1923 Türk- Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi anlaşmasına dayalı olarak: 1924 yılında Uluborlu Rumları, Barla, Eğirdir Nis adası ve Isparta Rumları ile birlikte Yunanistan’a gönderilirler. Yunanistan’daki Müslümanlar da Anadolu’ ya, Anadolu Rumlarının deyimiyle; (Küçük Asya) göç ettirilirler.
Sağolsunlar. Barla’ lı Rum torun Minas Küfüncüoğlu, Isparta Rum’ u, Stratos Serafim Haci Hristo Delibaş, Isparta Rum torun (Büyükanne Uluborlu Rumlarından) Kerasia (Kiraz) Tamouridou hanım (Selanik-Skopelos adasında turizm işletmecisi) sayesinde, araştırma gezilerimde Uluborlu’lu Rum torunlarnın bazılarını bularak; Selçuklu , Beylikler dönemleriyle Osmanlı Isparta’ sı, çevresi hakkında doyurucu bilgiler edindim.
Şimdi Uluborlu Mübadil Rumlarından, şimdi Selanik- Serez Kalavenka da oturan torun İstati bey’i dinleyelim.
Hatıralarını şu anda okuduğunuz: “Uluborlu Rumlarından Nikolaos torunu İstati Kavrakoğli’ yum. Yazın Rodos ta, (Archangelos) kış aylarında da Selanikos (Selanik’te) oturmaktayım. Size Büyükannemin (Yaya’ mın), Büyük babamın (Papuz’umun) anlatılarından bahsedeceğim. Şunu söylemeliyim. Ben dahil, babam Babes, annem Mana’ m, hepimiz Küçükasyalı Uluborlu’lu olduğumuzu asla unutmadık.
Unutmayacağız. Uluborlu Türkleri iyi insanlardır. Hani siz nedersiniz ya: Bereketlü, Uluborlu toprağı bereketlidir. Bereketini kapı Dağından aldığını, Kapi dagda (Kapı Dağı) tanrıların dolaştığını, Mesih Hz. İsa’nın da bu dağa, yere indiğinde ziyaret edeceğini Papaiz efendü (papaz efendi) hep anlatir (anlatır), biliyoruz. Atalarımız Romalılar 2 bin yıl önce söylemişler, tanrının defterleri olan taşlara yazmışlar. Uluborlu kale içinde top-rak altında gömülü bu taşlar, tanrının defterleri!.
Dedem (papuz) Nikolaos torunu İstati olarak anlatıyorum ki: Dedem ben beş yaşında iken Kagan Oğizin (Kağ- an Oğuz) şiirini okurdu. Ezberimdedir. (Poli kala): Çok iyi şiirdir hani!..
Söyüyorum:
"Ben sizlere oldum Kağan; Alalım (elimize) yay ile kalkan; Tamga olsun bize buyan (nişan);
Gök böri (kurt) olsun (bize) uran (savaş narası); Demir kargı (mızrak) olsun orman;
Av yerinde yürüsün kulan (yabani eşek); Daha deniz daha müren (mihir);
Güneş tuğ gök kurıkan (çadır)" diyerek ,canla okuduğu şiiri okurken heyacanlandılar.”
Farklı inanç, kültür, etnik kökene mensup toplulukların birlikte yaşadığı o Uluborlu günlerden torunlarına, geriye doğru dedelerinin anlattıkları hikâyeler, yine dedelerinin tuttukları anılar, eski fotoğraflar kalmış ellerinde..
Ancak sadece bunlar bile eski Kapı Dağı Uluborlusu’ nun topraklarına duyulan sevgiyi, özlemi yaşatmaya yeti-yor. Torunlarına kadar yansımış, Uluborlu’ nun bitmeyen sıcak kokusu hala üzerlerine olduğunu söylemeliyim..
Başka konuya geçti Uluborlu’ lu Torunu dostum İstati bey..
“Uluborlu Bahçe mahallesi Pabuşçuoğulları adlı Müslim bir sülaeden Hüseyin eşi Kadriye yakın komşumuzdu. 1894 Çiftçiydi. Ama başka da meslekleri vardı. Biz Rumlarla iyi geçiniyorduk. İsterseniz size 1894’ lerin bir Uluborlu yaşamına damgasını vurmuş birisinden bahsedeyim.
Dedem (Nikolaos Papus) 1924’ te Uluborlu’ dan Yunanistan’ a geldiğimizden bugüne hep aile ziyaretlerimizde konuştuğumuz, Isparta-Uluborlu’ dan (Küçük Asya) derdi.”
Bize armağanıdır bu hikâye” diye dedesinin anılarından seçtiği birinci öyküyü anlatmaya başladı.
“Karıncalı Tütkçe’ siyle anlattıklarını ses cihazıma da kaydettim.Her on kelimenin yarısı Yunanca. Çevirerek yazıyorum.
Uluborlu Torunu olduğunu iddia eden dostum İstati bey ilginç çok sayıda hikaye anlattı. Bakın neler dedi..
“-Kahramanımız Uluborlu’ lu Ortodoks Rum aileden, akrabamız. Hani siz Müslümler ne dersiniz! –Aklından zoru var- diye falan dersiniz ya, işte kahramanımız, akrabamız Oğul Yos öyle birisi.
Yukarıda adı verilen Oğul Yos veye Uluborluların “Hacı Yoz oğlan” dedikleri, Uluborlu Kaleiçi Ortodoks Hristiyan ailesinden birisidir. Kısaca hikayelerinden birisi şöyle:
İşi gücü olmadığından, bir de akşama kadar Uluborlu medreselerinde vakit geçirmesinden dolayı; 20 yaşında Psidya (Yalvaç) Kiliseler Metropolitliğince (Baş Papazlıkca) Uluborlu kilisesi papazının başvurusu ile “Oğul Yos” kilisenin afarozuna uğrar. Akli dengesinin zayıflığı da var hani..Ortodoks Hristiyanlığından çıkarılır.
Oğul Yos yada Uluborluların yakıştırmasıyla “Hacı Oğul Yoz Oğlan” ın sokaklarda: Ayak çıplak, mintanı (gömlek) yırtık-pırtık vaziyette olduğundan, hatta İslâm’a özendiğinden dolayı olmalı.. Komşumuz Müslim aile, Uluborlu Bahçe mahallesinden Pabuşçuoğulları Mustafa ve kalabalık ailesi evlatlık gibi evine hizmet eder diye alırlar. Anlayacağınız aklından zoru olanRum gencini hemkiliseden kovarlar, hem de ailesi Rumlar evlerinden.. Aklı ziyan Rum gencini Uluborlu’lubir Müslüman aile sahiplenir. .
“Hacı Oğul Yoz Oğlan” sabah erkenden “İllah billah, Tanrı bir” diyerek uyanır. Yattığı kıyafetle Baltabey hamamı köşesindeki akardan (Çeşme) ellerini, yüzünü yıkar. Karmaşık şekilde apdest kurallarına uymaksızın, sıra gözet-meden apdest alır. Yıkadığı çıplak ayağı ile yine tozlara basar. O haliyle Aladdin camisine yakın Gargılı Lala Taş medresesinin namazgâhına gider. Dizüstü oturur. Cemaat namzaını kılıncaya kadar, onlarca defa: “İllah billah Tanrı bir” der durur.. Cemaat medrese içindeki sabah çorbası içmeye yöneldiklerinde çorbasını içer. Medrese dersleri verilmeye başlayınca da: Kısa bir süre dersleri oturduğu yerden titreme davranışları yaparak dinler..
Uluborlu’ nun 1867’lerin 13 büyük mahallesi vardı. “Hacı Oğul Yoz Oğlan” her mahalleye hafta boyunca gezer. İnsani yönleri her zaman diğer yörelere göre, Selçuklu ve Hamidoğulları’ ndan gelen asaletlerine dayalı ağır basan cefakar Uluborlu kadınları bu Delioğlan’ ın yırtık-pırtıklarını tamir ederler. Evlerinde dokudukları bez Aba kumaşlardan etek don ve frenk gömleği dikip giydirirlerdi.. Hatta Müslim insanların başlarına giydikleri Ammâme’
(başagiyilen sarık) sini de yenileyip giydirirlerdi.. Hayırsever Uluborlu ayakkabıcı esnafı da her defasında Yoz Oğlan’ ın ayağındaki yemeniyi (Yemeni ayakkabı) yenilerlerdi..
Mahalelerde az-az duran “Yos oğlan” durduğu yerde durmaz. Sonra hızlıca oradan uzaklaşır. İlk vardığı yer: Tahta Pazar mahallesi olur. Uluborlu Çörekçiler esnafından Molla - Mustafaoğlu Süleyman ve ortağı Rum usta Havriloğlu’ nun Çörek, Lokma, Börek, Peksimet Gevrek dükkânına uğrar.
Çörekçi fırınının dış kapısı önündeki, Romalılardan kalma,üzerinde roma yazıları bulunan, fırıncının terini soğuttuğu “Tertaşı” üzerine oturur. Sesinin çıktığı kadarıyla, yarı Rum aksanıyla yarı Uluborlu Türkçe’ siyle Gargılı medresindeki derslerde öğrendiğini bir çırpıda seslendirir. Adata seyircilere,fırın müşterilerine nutuk verirdi.
Uluborlu’ ya dokuma işi, demir işi, derde deva Uluborlu Bor çözeltili suyuyla yapılmış, ayva reçellerinden satın almaya gelen dış misafirler Haci Yoz oğlanı ayaküstü zevkle dinlerlerdi. Kendisini ne fırın sahipleri, ne de Uluborlu mahalle değnekçibaşıları ( kolcular) susturamazlardı. Nedeni ise: Hacı Oğul Yoz Oğlan’ın nutkunda bulunan Medrese dersleriydi...
“Hacı Oğul Yoz Oğlan” ter soğutma taşı üzerine çıkarak: ”- Muhammed Peygamber' in yardımıyla, Selmân-ı Fârisî azat (serbest bırakıldı) edildi.. Selmân-ı Fârisî, Uluborlu’ lu paksimetçi, börekçi, çörekçi esnafının bereket Piri’ dir. Hz. Muhammed’i n sevgi korumasındaki paksimetçi, çörekçi, börekçi esnafının bereketini, esnaf adabının korun-ması Hz.Muhammed sevgisiyle ve izniyle sizin Pir’ iniz (Lider) Selmân-ı Fârisî’dir. Okka tartı hilesi yaparsanız; öbür dünya da Salman-ı Farisi sizin yanınızda olmayacak ha!.. Size manevi kuşattığı esnaf-lonca şal kuşağını leke sürmeyin ha!.. La ilahe illallah, Muhammedün resulullah” der. Başka bir esnaf dükkânının önüne gider..
Başka sanat, zenaat dalındaki esnafın Lonca yeminini tıpkıgargalı Lala medresesinde öğrendiği, ezberindeki gibi o esnaflara da nutuk verir.
(Not: Selmân-ı Fârisî, Müslümanların Hendek Savaşı'nda Mekkeli putperestlerin Medine şehrini kuşatması öncesinde "hendek kazılması" yönünde önerdiği fikir sayesinde savaşın Müslümanlar lehine sonuçlanır. Ve Alamlerin Peygamberi Hz.Muhammed’ in sevgisini kazanır. Aynı zamanda da Mekke ve Medine’ nin esnaftır.)
Uluborlu nüfusu Osmanlı döneminde 1867’ den 1917’ ye kadar Isparta nüfusundan,civar il ve kaza nüfuslarının sayısından fazlaydı. Esnafların, çeşitleri de öyleydi. Bölgenin sanayi ve ticaret merkeziydi. Az çok Konya’ nın yarısı kadardı. Araştırm: Bayram AYGÜN: Emekli Öğretn-Köşe yazarı. 03/07/2019 Selanik