14 Mayıs 2023’te Türkiye’de seçim var?
İki başpehlivan iki de başaltı pehlivan olmak üzere doludizgin seçime gidiyoruz.
Bir yanda “Partili Cumhurbaşkanı Sistemini”, devam ettirmek isteyen ve üçüncü defa Cumhurbaşkanı seçilmek üzere seçime katılan Cumhurun Baş Pehlivanı Recep Tayyip Erdoğan, diğer tarafta millet iradesinin temsil edildiği TBMM’sini yeniden hâkim kılacağını söyleyen, parti rozeti takmayan Millet ittifakının başpehlivanı Sayın Kemal Kılıçtaroğlu…
“İki pehlivan çıktı meydana…
İkisi de bir birinden merdane!”, diyemeyeceğim; zira biri arkasına devletin bütün gücünü almış, Cumhurbaşkanlığı forsunu kullanan Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan; diğeri Adalet için Ankara’dan İstanbul’a kadar yürüyüşünü bu defa da Türkiye’nin değişik şehirlerinden Ankara’ya yaya olarak sürdüren Kemal Kılıçtaroğlu…
YÜKSEK SEÇİM KURULU(YSK)
Alın size ince bir soru: “Yüksek Seçim Kurulu gerçekten ‘Yüksek’ mi?”
“Vallahi ben bir Türk vatandaşı olarak bir türlü Yüksek Seçim Kurulunun yüksekliği hakkında karara varamadım. Biliyorsunuz, 16 Nisan 2017’de parlamenter sistemi ortadan kaldıran referandumda, üzerinde mühür olmayan zarf ve oy pusulalarını geçerli saymıştı. Peki, kanun ne diyordu? “Üzerinde ilçe seçim kurulu, sandık kurulu mührü bulunmayan, zarflar geçersiz sayılır. YSK bu kanuna uydu mu?” “Hayır! Bir onunla kalsa iyi! 23 Haziran 2019 seçimlerinde de “Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey olmuştur.", sözü unutulmazlar arasına katılan Ali İhsan Yavuz’un görüşü doğrultusunda kazanılan seçimi iptal etmekle kalmamış, dünya siyasi tarihinde eşi menendi görülmeyen bir ilke imza atarak, aynı zarftan çıkan dört oy pusulasından 3’ünü geçerli bir tanesi geçersiz saymıştı.
İmdi ufukta cumhurbaşkanlığı seçimi var. Ne yaptı YSK? “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. “BİR KİMSE” en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.”, diyen Anayasanın 101. Maddesinin yok saydı. Şimdi söyleyin bakalım: Yüksek Seçim Kurulu gerçekten “Yüksek” mi?
NEDİR ANAYASA?
Anayasa: Devletin temel örgüt yapısını kuran, önemli organlarını ve işleyişlerini belirleyen; ayrıca temel hak ve özgürlükleri tespit eden, sınırlarını çizen hukuk metnidir. Anayasa, toplumsal bir sözleşmedir. Devlet faaliyetlerini ve oluşum biçimini düzenler. Anayasa, bütün hukuki kurallardan ve yapılardan üstündür ve hiçbir kanun ve yapı anayasaya aykırı olamaz. Ne diyor Anayasanın 6. Maddesi? “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” Ya kullanırsa… Ya anayasayı tanımazsa… Hiç kimse kusura bakmasın. Bu toplumsal mutabakatın gerçek sahipleri, yeri ve zamanı geldiğinde kendisini tanımayan her kim olursa olsun onu defterden siler.
PATRON SİZSİNİZ!
Türkiye’nin başı beladan kurtulur mu?
“Kurtulmaz!”
“Niçin kurtulmaz?”
“Çünkü adaletsizliğin âlâsı bizde… Ayırım, ötekileştirme, aşağılama bizde… Sevgisizlik bizde… Seviyesizlik, kabalık, nobranlık kol geziyor. Sadakat, ettiği yeminin sorumluluğunu yerine getirme var mı? Yok! Ya samimiyet! Küfrün, hakaretin, tehdidin hadi hesabı yok… Yalan en büyük sermaye… İftira, gıybet… Halkı aldatma, kandırma, göz boyama sonra da malı götürme üstelik de Yüce dinimiz İslam adına İslam’ı istismar ederek… Ülke kaynaklarını yağmalama, faiz, hırsızlık! Çökme, mafya ile kol kola girme… Adam kayırma… Yandaşa ballı börek, garip gurebaya kuru ekmek… İsraf, savurganlık… Devletin malı deniz yiyeni severiz zihniyeti… İslam’ın aydınlık yüzü olan vakıfları çıkarı için kullanma… Eğitimi yerlerde süründürme… Cehalet… Bilimi, hurafeye tercih… Haksız kazanç… Allah’ı Allah ile aldatma… Tembellik, neme lazımcılık… Daha sayayım mı?
İşte size bir kapı! Ya bu kapıyı açar, bütün bu musibetlere son verme iradesini gösterirsiniz ya da devam dersiniz. “Patron sizsiniz!”