İblis, şeytanın diğer bir adıdır. Şeytan, şeytandır ve şeytanlığını her halükarda gösterecektir. Münafık ise insan kılığına giren, şeytanla yarışan şeytanlaşmış mahlûktur ve şeytandan çok daha tehlikelidir.
Münafığı sözlükler; İkiyüzlü, araya nifak sokan, ahdinde durmayan, inanmadığı halde inanır görünen, bölücü, karıştırıcı, fesat, müfsit kişi olarak tanımlar. İslam’da münafık; Allah'ın varlığına, birliğine, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Peygamberliğine ve O'nun, Allah'tan getirdiklerine inandığını söyleyerek, Müslüman gibi görünen; ancak gerçekte inançsız olan kimsedir. Münafık; içi başka, dışı başka, sözü özüne uygun olmayandır. Kısacası münafık, dindar görünen kâfirdir.
Bir Japon atasözü, ”Pirincin içindeki siyah taştan değil, beyaz taştan korkun!”, der. İşte münafıklar, tıpkı Japon atasözünde olduğu gibi Müslümanların arasına katılmış onun rengini ve şeklini almış beyaz taşlar gibidir. Namaz kılar, oruç tutar, kurban keser, hacca gider, iyilikte yarışır; kısacası sureti haktan görünür; ancak bütün bunları sırf çıkarı, çıkını için yapar. Sırf imkân, makam elde etmek ve saltanatını sürdürmek için yapar. Tarih, dinin insanlar üzerideki etkisinden yararlanmak sureti ile çıkar sağlamak amaçlı din simsarı kişi ve gurupların, içerisinde yaşadıkları toplumları ne denli felaketlere sürükleyip mahvına sebep oluşlarının örnekleri ile doludur.
Peki, biz bir kişi veya grubun münafık olup olmadığını nasıl anlayabiliriz. İslam peygamberinin hadisleri bu konuda bizlere adeta mihenk taşıdır. Ne diyor Hz. Muhammed(s.a.v); "Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder, söz verdiği zaman sözünde durmaz.” Başka bir hadisinde de Hz. Muhammed(s.a.v) “Dini dünyaya alet eden insan ne kötüdür! Arzu ve isteklerinin kendisini saptırdığı insan ne kötüdür!”, der. O halde gerçek Müslüman’a düşen görev; makam, mevkisi ne olursa olsun kişinin söz, davranış ve yaptıklarına bakması, onları Hz. Muhammed’in(s.a.v) hadisi doğrultusunda değerlendirmesi olmalıdır. Kişi; namaz kılıyor; ama yalan söylüyorsa… Oruç tutuyor; ama halkın arasına fitne ve fesat tohumları ekiyor ve halkı biri birine düşürüyorsa… Hacca gidiyor ama harama el uzatıyorsa… Zekât veriyor; ancak faizi teşvik ediyor; Lüks, ihtişam ve gösterişin içerisinde ve israfın doruklarında yaşıyorsa… Kelimeyi şahadet getiriyor; ancak hırsın gölgesinde gıybet yapıyor, halkın bir bölümünü diğerleri üzerine kışkırtarak bölücülük yapıyorsa bu kişi veya bu kişi gibi düşünenlerden oluşan gruplar, münafıktır.
Münafıklığın; Müslüman ve inançlı insanlar tarafından çok daha net anlaşılması için Allah(C.C), 11 ayetten meydana gelen “Münafikun Suresini” indirmiştir. Bu surede ağırlıklı olarak, iman ettiklerini söyledikleri için Müslüman muamelesi gören ve onlarla iç içe yaşayan ama gerçekte inanmayan ve müminler aleyhine çalışmalar yapan münafıklar hakkında önemli bilgi ve tasvirlere yer verilmektedir. Münafıkların görünüşlerine adlanılmamsı, sinsi faaliyetlerine karşı uyanık davranması konusunda Müslümanlar uyarılmıştır. Münafıkların tutumlarına devam etmelerinin kendilerinin aleyhine olacağı yönünde de dolaylı bir ikazda bulunulmuştur. Surenin son ayetlerinde de müminlere, hiçbir gerekçenin Allah’ı unutmayı ve sahip olduğu imkânları başkalarıyla paylaşmamakta direnmeyi haklı kılmayacağı hatırlatılmıştır.
Münafıklara inanmamak gerektiğini, bunların söz ve davranışlarının sahteliğini Kuran-ı Kerim Bakara Suresi 11. Ayeti de: “Onlara ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde,‘Biz
ancak ıslah edicileriz’ derler. Şunu bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir, lakin anlamak istemezler.”, demek sureti ile Allah, Müslümanların bu tip insan kılıklı iblislere karşı uyanık olmayı, inanmamayı ve ardından gitmemeyi öğütlemiştir.
Müslümanların münafıklara karşı uyanık olması yetmez; devlet de her ne kisve atında olursa olsun; dini, çıkarı için kullanan kişi veya gruplarla etkin mücadele etmelidir. Özellikle münafıkların devlet içine sızmalarının önüne geçilmelidir. Aksi halde önce devletin adalet sistemi çöker ardından devlete olan güven sarsılır ve çöküş başlar. Bu sarsılma ve çöküşle birlikte sonuçları burada telaffuz edilemeyecek felaketler art darda gelir.