Çok değerli okurlarım, bu yazımda, Hayvancılıkla uğraşan bir kardeşimizin mektubuna yer vereceğim. Bu mektubunu bana yaklaşık 22 gün önce okumamı ve yetkili yerlere ulaştırılmasında yardımcı olmamı isteyerek, göndermişti. Biraz geç kaldım, okumaya ve ilgilenmeye ama inşallah yetkililer bu haykırışa ve çözüm önerilerine kulak verirler.
Beni hayvancılık ilgilendirmiyor kardeşim deme, oku. Beslenmek seni ne kadar ilgilendiriyorsa, hayvancılık da, senin için o kadar önemli. Memleket ekonomisi de bir o kadar önemli. Diye düşünüyor bu mektubu sizlerle paylaşıyorum.
“ Ülkemizin Tarım ve Hayvancılığına ÇÖZÜM olacak bir fikrim var.
Evet, ülkemizin tarım ve hayvancılığına kesinlikle çözüm olacağına inandığım bir fikrim var. Ben şu anda küçükbaş hayvancılık (koyunculuk) yapıyorum.
Sorun’ un, ne olduğunu bilmeden çözümün olamayacağı denkleminden yola çıkarak öncelikle kıssaca sorunların ne olduğuna bakalım. Tabi ki amacımız sorun un değil çözümün bir parçası olmak..
1. İNSAN FAKTÖRÜ: Hayvancılıkla uğraşan insanların en büyük sorunu sosyal yaşamlarıdır. Meraya dayalı hayvancılık günümüz koşullarında çok zor olup zamanımızın kuşağının asla yapmak istemediği bir hal almış. Dolayısı ile eleman sıkıntısı çok büyük. Eğer bu işi kendiniz yapıyorsanız yani siz iş sahibiyseniz, cenazeniz olsa bile yardımcınız yoksa cenazenize gidemezsiniz, eşinizin dostunuzun davetlerine gidemezsiniz. Hava koşulları zormuş, yağmur, çamur, soğuk ayaz fark etmez ve sizin hasta olmaya veya hastanede yatmaya hakkınız yok. Herhangi bir kaza yapmaya hakkınız yok. Çarşıymış, pazarmış, gezintiymiş yok kardeşim öyle bir lüksünüz olamaz. Siz hayvancılık yapıyorsunuz, kaç tane hayvanınız varsa o kadar bebeğiniz var. Konuşamayan, dilinden anlayamadığınız, sağlığından, açlığından ve para kazanabilmeniz için selametinden sorumlu olduğunuz bir sürü hayvanınız var. Bunun için siz 24 saat hayvanlarınızla meşgul olmak zorundasınız. Bu işi yapıyorsanız çizmeyi ayağınızdan çıkaramazsınız...
Şimdi bütün bu koşulları göz önünde bulundurarak 18 -25 yaşları arasında genç bir insan düşünün, elinde akıllı telefonu ve hayatın tamamının farkında. Bu insana ne kadar para teklif ederseniz edin sizce bu koşullarda çalışır mı? Elbette yapanlar var!! Ama ne kadar ve kaç kişi? Ve gittikçe bu insanlar azalıyor. Şu anda ülkemizin hayvancılıkta yaşadığı sorunun temelinde insanların bu işi sevmemesi ne kadar yer alıyor sizce?
BU İŞİ YAPAN İNSANLARIN ÇOĞU “ÇOCUKLARIMIZ BU İŞİ YAP MA YA CAK...” DİYOR.
BU İŞİN EN TRAJİKOMİK YANI İSE BU İŞLE UĞRAŞAN BEKAR BİR GENÇ, ÇOBAN OLDUĞU İÇİN EVLENİP YUVA KURABİLECEĞİ BİR KIZ BULAMIYOR. ÇÜNKÜ GÜNÜMÜZÜN GENÇ KIZLARI BİR ÇOBANLA EVLENMEK İSTEMİYOR... İşte hayvancılık yapan insanların yaşamlarından bir kesit..
2. BİLİNÇSİZLİK: Ülkemizde Hayvancılığın büyük bir bölümü geleneksel yöntemlerle yapılıyor ve maalesef çok bilinçsizce yapılıyor. Örnekler vereyim; mesela hayvancılığı atadan gelme geleneksel yöntemlerle yapan onlarca insana yüzlerce defa sormuşumdur. Konu, büyükbaş veya küçükbaş fark etmiyor, “hayvanınıza ne kadar yem veriyorsunuz” cevap “ walla ne bilem kardeşim bizde öyle hesap kitap yoktur işte, hayvana veriyoz ne varsa ne kadar yerse” hele bazıları koyunun hiç doymadığına inanır “Peki hayvanlarınızın aşılarını yaptırıyor musunuz?” “hee bütün aşıları yaptırdık” “hangi aşıları yaptırdınız?” “yaw hepsini yaptırdık işte bütün aşıları yaptırdık” ama ne yaptırdıklarını bilmezler. "Sürünüzün ortalama et veya süt verimi nedir" walla kardeş biz hiç bakmayız sütçü yazar karta, otomatikman hesabımıza geçer". Yani verimin ne olduğu pek bilinmez.
Mesela bazı büyükbaş hayvancılık yapanlar hayvanlarının altını hiç temizlemez ve ineklerin memeleri gübreyle karışık çamur bataklığının içindedir sürekli. “Kardeşim sen hayvanların altını niye temizlemiyorsun?” “yok hayvan bokunun içinde daha rahat eder daha faydalı oluyor” der.
Ama bu adamın ahırından hastalık ve sakatlık eksik olmaz. Verim oldukça düşüktür. Hayvanlarında mutlaka mastit (meme körlüğü) vardır. Ayak tırnak hastalıkları vardır, hayvan döl tutmaz kısırlaşır mesela. Vs.. Örneğin Bölgemizde üniversite çalışma sonuçlarının holstein ırkı dana besisin de ortalama günlük canlı ağırlık artışının 1-1.2 kg civarında olduğu bulunmuştur, ama köylüye göre bu rakam 2- 2.5 kg'dır ama köylü hep zarar eder fakat ne olduğunu anlayamaz.
Ben sosyal medyada birkaç guruba üyeyim genelde küçükbaş hayvancılık gurupları. Bu guruplarda genelde insanlar birbirlerine sorular sorarlar, bir tanesini anlatayım. Koyunlarda Agalaxi diye bir hastalık olur, halk dilinde süt kesen hastalığı denir. Bu hastalığın semptomları gözlerde yaşarma, kızarıklık, ışığa hassasiyet ve göz bebeklerinde beyazlama. Hayvan kör olabiliyor. Memelerinde sertleşme ve meme körlüğü (Mastit), yüksek ateş, kas ağrısı, eklem ağrısı, yemden kesilme gibi. Bir gurupta bir çoban bu semptomların gözle görülen bazılarını tarif ederek yardım istiyor guruptan. Allah Allah, adama neler tarif ediyorlar ne çözümler sunuyorlar, inanılır gibi değil.
Camı kırıp toz haline getirip hayvanın gözüne üflemeyi tavsiye eden mi dersiniz, kimisi hayvanın gözüne toz şeker üflemeyi tavsiye eden mi dersiniz, kimisi kına tozu üflemeyi tavsiye ediyor, kimisi daha bilinçliymiş gibi şu ilacı şu kadar gram deri altından ver diyor kimisi yok o ilacı verme sen şu ilacı boynundan enjekte et diyor. Neler, neler...
Bu tavsiyelerde bulunanlar ülkenin hemen hemen her tarafından, buda tabi genelleme ile ilgili çok açık bir fikir veriyor. Uzun lafın kısası bu iş ülkemizde yeterince bilinçli ya pıl mı yoooor.
3. GENÇ VE POTANSİYEL VERİMLİ HAYVANLARIN KESİLMESİ: Bu konuda her ne kadar engelleyici yasalar olsa da, denetimle baş edilemiyor ve caydırıcı cezalar yok. Üretici, “kardeşim benim ihtiyacım var” diyor ve hayvanı genç verimli dinlemeden kestiriyor.
4. YÜKSEK MALİYET: Eveeett, yem maliyetleri yüksek, ilaç maliyetleri yüksek, tohum maliyetleri yüksek, gübre maliyetleri yüksek, akaryakıt maliyetleri yüksek. Ekipman, alet edevat maliyetleri yüksek. Çifçinin çoğu giderinin hesabını tutmuyor veya hesap tutmasını bilmiyor. Dolayısı ile borçtan kurtulamıyor. Ya bankaya kredi borcu vardır, ya tarım kredi kooperatifine yada tedarikçiye. Borç hiç bitmez. Sağ olsun Devlet desteklemelerle yardımcı oluyor ama bu yardımlar asla yeterli gelmiyor.
Yukarıda dört başlık altında özet diyebileceğimiz sorunlara belki eklenecek çok şey var daha ama vaktinizi fazla almak istemiyorum. Beni tanıyan arkadaşlarım bana ister istemez “madem öyle niye bu işi yapıyorsun kardeşim?” diyebilirler.
Anlatayım; ben bu işi seviyorum. Ben üretmeyi ve iyi şeyler yapmayı, çevreme faydalı olmayı ülkeme faydalı olmayı seviyorum. Zor mu? Zor..
Ben zoru ve zora çözüm bulmayı seviyorum. Ve yukarıda yazdığım problemlerin tamamına çözüm olabilecek bir yol biliyorum. Ancak bu bir ekip işi, tek başıma yapabileceğim bir iş değil. Tek başıma ancak kendime faydalı olabilirim. Başkasına değil. Ben başkasına, başkalarına, Ülkeme, milletime faydalı olmak istiyorum. Onun için arkadaşım lütfen bunu paylaş. Paylaş ki sende çözümün bir parçası ol.
Ta ki bu yazı tarım Bakanımız sayın Fakıbaba’ya ulaşana kadar. Lütfen paylaş. BEN BİR YOL BİLİYORUM... BUNUN HEPİMİZE FAYDASI OLACAK...
BENİM FİKRİMDE; ÖZELLİKLE KÜÇÜKBAŞ HAYVACILIK YAPAN İNSANLAR, DAĞA, OVAYA, MERAYA MECBUR KALMAYACAK.
- DAHA UCUZ MALİYETLERLE (50% GİBİ DAHA UCUZ) HAYVAN BAKABİLECEK.
- SAYICA DAHA ÇOK HAYVAN BAKABİLECEK, HAYVANLARI ET SÜT VE DÖL VERİMİNDE DAHA ÇOK VERİMLİ OLACAK.
- İNSANLARIN SOSYAL HAYATLARI OLACAK.
- ÜRETİCİ DAHA ÇOK KAZANACAK VE DAHA İYİ BİR HAYATI OLACAK.
- ÜLKE İNSANI DAHA KALİTELİ ETİ DAHA UCUZA YİYEBİLECEK.
- BU YÖNTEMLE HAYVANCILIK ÇOK DAHA RAHAT OLACAĞI İÇİN ÜRETİCİ SAYISI ARTACAK.
- DIŞARIDAN GELEN ETİN ÖNÜ KESİLECEK VE BİZ ESKİSİ GİBİ HAYVAN İHRACATI YAPABİLECEĞİZ.
- ÜLKE EKONOMİSİNE KATKI OLACAK....
Bu mümkün arkadaşım.. kesinlikle mümkün... HADİ SENDE PAYLAŞ, ÇÖZÜME ORTAK OL. İlhan Demir Nazilli