Türkçemizde “planlı ve el çabukluğu ile yapılan ve kimsenin akıl erdiremediği iş” anlamında kullanılan “ham hum şaralop” sözünün günümüzde bir dansın adı olduğunu söylesem zannederim kimsecikler şaşırmaz. Evet, “Ham Hum Şaralop” artık bir dans adıdır. Bu dans; milletin huzurunda; gözleri aç, gönülleri kıraç, sözleri yalan, işleri talan olan evlatlı-babalı, akrabayı taallukatlı, candaşlı, yandaşlı, mafyadan karındaşlılarca oynanan bir oyundur. Bu oyuna, kravatlı, kravatsız, yularlı, yularsız, ama her biri ötekinden arsız, omurgasız bir o kadar da duyarsız insan kılığına bürünmüş yaratıkların “tangosu” da diyebilirsiniz.
Oryantal müzik eşliğinde oynanan Ham Hum Şaralop dansının kısacası HHŞP’nin en önemli aksesuarı maskedir. Çok yüzlü, kem gözlü, kahpe sözlü kişilerin icra-i sanat ettikleri bu oyunda yüzlerin her birinin ayrı renk ve desende maskelenmesi şarttır. HHŞP dansçıları, bir taraftan hemcinslerine yalanın, talanın, hırsızlığın günah olduğunu söylerken diğer taraftan kaşla göz arasında “mala çökme” ve “malı götürme” sanatının inceliklerini sergilerler. Öyle ki camiye halı bağışlamak amacıyla gider; ancak insanların gözünün içine baka baka caminin antika değerindeki halılarını yürütürler. Ar damarı çatlamış bu tiplerin marifetleri karşısında iblis, iblisliğinden utandığından HHŞP’lilerin bulundukları mekânlara uğramamaya özel özen gösterir. Gücün ve güçlünün himayelerinde el etek öperek yükselen, güçlendiğini anlayınca da güçsüzlerin üzerlerinde tepinen bukalemun yapılı HHŞP dansçıları için en önemli iş, dümeni kırmadan gemilerini yürütmektir.
Haram su ile sulanan, kökleri haset ve kin, gövdesi takiye, dalları ayrıştırma ve ötekileştirme, meyvesi rant olan zakkum ağacının gölgesinde gölgelenen HHŞP dansçıları, danslarının “çökme” ve “çökertme” bölümlerini kapalı kapılar ardında; kıvırma, kalça atma, omuz titretme ve gerdan kırma kısımlarını da seyirci huzurunda yaparlar. Tüyü bitmemiş yetim hakkı yiyicisi, alın teri sömürücüsü “devletin malı deniz götürmeyen keriz”, anlayışının temsilcisi; yerine göre dindar, duruma göre fedakâr, yapmacıktan kibar; gerçekte tepeden tırnağa kindar, damarına basıldığında içinin pisliği diline vuran küfürdar olan HHŞP dansçıların ortak özelliği korkularıdır. Su buharlaşır, gökyüzünde bulut oluverir bana gölge ederse, diyerek kendi mecrasında akan sudan dahi nem kapan bu tabansızlar; korktukları için korumalarla gezerler. İnanır gözükseler de Allah’a güvenmezler. Lüks ve israf düşkünü, surat pişkini, cüzdan şişkini bu zevatı; at, altıncı hissi ile tanıdığından yanına yaklaştırmaz. HHŞP dansçıları dünyalıklarına yenidünyalık katmak için bir yandan gösteri çadırlarını yükledikleri gemiciklerini liman liman dolaştırırken diğer yandan da “ben olmazsam nice olur haliniz?”, diyerek kendilerini önemsetmeye çalışırlar. Reklamın renkli görüntüleri ile halkı uyuşturmaya ve de göz boyamaya çalışan HHŞP’ciler, kalabalıklar halinde görünmeye özel önem gösterir; yaptıkları toplantılarda kullandıkları alan, salon, saha ve sarnıçları lebâleb doldurmayı en büyük marifet addederler.
Ham Hum Şaralop dansı şarkı eşliğinde oynanır. Dansa; kolları ileride, avuç içleri yere bakacak şekilde başlanır. Arada eller gökyüzüne kaldırılır; “Allah, Allah!” diyerek, işlenen cürümlerin Allah için işlendiğine Allah, şahit gösterilir. Gözler, her zaman mağduriyet soğanı ve kokain tozu ile nemlidir. Dansın en can alıcı bölümü trans bölümdür. Bu bölümde vücudun hemen her uzvu titretilir; kalçalar sağa sola atılır, sağ ayak yerde sabit, sol ayak art arda üçer defa olmak üzere tam önce 17 ardından 25 defa yere hırsla vurulur. Direnmeyi ve kalıcılığı vurgulayan bu hâl, o kadar çok tekrar edilir ki dansı huşu içerisinde seyreden kitap özürlüler; salâvat getirerek; “hu hu işte bu, işte bu!”, diye tempo tutarlar.
HHŞP dansçıları, kendilerine alkış tutmayanları “illet”, “zillet” olarak nitelendirir; bakiliği, mal ve makam kalıcılığı olarak tanımlarlar. Şaralopçuların korktukları halkın
oynanan oyunun farkına varması ve yattığı gaflet uykusundan uyanmasıdır. Bunu iyi bilen, yerine göre ağlayan, vaziyete göre gülen ancak her durumda bu oyunu sezenlere karşı korku argümanı üretir ve devreye sürerler. Perde arası ballı börek yiyerek güçlenen bu zevat-ı muhteremler, eğitimin yozlaşması, hurafelerin de bronzlaşması için olağanüstü gayret gösterirler.
Dini, milli, insani, vicdani ve ahlaki değerleri kendi çıkar ve çıkınları için zaman ve mekân tanımadan fütursuzca kullanan dansöz ve dansörlerin söyledikleri şarkının sözleri, adeta kimlik ve kişiliklerini özetler mahiyettedir. HHŞ dansının sözleri şöyledir
Bu ülke dişe göre
Dinlemem ahlâk töre
Ham hum eder yutarım
Göğsümü gere gere…
Mahkemeler sol/sa
Polis ebem olsa…
Ben cüzdanı neyleyim
Kasalarım dolmazsa…
Koyunlarım me me
Atma topu kaleme
Hırsız benim hırsızım
Çaldığından kime ne…
Mahkemeler sol/sa
Savcı ebem olsa…
Kasaları neyleyim
Kutularım dolmazsa…
Mafyamı vermem ele
Beş urup iki kile
Top ağlarda kale boş
Ladesim bile bile
Mahkemeler sol/sa
Hâkim ebem olsa…
Kutuları neyleyim
Odalarım dolmazsa…
Şekerim ah şekerim!
“Heyt ulan!”, der çökerim
Tanımam kural yasa
Ben pervasız neferim
Mahkemeler sol/sa
Yasa ebem olsa…
Odaları neyleyim
Yalılarım dolmazsa…
Kumpaslara kumpas
Rakiplerim pas pas
Hadi göster elini
Bak bendeki kare as
Mahkemeler sol/sa
Yargı ebem olsa…
Yalıları neyleyim
Bankalarım dolmazsa…
Bak havada yelpaze
Görüşelim yüz yüze
Varın alkışlayın ki
Artığım düşe size
Mahkemeler sol/sa
Hukuk ebem olsa…
Bankaları neyleyim
Gemilerim dolmazsa…
Hadi başla hop hop
Kimde kaldı altıntop
Ağzın suyu akmasın
Sen de yala lolipop
Mahkemeler sol/sa
Dinlemem Anayasa
Gemileri neyleyim
Adalarım olmazsa…
Mahkemeler sol/sa
İmam ebem olsa…
Gözüm açık giderim
Dünya benim olmazsa…