Yeryüzünde bir devlet ve Onun kadim milleti...
Çok önemli!
Git derler gitmez. Görünmezlik iksirinden içirirler; görünmeye devam eder… Buhar kazanına atarlar ve kırk, kırk, kırk, kırk yıl kaynatırlar…
Ama nafile, kaynamaz.
Toplanırlar dağılırlar, toplanırlar dağılırlar… Dağılırlar toplanırlar…
Ama çare? Çare yok.
Nice Çin Setleri dikilir… Çanlar çalınır ve Haçlı Seferleri; sefer üstüne sefer eyler… Emperyalizmin önünde bir heyuledir… Öyle durur. Korku üstüne korku salar…
Nice kalemler, nice kafalar, nice akıllar, nice kilise, nice şövalye, felsefeler, gölgeler, karanlıklar, hayaller, korkular birleşir…
Bu her kabilenin, her kademenin, her kalemlinin, her bankerin meselesi…
Ve bir şey çıkar ortaya, somut bir şey;
“ŞARK MESELESİ” derler…
Şark şark şark diye vurulur kafalara kafalara…
Ne kafa kalır, ne “Akıl”…
Ama “Nakil/Vahiy” yetişir aklın imdadına. Ama akla sığdırılamamış Nakil…
Doğrusu, nasıl sığsın kainat/onsekizbin alem…
Yazmışlar/yazdırmışlar katıksız doğrusuz yanlışları; kalem kalem…
Allameler olmuş deli; deliler allame…
Ve “hayat” tam bir hengame…
“Mankurtlar” “Mankafalar” yarışır olmuş “Ben” merkezinde…
Yine de korkulmuş mankafalardan…
Meselenin halli düşünülmüş ve medet umulmuş “Yaftalar”dan
Medet umulmuş “Günlerden” “Haftalardan”
Ters yüz olmuş ne varsa…
Mankafalarda, varsa yoksa; hayat zina, bina, rantiye…
Temel tutmaz şantiye… Ama nasıl yürüyecek göz göre göre…
O ki, mesele;
Görünecek, ama görünmeyecek…
Bilinecek, ama bilinmeyecek; masumluk ve “Masonluk”… Her taşın altında “böcek”…
Hedef O Millet… Üç bin yıllık kadim Millet…
Delikli demir çıktı, alemde mertlik bozuldu. Delikli demirden öncesi de yoktu gerçi, mertlik…
Makyavel çıktı ortaya ve “Her yol mübah” dedi üstat…
O’nun sözünü tuttular, tutuyorlar mutat…
Lakin bir sorun var; İnsan, Hakk, İman, Feraset…
Durum bu; fazla söze ne hacet…