Hadi Önal
Köşe Yazarı
Hadi Önal
 

HAM/HUM DANSI

. Kravatlı kravatsız, yularlı yularsız, ama her biri ötekinden arsız bilumum omurgasız bir o kadar da duyarsız insan kılığına bürünmüş yaratıkların tangosudur Ham/Hum Dansı. Tamtam eşliğinde oynanan bu oyunun en gözde olanı maskelisidir. Çok yüzlü, kem sözlü kişilerin icra-i sanat(!) ettikleri bu oyunda yüzlerin her biri ayrı renk ve desende maskelerle gizlenir. Kazan/kazan politikası ile hareket eden Ham/Hum dansçıları, bir taraftan hemcinslerine ahlak dersi verirken diğer taraftan kaşla göz arasında “malı götürme” sanatının inceliklerini sergilerler. Öyle ki camiye halı bağışlamak amacıyla gider; ancak insanların gözünün içine baka/baka caminin halılarını yürütürler. Ar damarı çatlamış bu tiplerin marifetleri karşısında iblis dahi iblisliğinden utanarak ortalıkta görünmemeye özen gösterir. Gücün ve güçlünün himayelerinde el etek öperek yükselen, güçlendiğini anlayınca da güçsüzlerin üzerlerinde tepinen bukalemun kılıklı bu yaratıkların en başarılı oldukları saha siyasettir. Haram su ile beslenen, kökleri haset ve kin, gövdesi takiye, dalları ayrıştırma ve ötekileştirme, meyvesi rant olan kendi diktikleri ham/ham ağacının gölgesinde gölgelenen bu oryanteller, danslarını diktikleri ham/ham ağacının çevresinde yaparlar. Tüyü bitmemiş yetim hakkının yiyicisi, alın teri sömürücüsü “devletin malı deniz götürmeyen keriz”, deyicisi; yerine adamına göre mağdur; yerine göre dindar; gerçekte tepeden tırnağa kindar, yapmacıktan kibar; damarına basıldığında içinin pisliği diline vuran bu küfürdar olan bu yaratıkların ortak özellikleri korkularıdır. Su buharlaşır da gökyüzünde bulut oluverir bana gölge ederse, diyerek kendi mecrasında akan sudan dahi nem kapan bu tabansızlar; korktukları için koruma orduları ile gezerler. İnanır gözükseler de Allah’a güvenmezler. Lüks ve israf düşkünü, surat pişkini, cüzdan şişkini bu zevatı, at ile it altıncı hisleri ile tanıdığından yanına yaklaştırmaz. Ham/Humcular, dünyalıklarına yenidünyalık katmak için bir yandan gemiciklerini liman/liman dolaştırırken bir yandan da “ben olmazsam nice olur haliniz?”,diyerek kendilerini önemsetmeye çalışırlar. Ham/Hum dansına gelince; bu dans, şarkı eşliğinde oynanır. Birbirlerinden zerre miskal haz etmeyen; ancak çıkarları için sırt sırta veren oyuncuların oynadıkları bu dansta kollar ileride ve avuç içleri biri birine bakar. Arada eller gökyüzüne kaldırılır; “Allah, Allah!” denilerek, işledikleri cürümleri Allah için işlendiklerine yine Allah’ı, şahit gösterirler. Oyunun en can alıcı bölümü transa geçilen bölümüdür. Özellikle seçim zamanlarında işlenen günahları utturmak, işlenecek günahlara da zemin hazırlamak için gözler, mağduriyet soğanının acısı ile nemlendirilir, gövdeler sağa sola sallanır, sağ ayak yerde sabit, sol ayak art arda üçer defa olmak üzere tam otuz dokuz defa yere hırsla vurulur. Direnmeyi ve kalıcılığı vurgulayan bu hâl, o kadar çok tekrar edilir ki bunları huşu içerisinde dinleyip/seyreden kitap özürlüler, kelimeyi şahadet getirerek günahlara ortak olmayı canı gönülden kabullenirler. Ham/Humcular, kendilerine alkış tutmayanları illet/zillet olarak nitelendirirler. Bakiliği; mal ve makam kalıcılığı olarak tanımlayan bu gafillerin korktukları tek şey halkın uyanmasıdır. Sahipleri oldukları medya ve satın aldıkları gazetecilerle birlikte halkı uyutmak için toplum mühendisliğinden azami ölçüde yararlanırlar. Her türlü göz boyayan ve gönül çelen reklamlarla pışpışlama, uyutma, aldatma, kandırma argümanlarını devreye sokarak şeytani ve hurefei kıvırtmalarıyla halkı büyülerler. Ham/Humculara tempo tutanlar, her ne kadar ağızlarının suyu aksa da bunları desteklemekten ve de alkışlamaktan geri durmazlar. İslam’ı çıkar ve çirkinlikleri için zaman ve mekân tanımadan fütursuzca kullanan bu münafıkların söyledikleri şarkının sözleri, adeta kendilerini özetler mahiyettedir. Bu ülke bana göre Dinlemem ahlak töre Ham/hum eder yutarım Göğsümü gere gere Mahkemeler sol/sa Polis ebem olsa Ben cüzdanı neyleyim Kutularım dolmazsa Koyunlarım me me Atma topu kaleme Hırsızsa benim hırsızım Çaldığından kime ne Mahkemeler sol/sa Savcı ebem olsa Kutuları neyleyim Kasalarım dolmazsa Ortada oval masa Yanında yedi kasa Çıkarıma bakarım Tanımam kural yasa Mahkemeler sol/sa Hâkim ebem olsa Kasaları neyleyim Odalarım dolmazsa Kumpaslara kumpas Rakiplerim pas pas Hadi, göster elini Bak bendeki kare as Mahkemeler sol/sa Yargı ebem olsa Odaları neyleyim Evim para dolmazsa Bak havada yelpaze Suyu soğutur küze Hadi alkışlayın ki Artığım düşe size Mahkemeler sol/sa Hukuk ebem olsa Evde para neyleyim Gemilerim dolmazsa Hadi başla hop hop Kısmetim çok şaralop Ağzın suyu akmasın Yala sen de lolipop Mahkemeler sol/sa İmam ebem olsa Gözüm açık giderim Dünya benim olmazsa
Ekleme Tarihi: 23 Temmuz 2023 - Pazar

HAM/HUM DANSI

. Kravatlı kravatsız, yularlı yularsız, ama her biri ötekinden arsız bilumum omurgasız bir o kadar da duyarsız insan kılığına bürünmüş yaratıkların tangosudur Ham/Hum Dansı.

Tamtam eşliğinde oynanan bu oyunun en gözde olanı maskelisidir. Çok yüzlü, kem sözlü kişilerin icra-i sanat(!) ettikleri bu oyunda yüzlerin her biri ayrı renk ve desende maskelerle gizlenir. Kazan/kazan politikası ile hareket eden Ham/Hum dansçıları, bir taraftan hemcinslerine ahlak dersi verirken diğer taraftan kaşla göz arasında “malı götürme” sanatının inceliklerini sergilerler. Öyle ki camiye halı bağışlamak amacıyla gider; ancak insanların gözünün içine baka/baka caminin halılarını yürütürler. Ar damarı çatlamış bu tiplerin marifetleri karşısında iblis dahi iblisliğinden utanarak ortalıkta görünmemeye özen gösterir.

Gücün ve güçlünün himayelerinde el etek öperek yükselen, güçlendiğini anlayınca da güçsüzlerin üzerlerinde tepinen bukalemun kılıklı bu yaratıkların en başarılı oldukları saha siyasettir. Haram su ile beslenen, kökleri haset ve kin, gövdesi takiye, dalları ayrıştırma ve ötekileştirme, meyvesi rant olan kendi diktikleri ham/ham ağacının gölgesinde gölgelenen bu oryanteller, danslarını diktikleri ham/ham ağacının çevresinde yaparlar. Tüyü bitmemiş yetim hakkının yiyicisi, alın teri sömürücüsü “devletin malı deniz götürmeyen keriz”, deyicisi; yerine adamına göre mağdur; yerine göre dindar; gerçekte tepeden tırnağa kindar, yapmacıktan kibar; damarına basıldığında içinin pisliği diline vuran bu küfürdar olan bu yaratıkların ortak özellikleri korkularıdır. Su buharlaşır da gökyüzünde bulut oluverir bana gölge ederse, diyerek kendi mecrasında akan sudan dahi nem kapan bu tabansızlar; korktukları için koruma orduları ile gezerler. İnanır gözükseler de Allah’a güvenmezler. Lüks ve israf düşkünü, surat pişkini, cüzdan şişkini bu zevatı, at ile it altıncı hisleri ile tanıdığından yanına yaklaştırmaz. Ham/Humcular, dünyalıklarına yenidünyalık katmak için bir yandan gemiciklerini liman/liman dolaştırırken bir yandan da “ben olmazsam nice olur haliniz?”,diyerek kendilerini önemsetmeye çalışırlar.

Ham/Hum dansına gelince; bu dans, şarkı eşliğinde oynanır. Birbirlerinden zerre miskal haz etmeyen; ancak çıkarları için sırt sırta veren oyuncuların oynadıkları bu dansta kollar ileride ve avuç içleri biri birine bakar. Arada eller gökyüzüne kaldırılır; “Allah, Allah!” denilerek, işledikleri cürümleri Allah için işlendiklerine yine Allah’ı, şahit gösterirler. Oyunun en can alıcı bölümü transa geçilen bölümüdür. Özellikle seçim zamanlarında işlenen günahları utturmak, işlenecek günahlara da zemin hazırlamak için gözler, mağduriyet soğanının acısı ile nemlendirilir, gövdeler sağa sola sallanır, sağ ayak yerde sabit, sol ayak art arda üçer defa olmak üzere tam otuz dokuz defa yere hırsla vurulur. Direnmeyi ve kalıcılığı vurgulayan bu hâl, o kadar çok tekrar edilir ki bunları huşu içerisinde dinleyip/seyreden kitap özürlüler, kelimeyi şahadet getirerek günahlara ortak olmayı canı gönülden kabullenirler.

Ham/Humcular, kendilerine alkış tutmayanları illet/zillet olarak nitelendirirler. Bakiliği; mal ve makam kalıcılığı olarak tanımlayan bu gafillerin korktukları tek şey halkın uyanmasıdır. Sahipleri oldukları medya ve satın aldıkları gazetecilerle birlikte halkı uyutmak için toplum mühendisliğinden azami ölçüde yararlanırlar. Her türlü göz boyayan ve gönül çelen reklamlarla pışpışlama, uyutma, aldatma, kandırma argümanlarını devreye sokarak

şeytani ve hurefei kıvırtmalarıyla halkı büyülerler. Ham/Humculara tempo tutanlar, her ne kadar ağızlarının suyu aksa da bunları desteklemekten ve de alkışlamaktan geri durmazlar. İslam’ı çıkar ve çirkinlikleri için zaman ve mekân tanımadan fütursuzca kullanan bu münafıkların söyledikleri şarkının sözleri, adeta kendilerini özetler mahiyettedir.

Bu ülke bana göre

Dinlemem ahlak töre

Ham/hum eder yutarım

Göğsümü gere gere

Mahkemeler sol/sa

Polis ebem olsa

Ben cüzdanı neyleyim

Kutularım dolmazsa

Koyunlarım me me

Atma topu kaleme

Hırsızsa benim hırsızım

Çaldığından kime ne

Mahkemeler sol/sa

Savcı ebem olsa

Kutuları neyleyim

Kasalarım dolmazsa

Ortada oval masa

Yanında yedi kasa

Çıkarıma bakarım

Tanımam kural yasa

Mahkemeler sol/sa

Hâkim ebem olsa

Kasaları neyleyim

Odalarım dolmazsa

Kumpaslara kumpas

Rakiplerim pas pas

Hadi, göster elini

Bak bendeki kare as

Mahkemeler sol/sa

Yargı ebem olsa

Odaları neyleyim

Evim para dolmazsa

Bak havada yelpaze

Suyu soğutur küze

Hadi alkışlayın ki

Artığım düşe size

Mahkemeler sol/sa

Hukuk ebem olsa

Evde para neyleyim

Gemilerim dolmazsa

Hadi başla hop hop

Kısmetim çok şaralop

Ağzın suyu akmasın

Yala sen de lolipop

Mahkemeler sol/sa

İmam ebem olsa

Gözüm açık giderim

Dünya benim olmazsa

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.