Osmanlı Isparta’sında Isparta Acemleri (Ermeni) kadın, kızları 1880’ lerden 1918’ lere kadar Isparta gül hasadını gerçekleştirmişlerdir.
Isparta Gülünün hasat mevsimi Ispartalı Acemleri bir kırk gün sürecek, onlar için Tabiat Bayramlarını kadın kız, çor çocuk, gülerek yaparlardı. Isparta da huzurlulardı.
Gül tarlası sahiplerinden gül toplama karşılığında 3 ila 8 kuruş yevmiye alırlar. Enflasyon falan yoktu. Bu ücret Isparta gül tarlalarında 50 ’den fazla yıl sürmüştür.
Gül tarlası sahibi yemek malzemesini alır. Muhteşem sayılabilecek tabiatın göbeğinde yemekler yaparak gül hasadını sağlıklı biçimde gerçekleştirirlerdi. Acemlerin yanı sıra Rum kadın ve kızları da birlikte hasadı gerçekleştirirlerdi.
Osmanlı Isparta’sında 1702’ lerde İran’dan gelen, Ispartalıların “Acemler” diye adlandırdıkları kırk kadar Ermeni ailesi şehrimize gelir. 1918’e kadar Isparta’ da çoğalarak yaşamlarını devam ederler. 1918’den sonra zorunla göç kanunu (Tahcir Kanunu) gereği tamamına yakını Fransa, Suriye ve Kanada’ya göç ederler.
Müslüman Isparta halkıyla dünür olan birkaç Acem ailesi İslâmı seçerek Isparta da kalırlar, kaynaşıp onurlu “Büyük Türkiye Vatandaşı” olurlar. Genellikle Sülübey, Yayla veya Yaylazade, Kurtuluş (İğneci), Çavuş (Turan) mahallelerinde otururlardı. Hepsi sanatla, inşaat işleriyle, ticaretle uğraşırlardı.
Bayanları ise Isparta, Uluborlu varlıklı ailelerin ev ve tarla işlerinde çalışırlardı. Hepsi de Hristiyanlığın Ortodoksluk mezhebindendiler. Müslüman komşularıyla Müslim din adamlarıyla tartışmasız ”iyi geçim” içindelerdi. Düğün, cenaze ve acı, tatlı günlerde hep devletin yanındalardı. Kilise ve okulları ile kahvehaneleri vardı. İğneci (Kurtuluş) mahallesinde Acemhan adlı bir büyük ticari hanları vardı. Taş Baskı Yazma sanatını onlar Anadolu’da yaygınlaştırdılar.
Varlıklı aileler destek vererek Gelendost –Eğirdir arasındaki Eyerim taş tepeciklerini yol geçer hale getirerek tüm Psidya (Isparta) bölge insanlarının hayranlıklarını kazanırlar. İran Acem bölgesinden getirdikleri geleneksel yemekleri “Kabune” yemeğini Isparta da adet ederek Isparta’nın “milli yemeği” haline getiren de Isparta Ermenileridir. Halen Doğancı, Yenice, kısmen Emre mahallelerindeki tarihi Osmanlı evlerinin ustalık yapımcılığını Isparta Acemleri inşa etmişlerdir. Onlarla birlikte Bolu Mengen’e gelen İran Acemleri (Ermeni) Mengen’de yemek çeşitliliğini geliştirirler. Isparta acemleriyle akrabalarıydılar. Orada da Kabune yemeği yaygındır.
1918’de Isparta’dan bir Osmanlı kanunu ile gönderilen Isparta Ermenileri diğer şehir ve köylerdeki Ermenilere göre hiçbir siyasi olaya burunlarını sokmazlar. Halıcılığın, gülcülüğün Isparta da yayın haline gelmesini yine Isparta Acemleri sağlarlar.
Onlardan çok şey günümüze kalmıştır. Bunlardan birisi de Yayla veya Yaylazade mahallesinin adıdır. Osmanlı Türkçesi konuşurlar. Yeni doğan çocuklarının adını hem Müslüman ismi hem kendilerine ait Acem ismi koyarak tüm Isparta Ermenilerinin en az iki isimleri vardı. Isparta Rumlarına göre Türk, Müslümanlık töre, geleneklerine çok yatkındılar. Osmanlı dönemlerinde Isparta’ da tüm düğünlerin “çalgıcı” gereksinimini Isparta ve Uluborlu Acemleri sağlarlardı. Dokuma işleri yaparlardı.
İran’ın baskı rejiminden kaçarak Isparta, Bolu Mengen bölgesine gelen Acemler (Ermeni) 1702’lerde Isparta’mıza geldiklerinde sanatsal olarak bayanları varlıklı ailelerin evlerinde yemek yapım işlerinde çalıştılar. Erkekleri ise ev yapım ustalığı düvenlere çakmak taşı yerleştirme ustalığı
işlerinde çalışırlardı. Çocukları ise çıra ve evlere çağrıldıklarında ocak ateşi yakma, tutuşturma işleri ile katran satışı gibi işler yaparlardı. 1710’larda Isparta sokaklarında ellerinde toprak sahanlar içinde kül ve balina yağı karma ateşi sokak- sokak gezerlerdi. Çağrıldıkları evlerin ocak ateşleri sönmüşse ateşleri yeniden tutuşturlar.
Yerine üzüm, iğde veya pekmez, un, bulgur ya da bazen akçe alırlardı. Bazı Isparta acemi (Ermeni) çocukları ise yağmur yağdığında Müslüman evlerinin damlarındaki yuğgu taşını kullanarak evlerin yağmur suyu almasını önlemede yardımcı olurlardı. Isparta Acemi bu çocuklardan bir tanesinin torunu Amerika da geçtiğimiz Yüzyılda Emar (MR) cihazını icat etmiştir. (Daha önceki makalelerimde yazdım)
Ermeni bayanları Müslümanların evlerinde okunan Mevlid ve Kur’an okumalarına fiilen katılırlardı. Isparta Rumlarının tersine Isparta Acemleri Ispartalı Müslümanları (Bay-bayan) gibi giyinirlerdi. Rum çocuklarıyla sokak oyunlarına genellikle katılmazlardı. Müslüman çocuklarıyla oynamayı yeğlerlerdi. Isparta Ermenileri bay bayan mutlaka Ispartalı Müslüman cenazelerine katılırlardı. Müslümanlar gibi kendi âmin dualarını yaparlardı. Isparta Rumlarının aksine Isparta acemleri İslami yargı sistemiyle yargılama biçimini seçmişlerdi.
Vergilerini tam öderler, birçoğu da Çanakkale savaşlarına gönüllü katılmışlardır. İki Isparta Ermenisi de bizim için şehit olmuşlardır.
Kanada da Victoria bölgesinde konuşlu The University of Victoria ‘da öğretim görevlisi olan ve atalarının Isparta’dan gitme. Isparta da iken Bardizag Ispartalı Ecemyan (Bahçecik) ailesinden torun Kegani Hanım. Selanik’te tanıştırmışlardı. “Avrupa da Tarihi Felsefe Anlayışı” adlı bir proje yürütmek için Selanik’e gelmişler. Saygıdeğer dostum akademisyen Haci Hristo tanıştırmıştı. Anlatımları oldu.
Elektronik posta ile zaman zaman Osmanlı Ispartası’ nda ailesinden, nesilden nesle aktarılan aile yaşamlarından özetler gönderiyorlar sağ olsunlar. Kendisi Isparta’mızla ilgili zaman zaman tarihi notları gönderiyorlar. Notlar arasında Isparta da genç yaşta ölen ve Rum doktorlara gitmesini engelleyen bir Ispartalı falcının kurbanı olmuş. Nairi (Nadir)’ nin Isparta daki cenaze töreni çok ilgimi çekti. Sizlerle paylaşayım dedim.
Söz konusu genç yaşta ölen Isparta Acemi Nadir ile büyük büyük dedeleri komşu imişler. Dede hatıralarından bu cenaze anısını hazırlamış Kanada’daki saygıdeğer akademisyen, Ispartalı torun Kegani Hanım. Bir adı da: Sülebey’ li. Yani şimdiki Kurtuluş o zamanın Sülebey mahallesinde ailesi oturduğu için bu adı almış hanımefendi. Sülebey ya da Sülübey Selçuklu dönemi Isparta’lı Konya valisiydi.