Hadi Önal
Köşe Yazarı
Hadi Önal
 

BAHAR-NEVRUZ

Tabiatla kucak kucağa yaşayan, toprağı kutsalları arasında gören ve onu ana olarak bilen Türk'ün düşünce dünyasında olsun, sosyal hayatında olsun baharın önemli bir yeri ve konumu vardır.             Bahar; beyaz bir yorganla örtülü tabiatın bu yorganını üzerinden atarak uyanışıdır.             Bahar; uzun kış gecelerinin hareketsiz, sağır ve dilsizliğine başkaldırıdır.             Bahar; Böceklerden, kuşlardan ve diğer hayvanlardan kurulu büyük bir orkestra topluluğunun coşkulu, canlı bir biçimde dünyamıza konser vermeye başlamasıdır.             Bahar; çiçeğin çemenin hayat bulması, tabiatın bin bir renkle bezenerek insanoğluna gülümsemesidir.             Bahar; duyguların doruklaştığı, yaşama sevincinin billurlaştığı, hayallerin umutlarla koklaştığı, güzelliklerin birbirleri ile kucaklaştığı bir ilahi bayramdır.             Bu bayramın, bu büyük toyun İslam dini ile doğrudan hiçbir bağı bağlantısı yoktur. Bir adına da “Nevruz” dediğimiz bu bahar bayramının kaynağı İslâmiyet’ten çok önceleri var olan geleneklerdir.  Bir adına da “Nevruz” dediğimiz bu bahar bayramı Türklerin yaşadığı coğrafyada tamamı Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleştirilmiş beş bin yıllık geçmişi sahiptir. O nedenle bin yılların bu bayramını herhangi bir biçimde bir dine, bir mezhebe mal etmek; din adına, mezhep adına istismar etmek, ayrılık unsuru olarak takdim etmek Nevruzun ruhuna ihanettir. Nevruzu anlamamaktır; anlayamamaktır. Nevruzu böyle göstermek tarihi ve kültürü bilmemektir.             1990 yılında bağımsızlıklarına kavuşan Türk Cumhuriyetleri'nden Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan 21 Mart’ı “Nevruz Bayramı”, milli bayram olarak ilan etmişlerdir. Bu tarihten sonra da bu günün görkemli ve coşkulu bir biçimde kutlanmasına önem vermişlerdir. Bugün, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve diğer Türk devletlerinde Nevruz bayramı şenlikler şeklinde kutlanmaktadır. Nevruz bayramı Türkiye'de de 1991 yılından beri Türk Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak resmi tatil olmaksızın kutlanmaktadır.             Nevruz; Türk insanının yeniden hayat bulduğu Ergenekon’dan çıkışı da temsil etmektedir. Bahar, nasıl ki kışın sona erdiğini müjdeliyorsa Nevruz da Ergenekon'dan demir dağları eritmek için Türklerin yatkıları ateşin aydınlığının sonsuza kadar süreceğini müjdelemektedir. Birlik, dirlik ve dirilik ifade eden bu Nevruz ateşi hiç sönmeyecek Türk kimliğini ve ruhunu ebediyete taşıyacaktır.                     Ben, Türk âleminin Nevruz toyu kutluyor, Nevruz çiçeklerinin geleceğe umutlar taşımasını diliyor ve yazımı bu güzel gün için yazdığım bir şiirimle noktalamak istiyorum.            İLKBAHAR   Duyunca sesini tutmaz uykusu Yürür damar damar her canlıya su Çiçeğin, çemenin, gülün muştusu Canlara canansın, yarsın ilkbahar   Toprakta bereket, ağaçta sürgün Her cana bismillah, her canda düğün Güzelleşir doğa seninle gün gün Kaleme, kâğıda darsın ilkbahar   Cemren sudan önce düşer havaya Dağlar merhaba der mahzun ovaya Çiçekler aşkınla tutarlar maya Donan gönüllere harsın ilkbahar   Aralanır sanki cennetten perde İlaçtır rüzgârın onulmaz derde Hüzün uzaklaşır barınmaz serde Hoyratsın, halaysın, barsın ilkbahar   Leylak seni bekler açayım diye Kanatlanır böcek uçayım diye Pınar duru akar içelim diye Ağaca, yamaca arsın ilkbahar   Papatya gülümser, kokar ıhlamur Açar güller her yan lalezar olur Etrafı şen şakrak sesler doldurur Kem göze nazarsın, zarsın ilkbahar   Şiire konusun, şaire ilham Sensiz her şey yavan, hayal bile ham Güzellik seninle oluyor tamam Kolların her yanı, sarsın ilkbahar   Yeniden doğuşun simgesisin sen Türk’ün Nevruz’usun imgesisin sen Birliğin, dirliğin gür sesisin sen İyi ki dünyamda varsın ilkbahar    
Ekleme Tarihi: 21 Mart 2021 - Pazar

BAHAR-NEVRUZ

Tabiatla kucak kucağa yaşayan, toprağı kutsalları arasında gören ve onu ana olarak bilen Türk'ün düşünce dünyasında olsun, sosyal hayatında olsun baharın önemli bir yeri ve konumu vardır.

            Bahar; beyaz bir yorganla örtülü tabiatın bu yorganını üzerinden atarak uyanışıdır.

            Bahar; uzun kış gecelerinin hareketsiz, sağır ve dilsizliğine başkaldırıdır.

            Bahar; Böceklerden, kuşlardan ve diğer hayvanlardan kurulu büyük bir orkestra topluluğunun coşkulu, canlı bir biçimde dünyamıza konser vermeye başlamasıdır.

            Bahar; çiçeğin çemenin hayat bulması, tabiatın bin bir renkle bezenerek insanoğluna gülümsemesidir.

            Bahar; duyguların doruklaştığı, yaşama sevincinin billurlaştığı, hayallerin umutlarla koklaştığı, güzelliklerin birbirleri ile kucaklaştığı bir ilahi bayramdır.

            Bu bayramın, bu büyük toyun İslam dini ile doğrudan hiçbir bağı bağlantısı yoktur. Bir adına da “Nevruz” dediğimiz bu bahar bayramının kaynağı İslâmiyet’ten çok önceleri var olan geleneklerdir.  Bir adına da “Nevruz” dediğimiz bu bahar bayramı Türklerin yaşadığı coğrafyada tamamı Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleştirilmiş beş bin yıllık geçmişi sahiptir. O nedenle bin yılların bu bayramını herhangi bir biçimde bir dine, bir mezhebe mal etmek; din adına, mezhep adına istismar etmek, ayrılık unsuru olarak takdim etmek Nevruzun ruhuna ihanettir. Nevruzu anlamamaktır; anlayamamaktır. Nevruzu böyle göstermek tarihi ve kültürü bilmemektir.

            1990 yılında bağımsızlıklarına kavuşan Türk Cumhuriyetleri'nden Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan 21 Mart’ı “Nevruz Bayramı”, milli bayram olarak ilan etmişlerdir. Bu tarihten sonra da bu günün görkemli ve coşkulu bir biçimde kutlanmasına önem vermişlerdir. Bugün, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve diğer Türk devletlerinde Nevruz bayramı şenlikler şeklinde kutlanmaktadır. Nevruz bayramı Türkiye'de de 1991 yılından beri Türk Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak resmi tatil olmaksızın kutlanmaktadır.

            Nevruz; Türk insanının yeniden hayat bulduğu Ergenekon’dan çıkışı da temsil etmektedir. Bahar, nasıl ki kışın sona erdiğini müjdeliyorsa Nevruz da Ergenekon'dan demir dağları eritmek için Türklerin yatkıları ateşin aydınlığının sonsuza kadar süreceğini müjdelemektedir. Birlik, dirlik ve dirilik ifade eden bu Nevruz ateşi hiç sönmeyecek Türk kimliğini ve ruhunu ebediyete taşıyacaktır.        

            Ben, Türk âleminin Nevruz toyu kutluyor, Nevruz çiçeklerinin geleceğe umutlar taşımasını diliyor ve yazımı bu güzel gün için yazdığım bir şiirimle noktalamak istiyorum.

 

         İLKBAHAR

 

Duyunca sesini tutmaz uykusu

Yürür damar damar her canlıya su

Çiçeğin, çemenin, gülün muştusu

Canlara canansın, yarsın ilkbahar

 

Toprakta bereket, ağaçta sürgün

Her cana bismillah, her canda düğün

Güzelleşir doğa seninle gün gün

Kaleme, kâğıda darsın ilkbahar

 

Cemren sudan önce düşer havaya

Dağlar merhaba der mahzun ovaya

Çiçekler aşkınla tutarlar maya

Donan gönüllere harsın ilkbahar

 

Aralanır sanki cennetten perde

İlaçtır rüzgârın onulmaz derde

Hüzün uzaklaşır barınmaz serde

Hoyratsın, halaysın, barsın ilkbahar

 

Leylak seni bekler açayım diye

Kanatlanır böcek uçayım diye

Pınar duru akar içelim diye

Ağaca, yamaca arsın ilkbahar

 

Papatya gülümser, kokar ıhlamur

Açar güller her yan lalezar olur

Etrafı şen şakrak sesler doldurur

Kem göze nazarsın, zarsın ilkbahar

 

Şiire konusun, şaire ilham

Sensiz her şey yavan, hayal bile ham

Güzellik seninle oluyor tamam

Kolların her yanı, sarsın ilkbahar

 

Yeniden doğuşun simgesisin sen

Türk’ün Nevruz’usun imgesisin sen

Birliğin, dirliğin gür sesisin sen

İyi ki dünyamda varsın ilkbahar

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.