Dönek kime mi denir? Şekil 1, 2, 3, 4’te görüldüğü gibi olanlara; sözünde durmayanlara, çıkar, çıkın, mevki ve makam için vicdanını satanlara, ahde vefasızlara, oyunbozanlara, kahpelik yapanlara…
Dönekler, yağmur bolluğunda serpilip boy veren ot gibidirler. Görünüşleri aldatır insanı. Omurgasız oldukları için rüzgâra esişine göre yön değiştirirler. Döneklik irsi midir, onu bilemem; ama kan ile ilgili olduğu kesin. Kanında dönmelik varsa bir insanın, dönek olmasının önüne geçemezsiniz. Peki, Orta Anadolu’da kaypak olarak isimlendirilen bu tip insanı nasıl anlayacak, nasıl tanıyacağız? Hemen belirteyim ki böylesi yaratıkları tanımak oldukça zordur. Sinsiliğin, yalancılığın, kurnazlığın, saman altından su yürütmenin her türlü inceliğine aşina olan bu yaratıklar; ancak yaptıkları icraatlarla kendilerini ele verirler. Yemin billâh ile verdikleri sözlerini çıkar ve çıkınları söz konusu olunca unutuveren bu mahlûkata güvenmek, bel bağlamak hele de bunlardan medet ummak gaflettir.
Döneklerin en büyük meziyetleri dava ve adam satmaktır. Bunlar için tek gerçek menfaatleridir. Fiyatı belli olan bu zevat, zorun ve gücün karşısında eğilip bükülerek söylem, eylem ve şekil değiştirmekte ustalaşmışlardır. Kendilerine inanan ve güvenenleri yüzüstü bırakmak, kabuk değiştirmek; kişilik ve karakterlerinin dışa yansımasıdır.
Döneklik, günümüzün kârlı mesleklerinden(!) biridir. Bu meslek, icracılarına bir takım imkânlar kazandırır. Dönek, kazandığı bu imkânların(para, mevki, makam) helâline, haramına, hakkına, doğruluğuna bakmaz. Böylesi düşüklerde hayâ ve utanma duygusu olmadığı için pişkinlik, çok yüzlülük ve kahpelik sıradan davranışlardır. Döneklerin, tek hesap edemedikleri; “ne kadar dönerlerse dönsünler popoları açıkta kalacağı” gerçeğidir.
Ne demişti merhum Mehmet Akif Ersoy bu arsız ve yırtıklar için:
“Hayâ sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde
Ne çirkin yüzleri örtermiş, meğer o incecik perde
Vefa yok, ahde hürmet hiç, lafe-i bi medlul
Yalan rayiç, hıyanet mültezem, her yerde hak meçhul
Ne tüyler ürperir ya rab, ne korkunç inkılâp olmuş
Ne din kalmış ne iman, din harab, iman türab olmuş.”
Haysiyet ve şerefi dumura uğramış; hayâ perdesi yırtılmış; “söz senettir”, “söz namustur” düsturlarına çıkarı ve çıkını için hemencecik sırt çeviren, arını ve namusunu ayaklar altına almakta bir sakınca görmeyen döneklere asla ve asla kıymet vermemek gerekir.
Dönekliğin, İslam fıkhındaki karşılığı münafıklıktır. İnanmadığı halde inanmış gibi görünmektir. Günümüzde maalesef münafıklık da para eder metaa haline getirildi. Yalan, iki yüzlülük, riya, aldatma en yetkili(!) ağızlarda sakız olunca ahlâk ve samimiyet utancından kutsallıklarına halel gelmesin diye sahaları terk ettiler.
Dönekliğin en büyükleri şüphesiz noterin bulunmadığı siyaset arenasında icra(!) edilenlerdir. Yozlaşan ve soysuzlaşan siyasette en çarpıcı örneklerine rastladığımız siyasi döneklik, günümüzde acayip pirim yapmaktadır. Dün söylediklerini bugün inkâr edenler hatta tam aksini söyleyenler, dün en ağır cümlelerle eleştirilen güce, bugün kuyruksallayanlar; dün asla ve kata dedikleri kişilere, bugün kapı kulluğu yapanları gördükçe insan, insanlığından utanıyor. Elbette dönekler, yaptıkları bu hizmetin karşılığında nemalanmaktadırlar. Bu çarpık insanlar, döneklikte aldıkları mesafe ve yükseldikleri akademik başarılarla(!) ne kadar
övünseler azdır. Ancak, görülen o ki döneklerin kendilerinin, kendi hanelerine yazdıkları her kâr, kendilerine inanan ve değer verenler tarafından “0” olarak değerlendirilmektedir.
Peki, bu arsız, hayâsız, ahlâksız siyasi döneklerden kurtulmanın yolu yok mu? Var elbette! Döneklere karşı Allah’ın bahşettiği akıl ve geliştirilen vatandaşlık bilinci ile karşı durmak ve bu kaypakları anlayacakları dille itibarsızlaştırarak sahalardan silmek.
Sözü 9. Cumhurbaşkanımız rahmetli Süleyman Demirel’in bir anekdotu ile bağlayalım. Demirel'e sormuşlar; “Neden o milletvekilini partinize aldınız size ve partiye sövüyordu.” Demirel cevap vermiş: “Aldım, bizim kapıya bağladım şimdi onlara havlasın diye.”