Son Isparta Mevlevi dedesi Ali Dede ile belediye Başkanlığı yapan, hukukçu, 1. TBMM Kurucu Isparta Milletvekili Nadir Süldür efendinin günümüze ışık tutacak, yaşayan tarihi notlarına okumaktayız. Hatıra defterlerinden: Isparta ve çevresinin nüfusu, ekonomisi, sosyal yaşamı, Müslüman, Gayrimüslimlerin ilişkilerini, eğitim gibi durumları öğreniyoruz.
Emre Manastırı (Emre Mahall) bölgesinde, şimdiki 3836 sokakta bulunan Gayrimüslim Rum ailelerin evlerinden birisi de taş ustası Hatoglou (Hatırlıoğlu)’ nun evi vardır. Evinin bitişiğinde de tarihi kesme taşlarla yapılmış EMRE ÇEŞMESİ bugün yok! Ancak taşları aynı sokağın 150 m uzağında bir vatandaşın evi ile bahçe duvarlarını süslemekte. Yaşadığı 1914’lü yıllarda yeni ev yaptıracak Müslüman, Gayrimüslimler evlerinin temelini oluşturan ilk taş yapısını Hatoğlu (Hatırlıoğlu) ustanın mutlaka elinin değmesini isterlerdi.
Isparta sancak ahalisi Hatırlıoğlu usta için:
“Taşları konuşturan, barıştıran usta” diye söz ederlerdi.
Hatırlıoğlu ustanın çalışkan eşi Kato hanımdı. Kato hanım (1915) Çanakkale savaşı yıllarında herkes karınca kararınca cephede çarpışan kahramanlar için bir şeyler gönderirken, Kato hanım ise yün çoraplar örerek katkı sağlar. Özellikle kahramanlarımızın çalılık arazilerde çeşitli yılan, çıyanlara karşı etkisiz kaldıklarını düşünebiliyordu. Yün çorap kokusuna yılan, çıyanların gelemeyeceğini biliyordu Kato hanım.
Sidre-Emre bölgesinde çoğunlukla Gayrimüslimler otururdu. Ancak tektükte olsa Müslüman ailelere ait bahçeli evlerinin bulunduğunu da hatırlatalım. Kato hanımın evine bitişik evde ise bir yalnız oturan Müslüman komşusu Fatma Hanım’ın evi vardı. Müslim Fatma Hanım aslen Dere mahalleli Mutafoğlu Mahmutların gelinidir. Eşi Mutafoğlu Davut 20 yaşlarında Baş ağaların (Şimdiki 2021 Isparta Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen’lerin dedelerinin
değirmenlerinin çalışanıdır. Balkan savaşına gitmiş, bir daha dönmemiş. Emre manastırı (Hristiyan Ortodoksluk eğitimi veren büyük kilise) bölgesinde bulunan tarlasına akrabalarının yapıverdiği bir kulübede kıt kanaat geçimini sağlamakta. ŞİMDİKİ 3836 SOKAKTA BULUNAN Emre manastırı tamamen yıkılmış. Ancak yeraltı kilisesi, mevcut. Üzerinde papaz evi halen sağlam. Manastır bahçesinde manastırın devasa sütun ve vaftiz taşları mevcut. Bahçe ev yapılarak küçültülmüş. Kilise manastırı bahçesinin içine istenmeyen eşyalar kol geziyor. Müze ve İl Kültür müdürlüklerince pek bakılmıyor görüntüsü var!
Fatma Hanım, zaman zaman Sidre sırtlarında birkaç koyununu otlamaya götürür. Bayırlıklarda bile elinde hiç eksik olmayan kirmeni ile yün eğirir. İplik haline getirdiği yumakları taş ustası komşusu Hatırlıoğlu’ nun eşi Kato hanıma getirir. Kato hanım ise Çanakkale’deki savaşan kahramanlara gönderilmek üzere yün çoraplar örer. Diğer Müslim, Gayrimüslim komşuları da yine ip yumaklarını Kato hanıma getirerek çift çift yün çoraplar Isparta sancak Jandarma kumandanlığına teslim edilir, Çanakkale’ye gönderilirdi.
Müslim Fatma Hanım evinin yanı başındaki Emre Ortodoks manastırında kaynayan kazandan gelen çorbaları her defasında geri çevirir. ” Müslümanlığıma halel gelir” (zarar gelir) diye kabul etmezdi. Duvara oyulmuş ocaklıkta, sürekli kaynayan tenceresinin içinde bahçesinde yetişmiş patatesler bulunur. Onunla günlük öğünlerini geçirirdi.
Isparta Son Mevlevi dedesi Ali Dede ‘nin hatıra defterindeki notlarındaki benzer bilgileri Süldürzade nadir Süldür efendinin belediye başkanlığı ve milletvekilliği yaptığı dönemlerdeki hatıralarının yer aldığı defterlerinde de rastlamaktayız. Süldürzade İsmail Ağa’nın oğlu Mehmet Nadir (Süldür) beyin hatıra defterinde Çanakkale ve Kurtuluş savaşı yıllarında ahalinin çektiği günlük sıkıntılarından ilginç olanları özet halinde verilmiş. (Süldürzade Isparta Belediye Başkanı 1. Dönem 1920 TBMM Isparta Milletvekili, Avukat, tüccar. Şimdiki ad aldığı torunu Petrol ticaretiyle meşgul Nadir Süldür beyin büyük dedesi) Ailenin hoşgörüsüne sığınarak anı defterinden alıntıları geliştirdim.
Isparta sancağı merkezinde oturan Müslim Fatma Hanım ile komşusu Gayrimüslim taş ustası Hatoglou (Hatırlıoğlu) ile eşinin ortak bir vatanseverlik örneklerini günlüklerde okuyoruz. Sizlerle paylaşmak istedim. Emre Manastırı bölgesinde şimdiki 3836 sokakta bulunan Gayrimüslim Rum ailelerinden taş ustası Hatoglou (Hatırlıoğlu) sadece Isparta ve çevresinde taş ustalığı yaptığı gibi uzak bölgelere de giderek inşaatta sağlam bir ustalığının yanında ait olduğu Osmanlı toprağına hizmette kusur etmediğini anlıyoruz.
Anlıyoruz ki Müslüman ve Gayrimüslim aileler çocuklarını yetiştirirken ortak ahlak terbiyesinde de kusur etmedikleri; ülkeye ve sokaklara olan saygıları gereği çalışkanlık, üretmek, kazancını vatanının gelişmesi için vergisini verebilme ahlaki sorumlulukların da ailelerde verilmiş olduğunu anlamaktayız. Oldukça yaygın bir meslek olan taş ustalığı, bina inşaatı ile uğraşanları ifade eden genel bir adlandırmadır. Söz konusu mesleği sürdürenler genellikle Isparta ve Burdur Rumlarıdır.
Gayrimüslim Ispartalı Osmanlı vatandaşı Hatırlıoğlu taş evlerin yapım ustalığından kazandığı paraları eline geçtikçe hiç kimseye danışmaz. İşten gelip giysilerini bile değiştirmeden defterdarlığın veznesine gider; haraç-ı arz adı altında kazancının bir miktarını vergi olarak ödediği herkesçe bilinirdi.
Eşi Kato Hanım da aynı şekilde örgü işinden dolayı kazancının bir miktarını eşi taş ustası Hatırlıoğlu ile vergi olarak gönderirdi. Küçük kazançların vergilerinin birike birike göl olabileceğinin bilincinde olduklarını da görüyoruz. Osmanlı vatandaşlarının gerek Müslüman gerekse Gayrimüslim olsun, kendiliklerinden kazançlarının çok küçükte olsa; vergilerini verme sorumluluklarının büyüklüğünü günümüzdeki iş çevrelerinde göremiyoruz.
Isparta, Burdur, Uluborlu, Barla, Eğirdir Nis adası, Gönen (Konana) Rumlarının pamuklu dokuma, el yapımı kilim, halı dokuyan insanlarımızın Osmanlı bütçesine 1915’lerde artı değer
kattıklarını da yine Süldürzade Nadir Efendinin hatıralarından okumaktayız. Aynı bilgileri Ali Dede’nin hatıra defterinde de okuyoruz. El tezgâhıyla küçük ev odalarında dokuma işi yapan aileler ürünlerini sattıklarında hiç kimsenin zorlaması olmadan devletin vergi dairelerine giderek kazanç vergilerini yatırmaları günümüzdeki insanlara mesaj göndermiyorlar mı? Söylemek istediğim:
Ufacık geliri olan Osmanlı Müslüman, Gayrimüslim vatandaşlarımızın hiç kimsenin etkisinde kalmadan, mecburi bir kayıt, kürek olmadan kalkıp vergi dairesine küçük kazançlarını hayra çevirmiş olmalardır. Emre ve Sidre sırtlarında, evlerinin bahçelerinde asma, meyve ağaçları, susam, keten roka, buğday, arpa, baklagiller, lahana, fasulye, çeşitli sebzeleri yine aynı mahallede oturan Müslüman, Rum ve Ermeni bayanların yetiştirerek ev ekonomilerine katkı sağlamaları ile ilgili notları hatıra defterlerinde görmekteyiz.
Aziz Türk yurdunda kurnaz insanlar, gizli-kapaklı işler çevirip vergilerini vermezlerken; Osmanlı’nın namuslu, küçük gelirli insanları gönüllerinden kopan vergilerini verdiklerini görüyoruz. Kutsal Türk yurdunun ağacını, kuşunu, karıncasını, yufka ekmeğini, at kişnemesini, kedi miyavlamasını, fırtınalarını, sicim sicim yağan yağmurlarını seven insanlar vatanın gerçek sahipleridir. Vergisini de veren onlardır.
Çünkü bu insanlar aziz vatanın (Allah korusun) işgale uğradığında bilirler ki; bahar geldiğinde bir daha çiçek koklayamayacaklarının bilincindedirler. Memleketin toprağı işgal edildiğinde bilirler ki atalarının mezar taşlarının başında düşmanın etkisiyle Fatiha duası okuyamayacaklarının bilincinde olduklarından: Devlet-i Osmâniye’ ye kazançlarının vergisini gönülden verme sorumluluklarını taşımaktadırlar.
Gerçek vatansever insanlar onurlu-namuslu-yürekli ve de kazancının vergisini veren insanlardır. Vatan toprağını darağacına göndermeyen insanlardır. O insanlar sınır boylarında vatan toprağını koruyan kahraman askerlerimiz kadar kahramandırlar.
Günümüzde çok kazanıp vergi kaçıranlar, Gayrimüslim Hatırlıoğlu ve eşi ile Müslüman Fatma Hanım kadar acaba vatanlarını seviyorlar mı?