Bayram AYGÜN
Köşe Yazarı
Bayram AYGÜN
 

PSİDYA (ISPARTA –BURDUR) BÖLGESİNDE KÖLE VE CARİYE TİCARETİ

Saygıdeğer okuyucular, daha önceki yazılarımda Osmanlı Isparta’sında dinen günah, kanunen yasak, olmasına rağmen köle ticaretinin yapılmış olduğundan bahsetmiştim. Tatlı ticari kazancın hayaline, dünyevi mutluluğuna kanan Ispartalı Müslim ve de Gayrımüslim insanların ortaklıkları ile Yüce Yaratıcı’ nın emirlerine, yasaklarına karşı geldiklerini anlatmıştım. Çeşitli yanıltıcı isimler altında köle ticaretinin yoğun biçimde yüzyıllarca devam ederken gerek Müslim gerekse Gayrımüslim daha da insanlarımızdan ses çıkmamasının nedenini anlayamadım. Şahsen bir yorum da getiremedim. Geçmişteki yazılarımda bay, bayan köle ticaretinin cumhuriyetimizin kuruluşuna kadar sürdüğünü belgelerle anlatmıştım. Önceki dönemin Isparta Belediyesi kültür dairesince günümüz Türkçesine çevrilerek basılan: “Osmanlı Nüfus Defterleri1831-Ahmet Ergün, Mehmet Akif Terzi-çalışma eserinde söz konusu tarihte yapılan nüfus sayımında yüzlerce köle adının geçtiğini görüyoruz. Isparta İplik camisinin arkasında şimdiki Isparta veya Iyaş oteli bölgesindeki geniş alanda “İplik Pazarı” köle ticaretinin aralıksız sürdüğünü yazılarımda anlatmıştım. Kölesini beğenmeyenler veya geçim sıkıntısı yaşayanlar bu pazara çıkarırlar, pazarlarlardı. Afrika ve Arap topraklarından, Kafkaslardan, Osmanlı’nın Pazar ve panayır kurduğu Orta Avrupa şehirlerinden bay bayan köleleri Isparta ve Burdur’a getirip ticari kazanç elde eden bugünkü böbrek mafyası gibi çete kuruluşların olduğudur. Isparta İplik pazarı adından da anlaşılacağı gibi burası bir iplik pazarı idi. İplikçi camisini ilk yaptıranın da bir Ispartalı köle tüccarı olduğunu söylemeliyim. Kendini güya Allah’a affettirmek için böyle bir yönteme başvurması başka bir toplumsal tuhaflık olduğunu da anlamışsınızdır. Isparta ve bölgesine 1260’larda yerleşen Yörük-Türkmen obalarının insanları evlerindeki küçük tezgâhlarda kilim ve kumaş dokuma işiyle uğraş vermekteydiler. Bundan dolayı da Selçuklu devleti döneminden itibaren Isparta da İplik (pamuk, yün ve İpek) pazarı ve ticareti etkindi. İkinci pazarsa Eğirdir Pınar pazarı adıyla bu dönemde kurulmuştu. İşte köle ticareti yapmak isteyen gözü dönmüş para hırslı yerli ve yabancı tüccarlar kölelerini getirerek varlıklı ailelere yaşlı bakımı veya yardımcısı olarak ticari satışı yaparlardı. Türk atasözlerine de girmiş ünlü sözü “ipliğini pazara çıkarmak” hatırlarsınız. İşte Ispartalılar bu sözü kendi ticari menfaatlerine çevirerek: “Kölesini pazara çıkarmak yerine: İpliğini pazara çıkarmak” şeklinde kullanıla geldiklerini yine Ispartalı ve Burdurlu Lozan Mübadili Rumların hatıra defterlerinden okuyabiliyoruz. Daha da: “iplik” “Tutma”, “mercan”, ”muhzır”, ”esir gız”, ”hizmetkâr”, ”emanet” gibi adlandırmalarla Isparta ve Burdur bölgelerinde köle ticareti örtülü olarak yüzyıllarca devam eder. Allah’ımızın ve güzel peygamberimizin köle ticaretini yüzyıllar önce yasaklamasına rağmen Isparta ve Burdur bölgesinde, Anadolu’da sürüp gitmesi, üstelik bu işi para için yapanların dini yönüyle daha dindar görünümlü Gayrımüslim ya da Müslim kişilerce yapılması başka bir tuhaflıktı! Kutsal topraklara “hac” görevini yapmak için giden bazı tüccar Isparta ve Burdurlu insanların her iki yılda bir buralara giderler. En az üç köle satın alıp geldikleri, güya bu köleleri “Müslümanlaştırma” sözünün arkasına sığınmalarının anlamını anlamak zor! Ticari anlamda, hem hac masraflarını hem parasal gelir elde ettikleridir. Sattıkları üç köleden birinin karını dini vakıf ve kadılık bütçesine bağışlarlar. Bu durumun başka bir gariplik olduğunu hatırlatmam; bilmem yerinde bir davranış mı? Şimdi Arap, Afrika topraklarından getirilen kölelerin torunları aramızda. Türkiye cumhuriyetinin onurlu yurttaşlarıdırlar. Bu insanlarla yüzyıllar içinde kaynaştık. Ne Selçuklu, ne Hamidoğulları veya Osmanlı dönemlerinde ne de cumhuriyet dönemlerinde söz konusu insanlar Türk ailelerince, toplumumuzca eşit tutuldu, benimsendi. Tek tesellimiz bu oldu! Bu da Yüce milletimizin asaletinden gelmektedir. Dışlamamız asla söz konusu değildi. Isparta ve Burdur mezarlıklarında yatan, rahmetlik olmuş yüzlerce köle vasfını hiç çekinmeden mezar taşına yazdıran insanlarımız da az değildir. Ancak konuyu ele alışım, araştırmalarımın konusu olmasının nedeni çok açık. Bir taraftan dindar gözükeceksiniz bir taraftan da yüce dinimizin yasak ve günah kabul ettiği eylemlerde bulunan köle tüccarlarına bilmem ne demeli! Dini günahların ve yasakların arkasına dolanarak dinimize zarar verilmesi tarihi bir süreçte devam etti. Aynı ticari işi yapan başka ailelerde var. 1864’lü yıllar. Nikos oğlu Moris efendiler Isparta ve Burdur bölgesinde at oynatan ünlü köle tüccarları olduklarıdır. 1800’lerden bu yana örnek verecek olursak. Isparta Hisarefendi şimdiki Hisar mahallesinden Cıvıldak oğlu (Kahveci) Kara Salih Ağa ve eşi Gülden Kadın, Isparta Rum’u ortağı Vartanı kızı Sime ve eşi Zakarya (Zekeriya) Kirkor ile birlikte uzun süre Gürcü, Çerkez, Gürcü, Rus, Hırvat, Macar bölgelerinden baba ve annesi ölmüş kız ve erkek çocuklarını Trabzon bağlantılı getirirler. Isparta ve Burdurlu veya diğer sancak illerindeki varlıklı ailelere “yardımcı” adıyla verirler. Müslümanlaştırma söylemleriyle köle ticareti yaptıklarını Isparta’dan Selanik’e göç eden Lozan Mübadili Rum asıllı insanların bıraktıkları anılarından öğreniyoruz.
Ekleme Tarihi: 26 Mayıs 2023 - Cuma

PSİDYA (ISPARTA –BURDUR) BÖLGESİNDE KÖLE VE CARİYE TİCARETİ

Saygıdeğer okuyucular, daha önceki yazılarımda Osmanlı Isparta’sında dinen günah, kanunen yasak, olmasına rağmen köle ticaretinin yapılmış olduğundan bahsetmiştim.

Tatlı ticari kazancın hayaline, dünyevi mutluluğuna kanan Ispartalı Müslim ve de Gayrımüslim insanların ortaklıkları ile Yüce Yaratıcı’ nın emirlerine, yasaklarına karşı geldiklerini anlatmıştım.

Çeşitli yanıltıcı isimler altında köle ticaretinin yoğun biçimde yüzyıllarca devam ederken gerek Müslim gerekse Gayrımüslim daha da insanlarımızdan ses çıkmamasının nedenini anlayamadım. Şahsen bir yorum da getiremedim.

Geçmişteki yazılarımda bay, bayan köle ticaretinin cumhuriyetimizin kuruluşuna kadar sürdüğünü belgelerle anlatmıştım. Önceki dönemin Isparta Belediyesi kültür dairesince günümüz Türkçesine çevrilerek basılan: “Osmanlı Nüfus Defterleri1831-Ahmet Ergün, Mehmet Akif Terzi-çalışma eserinde söz konusu tarihte yapılan nüfus sayımında yüzlerce köle adının geçtiğini görüyoruz.

Isparta İplik camisinin arkasında şimdiki Isparta veya Iyaş oteli bölgesindeki geniş alanda “İplik Pazarı” köle ticaretinin aralıksız sürdüğünü yazılarımda anlatmıştım. Kölesini beğenmeyenler veya geçim sıkıntısı yaşayanlar bu pazara çıkarırlar, pazarlarlardı. Afrika ve Arap topraklarından, Kafkaslardan, Osmanlı’nın Pazar ve panayır kurduğu Orta Avrupa şehirlerinden bay bayan köleleri Isparta ve Burdur’a getirip ticari kazanç elde eden bugünkü böbrek mafyası gibi çete kuruluşların olduğudur.

Isparta İplik pazarı adından da anlaşılacağı gibi burası bir iplik pazarı idi. İplikçi camisini ilk yaptıranın da bir Ispartalı köle tüccarı olduğunu söylemeliyim. Kendini güya Allah’a affettirmek için böyle bir yönteme başvurması başka bir toplumsal tuhaflık olduğunu da anlamışsınızdır.

Isparta ve bölgesine 1260’larda yerleşen Yörük-Türkmen obalarının insanları evlerindeki küçük tezgâhlarda kilim ve kumaş dokuma işiyle uğraş vermekteydiler. Bundan dolayı da Selçuklu devleti döneminden itibaren Isparta da İplik (pamuk, yün ve İpek) pazarı ve ticareti etkindi. İkinci pazarsa Eğirdir Pınar pazarı adıyla bu dönemde kurulmuştu. İşte köle ticareti yapmak isteyen gözü dönmüş para hırslı yerli ve yabancı tüccarlar kölelerini getirerek varlıklı ailelere yaşlı bakımı veya yardımcısı olarak ticari satışı yaparlardı.

Türk atasözlerine de girmiş ünlü sözü “ipliğini pazara çıkarmak” hatırlarsınız. İşte Ispartalılar bu sözü kendi ticari menfaatlerine çevirerek: “Kölesini pazara çıkarmak yerine: İpliğini pazara çıkarmak” şeklinde kullanıla geldiklerini yine Ispartalı ve Burdurlu Lozan Mübadili Rumların hatıra defterlerinden okuyabiliyoruz.

Daha da: “iplik” “Tutma”, “mercan”, ”muhzır”, ”esir gız”, ”hizmetkâr”, ”emanet” gibi adlandırmalarla Isparta ve Burdur bölgelerinde köle ticareti örtülü olarak yüzyıllarca devam eder. Allah’ımızın ve güzel peygamberimizin köle ticaretini yüzyıllar önce yasaklamasına rağmen Isparta ve Burdur bölgesinde, Anadolu’da sürüp gitmesi, üstelik bu işi para için yapanların dini yönüyle daha dindar görünümlü Gayrımüslim ya da Müslim kişilerce yapılması başka bir tuhaflıktı!

Kutsal topraklara “hac” görevini yapmak için giden bazı tüccar Isparta ve Burdurlu insanların her iki yılda bir buralara giderler. En az üç köle satın alıp geldikleri, güya bu köleleri “Müslümanlaştırma” sözünün arkasına sığınmalarının anlamını anlamak zor! Ticari anlamda, hem hac masraflarını hem parasal gelir elde ettikleridir. Sattıkları üç köleden birinin karını dini vakıf ve kadılık bütçesine bağışlarlar. Bu durumun başka bir gariplik olduğunu hatırlatmam; bilmem yerinde bir davranış mı?

Şimdi Arap, Afrika topraklarından getirilen kölelerin torunları aramızda. Türkiye cumhuriyetinin onurlu yurttaşlarıdırlar. Bu insanlarla yüzyıllar içinde kaynaştık. Ne Selçuklu, ne Hamidoğulları veya Osmanlı dönemlerinde ne de cumhuriyet dönemlerinde söz konusu insanlar Türk ailelerince, toplumumuzca eşit tutuldu, benimsendi. Tek tesellimiz bu oldu! Bu da Yüce milletimizin asaletinden gelmektedir.

Dışlamamız asla söz konusu değildi. Isparta ve Burdur mezarlıklarında yatan, rahmetlik olmuş yüzlerce köle vasfını hiç çekinmeden mezar taşına yazdıran insanlarımız da az değildir.

Ancak konuyu ele alışım, araştırmalarımın konusu olmasının nedeni çok açık. Bir taraftan dindar gözükeceksiniz bir taraftan da yüce dinimizin yasak ve günah kabul ettiği eylemlerde bulunan köle tüccarlarına bilmem ne demeli!

Dini günahların ve yasakların arkasına dolanarak dinimize zarar verilmesi tarihi bir süreçte devam etti. Aynı ticari işi yapan başka ailelerde var. 1864’lü yıllar. Nikos oğlu Moris efendiler Isparta ve Burdur bölgesinde at oynatan ünlü köle tüccarları olduklarıdır.

1800’lerden bu yana örnek verecek olursak. Isparta Hisarefendi şimdiki Hisar mahallesinden Cıvıldak oğlu (Kahveci) Kara Salih Ağa ve eşi Gülden Kadın, Isparta Rum’u ortağı Vartanı kızı Sime ve eşi Zakarya (Zekeriya) Kirkor ile birlikte uzun süre Gürcü, Çerkez, Gürcü, Rus, Hırvat, Macar bölgelerinden baba ve annesi ölmüş kız ve erkek çocuklarını Trabzon bağlantılı getirirler. Isparta ve Burdurlu veya diğer sancak illerindeki varlıklı ailelere “yardımcı” adıyla verirler. Müslümanlaştırma söylemleriyle köle ticareti yaptıklarını Isparta’dan Selanik’e göç eden Lozan Mübadili Rum asıllı insanların bıraktıkları anılarından öğreniyoruz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.