“Fikirlerinize katılmıyorum, ancak onları dile getirebilmeniz için kellemi veririm” Voltaire
Tarihe baktığımızda öteki kavramını Grekler 6. ve 7. yy kadar yabancı anlamında kullanmışlardır.
Diğeri, farklı oluştur. Bana ya da bize benzemeyendir. Öbürü ve ayrı anlamlarına gelmektedir. Dışımızda kalan, bizimle aynı vasatıyı paylasmayandır.
Öteki acı çekmeyi getirmektedir. Sıcak bir kucakta kutupların soğuğunu bulmaktır. Asimilasyon tehlikesini de barındırmaktadır.
Kenara itilen, bastırılan. Kirlenen suçlu ve kötü olandır .Ona yüklenen tanımlama: Tavır alışları da beraberinde getirmektedir. Adeta günah keçisi gibidir ve adı çıkandır. Suçu baskasının üstüne atmanın adıdır.
Kötüyü, öteyi, uzağı yabancılığı ve tehlikeyi de anımsatmaktadır. Ortamı bozarak olumsuz bir anlam özelliğini de barındırmaktadır.
Ayrımcı, ayrılıkçılığı, kaygılı oluşu getirmektedir . Tanınmadığı halde yargılananlardır ötekiler...
Sürünün dışında kalan, sevilmemeye sebep olan, korkulan, merak edilen, itilen, imrenilen, sahile vurandır.
Yakılan, sindirilen, ayıplanan, suçlanan, kaybolan, medeni de olmayandır. Oysa ki; öteki olan renktir, çeşitliliği beraberinde getirmektedir.
Hiyerarşik düzen içersinde çoğunlukla ezilmiş olanlardır. Günümüzde ise kapitalizm insanlığı ötekileştirmek için çaba harcamaktadır. ..
Çıkar ilişkisi (en çok da beşerî sermaye için) ötekiyi anlamak yerine ötekini daha da ötekeleştirmektedir.
Ötekinin iradesinin gelişebilecegi alanda daraltılmaktadır. Egemenler ötekini değiştirerek kendine benzetmek istemektedirler.
Geçmişe bakıldığında da bazı politikacılar da birilerinin farklılığına vurgu yaparak ötekileştirerek dışlama yapmışlardır. Ötekilestirilme bir propaganda aracı olarak da kullanılmıştır…
Toplum; içindeki ötekileştirilmiş olanı düşman ilan etmektedir. Bu ötekileştirme sürecinde baska birilerini de çevresinde toplayarak aynılaştırma yer almaktadır. Sosyal bir tavır alışı getirmektedir.
Ötekileştiren, dışlayan düşman ilan edenlerin kaçınılmaz sonu da kendilerinin de ötekileşmesi ve düşman ilan ettiklerinin düşmanı haline dönüşmesidir.
Ötekileşmeyi yaratmanın en verimli alanları da din ve politikadır. (Cinsiyet de en önemli argümanlardan biridir) Etnik, dinsel, mezhepsel, cinsel ayrımcılıklar da ötekileşmenin yaratma alanlarıdır.
Öteki olmak sadece milli ya da dini farklılıklarla sınırlı da değildir. Cinsel farklılıklarda muhafazakar politikaların hedefindedir.
Kadın kendisi olamamaktadır ve başkası gibi davranmak zorunda kalmaktadır. Öteki çizilen çemberin dışındakileri belirtmek için de kullanılmaktadır.
İşin özünde ise kabullenmeme bulunmaktadır.Bir dışlama söz konusudur. Ötekileştirmede gücü elinde bulunduran çoğunluk gerekmektedir.
Ana akım medya da egemen ideolojinin bir aygıtı olarak milliyetçiliği yeniden üretmektedir.
Ötekilerde toplumsal sorunların nedeni olarak sunulmaktadır. Söylemsel şiddetle birlikte öfke ve nefret duygularını gün yüzüne çıkartarak ötekilere karşı yönelmesine neden olabilmektedir.
Sömüren, ezen, adaletsizce yöneten her türlü gücün insan kanıyla beslendiği sistemlerin en büyük kozu da birilerinin öteki olarak sunulmasıdır,
Ötekilestirilen kültürler ve uluslar hep iyileştirilmesi ve hadleri bildirilmesi gerekenler olarak tanımlanmaktadır. Düzen bozucu özelliği bulunmaktadır. İstikrarsızlık getirme ve tehlikedir.
Ötekilestirme sadece gruplar yaratmakla bitmemektedir. O grupları da tanımlayan özellikler üzerinden hikayeler de yaratılmaktadır.
Bu hikayeler de çoğu zaman negatif özellikleri tanımlamaktadır. Kurgulanan özellikler de genellenmektedir.
Farklı olanı da olumsuzlamaktadır. Tahammül edememe tehdit olarak görme de yer almaktadır.
O gruba karşı çeşitli ön yargılar beslenmektir. Ötekeleştirme kavramı ise kendimizden farklı gördüğümüz kişileri dışlama yabancılaştırma, düşman haline getirmeyi anlatır. Anlamayı ve diyoloğu anlamsız kılmaktadır.
Kişiler arasında olsun farklı sosyal gruplar, toplumlar ve kültürler arasında da aşılması imkansız duvarların örülmesine neden olmaktadır. Irkçılık, aşırı milliyetçilik, fanatizm ötekeleştirme kültüründen beslenmektedir.
Farklı sayılanlara da nefretin yağdırılması da ötekileştirmeye hizmet etmektir. Ve ön yargının da başlamasıyla düşmanlığın besin kaynağı olduğundan yıkıcı dönüşümde kaçınılmaz olmaktadır.
Rengine,diline, ırkına dış görünüşüne, siyasi görüşüne, inancına direkt ön yargılarımızla etiketlemektir.Öznelliği yansıtmaktadır.
Ülkemize baktığımızda darbeler, belli toplumsal kesimlere uygulanan yasaklamalar, baskılarda ötekileştirmeye dayanmaktadır.
Ötekileşme ortak değerleri paylaşan taraflar arasında yapılan dayanışmayı engellemektedir. Kurtarmanın ilk adımı da vicdan sahibi olmaktan geçmektedir.
Değişim zihinde başlamaktadır. Farklı olarak algıladığımız, kendimiz gibi olmayanlar hor görülmemelidir. Farklılıklar zenginlik olarak görülmelidir.
Hoşgörü de ötekini tanımanın ve kabul etmenin de bir yoludur. En önemlisi de dinlemektir.
Empati kurarak anlamak gerekmektedir. Onun koşullarını bilmek, onun gibi hissedebilmektir.
Ötekileştirmeyi aşmanın yolu tüm insanları eşit görmekten geçer. Dili dini ırkı ne olursa olsun.
Katılımcı politikaların geliştirilmesi ve demokratik toplum anlayışının yerleşmesi de gerekmektedir.