kilise avlusundaki deki tüm görevlileri cenazeye davet eder .”Cenazemize gelmek isteyen Müslim kardeşlerimizi de davet ediyoruz” diyen papaz efendi “Müslim kardeşlerimiz mezarlıkta ve kilise de kendi İslami dualarını edebilirler” der.

Kilisedeki namazdan sonra Nadir’in cenazesi mezarlığa götürülür. (Şimdiki Isparta müzesinin olduğu bölgede) Ermeni (Maşatlık) mezarlığı mevcuttu. Maliye binası ve Müze binaları yapımı sırasında mezarlık kemikleri asri mezarlıktaki Hristiyanlar için ayrılmış bölüme nakledilir.) Mezarlıkta mezar kazıcı kara toprağı örterken, orada bulunanlar cenaze sahibine saygı olarak para verip papaza dua okutmakta bir gelenekti.

Papaz kabri kutsadıktan sonra eve dönüp "cenaze pilavını" yerler. Ispartalı Müslimler de söz konusu pilava davet edilirler. Isparta 'da siyah giyime geleneği yoktur. Ölen yaşlı veya çocuk ise iki gün, eğer yetişkin ve acı

verecek bir ölüm ise dört-beş gün evde oturup yas tutulurdu Isparta da. Müslim komşuları cenaze evine yemek götürürler.

Cenaze gecesi birinci derece cenaze evine komşu iki evden birer kişi o gece cenaze evinde gecelerlelerdi. Müslüman cenazeler için de aynı kuralı Rum ve Ermeni komşular uygularlardı. Yine bir gelenek sadece tarihimizde Isparta ve Uluborlu da adetti. Acemler /Ermeni) mezarlığı (şimdiki Maliye, müze binalarının arkasında Yılmaz Şener İlkokulu’ nun olduğu yerde olduğunu söylemiştim.)götürülür. Isparta Acemlerinde gelenektir. Cenaze yakınları yas tutarlar. Acem (Ermeni) erkekler üç-dört ay tıraş olmazlar. Acem bayanlar da bir dost veya akraba gelip de hamama götürene kadar yıkanmazlardı. Isparta Rumlarında da bu gelenek vardı.

Rum ve Ermenilerden cenaze evine gelenler yas kendi evlerine bulaşmasın diye cenaze evinden ayrıldıkları zaman yanlarına bir ekmek alırlardı. Düğün geleneğinde olduğu gibi Isparta Rum ve Ermenileri bu ağlayışlar esnasında tek bir Ermenice kelime kullanmazlar.. Osmanlıca Türkçesi kullanırlardı.

Birkaç gün sonra, cenazenin haftasında ise; rahmetlinin elbiseleri ve yatağı yıkanır. Giysileri fakire verirlerse iyi! Bazı Ermen ve Rum aileleri hiç çekinmeden ölünün kıyafetlerini giyerdi. Yattığı yatağında da yatmak yine Ortodoks Rum ve Ermenilerin Isparta’ daki gelenekleriydi. Gönen (Konana) şehir devleti (Gönen ilçesi Akyokuş bölgesi) Romalılarında da bu gelenek vardı.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.