Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz Muhammed (sav) haksızlığa uğradığında, hatta canı yandığında dahi lanet ve beddua etmekten kaçınmıştır. Taif’te uğradığı taşlamalara, hakaretlere, kanlar içerisinde kalmasına rağmen kendisine bütün bunları reva görenleri lanetlememiş, beddua etmemiştir. “Sana bu hakaretleri yapanlara niçin lanet etmiyorsun”, diyenlere karşı da bu şekilde davrananların soylarından iyi insanlar gelebileceğini; yapacağı bedduadan onların etkilenmesini istemediğini söylemiştir.
Muhabbetin, merhametin, şefkatin, hoşgörünün, samimiyetin ve her türlü ahlaki güzelliğin topluma hâkim olmasını isteyen Peygamberimiz, hayatını hep insanlara merhamet dileyerek geçirmiştir. Ancak, şeytanla işbirliği yapan şer odaklarına karşı lanette bulunmuş ve beddua etmiştir.
Hz. Muhammed’in(sav)ilk laneti insanların işini zora sürenlerle yalan söyleyenleredir.
İkinci büyük laneti; yeryüzünü yaşanmaz hale getiren; çevreye, tabiata, atmosfere, suya, toprağa, ağaca, havaya zarar verenleredir.
Üçüncü ve en büyük laneti ise paraya tapanlara, parayı ilah edinenleredir. Bu üçüncü lanet, bir ve ikinci lanetlerleri de kapsamı içine almaktadır. Her üç lanet de Kuran’da men edilmiş fiilleri kapsamaktadır. Dünya malı ve çıkar uğruna insanlara, hayvanlara, çevreye zarar verenler; hak yiyenler ve adaletsizlik yapalar, her üç lanetin de muhataplarıdır.
Biz, Türk vatandaşları, maalesef; toprağın çoraklaşmasına, suyun ve havanın kirlenmesine, ağaçların kesilmesine ve orman yangınlarına karşı duyarsız; rantla gözleri kararmış, her şeye kâr gözü ile bakan, basiretsiz ve yetersiz yöneticilerin elinde Yüce Peygamberimizin bu lanetlerine maruz kaldık, kalıyoruz, kalacağız.
Üç tarafı denizlerle çevrili, cennet ülkemizin güzellikleri, para hırsı yüzünden yok edildi, ediliyor. Bir yanda doğayı tahrip eden HES’ler (Hidroelektrik Santrali), öte yanda yer tespitindeki çarpıklık ile termik santraller, maden çıkarmak üzere yerli veya yabancılara peşkeş çekilen ormanlar, orman alanları, ülkemizi gelişmiş ülkelerin çöplüğüne çevirecek çöp ithalleri…
Rant uğruna güzelliklerimizi yok etmek hastalığı son zamanlarda hayli mesafe aldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 2003 yılına kadar olan zaman diliminde ülkemiz topraklarında maden arama ruhsatı verilen firma sayısı 1168’dir. 26.5.2004 tarih ve 5177 sayılı “Maden Kanunu” ile bu sayı 2018 yılına kadar 149 bin 955’e ulaşmıştır. 14 Şubat 2019’da 7164 sayılı maden kanununda yapılan son değişiklikle bugün için maden arama ruhsatı verilen firma sayısı bilinmemektedir.
“Maden Yasası” ile kendisine ruhsat verilen firmalardan birisi de Kanada Alamos Gold firmasıdır. Ne yapmış bu firma? Her mevsim temiz havasını içimize çekebileceğimiz, çam ve çiçek kokan Çanakkale’den Balıkesir’e kadar uzanan ve ormanlarla kaplı Kaz dağlarının altında, altın tespit etmiş. Sadece altın mı? O da bilinmiyor. Firma, siyanürle altın çıkartarak para kazanacak. Alamos Gold'un CEO'su John McCluskey, 22 Mayıs 2019’da Londra'da düzenlenen sempozyumda: “Projenin verimlilik oranı 44. İşe başladığımızda 1 dolar 3 Türk lirası idi, şu anda ise 6 lira bu kârlı bir proje.”, demiştir. Şimdi dolar kaç lira? Ranta bak arkadaş! Peki, çıkarttığı altının kaçını Türkiye Cumhuriyeti devletine verecek? 4.8’ini. Kaç yıl sürecek bu altın çıkarma işi? Ne kadar siyanür kullanacak? Bilinen 26 bin ton. Nedir siyanür? Toprağı binlerce yıl kullanılmaz hale getirecek, sızıntılarla suları kirletecek on binlerce canlının ölümüne sebep olacak kimyasal zehir. Dönelim madalyonun
diğer yüzüne: Maden sahası için şimdiye kadar kaç ağaç kesildi? TEMA vakfının tespitlerine göre 195 bin ağaç. Peki, bu bölgede yaşayan 18 çeşit memeli hayvan, 41 değişik kuş türü, 10 çeşit sürüngen, 117 çeşit böcek, 238 farklı bitki türü ki bunların bir kısmı endemik bitki, ne olacak? (…!) Ya siyanürle kirletilen sular? (…!) Ya ekolojik sistemdeki tahribat; kirletilen toprak, hava? (…!) Ya o bölgede yaşayan ve yaşayacak olan vatandaşlarımızın sağlığı? (…!)
TEMA Vakfı tarafından hazırlanan raporlara göre Kazdağları’nın yüzde 80’i, Artvin’in yüzde 71’i, Muğla’nın yüzde 59’u, Erzincan-Tunceli’nin yüzde 52’si metalik madencilik için verilen arama ve işletme ruhsatları ve ihalelik maden alanları ile kaplanmış durumdadır. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir kıyım böyle bir talan yoktur. Su kaynaklarımız, meralarımız, tarım alanlarımız, ormanlarımız büyük bir tehdidi altındadır.
Bizler, “bu topraklar için toprağa düşmüşlerin” evlatları olarak para için güzel yurdumuzun güzelliklerine kıyan; çevreye; suya, toprağa, ağaca, havaya zarar veren, peygamberimiz Hz. Muhammed’in(sav) bedduasına uğrayanların şerrinde Allah’a sığınıyor ve “içimizdeki bu beyinsizlerin işledikleri suçlar yüzünden bizleri helak etme”, diyoruz..