Çok sayıda uzman, siyasetçi, Türkiye ekonomisinin “İsraf, Tüketim ve ithal ekonomisinden” vazgeçerek, “Üretim ekenomisi” olması yönünde fikirler, çalışmalar ortaya koymaktadır. Çok özet olarak şunları işaretleyebiliriz:
Bu anlamda, tarım ve hayvancılığa ilişkin; üreten, kendi ari ırklarını, geliştirmesini ve gdo’lu-kısır tohumlardan vazgeçilip, yerli tohuma yönelinmesi gerektiğini… Kendi orijinal zirai mücadele ilaç ve tekniklerimizi oluşturmalıyız… Bütün bunların, “Para odaklı” yapıdan vaz geçilerek, “insan odaklı” temelli olarak yapmalıyız…
Hem paramızı ve hem sağlığımızı alan Batı merkezli gıda politikalarından, nişasta bazlı şekerden vazgeçilmeli, insan sağlığını ve nesli muhafaza esaslı olarak değiştirilmeliyiz…
Bir hastalığı tedavi yerine, beş hastalık daha ekleyen “Para odaklı” yabancı ilaç sanayisi yerine, “İbni Sina” anlayışlı bir ilaç ve tedavi üretimi sağlamalıyız…
Yerli teknolojiye dayanan yerli ve milli sanayileşmenin, yerli ve milli silah sanayisinin, uçak sanayisinin gerçekleştirilmesini sağlamalıyız…
Ezberci değil icat çıkaran ve kimliksizlik nedeniyle Batıya göçen insan değil, milli sorumluluk yüklenen insanı yetiştiren üniversiteler planlamalıyız…
Bunlar doğru.
DÜŞMAN STRATEJİLERİNİN ODAK NOKTASI TÜRKİYE İKEN
Ancak asıl doğru, en az yüz yıllık stratejik bir plan var mı? Bundan da önemlisi; "Stratejik kavram ve düşünce" var mı? Var ise; ardı arkası kesilmeyen ve artarak devam eden 200 yıllık stratejik mağlubiyetlerin izahı nasıl yapılacak? Oysa, stratejik planın en önemli ayağı "İnsan faktörü ve Eğitim"dir; o ne halde?..
Bir ülkenin stratejik geleceğinde eğitim önemli bir belirleyicidir. Eğitim geleceğin toplumunu hazırlar. Eğitimine sahip çıkmayan, yeterli kaynağı ayırmayan, üstelik eğitimden tasarruf yapan toplumların geleceğe güvenle bakmaya hakları yoktur. Sorun sadece kaynak ayırma sorunu da değildir.
Toplum, “nasıl bir insan tipi yetiştirileceğini” beliriyor mu? Belirliyor deniyorsa; eğitim sisteminin, o insan tipini yetiştirip yetiştirmediği izleniyor mu?.
Düşman fikri ve stratejilerini takip, var mı?
Düşmanların nihai stratejilerini ve halen üzerimizde oynanan aşamalarını bilen ve takip eden ehil kadrolar var mı?.. Var diyorsanız; stratejik düşmanlarımızla, “İstihbarat paylaşımını” nasıl izah edersiniz?..
Bütün bu sorulara müspet cevap veremiyorsanız; anlattığınız doğruların hiç bir kıymeti harbiyesi olmayacaktır.
ZİRA, STRATEJİLERİN ODAK NOKTASI TÜRKİYEDİR ve BİR ADIM ÖNDE STRATEJİK PLAN VE UYGULAMALARI GALİP GELECEKTİR…