Şimdi bana yazınızın başlığını neden, “Buruk Bir Ramazan” koydunuz, diyenleriniz olacak. Ramazan ayının Müslümanlar için adeta uzun bir bayram olduğunu elbette ben de biliyorum. Bu ayın sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı pekiştirdiğine, dostluk, sevgi, saygı ve kardeşlik duygularının güçlendiğine ben de pek çok insan gibi inanıyorum. Ancak, içerisinde yaşadığımız olay ve durumlar ruhumuzu öylesine karartıyor ki bizler, ne Ramazan’ın o güzel yüzünü görebiliyor ne de verdiği manevi hazzı yaşayabiliyoruz.
Bir yanda, tek adam Putin canisinin Kırımı ilhak ettiği gibi Ukrayna devletini de kendi topraklarına katma hırsı ile başlattığı vahşet… Gözlerimizden akarak gönüllerimizi burkan; bombalanarak yakılan, yıkılan şehir görüntüleri ve o cehennemden kaçmak isteyen insan manzaraları… Tıpkı Afganistan’da, Bosna’da Irak’ta, Filistin’de, Arakan’da, Libya’da, Suriye’de Doğu Türkistan’da olduğu gibi akan iki acının, kanın ve gözyaşının, sel olduğu Ukrayna’daki katliam ve yıkım görüntüleri… Diğer yanda üç tarafı denizlerle bezeli, Allah’ın her türlü nimetle donattığı güzel ülkemiz insanının; öngörüsüz, basiretsiz, kifayetsiz salt çıkar peşinde koşan yöneticilerinin uyguladıkları para ve faiz eksenli ekonomik politikaları sonucunda halkın arşı alaya yükselen yokluk ve yoksulluk feryatları…
Gel de dışımızda yaşanan bu vahşetle içimizde yaşanan bu sefaleti gören gözlere, işiten kulaklara, burkulan yüreklere on bir ayın sultanı Ramazan’ın güzelliklerini anlat.
Evet, bugün zorba, cani, gaddar tek adam Putin’in istek ve emirleri doğrultusunda Ukrayna’ya karşı başlatılan istila ve katliamın 45. günü… Bir buçuk ay geçti aradan. Ne tek adam katil Putin ve avenesinin hırsı, kini, öfkesi dindi ne Ukraynalıların acısı… Sebebi ne olursa olsun bugün Ukrayna’da bir büyük insanlık dramı yaşanıyor. Katledilen insanlar, öldürülen çocuklar, bombalanarak yakılan, yıkılan şehirler… Hele Rus birliklerinin çekildikleri kasabalarda Buçha’da, İrpin’de yürek donduran katliam görüntüleri ve toplu mezarlar…
Dışımızda bunlar olurken ülkemizde de insanlarımızın büyük bir kısmı ardı arkası kesilmeyen; özellikle de Ramazan arifesinde ete, süte, ekmeğe, şekere, sebzeye, meyveye, bakliyata gelen zamlarlarla cebelleşiyor. Açıkçası zam tokmağını ele geçiren iktidar, ihtiyaç sahiplerinin göbeklerinde uyguladıkları işlemlerle Ramazan davulunu çoktan unutturdular. Dün, “nerede o eski Ramazanlar”, diye geçmiş yıllardaki Ramazanların uhrevi hazzına hayıflanırken bugün, nerede o üç, beş sene önceki Ramazanlarda karnı doyan insanlar, diye iç çeker olduk.
Bir bakın Allah aşkına! Domatesin kilosu, 25 lira, biberin 40, patlıcan 44 lira; sebze fiyatları böyle de bakliyat fiyatları farklı değil. Mercimek, nohut, fasulye’nin bir kilosunu 20 liranın altında alanlara ne mutlu! Et, artık rüyalara kaldı! Elektrik, doğalgaz hele de mazota gelen zamların tetiklemesi ile her Allah’ın günü gelen yeni zamlarla feleğimiz şaştı.
Liyakatin yerini ehli olmayanlar alınca sonucun bu olacağını bilmek için kâhin olmaya gerek yok. Ne demişti atalarımız; “ekmeği ekmekçiye ver bir ekmek de fazla ver.” Ancak bizi yönetenler, atasözünün birinci kısmını yandaş/candaş olarak değiştirmiş ikinci kısmını da katlayarak uyguluyorlar. Devletten iki üç maaş alan vicdan yoksunları ile haksız kazanç sağlayanlara bu imkânı tanıyanlar var oldukça belimizi doğrultmamız mümkün mü? Hâlâ inat ve ısrarla lüksün ve israfın doruklarında safa sürenlerle bu gemi yürütülür mü?
Yaşadığımız şu Ramazan ayında beni en çok yaralayanlardan biri de vatandaşın gözünün içine baka baka yalanı kavağa çıkaran devlet yöneticilerinin sözleri oluyor. Neymiş efendim! Avrupalının durumu bizden kötüymüş. Altı yıl Belçika’da yaşayan, Avrupa’yı az çok bilen ve takip eden biriyim. Hadi onu bir tarafa bırakayım; yahu internet çağındayız! Bir bakın Avrupa’da çalışanın aldığı ücrete. Adamlar, emeklisine iki bin Euro aylık veriyor. Yani TL karşılığı 32 bin lira… Çalışan bir öğretmen 3 ila 5 bin Euro arası aylık maaş alıyor. Bu ülkelerde fert başına düşen milli geliri ortalama 40 bin dolar. Bizde 7 bin dolar. Utanın, utanın! Utanın da susun! Bu milletin aklıyla alay etmeyi de bırakın.
Biz, yine de idrak etmekte olduğumuz, “başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluş” olan Ramazan ayının; Ukrayna’da vahşetin sonlandırmasını; ülkemize de merhametli, vicdanlı, ahlaklı, vatandaşının aklıyla alay etmeyen yöneticiler getirmesini Yüce Allah’tan dileyelim.