Millet hayatında bazı değerler vardır ki onları yok saymak, aşağılamak affedilemez, unutulmaz, unutturulamaz. Bu değerlerin başında dil gelir. Dil, bir milletin varlığının olmazsa olmazı, temel taşıdır. Dil, fertlere düşünme, düşünce üretebilme, bilgi edinme, tarihini bilme ve tanıma, gününü yaşama, geleceğine yön çizme, kişilik ve kimlik kazanma gibi pek çok haslet kazandırır. Bu hasletlerle donanımlı fertlerin mensubu olan topluma, millet denir. Milletler dilleri ve o dilin meydana getirdiği kültürleri ile vardır. Bir ülke yer altı yer üstü kaynaklarını, fabrikalarını, limanlarını kaybedebilir; işgal edilebilir; ancak o topraklar üzerinde yaşayan milletin, millet olma özelliğinin başında gelen dilini kaybetmediği sürece kaybettiklerini yeniden kazanır. Millet, ancak maddi varlığının yanı sıra dilini ve ona bağlı olan kültürünü kaybederse yok olur.
Türk milletinin dili Türkçedir. Türkçe bizim vatan gibi, bayrak gibi, bağımsızlık gibi kutsalımız, olmazsa olmazımız, kimliğimizdir. Türkçe, ferdi ve milli kişiliğimizin ana unsurudur. Milli olan ve bizi biz yapan değerlerin başında gelen Türkçenin birleştiriciliğini inkâr etmek, onu küçümsemek, aşağı görmek, değersizleştirmeye çalışmak, onun bilim ve sanata cevap veremeyeceğini iddia etmek Türk milletine yapılabilecek en büyük hakarettir. Türk milletinin geleceğinin Türkçe ile şekilleneceğini görmezden gelmek gaflettir, delalettir.
Tarih boyunca Türkçe kadar kadre uğramış bir başka dil yoktur. Türk düşmanları, tarih yazan bir millet olan Türkleri tarih sahnesinden silmek için onun en değerli varlığı olan diline, Türkçeye, saldırılarının ardı arkası kesilmemiştir. Bu saldırılar, dün vardı, bugün var gelecekte de olacaktır. Bütün saldırılara rağmen Türkçe hâlâ ayakta kalmışsa bu onun yapısındaki mükemmeliyetinden kaynaklanmaktadır.
Türkçenin mevcut yapısı ile hem sanata hem de bilime en uygun dil olduğunu biri Anadolu’da, Kırşehir’de 14. Yüzyılda yaşamış olan Âşık Paşa diğeri binlerce kilometre uzakta 15. yüzyılda Afganistan/ Herat’ta yaşamış olan Ali Şir Nevai ta o yıllarda açık ve veciz olarak ifade etmişlerdir. Her iki değerimiz de Türkçenin hor görüldüğü hatta Farsçanın devlet dili olarak kabul görüldüğü ve maalesef devlet tarafından korunduğu dönemlerde dahi Farsçaya rağbet etmemiş; eserlerini Türkçe vermişlerdir. Türkçe ile düşünce üretilemez deme gafletindeki bulunan cahillere ve art niyetlilere Türkçenin dünyanın en eski dillerinden biri olduğunu, dünyanın en çok konuşulan dillerinden biri olduğunu, ses ve musiki bakımından zenginliği ile göz kamaştırdığını, söz varlığı ve anlatım gücü ile mükemmel olduğunu nasıl anlatmalı bilmem ki…
Türkçe, bugün dünyada 250 milyon insanın ortak olarak kullandığı dünyanın en çok konuşulan dillerinden biridir. Türkçe, Türk milletinin en büyük sosyal akrabalık bağını sağlayan varlıktır. Bu bağı koparmaya yönelik her sözün her hareketin altında mutlaka bir art niyet vardır.
Söyledik yine söylüyoruz; Türkçe yapı bakımından mükemmeldir. Sondan eklemeli bir dil olması, yeni kavramlara karşılık bulma yeni kelime türetme açısından çok güçlüdür. Kelimelerinin cinsiyetinin olmaması, kelime başlarında edat bulunmaması, matematiksel bir düzenle fiil çekimleri, isim çekimlerindeki iyelik ekleri, yardımcı fiil kullanım zenginliği ve anlatım yollarının zenginliği ile dünyadaki mevcut dillerin en işlek ve en güzellerindendir. Türk Dil Kurumunu kurarak Türk dilinin geliştirilmesini isteyen Atatürk: “Türk dili dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil şuurla işlensin”, diyerek Türkçenin gücüne dikkat çekmiştir. Bize düşen cehalete ve art niyete pirim vermeden milli birlik ve bütünlüğümüzün temel taşı olan dilimize sahip çıkmak, onu baş tacı olarak görmek, korumak ve geliştirmektir.