(Borlu İsperek İpeklisi)
Yunanistan Kovala yakınlarında Nea Karvali’ de oturan Osmanlı Rum torunlarından Uluborlu Rum torun, akademisyen Jülyen Raphael Ephraimohlou (Efraimoğlu) Hanım şahsıma (2017- 22 Haziran-Perşembe) büyük (Yaya’ sından) nenesinden (Annesinden) sözlü anlatılarından aktarılanlardan bir bölümünü anlatmak istiyorum.
1871’li yıllardır. Isparta, Uluborlu, Gönen ovalarında bir çekirge salgını vardır. Ne var ne yok vatandaşların her türden mahsullerini çekirgeler bir yağmur bulutu misali yok etmekte. Onmaz bir derttir. Hatta hayvanların bile yiyeceği olan ot, çayır, yonca gibi bitkileri de tüketen çekirgeler yüzünden hayvanlardan süt verimi bile alınamaz olur.
Çare olarak, çekirge yumurtalarının kıştan toplattırılıp yok edilmesi için, çekirgenin konduğu yerleri saptayacak ekipler kurmak üzere Vilâyetten (Eyalet merkezi Konya’ dan) ödenek istenmişti. Tespit edilip saltanat merkezi İstanbul’dan vatandaşların zarar-ziyanları istenecekti. Konya’dan İngiliz Ali Bey adında bir uzman gönderilmişti.
Memleketin ileri gelenleri ile Ulema ve Askeri erkândan kurulan bir komisyon, ilçelerde mülki, askeri memurlardan kurulacak ekiplerin çekirge ile mücadelesi yapmak üzere görevlendirilmesine karar verildi. Uluborlu Emirliği Kır-Ova sorumlusu Oruçoğlu Hallaç Mehmed torunu Refik ağa Isparta’ya gelir. Amacı: Eyalet merkezi Konya’dan gelen
İngiliz Ali Bey adlı sorumlu ile görüşmek, çekirge belası için Isparta Sancağı bölgesinde çekirge ile savaşmak amacıyla bir komisyon kurdurtmaktır.
Öyle de olur. İki üç yıl alacak bir çekirge mücadelesine girişilir. Tüm tarımsal üretim etkilenmiş, Isparta ve çevresi bir beş yıl geriye gitmiştir.
Çekirge ile mücadele komisyonunda Uluborlu’yu Oruçoğlu Refik ağa, Hancımehmed oğlu sülalesinden Ahmed Bahçe mahallesinden. Uluborlu Elman mahallesinden Deli İsmail oğlu İsmail oğlu Küçük İsmail’ de vardır. Tüm mücadele sürerken çekirge ile mücadele komisyonun Uluborlu kolu tarımsal zararın bir bakıma derde deva olmak üzere Uluborlu’da ipekböcekçiliği işiyle (1871) uğraşmak isterler.
Yukarıda yazı kaynağımı belirtmiştim. Jülyen Hanım’ın babasının dedesi, Uluborlu Rum’u büyük Costas Ephraimohlou çekirge belasından zarar gören Uluborlu halkının uğraşılarına bir yeni uğraşı daha katmak için yardımcı olur. Costas efendinin Bursa Muhalic (Mihalıç) yani Karacabey Rum kasabasında akrabaları varmış. İpekböceği yani ipek ipliği üretimi işleriyle uğraşıyorlarmış. Kosta efendinin akrabasının ortakları da hem Karacabey hem Orhaneli (Adranos) de ipek işleriyle meşgullermiş. Acem (Ermeni) ortaklarından birkaç kişilik iki aileyi Uluborlu’ya çağırırlar. Cirimbolü bölgesinde Rumlara ait su değirmenlerin bulunduğu bir Rum evine yerleştirilirler.
Uluborlu’da aşağı yukarı her evde bulunan el tezgâhlarında pamuklu ve yünlü boğasa kumaşları tarihi geçmişten beri zaten dokunuyordu. Ancak Avrupalı ülkeler ipekli boğasa kumaş istiyorlardı. 1871’lerde Bölge dört yıl çekirge belasına maruz kalmıştı. Uluborlu, Isparta ve çevresindeki zarar ziyanı bir nebze son verdirecek ipekli boğasa kumaş dokuma işi üretimi ile kurtarılması mümkündü.
1871’lerden itibaren önce Uluborlu’da sonra Isparta, Gönen, Kuleönü olmak üzere ipek yetiştiriciliğine başlanır. Uluborlu ovası ile birlikte diğer Isparta’nın kasaba ve köyleri dut ağaçlarıyla donatılır. Yollara, sokaklara bile dut ağaç fidanları dikilir.
1871’den 1918’e kadar Bursa’dan Uluborlu’ya çağrılan, ipek yetiştiriciliğinde hünerli olan Rum, Ermeni iki ailenin ustalıklarıyla önce Uluborlu’da, sonra diğer yerlerde ipek yetiştiriciliği, ipek iplik ve de kumaşları Avrupa pazarlarında kapışılır, aranır olur.
Boğasa yani boğa kadar sağlam, alımlı Uluborlu ipeklisinden Akdeniz limanlarında dolaşan tüm gemiler flama yapımı ya da dokuması Uluborlu boğasa kumaşından, Uluborlu’ lu maharetli dokuma ustalarının elinden çıkıyordu. Tüccarların biri geliyor, biri gidiyordu Uluborlu’ya.
Uluborlu işi beyaz isperek, İsperek neftisi, beyaz borlu, Borlusu, Borlu Heft-renk Borlu mai Borlu al kırmızı... (Eski Türklerde “Boğa” sağlamlık, kavi anlamlarındadır.)
Borlu boğasa ipeklisini “Baş Kumaş” olarak satan Avrupalı tüccarlar Uluborlu ipekli kumaş türlerini Uluborlu Türkçesiyle dillendiriyorlardı. Üretimde Uluborlu merkez olmak üzere Avrupa’ nın ortasında ipekli boğasa kumaş üretimi, kazancı, bunun getirdiği ün destanlaşmıştı. Uluborlu Selçuklu döneminin ününe kavuşmuştu.
Uluborlu adı, ünü hep kumaş pazarlarında, gemi güvertelerinde, varlıklı ailelerin evlerinde, İngiliz kraliyet konaklarında geçmeye başlar.
Avrupalılarca ve öncelikle Uluborlu, Gönen, Kuleönü ipeklisi tercih ediliyordu. Uluborlu’nun baş markası ipeklisi, yünlü, pamuklusu marka olmuştu. Uluborlu’ lu Rum Tüccar, Dış satımcısı Kiryako ve Nikola, Müslimlerden tüccar Hacı Osman Hüseyin, Isparta Acemlerinden (Ermeni) tüccar Dimitri efendiler Avrupa pazarlarında isimleri sayılan tüccarlardı.
Elli yıla yakın bu ün devam eder. 1917’lerde’de İspanyol virüs salgını başlar. Osmanlı topraklarına da sıçramıştır. Salgına bir çare bulunamaz. Avrupalılar Uluborlu’dan ipekli alım siparişleri hızını kaybetmemiştir. Ancak 2018’in ortalarında ipekböceği yetiştiricileri bir anda üretimlerini yavaşlatırlar. Nedeni hemen anlaşılır. Devletin yönetim biçimi laik yönetim biçimi olmadığı için din adamlarının hâkimiyet ve halkın üzerindeki baskıları devam etmektedir. Bölgede din adamlarının mesaj ve söylemleri eğitimi az olan halk üzerinde etkisi çok güçlü oluyordu. İşte bir din adamının hayali, kişisel görüşleri Uluborlu merkez olmak üzere bölgede olumsuzluk yaratmış, ülke ekonomisine zarar vermiştir.
Bir de Isparta Harabizade Medresesi (veya Çubukçu Zade) vaazcı hocalarından Kuddisi Kadir efendi aynı zamanda Isparta sancağı kadı vekilidir. Bu şahıs İspanyol virüs salgının canlar aldığı (1918’lerde) bir Cuma gününde zamansız, anlamsız, dini alana ilgilendirmeyen bir hutbe verir. Sözleri dalga dalga Isparta sancak bölgesine bir iki günde yayılır.
Harabizade Medresesi mescidinde verdiği Cuma hutbesinde (İspanyol salgını) salgının ipek böceğinden kaynaklandığı görüşünü ortaya atar. Virüs salgını ipek böceği kozalarında çoğaldığı fikri bilimsel dayanaktan yoksundu. Uluborlu medreseleri hocalarının aydın görüşleri çevrede pek dikkate alınmaz. Harabizade Medresesi mescidinde yapılan açıklamanın dinen de uyun olmadığını savunan Uluborlu Medreseleri baş müderrisinin görüşlerini dinleyen olmaz. Harabizade Medresesi (veya Çubukçu Zade) hocası Kuddisi Kadir hocanın aynı zamanda kadı vekili olması, vaazındaki açıklamalarının devlet adına, şer’i yönetim adına olduğu için her bir sözünün vatandaşlarca kabul gördüğünü burada söylemeliyiz. İşte kuyuya atılan taşın nasıl çıkarılacağı sorusunun cevabı devletin ve halkın zarara uğraması anlamı taşımaktadır.
Vatandaşlar, bölge insanları söz yerinde ise eğitimsiz, hele hele din adamlarının her söylediğine inanan bir halktır. Çünkü çağdaş anlamda okulların açılmasını bile bu dönemde dini çevreler engel olmuşlardır uzun seneler içinde.
Bunun üzerine ipek böceği ve ipekli kumaş ipliği bir anda Uluborlu merkez olmak üzere Isparta, Kuleönü, Gönen de durur. Tamamen hayale dayan ama din adamı söyleyince de körü körüne inanan insanlarımız yeni bir üretim, işsizlik kriziyle karşı karşıya kalırlar. Elli yıla yakın ünlü Uluborlu ipeklileri artık evlerdeki bir arşınlık tezgâhlarda üretilmez olur.
Osmanlı bütçesi, Isparta ekonomisi bir anlamazın yüzün den tamamen durur, zarar görür. Uluborlu, Eğirdir Nis, Isparta, Gönen ve Kuleönü evlerinde ipekli boğasa kumaş tezgâhları kurulmamak üzere bir bir sökülür.
Elli yıla yakın bir süreçte Isparta, Uluborlu adı Avrupa pazarlarda unutulmaz uz süre. Uluborlu’da ve çevresinde öyle bir hazinenin üzerinde oturuyoruz ki, dokunduğumuz her şeyin bir tarihi ve anlamı var. Yediğimiz her lezzetin bugünlerin moda tabiriyle bir
hikâyesi var. Türk tarihçilerimizin anlatımlarında bunları göremiyoruz, okuyamıyoruz. Ne kadar şanslıyız.