Bilmelisiniz ki bu bayram sadece solcuların ve sadece işçilerin bayramı değildir.
Çalışan üreten, köylünün, çiftçinin, küçük esnafın, sanatkarın, kendisini patron sanan küçük işletme sahibi olan ve emeğinin karşılığını alamayan herkesin bayramıdır.
ABD nin Chicago kentinde Ta, 1880'li yıllar da, çalışma şartlarının çok kötü olduğu, Küçük çocukların karın tokluğuna çalıştırılması ve işçilerin 14-15 saate kadar çalıştırıldığı, Şirketler eşi görülmemiş bir hızla büyüdüğü zamanlarda başlamış ilk mücadele. Bu şartlara isyan eden 40 000 tekstil işçisi, ilk mücadeleye başladıklarında üzerlerine açılan ateş sonunda, 4 işçi hayatını kaybediyor. 8 işçi idama mahkûm ediliyor ve 1400 işçinin işine son veriliyor.
Yapılan mücadele ise, 8 saatlik iş günü, ve emeklerinin karşılığını alma, insanca yaşama mücadelesiydi.
1 Mayıs tam 25 yıl sonra, 1905 de, ilk kez Türkiye’de İzmir’de kutlanıyor.
1920 de İstanbul’da kutlanıyor. 1923 de ise, 1 Mayısı'nda çok sayıda yerli ve yabancı işletmede çalışan işçiler greve çıkıyorlar.
İşçi taleplerinin arasında, ne var biliyor musunuz? "yabancı şirketlere el konulması, 1 Mayıs'ın resmen işçi bayramı olarak tanınması, sekiz saatlik işgünü, hafta tatili, serbest sendika ve grev hakkı" vardı ve birçok işçi tutuklanıyor.
Ne garip değil mi bu ülkenin ilk uyanan ve mücadele veren kesimi işçiler oluyor.
1935 yılında çıkarılan "Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun" adıyla çıkarılan düzenleme ile "1 Mayıs Bahar ve Çiçek Bayramı" olarak genel tatil günlerine dahil ediliyor.
1977 yılındaki 1 Mayıs işçi bayramı kutlanmasında, Taksim alanında, iğne atsan yere düşmeyecek bir katılımla yapılırken; Dönemin DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in konuşmasının sonlarına doğru, çevredeki binalardan halkın üzerine ateş açılıyor. Yaşanan paniğin ardından 37 insanımız yaşamını yitiriyor ve 200'den fazla yaralanan oluyor.
1880 de ABD de yapılan katliam gibi saldırı, 1977 yılında Türkiye de yapılıyor.
Neydi bu acımasız saldırının amacı?
Çalışan üreten ve emeğinin karşılığını alamadığı için, insanca şartlarda yaşayamayan, dertlerini bayramlarda anlatmaya çalışan bu insanlara düşman olanlar kimlerdi?
Hâlbuki onlara düşman, şirketler son hızla zengin oluyorlardı.
İşçilerin üzerine ateş eden tetikçiler de, belki de karın tokluğuna çalışan işçilerden birazcık daha fazla ücret alan aldatılmış, tetikçi insanlardı.
Gariptir ki, kapitalist sistemlerde, üreten olmazsa, patron olmaz. Patronun sermayesi olmazsa işçinin çalışacağı fabrikalar olamazdı.
Şimdi çok basit olarak anlatıyorum.
Fabrikaların çok olduğu, işçilerin, çalışanların, maaşlarını dolgun aldığı, bir ülkede; üreten çiftçi, köylünün, esnafın, sanatkârın ve hatta patronların da ürünleri değerinde alınır, satılır.
Kazanç çok olursa, refah düzeyi, yaşam koşulları güzelleşir. Toplumsal barış çok daha kalıcı olur. Güvenlik artar. Her şey mükemmele doğru giderken, ömürler bile uzar.
Bir diğer açıdan baktığımızda, Ülkemdeki terör olaylarının durması da, bu şartların iyileşmesine bağlıdır. İşi, aşı, huzurlu bir yaşamı olan hiçbir kimse, dağa çıkmaya ikna olmaz.
Kısa ve öz olarak söylüyorum. 1 Mayıs sadece İşçinin, emekçinin değil, üretenin, çalışanın, çiftçinin, köylünün, esnafın, sanatkârın, memurun ve hatta İşveren ve patronlarında bayramı olmalıdır.
Ülkelerin büyümesi, kalkınması ve bekası, tüm üretenlerin kazançlarının artması ve huzuru ile mümkündür. Saygılarım üretime, üretenlere değer verenleredir. Üretim haneler açanlaradır.
Saygısızlığım, parklar, bahçeler, kafeteryalar, tostçu dükkanları açıp, esnafıyla rekabet edenleredir. Kültür merkezi diye vatandaşı kandırıp düğün salonları açanlaradır. Ölü yatırımlar yaparak Milletin geleceğini sömürenleredir.
Hakaretim, fabrikaları kapatanlaradır, kapanmasına sebep olanlaradır.
Mehmet Kızılaslan 2017-04-29