Mehmet Kızılaslan
Köşe Yazarı
Mehmet Kızılaslan
 

BAŞKANLIK OLMALI MI?

 Alıştığımız, bize öğretilen, hatta beyinlerimize kazınan, doktrinlere, düşüncelere, öylesine bağlanıyoruz ki; bazen başka doğrular olabilir mi acaba, diye düşünme zahmetine bile katlanmıyoruz. Tek doğru, sadece bize öğretilenlermiş, beyinlerimize kazınanlarmış, zannediyoruz. Hele karşı fikirler, hiç sevmediğimiz, iktidarı bizlerin elinden alanlardan geldiyse tu kaka ediyoruz. Düşünmek bile istemiyoruz, doğru olup olamayacağına.    Şimdi kendimiz geçmişte, çocukluğumuzda beyinlerimize kazınan, fikirlerden biraz uzaklaştıralım. Farklı şeyler düşünelim, konuşalım ve hayal edelim,  isterseniz Acaba Türkiye Cumhuriyetinde değil de ABD de ya da, SSCB yaşadığımızı düşünelim.      O kadar ayrı yapıda insan guruplarını, aynı potada eritip, yönetebilmek, barış içinde yaşatabilmek mümkün olur muydu acaba?         Cevabınız, “Hayır ama biz o kadar büyük coğrafyada değiliz ve farklı yapıda değiliz” olacak. Coğrafyamızın küçüklüğüne doğru derimde, Ayrı yapıda guruplar değiliz lafınıza katılmıyorum.          O kadar ayrı özelliklere sahip değiliz madem, senelerdir uyguladığımız yöntemlerle, barışı, huzuru, neden sağlayamadık acaba?   Neden son otuz yıldır, bu cennet ülkemizi kan gölüne döndürdük? Bir yerlerde, otuz yıldır yanlış yaptığımızı, her iki tarafta kabul etmeyecek mi?   ABD de yaşayanlar, ABD liyim demekten gurur duyarken; Dünyanın dört bir yanından oraya insanlar akın ederken, ABD li olmak için koşarken; Suriyeliler bile neden Türkiye de kalmak istemezler?         Yıkılır mı bu ülke acaba, eyalet, eyalet yönetim birimlerine ayrılsa?         Yıkılacak kadar zayıflar mıyız?         Yoksa daha da güçlenir miyiz savaş biterse?         Savaşa harcadığımız paralar, insanımızın refahına harcanırsa, kan akmazsa, ölümler olmazsa daha mutlu olmaz mıyız?            Bu yazıyı yazarken bile 58 yıllın öğretilerinden dolayı kendimle savaşıyorum. Nasıl böyle düşünebilir, nasıl böyle bir şeyler yazabilirim diye? Bu düşünce benim beynime, senelerce kazınmış, beni hapsetmiş ve başka bir şeylerin olabileceğine inancımı yitirtmiş, öğretilerin sonucu değil mi acaba?   Hiç, Savaştığımız insanların yerine geçe biliyor muyuz? “Geçe bilir miyiz hiç, onlar vatan haini değiller mi?” Diyorsunuz. Otuz yıl öncesine kadar dayandıkları halde, otuz yıldır isyan ettiklerini düşündüğümüzde, aynı insanlar değimliydi onlar? Onları böylesine, ölümüne savaşın içine sokan neydi?      Şimdi, iki insanın bile geçinemediği, anlaşamadığı ortamı düşünelim mi? Yürümeyen bir şeyler varsa ve bir taraf fikirlerini dikte edip duruyorsa, “ya benim  istediğim gibi olursun, ya da defolup gidersin” diyorsa; sonuç ne olur sizce? Ayrılık olmaz mı? Bunu hangi taraf diyorsa, o demokrat mıdır sizce?  “ Ya sev ya defol” mantığı ile bu ülke de barış olabilir mi? Savaş devam ettikçe, korkum o ki bu ülke de parçalanma olacaktır. Ülkeyi bölenlerde ne yazık ki hamasi nutuk atanlar olacaktır. Bunu hangi taraf diyorsa, o demokrat mıdır sizce?          Despot değimlidir?            Öyle zannediyorum ki artık bu sistem içinde beraber ve barış içinde yaşayamıyorsak; yeni bir sistem içinde, bölünmeden, huzur ve barış içinde yaşamanın yolunu bulmak zorundayız.          Değerli okurlarım, şimdi de, eyalet sistemine geçtiğimiz düşünelim.  Başkanlık sistemini de getirdiğimizi.          Eski öğretilerden arınarak düşünelim isterseniz.  İnsanlara kendi yaşam alanlarında manevra kabiliyeti vereceksiniz.          Eyaletler, gelirlerini, giderlerini, yaşam koşullarını, kendileri belirleyecekler.          Gelirlerinin belli bir bölümünü, savunma ve idare için, merkezi yönetime gönderilecek.          Merkezi yönetim de, dış ilişkilerde tam yetkili olacaklar.          Bütün gücümüzü kalkınma ve refah için harcayacağız.          Çocuklarımıza da savaştan kurtulmuş, huzur içinde bir dünya bırakacağız.                Yok, hayır, asla, diyorsanız, biliniz ki, bu ülke, eski yöntemle savaş, kan, kinden başka bir yol beklemiyor. Yolun sonu da parçalanmak tan başka bir şey olmayacak gibi.         Daha iyi bir yöntem bilen varsa lütfen söylesin.        Ama fikrini söyleyenlerin, lütfen askere gidecek çocukları olsun.        Çünkü hamasi nutuk atanların hepsinin, ya çocukları yok, ya da çocukları askere gitmeyenlerdir.         Diğer taraftan bir tane dahi olsa, eyaletlerin içinde özerk kantonların olmasını istemiyorum. Herkes en özgür yaşayacağı, eyalete taşınsın istiyorum.          Bakalım bu alışılmışın dışındaki düşüncelerimi beğenecek misiniz?                                                  Mehmet Kızılaslan        
Ekleme Tarihi: 05 Nisan 2016 - Salı

BAŞKANLIK OLMALI MI?

 Alıştığımız, bize öğretilen, hatta beyinlerimize kazınan, doktrinlere, düşüncelere, öylesine bağlanıyoruz ki; bazen başka doğrular olabilir mi acaba, diye düşünme zahmetine bile katlanmıyoruz.

Tek doğru, sadece bize öğretilenlermiş, beyinlerimize kazınanlarmış, zannediyoruz.

Hele karşı fikirler, hiç sevmediğimiz, iktidarı bizlerin elinden alanlardan geldiyse tu kaka ediyoruz. Düşünmek bile istemiyoruz, doğru olup olamayacağına.

 

 Şimdi kendimiz geçmişte, çocukluğumuzda beyinlerimize kazınan, fikirlerden biraz uzaklaştıralım. Farklı şeyler düşünelim, konuşalım ve hayal edelim,  isterseniz

Acaba Türkiye Cumhuriyetinde değil de ABD de ya da, SSCB yaşadığımızı düşünelim.     

O kadar ayrı yapıda insan guruplarını, aynı potada eritip, yönetebilmek, barış içinde yaşatabilmek mümkün olur muydu acaba?

        Cevabınız, “Hayır ama biz o kadar büyük coğrafyada değiliz ve farklı yapıda değiliz” olacak.

Coğrafyamızın küçüklüğüne doğru derimde, Ayrı yapıda guruplar değiliz lafınıza katılmıyorum.

         O kadar ayrı özelliklere sahip değiliz madem, senelerdir uyguladığımız yöntemlerle, barışı, huzuru, neden sağlayamadık acaba?

 

Neden son otuz yıldır, bu cennet ülkemizi kan gölüne döndürdük?

Bir yerlerde, otuz yıldır yanlış yaptığımızı, her iki tarafta kabul etmeyecek mi?

 

ABD de yaşayanlar, ABD liyim demekten gurur duyarken; Dünyanın dört bir yanından oraya insanlar akın ederken, ABD li olmak için koşarken; Suriyeliler bile neden Türkiye de kalmak istemezler?

        Yıkılır mı bu ülke acaba, eyalet, eyalet yönetim birimlerine ayrılsa?

        Yıkılacak kadar zayıflar mıyız?

        Yoksa daha da güçlenir miyiz savaş biterse?

        Savaşa harcadığımız paralar, insanımızın refahına harcanırsa, kan akmazsa, ölümler olmazsa daha mutlu olmaz mıyız?

 

         Bu yazıyı yazarken bile 58 yıllın öğretilerinden dolayı kendimle savaşıyorum.

Nasıl böyle düşünebilir, nasıl böyle bir şeyler yazabilirim diye?

Bu düşünce benim beynime, senelerce kazınmış, beni hapsetmiş ve başka bir şeylerin olabileceğine inancımı yitirtmiş, öğretilerin sonucu değil mi acaba?

 

Hiç, Savaştığımız insanların yerine geçe biliyor muyuz?

“Geçe bilir miyiz hiç, onlar vatan haini değiller mi?” Diyorsunuz.

Otuz yıl öncesine kadar dayandıkları halde, otuz yıldır isyan ettiklerini düşündüğümüzde, aynı insanlar değimliydi onlar?

Onları böylesine, ölümüne savaşın içine sokan neydi?

 

 

 Şimdi, iki insanın bile geçinemediği, anlaşamadığı ortamı düşünelim mi?

Yürümeyen bir şeyler varsa ve bir taraf fikirlerini dikte edip duruyorsa, “ya benim  istediğim gibi olursun, ya da defolup gidersin” diyorsa; sonuç ne olur sizce?

Ayrılık olmaz mı?

Bunu hangi taraf diyorsa, o demokrat mıdır sizce?

 “ Ya sev ya defol” mantığı ile bu ülke de barış olabilir mi?

Savaş devam ettikçe, korkum o ki bu ülke de parçalanma olacaktır.

Ülkeyi bölenlerde ne yazık ki hamasi nutuk atanlar olacaktır.

Bunu hangi taraf diyorsa, o demokrat mıdır sizce?

         Despot değimlidir?

 

         Öyle zannediyorum ki artık bu sistem içinde beraber ve barış içinde yaşayamıyorsak; yeni bir sistem içinde, bölünmeden, huzur ve barış içinde yaşamanın yolunu bulmak zorundayız.

         Değerli okurlarım, şimdi de, eyalet sistemine geçtiğimiz düşünelim.  Başkanlık sistemini de getirdiğimizi.

         Eski öğretilerden arınarak düşünelim isterseniz.  İnsanlara kendi yaşam alanlarında manevra kabiliyeti vereceksiniz.

         Eyaletler, gelirlerini, giderlerini, yaşam koşullarını, kendileri belirleyecekler.

         Gelirlerinin belli bir bölümünü, savunma ve idare için, merkezi yönetime gönderilecek.

         Merkezi yönetim de, dış ilişkilerde tam yetkili olacaklar.

         Bütün gücümüzü kalkınma ve refah için harcayacağız.

         Çocuklarımıza da savaştan kurtulmuş, huzur içinde bir dünya bırakacağız.

      

        Yok, hayır, asla, diyorsanız, biliniz ki, bu ülke, eski yöntemle savaş, kan, kinden başka bir yol beklemiyor. Yolun sonu da parçalanmak tan başka bir şey olmayacak gibi.

        Daha iyi bir yöntem bilen varsa lütfen söylesin.

       Ama fikrini söyleyenlerin, lütfen askere gidecek çocukları olsun.

       Çünkü hamasi nutuk atanların hepsinin, ya çocukları yok, ya da çocukları askere gitmeyenlerdir.

        Diğer taraftan bir tane dahi olsa, eyaletlerin içinde özerk kantonların olmasını istemiyorum. Herkes en özgür yaşayacağı, eyalete taşınsın istiyorum.

         Bakalım bu alışılmışın dışındaki düşüncelerimi beğenecek misiniz?

                                                 Mehmet Kızılaslan  

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.