Yıl 1841. Isparta sancağından 64 kişi hacca gider. Hacı adaylarının tamamı erkektir. Isparta sancak bölgesinden hacca giden Uluborlu ve karyelerinden (köylerinden) giden 16 hacı adayı köle getirilip satılmasına karşı dururlar. Diğer hacılardan 13’ü ikişer zenci köle getirirler. Hac’ dan dönen hacılar birer köleyi Isparta İplikçi Cami arkası İplikçi yani köle pazarında satarak hac masraflarını giderirler..
Anadolu’da Isparta ile beraber 19 sancak merkezinde Osmanlı kanunlarında yasak ve günah olmasına yasak dinlenmez. Yüce İslamiyet’in Günah sayılan buyruğu uyulmaz. 1913 Yılına kadar köle ticareti Isparta sancağında aralıksız, gizliden devam eder. Gerek son Mevlevi dedesi Ali Dede’nin gerekse Mevlana dergâhı yöneticilerinden günümüze kalan Osmanlıca günlüklerinde bu gerçeği görüyoruz.
Isparta’dan göç eden gerek Psidya Metropolitliğinin gerekse diğer Rum tüccarların tuttukları hatıra defterlerinde de aynı anlatılar mevcut. Yunanistan da yaşayan Ispartalı Rum torunların dede hatıralarıyla ilgili Ortodoksluk ve Ispartalılar Rum Derneği yayınlarında da aynı köle ticareti hikâyeleri rastladığımı söyleyebilirim.
Yine sevgili peygamberimizin Veda Hutbesi’ nde köleliği yasaklamasına rağmen köle ticareti yapılmakta. Bu konuda Isparta sancağı başı çekmekte. Dini kuralları çiğneme olayı “veya dinin kurallarını arkadan dolanma” gibi yanlışlıklar sıklıkla Sancak Isparta’ sında görüldüğünü bize tarihi belgeler göstermekte.
Isparta Fazlullah yani şimdiki Sermet mahallesinden Semerci Koca Hafız Mehmed Ali aynı zamanda da tahta mescitte görevli. Kölesi Zenci Abdullah. Aynı mahalleden yine semercilikle geçimini sağlayan kişi: Yalınayak Hafız Ali o da Karaağaç mahalle mescidinde imamı, kölesi vardır. Adı Yanık Mehmet. Aynı imamın oğlu Yorgancı Süleyman da yine hacca giderek Mahmud adlı bir köle getirmiştir.
Diğer yandan aynı kafile ile Isparta Hisarefendi şimdiki Hisar mahallesinden Cıvıldak oğlu (Kahveci) Kara Salih’ de bir köle getirmiş. Dört kölenin dördü de çocuktur. Sekiz ila 17 yaşlarındadırlar. Her dört hacı arkadaş kölelerini kısırlaştırmak için Konya Osmanlı eyalet merkezine bağlı bir bölgede köle çocukları kısırlaştırmak için dağlar arasında bir sağlık kuruluşundan da söz ediyorum.
Eşkıyaların korumasında olduğu iddia edilen bu yerde köleler devletten habersiz kısırlaştırılır. Köle sahipleri daha büyük akçelerle İstanbul, Trabzon, Manisa gibi bölgelerde varlıklı ailelere kısırlaştırılmış, yaşı küçük köleler köle tüccarlarınca iyi akçeyle satılırdı. Genellikle hacıdan gelip köle zenci çocuk getirenler buraya satın aldıkları köleleri getirirler. Devasa paralar kazanırlardı.
Batı Toros sıra dağlarının doğu kısmında Taşeli Platosunun tepeleri arasındaki dar vadiler arasında: Yerköprü Şelalesi’ne yakın söz konusu devlet kontrolünden uzak sağlık merkezinde köle çocuklar kısırlaştırılır. Bölge eşkıyaları söz konusu sağlık merkezini korurdu. Bu bölge cilt hastalıklarına iyi geldiği bilindiği için söz konusu kaçak sağlık merkezi burada bulunduğunu Isparta Sancağı Mevlevihane Anı Defteri’nde (Vakayiname) de yer aldığını söyleyelim. Son Mevlevihane Isparta Mevlevi dedesi Ali Dede Efendi buralarla ilgili hikâyeleri de kısa kısa not etmiş.
Eski Türkçe ile tuttuğu birkaç ciltlik günlük defterinde Mevlevi han Ali Dede Efendi konuyla ilgili şunları yazmış. “Daha çok köle ticaretinden hacca gidip köle getiren Isparta sancak ahalisinden bazıları işin dozunu kaçırmış. Kölelerini Hadim karyesine (köyü) (Konya) yakın yerde, Osmanlı idaresinin kontrolünden uzak çocuk kölelerini götürüp kısırlaştırdıklarını, sonra iyi akçelerle varlıklı ailelere satıldıklarını anlıyoruz.
Her yıl Osmanlı sarayının, toplumun yönetici sınıfının hadım-köle (hizmetli) gereksinimlerinin karşılanması için binlerce siyahi Afrikalı ya da beyaz Avrupalı çocuklar devletçe kısırlaştırılıp hizmetli ihtiyacı sağlandığını biliyorsunuzdur.
Bir de Hacca defalarca ticaret için gidip gelenler vardı. Ki Isparta sancağı köle ticareti yönüyle her dönemde başı çektiğini de söylemiştik. Daha iyi parayla köle çocuklarını zengin evlere satabilmek için İstanbul' a götürüp köle pazarında veya Isparta İplikçi Cami arkasındaki alanda tüccarlar tarafından kısırlaştırılmış çocuklar satın alınıp büyük eyalet şehirlerde pazarlanırdı.
Osmanlı döneminde: Dindar gözüküp, yüce İslamiyet’in emirlerine karşı gelinmiş şeklini Isparta da (sancağında) görmek mümkün!
1842 Isparta Mevlevihane günlüklerinden konuyla ilgili şunları görüyoruz. Ali Dede Efendi özel defterinde yazmış. “…Mevlevi dergâhı olarak her devirde dedelerimiz bu konuyla ilgili çok mücadele verdi. Kısmen başarsak ta Isparta sancağı ahalisinden bazıları köle ticaretini kalıcı aile mesleği haline getirdiler. Anadolu da Isparta ve Kütahya başı çekiyordu köle ticaretinde.
Bir misal vereyim: 1842’lerde aynı anda Hicaz’dan köle getirip satan hacılardan dört köle tüccarı hacı birer çocuk köleyi Konya’ya götürüp kısırlaştırmak, iyi akçelerle büyük sancak merkezlerinde satmak isterler.
Sadece Isparta’nın bir mahallesinden 1842 yılına ait bir örnek vereyim. Isparta da Semerci Kör Koca hafız Mehmed, diye bilinenin kölesi Zenci Abdullah’ dı. Hacı Hafız Ali ve kölesi yanık Mehmed’ di, Onunda kölesi vardır. Adı Yanık Mehmet. Aynı hacı imamın oğlu Süleyman’ da kölesi Zenci Mahmud’ du.
Hacdan dönüşlerinden bir-iki ay sonra aralarında anlaşırlar. Konya Eyaleti’ nin yolunu tutarlar. Yolculuk gecedir. Çünkü eyalet merkezine veya başka bir şehre gitmek izne tabidir. Ki izin verilmezdi. Çünkü yasak bir ticari işe girişiyorlardı.
Bir buçuk günde Batı Toros sıra dağlarının doğu kısmında Taşeli Platosunun tepeleri arasındaki dar vadiler arasında yer almış kaçak kısırlaştırma merkezi Yerköprü Şelalesi’nin yakınına varırlar.
(Mevlevi anı defterdeki yazılanların bir kısmını atlıyorum. Kusura bakmayın.)
Bunu kölenin kendisi Mevlevi dergâhına karşılıksız verilişinden sonra deftere geçen anlatımlarından okuyoruz. Dediğim gibi: Mevlevihane Vakayinamesinden) Zenci Köle Mercan Abdullah Mevlevihane’de başından geçenleri dergâh çalışanlarına zaman zaman anlatır. Anlatılanların bazıları da dergâh günlüğüne not edilir.
Köle Mercan’ın anlatımı:
“Sadece ben sağlam olduğum için kısırlaştırıldım. Isparta’ya doğru yol alırken kanamam var mı diye Hacıağam sık sık beni kontrol ediyordu. Yanındakilerle benim uyuduğumu zannedip at arabasında konuşuyorlardı. İkinci bir at arabası daha vardı öbür köleler için. Hacı Ağam benden iyi akçe kazanacağının sohbetini yapıyordu. Ama ben acılar çekiyordum. Seyyid Şehri (Seydişehir) yakınlarında bir söğüt ağacı altındaki çeşmede dinlenip atlara yiyecek zamanı verildi. O esnada ben önüme konan yiyecekleri yemedim. İyice gerilmiştim.
……
Diğer köle tüccarı Ispartalı hacıların köleleri soğuk algınlığı geçirdiklerinden onlara kısırlık uygulanmadı. Ak, yapışkan astar bantlarıyla göbeğimin altı bağlandı. Sırt üstü yatırdılar. Daha sonra konuşmalardan öğrendiğime göre kısırlaştırılmadan önce bölge acı biber karışımı afyon sakızı ile ovuşturuldu. Oralarımın uyuşan derisinden delik açıldı. Parlak boru ile küçük abdestimi yapabiliyordum. Bel altım on gün sarılı kaldı. Hiç su, çorba türü yiyecek, içecek vermediler.
Haykırdım: “Siz nasıl Müslim’ siniz? Beni kısırlaştırıp satıyorsunuz.
Allah’ın Resul’ü Muhammed’imiz köleliği yasakladı. Siz dini kullanıyorsunuz” der demez ağam sinirlenip tokat attı. Acım iki kat arttı. Isparta’ya yaklaştığımızda ağam Koca Hacı Hafız Mehmed Ali beni Mevlevi dergâhına vereceğini, tövbe ettiğini söyledi. O gün benim bayramımdı.” Kanamam olmadığı için Isparta sancağına döndük.
Ben Mısır’ın Minya bölgesindenim. Dedem 6 yaşında iken Kur’an’ı öğretti. Minya bölgesi Osmanlının idare bölgesi. Kur’an’ı bize hem Arapça hem Osmanlı Türkçe’ siyle anlamı beş yaşımızdan itibaren öğretilir.
Ameliyat dönüş yolunda acıdan duramıyordum. Acımı ancak Kur’an’ı ezbere sesli tekrarlaya- tekrarlaya acımı unutmaya çalıştım. Erkeklik yumurtalarımı, bireylerimi kesip almışlar. Ameliyat dönüş yolunda acımı unutmak için ezbere bildiğim Kur’an’ı sesli okuyordum. Köle tüccarı ağam beni gözlerini kapatarak dinlerdi. Sesli okumam bitince okuduğum ayetlerin Osmanlıca anlamını da sesli bağıra bağıra söylüyordum.
Ağam ’ı Kuran’ın Osmanlı Türkçesiyle anlamı etkiledi diye düşündüm. Ağam insafa geldi ki beni buraya (Mevlevi dergâhına) verdi. Zengin evlerine satmaktan vazgeçti.
(Köle Mercan’ı sahibi Semerci Koca Hafız Mehmed Ali eyalet şehirlerine satmaktan vaz geçtiğine ilişik anlatılarla birlikte Kölesi Zenci Abdullah’ı Mevlevi dergâhına bağışladığına ait bilgileri Mevlevi Dergâh günlüklerinden okumaktayız.)
(Hatıra defterinde yazılanların bazılarını geçiyorum.) Köle artık serbesttir ve dergâhın getir-götür işlerinde görev verilir. Zenci Abdullah o zamanın dergâh dedesi Mevlevi Hayrullah dedeye anlattıklarının arasında bir türlü kendisinin kısmen hür hale getirilmesini anlamadığını söyler. İslamiyet’te köleliğin günah sayıldığını bizzat umulmaz bir şekilde anlatan Köle Mercan’ın etkili din dersi vermesi mi köle tüccarını yola getirdi bilinmez