Makaleme başlamadan önce dede defterlerinden şahsıma hatıra notları aktaran, Serez de (Yunanistan) oturan Uluborlu’ lu (Lozan Mübadili) Rum torunlarından Kitina Todoros hanımefendiye çok teşekkür ederim..(2017)
Yıl 1841.Osmanlı Uluborlu’ sunda Nebioğlu Abdullah, Uluborlu Taşmedresesi’ nin çalışkan hademelerindendir. Nebioğlu Abdullah, Uluborlu Salihefendi mahallesinde oturur. Çok güzel Kur’ an okuyuş sesiyle, bu yıllarda Uluborlu’ nun sevilen simalarındandır. Bir başka sanatı daha vardır Nebioğlu Abdullah’ ın. Evlerin misafir odalarına, sofa bölümlerine tavan, duvar-larına kabartma yazı, resim görüntüsü veren sanatlı resimler, süslemeler yapar.
Varlıklı Uluborlu beylerinin, ağalarının evlerine isteğe bağlı güzel bezenmiş Hz.Muhammed ’imizin sözlerini (Hadis) yazıya geçirir. Ya da yörenin masal, destan kahramanların, diğer halkın: Uluborlu’ nun Makadonyalılar, İslam İmparatorluğu devrinde, Roma, Selçuklu, Hamid-oğulları, Osmanlı dönemlerinde halkın anlatılarınakonu olmuş kahramanların resimlerini tavan, misafir odaların alınlıklarına işlerdi. Bir anlamda o zamanki adıyla Nebioğlu Abdullah Kalemkâr (işleme sanatçısıydı) sanatçıydı. Sanatını bölgede icra edr. Sadece Uluborlu’ya değil; Barla Nahiyesi, Eğirdir’e, Isparta’ ya hatta Burdur’ a kadar gider..
Osmanlı’ nın Isparta sancağına 1841‘de Padişah Abdülmecid’ in emriye Saray’ ın iç işlerini bakan Topal İzze tPaşa Yeniçeri Ağası Celal Ağa’yı Isparta sancağı Valiliğine (Mutasarrıf) atar. Yeni Isparta Valisi Celal Ağa, daha önce yürürlükten kaldırılan Yeniçer Ordusu’ nun kumandanıdır. Sert, mizaçlı kişiliği vardır. Birazda bilinçli Isparta sancağına atanmıştı.
Çevrede eşkıyalar kol geziyordu. Bir de Isparta kazalarında bazı vergi toplamakla görevli vergi ağalarıından Isparta halkı bundan memnun değildi. Örneğin Avşar (şimdi Gelendost’un köyü) kasabasıdır. Vergi ağasından şikayetle rçoğalmıştır. İşte, hepbunları düzeltmek için “sert mizaçlı” bir mutasarrıf valiyi Isparta’ ya Osmanlı sarayı tayin eder.
Vali Celâl Ağa gelir-gelmez çok merak ettiği, ilk iş olarak; üç medeniyetin merkezi, başkenti sayılan Uluborlu’ ya gelmek oldu.
Kendisini Müslim, Gayrımüslim Uluborlu Halkının yanısıra; Uluborlu kazası kadısı (Müftü) aynı zamanda Taşmedrese Müderrisi (Prof.) hocası, Emrem mahallesinde oturan Ahmed efendi Vali Celâl Ağa’yı kalabalkık grupla Uluborlu’ da karşılar.
Taş medresenin yüksek, selçuklu işlemeli kapısının üzerindeki levhada, Nebioğlu Abdullah’ ın gümüş tellerle işleyip asılı bulunan levhada: “Lâilahe illallah Muhammedü’r-Resûlullâh” lafzı (sözü) Celâl Ağa’nın ilgisini çeker. Celâl Ağa bir süre levhaya bakakalır! Vali Celâl Ağa Hacı Bektaş Veli öğretisiyle yetiştiği halde; sözden, Gümüş işleyişten etkilendiği herkezin ilgisini çeker.
Vali Celâl ağanın kafası yukarıya, levhaya, çevresindeki Gümüş işlemeli çiçeklere takıl-mış, odaklanmış olduğu halde kendisini o anda karşılamaya gelen, karşısında, yanyana duran Uluborlu-Barla ortak Ortodoks Baş Papazı Meletyos efendi ve yanındaki Uluborlu Bey’in vekili, Taşmedrese hocası Müderris Ahmet efendiye seslenir: “-Bu güzel eseri, (Lafzı) Uluborlu Kaleiçi Gayrımüslim (kalemkâr Rum işlemeciler mi) ustalar mı yazdılar, işlediler” diye sorar..
Böyle güzel eserleri hatta İstanbul’ da kaldığı Yeniçeri ağalığı (Komutanlığı) yaptığı dönem-lerde bu gibi süsleme yazıları Gayrımüslümlerin yazıp süsledikleri kafasına takılmıştı. Bir müslüman evladının sanatçı olabileceğini, Yeniçeri kumandanı savaşçı olma şartlanmış-lığından olsa gerek; düşünememişti.
Kafasını yine yukarıya kaldırışını devam ettirerek: “-Bu güzelim eserleri Payitaht İstanbul da, Çemberlitaş’ ta bulunan kalemkârlar ( Gümüş, altın işlemeciliği) vardır. Gayrımüslim Rum , Ermeni Osmanlı vatandaşları yapar. Türkler pek bu işlere eğilmezler. Bu kalemkârlar Esnafı
böyle kâmil ustalardır” der.
Müderrisve papaz efendilerden sorduğu soruya cevap almadan konuşmasına devam eder.
”-İstanbul Unkapanı’ nda da aynı ustalar mevcuttur. Bu sanatçıların Pir-i (Ustalar ustasu) Simitçioğlu Urum (Rum) Mihail efendidir. Çemberlitaş, Unkapanı bölgesindeki Rum, Ermeni kalemkâr Tambûrî Arnavut Osman Çelebi’ nin oğulları Saray‘ daki Padişah, vezirlerin kılıç-larının, hançerlerinin üzerine sanatlı süslerlerdi. Peki bu lafzı kim yaptı” diye tekrar soran Isparta Sancak Valisi Celâl Ağa’ ya cevabını Müderris Ahmed efendiden ister..
Arka sıralarda Vaki konuğu karşılayan Uluborlu Taşmedrese hademelerinden Nebioğlu Abdullah’ı, Kadı-Müderis Ahmet Efendi’yi yanlarına çağırır.
“-Celal ağam bu süslemeli lafs ve (Kelime-i şehadet’i) medrese içindeki sevgili Nebi’ mizin ( Hz. Muhammed’ imizin) sözlerini yine Medrese süslerini Müslim (Müslüman), taş Medresemiz kullarından Nebioğlu Abdullah efendimiz, süsleri ve yazıları yazdı” der.
Medrese içindeki duvar alınlıklarındaki Nebioğlu Abdullah’ın yazıp işlediği Gümüş işlemeli Hz. Peygamber’ imizin sözlerini ve süsleri görünce hayranlık tavrı büyüdükçe büyüdü.
Elindeki, ayaküstü içmekte olduğu karanfil şerbetinin tası elinde heyecandan titrer!.
Medrese talebelerinin ders yaptıkları odalardan birine yönelir. Şilyeyekendini atar. Uluborlu Taşmedrese Hocası ( Müderris-Prof.) Ahmed efendinin yüzüne bakar...
“ - Demek Neb’ inin oğulları da böyle güzel eserler vücuda getiriyorlarmış” der.
Uluborlu Taşmedrese Hademesi, sanatçı Nebioğlu Abdullah kendisine yeni bir unvan (hayırlı bir isim) verilmesinin heyecanıyla; Vali Celâl Ağa’ nın şilte üzerine oturduğu odanın girişindeki dolap içindeki cam ve üzeri Gümüş işlemeli tellerle “ (Bismillahirrahmanirrahim) yazılı mürekkep hokkasını Vali Celâl ağaya verir.
Bütün davetliler, kalabalıkbir sınıf insanları bu görüntü karşısında Kelime-i Şehadet getirirken; diğer Vali’ yi karşılayan Gayrımüslim papazlar sağ ellerini kalplerinin üzerine getirerek Hz. İsa selamı duruşuyla yeni ismiyle Nebioğlu Abdullah’ı saygılarını belirtirler.
Isparta Valisi Celâl Ağa’nın Osmanlı devleti adına, Medrese çalışanlarının bilim, eğitim adına, Gayrımüslim Osmanlı vatandaşları Rumcemmatinden insanların, karşılamada bulunan Ulu-borluların hep bir davranışları sanata ve sanatçıya olan davranışlarının yüceliğini göstermez mi?
Makaleme başlamadan önce dede defterlerinden şahsıma hatıra notları aktaran, Serez de (Yunanistan) oturan Uluborlu’ lu (Lozan Mübadili) Rum torunlarından Kitina Todoros hanımefendiye çok teşekkür ederim..(2017)
Yıl 1841.Osmanlı Uluborlu’ sunda Nebioğlu Abdullah, Uluborlu Taşmedresesi’ nin çalışkan hademelerindendir. Nebioğlu Abdullah, Uluborlu Salihefendi mahallesinde oturur. Çok güzel Kur’ an okuyuş sesiyle, bu yıllarda Uluborlu’ nun sevilen simalarındandır. Bir başka sanatı daha vardır Nebioğlu Abdullah’ ın. Evlerin misafir odalarına, sofa bölümlerine tavan, duvar-larına kabartma yazı, resim görüntüsü veren sanatlı resimler, süslemeler yapar.
Varlıklı Uluborlu beylerinin, ağalarının evlerine isteğe bağlı güzel bezenmiş Hz.Muhammed ’imizin sözlerini (Hadis) yazıya geçirir. Ya da yörenin masal, destan kahramanların, diğer halkın: Uluborlu’ nun Makadonyalılar, İslam İmparatorluğu devrinde, Roma, Selçuklu, Hamid-oğulları, Osmanlı dönemlerinde halkın anlatılarınakonu olmuş kahramanların resimlerini tavan, misafir odaların alınlıklarına işlerdi. Bir anlamda o zamanki adıyla Nebioğlu Abdullah Kalemkâr (işleme sanatçısıydı) sanatçıydı. Sanatını bölgede icra edr. Sadece Uluborlu’ya değil; Barla Nahiyesi, Eğirdir’e, Isparta’ ya hatta Burdur’ a kadar gider..
Osmanlı’ nın Isparta sancağına 1841‘de Padişah Abdülmecid’ in emriye Saray’ ın iç işlerini bakan Topal İzze tPaşa Yeniçeri Ağası Celal Ağa’yı Isparta sancağı Valiliğine (Mutasarrıf) atar. Yeni Isparta Valisi Celal Ağa, daha önce yürürlükten kaldırılan Yeniçer Ordusu’ nun kumandanıdır. Sert, mizaçlı kişiliği vardır. Birazda bilinçli Isparta sancağına atanmıştı.
Çevrede eşkıyalar kol geziyordu. Bir de Isparta kazalarında bazı vergi toplamakla görevli vergi ağalarıından Isparta halkı bundan memnun değildi. Örneğin Avşar (şimdi Gelendost’un köyü) kasabasıdır. Vergi ağasından şikayetle rçoğalmıştır. İşte, hepbunları düzeltmek için “sert mizaçlı” bir mutasarrıf valiyi Isparta’ ya Osmanlı sarayı tayin eder.
Vali Celâl Ağa gelir-gelmez çok merak ettiği, ilk iş olarak; üç medeniyetin merkezi, başkenti sayılan Uluborlu’ ya gelmek oldu.
Kendisini Müslim, Gayrımüslim Uluborlu Halkının yanısıra; Uluborlu kazası kadısı (Müftü) aynı zamanda Taşmedrese Müderrisi (Prof.) hocası, Emrem mahallesinde oturan Ahmed efendi Vali Celâl Ağa’yı kalabalkık grupla Uluborlu’ da karşılar.
Taş medresenin yüksek, selçuklu işlemeli kapısının üzerindeki levhada, Nebioğlu Abdullah’ ın gümüş tellerle işleyip asılı bulunan levhada: “Lâilahe illallah Muhammedü’r-Resûlullâh” lafzı (sözü) Celâl Ağa’nın ilgisini çeker. Celâl Ağa bir süre levhaya bakakalır! Vali Celâl Ağa Hacı Bektaş Veli öğretisiyle yetiştiği halde; sözden, Gümüş işleyişten etkilendiği herkezin ilgisini çeker.
Vali Celâl ağanın kafası yukarıya, levhaya, çevresindeki Gümüş işlemeli çiçeklere takıl-mış, odaklanmış olduğu halde kendisini o anda karşılamaya gelen, karşısında, yanyana duran Uluborlu-Barla ortak Ortodoks Baş Papazı Meletyos efendi ve yanındaki Uluborlu Bey’in vekili, Taşmedrese hocası Müderris Ahmet efendiye seslenir: “-Bu güzel eseri, (Lafzı) Uluborlu Kaleiçi Gayrımüslim (kalemkâr Rum işlemeciler mi) ustalar mı yazdılar, işlediler” diye sorar..
Böyle güzel eserleri hatta İstanbul’ da kaldığı Yeniçeri ağalığı (Komutanlığı) yaptığı dönem-lerde bu gibi süsleme yazıları Gayrımüslümlerin yazıp süsledikleri kafasına takılmıştı. Bir müslüman evladının sanatçı olabileceğini, Yeniçeri kumandanı savaşçı olma şartlanmış-lığından olsa gerek; düşünememişti.
Kafasını yine yukarıya kaldırışını devam ettirerek: “-Bu güzelim eserleri Payitaht İstanbul da, Çemberlitaş’ ta bulunan kalemkârlar ( Gümüş, altın işlemeciliği) vardır. Gayrımüslim Rum , Ermeni Osmanlı vatandaşları yapar. Türkler pek bu işlere eğilmezler. Bu kalemkârlar Esnafı
böyle kâmil ustalardır” der.
Müderrisve papaz efendilerden sorduğu soruya cevap almadan konuşmasına devam eder.
”-İstanbul Unkapanı’ nda da aynı ustalar mevcuttur. Bu sanatçıların Pir-i (Ustalar ustasu) Simitçioğlu Urum (Rum) Mihail efendidir. Çemberlitaş, Unkapanı bölgesindeki Rum, Ermeni kalemkâr Tambûrî Arnavut Osman Çelebi’ nin oğulları Saray‘ daki Padişah, vezirlerin kılıç-larının, hançerlerinin üzerine sanatlı süslerlerdi. Peki bu lafzı kim yaptı” diye tekrar soran Isparta Sancak Valisi Celâl Ağa’ ya cevabını Müderris Ahmed efendiden ister..
Arka sıralarda Vaki konuğu karşılayan Uluborlu Taşmedrese hademelerinden Nebioğlu Abdullah’ı, Kadı-Müderis Ahmet Efendi’yi yanlarına çağırır.
“-Celal ağam bu süslemeli lafs ve (Kelime-i şehadet’i) medrese içindeki sevgili Nebi’ mizin ( Hz. Muhammed’ imizin) sözlerini yine Medrese süslerini Müslim (Müslüman), taş Medresemiz kullarından Nebioğlu Abdullah efendimiz, süsleri ve yazıları yazdı” der.
Medrese içindeki duvar alınlıklarındaki Nebioğlu Abdullah’ın yazıp işlediği Gümüş işlemeli Hz. Peygamber’ imizin sözlerini ve süsleri görünce hayranlık tavrı büyüdükçe büyüdü.
Elindeki, ayaküstü içmekte olduğu karanfil şerbetinin tası elinde heyecandan titrer!.
Medrese talebelerinin ders yaptıkları odalardan birine yönelir. Şilyeyekendini atar. Uluborlu Taşmedrese Hocası ( Müderris-Prof.) Ahmed efendinin yüzüne bakar...
“ - Demek Neb’ inin oğulları da böyle güzel eserler vücuda getiriyorlarmış” der.
Uluborlu Taşmedrese Hademesi, sanatçı Nebioğlu Abdullah kendisine yeni bir unvan (hayırlı bir isim) verilmesinin heyecanıyla; Vali Celâl Ağa’ nın şilte üzerine oturduğu odanın girişindeki dolap içindeki cam ve üzeri Gümüş işlemeli tellerle “ (Bismillahirrahmanirrahim) yazılı mürekkep hokkasını Vali Celâl ağaya verir.
Bütün davetliler, kalabalıkbir sınıf insanları bu görüntü karşısında Kelime-i Şehadet getirirken; diğer Vali’ yi karşılayan Gayrımüslim papazlar sağ ellerini kalplerinin üzerine getirerek Hz. İsa selamı duruşuyla yeni ismiyle Nebioğlu Abdullah’ı saygılarını belirtirler.
Isparta Valisi Celâl Ağa’nın Osmanlı devleti adına, Medrese çalışanlarının bilim, eğitim adına, Gayrımüslim Osmanlı vatandaşları Rumcemmatinden insanların, karşılamada bulunan Ulu-borluların hep bir davranışları sanata ve sanatçıya olan davranışlarının yüceliğini göstermez mi?