Bugün günümüz de halen bazı platformlarda Gazetecilerin ortaya koyduğu çabanın ve çalışmanın ürünü olan gazetelerin ve gazeteci olarak harcadığı mesainin adına “Kamu hizmeti” denilmektedir. Ne yazık ki her dönemde toplumun büyük kesiminin yönlendirilmeye çalışıldığı gibi gazeteciyi fikirlerinin özgürlüğüne bırakarak çalışma serbestliği sağlanmamaktadır. Açıkçası dönemin siyasi partisi olan D.P. Demokrat Parti hükümeti özellikle 1955 yılından sonra basın ve gazeteciler üzerindeki baskılarını bu gün olduğu gibi artırarak, gazetecilere ağır para ve hapis cezaları verdirerek, gazetecilerin serbest çalışmalarının önünü tıkayarak bağımsızlıklarını ellerinden almaya başlamıştır.
Halkın ve toplumun birçoğu bugün “Basın özgürdür” sansür edilemez anlayışını gazete ve gazeteci her şeyi yazabilir anlayışına kapılmaktadır. Gerek yaygın basın gazeteleri gerek Anadolu halkının aydınlatılmasında, bilgi edinmesinde önemli olan belli yasakların kıskacına alınarak bilgiye ulaşma konusunda önüne çekilen setlerle mücadele ettiği gibi gazetelere getirilen ağır vergi ve gazeteleri ekonomik kıskaca alan resmi ilanlar dahil kamudan alınan ilanlara kadar 15 pay alması gazete maliyetlerini artıran kağıt ve mürekkep fiyatlarının her geçen gün artarak devam etmesi ne yazık gazete sahiplerinin ve gazetecilerin önünde en büyük engeli oluşturmaktadır
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kuru kuruya anmadan önce bugünün anlam ve önemini bilmemizde yarar vardır. Mesela 10 Ocak Gazeteciler Günü değil de neden 10 Ocak ‘Çalışan’ Gazeteciler Günü’dür? 1950’li yıllardı… II. Dünya Savaşı bitmişti ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de demokrasi, özgürlükler rüzgarı esmekteydi. Ülkemizde 1952 yılında ilan edilen 5953 sayılı yasayla gazetecilerin hakları teminat altına alınmış, 5018 sayılı kanun hükümleriyle gazeteciler sendika kurma haklarına da kavuşmuşlardı.
Gazetecilere ve gazete çalışanlarına bu denli geniş haklar veren gerek 212 gerekse 195 sayılı kanunlar gazete patronlarınca olumlu karşılanmamış ve 10 Ocak 1961 tarihinde “Dokuz gazete olayı” olarak bilinen bir eylem gerçekleştirmişlerdir. Gazetelerin patronları bu iki yasaya karşı bir bildiri yayınlayarak üç gün süre ile yayınlarını durdurmuşlardır. Gazete çalışanları duruma karşı direniş göstermiş, halkın bilgi edinme hakkının kutsallığı gereği bu üç gün boyunca İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nde “Basın” adıyla bir gazete çıkarmışlardır. Gazete çalışanlarınca binbir emekle çıkartılan “Basın” gazetesi halkın yoğun ilgisiyle karşılanmıştır. Gazete patronlarının tüm karşı çıkışlarına rağmen kazanan “Çalışan Gazeteciler” olmuştur. O günden sonra 10 Ocak, “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kutlanmaya başlanmıştır. 1971 yılındaki 12 Mart müdahalesinden sonra ise çalışanların hakları ve basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalara tepki olarak 10 Ocak, “Bayram” olmaktan çıkarıldı ve “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak anılmaya başlandı.
Bir yerde gazeteler ve gazeteciler “kamu hizmetlisi” Sayılmıyorlar ama toplumun haber alma haberi edinmesi adına mesai mevhumu gözetmeksizin gösterdikleri çaba kamu adına hizmet sayılmaktadır. Muhatabının hakkında olumsuz bir haber kaleme aldığı zaman azar yiyen yada doğrular adına kendi görüşünü kullanan gazeteci istenmeyen kişi ilan edilebiliyor. Yani açıkçası uslu çocuk olmadığı anlar gördüğü karşılık açısından karşılaştığı tepki açısından galiba kamu personeli sayılıyor