Mehmet Kızılaslan
Köşe Yazarı
Mehmet Kızılaslan
 

ANLAYAMADIĞIMIZ ŞEYLER

           Dünyaya geldiğinizde, iyi eğitimli, bir ailenin fertleri arsında geldiyseniz, şartlarınız herkesin şartlarının üzerinde olduğundan bir sıfır öndesiniz.            Eğitimli olmanın yanında bir de varlıklı bir aileye geldiyseniz iki sıfır öndesiniz.  Sizinle birlikte hayata gelen ve yan yana okula gideceğiniz arkadaşlarınızın şartları sizlerden oldukça gerideyse, çıktığınız yarış adil midir?            Sizin Çok iyi niyetli olmanız ve hayatın bir sınav olduğunu bilmeniz, yarıştığınız insanların değerlerinin yanında, bir hiçse, yarıştığınız ve başarmaya çabaladığınız ortamda onların kuralsızlıkları karşısında haliniz nedir?            Büyüdükçe göreceksiniz ki, kuralları güçlüler koyuyorlar.          Güç ne mi?          Geçmişte, iyi insan olmaktı. Günümüzde, şan, şöhret ve para değil mi?  Bizim büyüdüğümüz sokaklarda güç, aynı bodiye( siyah önlük) içinde çalışkan olmaktı.  Toprak sokak ta, naylon toplarla ve naylon ( çıngıllı) ayakkabılarla oynanan futbolda çok gol atmaktı.     Bakkal babası olan arkadaşımızın hepimize küçük avuçlarıyla dağıttığı çiğdem (ay çekirdeği) idi.     Memur çocuğu arkadaşımızın yediği iyi portakaldan verdiği iki dilim portakaldı.     Yine zengin babası olan arkadaşımızın bizimle paylaştığı renkli gazozdu.            Zaman geçti büyüdük. Hiçbir şeyi paylaşamaz olduk.           Oysaki gençlik yıllarımızda aldığımız, sol öğretilerde “Yarin yanağından gayrı her şeyi paylaşacaktık.” Aldığımız dini öğretilerde “İhtiyacımızdan fazlasını dağıtacaktık”. Sağ öğretilerde, “komşumuz aç iken, tok yatmayacaktık”.           Kimler, ayırmıştı bu güzel paylaşma duygularını?  Kimler, bizi kamplara bölüp te birbirimize düşürmüştü?  Kimler, bizleri birbirimize silah çekecek öldürecek durumlara getirmişti? Kimler, bize, gücü eline geçirdiğinde, kodesler de, işkenceler yapacak canavarlar haline getirmişti?          Anlamakta zorlandık. Belki de hala anlayamadık. Dönmemiz gereken birlik beraberlik ve paylaşma duygularımızın ta kendisiydi. Yenildik, yenik düştük. Kime karşı? Birbirimize karşı, Oysaki bizi birbirimize düşürenler, hem bizlerin, hem ülkemizin, hem dünyanın sahibi oldular.       Neden?  Çünkü biz iyi olmanın ve değerlerimizin kıymetini bilmedik. Tanrı (Allah) hepimizi iyi insan olmamız için sınava tabi tuttu. Biz ise birbirimizin önüne geçmeyi, bir birbirimizi yemeyi ve birbirimizin sırtından vurulmayı, başarmak zannettik. İyi insan olmak zannettik.  Bütün güzel öğretilerimizin, Allah’ın öğretilerini hiçe saydık.        Allah'ın öğretilerinin, ( dinin) ticaretini yaptık. Siyasetimizde, ticaretimizde, kullandık onları, özümüzde yaşamadık.       Düşman kim mi? Zengin olmayı, her şeye rağmen paraya sahip olmayı, güç sayan, sistemin kölesi olan, eğitim ve öğretim sistemlerini tanrı sayan, algımız. Yani bizim yanlış algımız düşmanımız.      Sıyrılmak zorundayız bu yanlışlardan, tekrar silkinmek zorundayız. Biz düzelirsek bütün dünyayı değiştire bileceğimizi görmek zorundayız.      Şimdi ne mi yapacağız?      Önce çevremizdeki kırgınlıklarımızı düzeltmekle başlayacağız günümüze. Sonra ayrı düşündüğümüzü zannettiğimiz, karşı düşüncedeki arkadaşlarımızın düşüncelerindeki doğruları görmeye çalışacağız.       Kavganın her türünden kaçınıp konuşmayı ve saygılı olmayı öğreneceğiz.       Savaşın küçüğünden, büyüğünden kaçınıp, düşman zannettiklerimizin korkularının neler olduğunu öğreneceğiz. Bizim korkularımızın da aynı olduğunu göreceğiz. Diyeceğiz ki, Bu Dünya, bütün insanlığa yeter. Sorun ne sensin, ne benim. Sorun, bizi kullanan ve savaştıran insanlık düşmanı güçler. O güçlerin uşağı, piyonu olmayacağız. Ve haykıracağız, bir insanı öldürmek savaş hali de olsa, bütün insanlığı öldürmek gibidir.         Allah barış istiyor. İyi insan olmamızı istiyor. İhtiyacımızdan fazlasını paylaşmamızı istiyor. Acaba ihtiyacımızdan fazlasını paylaştığımızda savaş olur muydu?         Biz her şeyi tersinden algılamayı öğrendik. Şehitlik, İbadetimizin engelleneceği vatanın tehlikeye düşmesi halinde şehitlik tir. Biz ibadeti sadece namaz zannettik. Paylaşmak, dağıtmak ibadetin ta kendisiydi bilemedik.      Dini, tüm insanlık iyi öğrenseydi ve Allah'ın emirlerini iyi yaşasaydık, ihtiyacından fazlasını paylaşmayı becere bilseydik, Hırsızlık, soysuzluk ve adaletsizliği yaşatırken;  namaz kılmak hacca gitmekle dindar olunamayacağını bilseydik, kavgalar düşmanlıklar ve savaşlar olmazdı…       Biz birçok şeyi ya anlayamadık dostlarım, ya da işimize geldiği gibi anlamak istedik. O nedenledir ki mutsuzuz, kavgacıyız ve savaşçıyız, hatta Narsisiz dostlarım.
Ekleme Tarihi: 12 Şubat 2020 - Çarşamba

ANLAYAMADIĞIMIZ ŞEYLER

           Dünyaya geldiğinizde, iyi eğitimli, bir ailenin fertleri arsında geldiyseniz, şartlarınız herkesin şartlarının üzerinde olduğundan bir sıfır öndesiniz.

           Eğitimli olmanın yanında bir de varlıklı bir aileye geldiyseniz iki sıfır öndesiniz.  Sizinle birlikte hayata gelen ve yan yana okula gideceğiniz arkadaşlarınızın şartları sizlerden oldukça gerideyse, çıktığınız yarış adil midir?

           Sizin Çok iyi niyetli olmanız ve hayatın bir sınav olduğunu bilmeniz, yarıştığınız insanların değerlerinin yanında, bir hiçse, yarıştığınız ve başarmaya çabaladığınız ortamda onların kuralsızlıkları karşısında haliniz nedir?

           Büyüdükçe göreceksiniz ki, kuralları güçlüler koyuyorlar.

         Güç ne mi?

         Geçmişte, iyi insan olmaktı. Günümüzde, şan, şöhret ve para değil mi?

 Bizim büyüdüğümüz sokaklarda güç, aynı bodiye( siyah önlük) içinde çalışkan olmaktı.

 Toprak sokak ta, naylon toplarla ve naylon ( çıngıllı) ayakkabılarla oynanan futbolda çok gol atmaktı.   

 Bakkal babası olan arkadaşımızın hepimize küçük avuçlarıyla dağıttığı çiğdem (ay çekirdeği) idi.  

  Memur çocuğu arkadaşımızın yediği iyi portakaldan verdiği iki dilim portakaldı.   

 Yine zengin babası olan arkadaşımızın bizimle paylaştığı renkli gazozdu.

           Zaman geçti büyüdük. Hiçbir şeyi paylaşamaz olduk.

          Oysaki gençlik yıllarımızda aldığımız, sol öğretilerde “Yarin yanağından gayrı her şeyi paylaşacaktık.” Aldığımız dini öğretilerde “İhtiyacımızdan fazlasını dağıtacaktık”. Sağ öğretilerde, “komşumuz aç iken, tok yatmayacaktık”.

          Kimler, ayırmıştı bu güzel paylaşma duygularını?

 Kimler, bizi kamplara bölüp te birbirimize düşürmüştü?

 Kimler, bizleri birbirimize silah çekecek öldürecek durumlara getirmişti?

Kimler, bize, gücü eline geçirdiğinde, kodesler de, işkenceler yapacak canavarlar haline getirmişti?

         Anlamakta zorlandık. Belki de hala anlayamadık. Dönmemiz gereken birlik beraberlik ve paylaşma duygularımızın ta kendisiydi. Yenildik, yenik düştük. Kime karşı? Birbirimize karşı, Oysaki bizi birbirimize düşürenler, hem bizlerin, hem ülkemizin, hem dünyanın sahibi oldular.

      Neden?

 Çünkü biz iyi olmanın ve değerlerimizin kıymetini bilmedik. Tanrı (Allah) hepimizi iyi insan olmamız için sınava tabi tuttu. Biz ise birbirimizin önüne geçmeyi, bir birbirimizi yemeyi ve birbirimizin sırtından vurulmayı, başarmak zannettik. İyi insan olmak zannettik.  Bütün güzel öğretilerimizin, Allah’ın öğretilerini hiçe saydık.

       Allah'ın öğretilerinin, ( dinin) ticaretini yaptık. Siyasetimizde, ticaretimizde, kullandık onları, özümüzde yaşamadık.

      Düşman kim mi? Zengin olmayı, her şeye rağmen paraya sahip olmayı, güç sayan, sistemin kölesi olan, eğitim ve öğretim sistemlerini tanrı sayan, algımız. Yani bizim yanlış algımız düşmanımız.

     Sıyrılmak zorundayız bu yanlışlardan, tekrar silkinmek zorundayız. Biz düzelirsek bütün dünyayı değiştire bileceğimizi görmek zorundayız.

     Şimdi ne mi yapacağız?

     Önce çevremizdeki kırgınlıklarımızı düzeltmekle başlayacağız günümüze. Sonra ayrı düşündüğümüzü zannettiğimiz, karşı düşüncedeki arkadaşlarımızın düşüncelerindeki doğruları görmeye çalışacağız.

      Kavganın her türünden kaçınıp konuşmayı ve saygılı olmayı öğreneceğiz.

      Savaşın küçüğünden, büyüğünden kaçınıp, düşman zannettiklerimizin korkularının neler olduğunu öğreneceğiz. Bizim korkularımızın da aynı olduğunu göreceğiz. Diyeceğiz ki, Bu Dünya, bütün insanlığa yeter. Sorun ne sensin, ne benim. Sorun, bizi kullanan ve savaştıran insanlık düşmanı güçler. O güçlerin uşağı, piyonu olmayacağız. Ve haykıracağız, bir insanı öldürmek savaş hali de olsa, bütün insanlığı öldürmek gibidir.

        Allah barış istiyor. İyi insan olmamızı istiyor. İhtiyacımızdan fazlasını paylaşmamızı istiyor. Acaba ihtiyacımızdan fazlasını paylaştığımızda savaş olur muydu?

        Biz her şeyi tersinden algılamayı öğrendik. Şehitlik, İbadetimizin engelleneceği vatanın tehlikeye düşmesi halinde şehitlik tir. Biz ibadeti sadece namaz zannettik. Paylaşmak, dağıtmak ibadetin ta kendisiydi bilemedik.

     Dini, tüm insanlık iyi öğrenseydi ve Allah'ın emirlerini iyi yaşasaydık, ihtiyacından fazlasını paylaşmayı becere bilseydik, Hırsızlık, soysuzluk ve adaletsizliği yaşatırken;  namaz kılmak hacca gitmekle dindar olunamayacağını bilseydik, kavgalar düşmanlıklar ve savaşlar olmazdı…

      Biz birçok şeyi ya anlayamadık dostlarım, ya da işimize geldiği gibi anlamak istedik. O nedenledir ki mutsuzuz, kavgacıyız ve savaşçıyız, hatta Narsisiz dostlarım.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.