MUSTAFA ŞİMŞEK
Köşe Yazarı
MUSTAFA ŞİMŞEK
 

Adaletin Efsunu: Bir Ülkenin Gölgeleri

Bir zamanlar, bir ülkenin topraklarında zenginlik ve bereket fışkırıyordu. Tarlalarda, fabrikalarda, hayal gücünün sınırlarını zorlayan projelerde hayat buluyordu her şey. Ama bir şey eksikti; adalet ve eşitlik. İnsanların çalışma gücüyle ortaya koyduğu her bir ürün, kayıplarla dolu bir hikayenin parçasıydı. Ali, bir gün fabrikaların ardında, işçilerin omuzlarına yüklenen ağır taşları görerek duraksadı. Adamlar, elektrik projeleri ve hammadde derken emeklerinin karşılığını alıyor, kazandıklarıyla hayatlarını idame ettiriyorlardı. Bir işçi, iş güvenliğini hiçe sayarak, yıldızlı gözlerle geleceği hayal ediyordu. Fakat bu geleceğin nereye gittiğini kimse bilemedi. Ali, köyünden kente geldiğinde, bir şeyler değiştiğini hissetti. Şeker pancarını düşünmeden edemedi; kendi köyünde çiftçinin elinde sadece 1.780 TL olan çuval, Avrupa'ya 1.100 TL’ye satılıyordu. “Neden?” diye sordu kendi kendine. Neden bu kadar aldatıcı bir sistem vardı? Herkes bir şeyleri satıp kazanırken, kendi halkı yine yoksulluk içinde çırpınıyordu. Bir gün, bir İngiliz çöpçüsünün emeklilik hayalini duydu. Her yıl beş yıldızlı otellerde tatil yaparken, bu toprakların genç öğretmeni, yıllarca süren eğitim sürecinin ardından hâlâ atanamamıştı. Garsonluk yapıyordu. Ali, bu çelişki karşısında dehşete düştü. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!” dedi içinden. Her gün yeni bir çıkmazla karşılaşıyor, her yeni haberle birlikte içindeki umut kıvılcımının sönmesine tanıklık ediyordu. “Korkunun ecele faydası yok,” diyordu kendi kendine, “bu gidişat böyle devam edemez!” Bir soru sordu kendine: “Bu millete ne oldu? Köfteci Yusuf’un köftelerinden mi yediler?” Duyarsızlık, bir hastalık gibi yayılmıştı dört bir yanına. Bir akşam, halkın karamsarlığını düşündü. Gözleri, derin bir uykunun ortasında kaybolmuştu sanki. “Neden kimse sesini çıkaramıyor? Allah sevgisi veya korkusu bu kadar mı derinleşti?” diyordu. Oysaki her birey, bu ülkenin bir parçasıydı; emeğiyle, hayalleriyle. Fakat herkes kendi dünyasında kaybolmuştu, sesleri kısılmıştı. Ali, bir aydınlanma yaşadı. Bir kişi, bir grup, bir nesil değişirse, belki her şey değişebilirdi. Bir avuç insan, gözlerini açıp toplumun gerçekleriyle yüzleşebilirse, belki seslerini yükseltebilirlerdi. Umut, karanlıkların içinde bir ışık gibi parlayabilir, adaletin peşinden koşan herkes için bir kapı aralayabilirdi. “Benim başıma ne gelirse gelsin,” dedi Ali, “ama ben bu gidişata dur demeliyim!” Adalet arayışı, halkın birliğiyle başlayabilirdi. Herkesin eşit muamele gördüğü, çalışmanın karşılığının alındığı, insanların gözlerinin parladığı bir dünya hayal ediyordu. Ve böylece Ali, kendi karanlık köşesinden çıkıp, yüreğinde bir kıvılcım taşıyarak topluma bir şeyler katmaya karar verdi. Herkes bir araya geldiğinde, o karanlık bulutlar dağılacak, gerçeklerin ışığıyla buluşacaklardı. Herkes bir parça umut taşıyor; el birliğiyle bu karanlık günlerin üstesinden gelebilirlerdi. Çünkü her bir aydın, bu ülkenin kaderini değiştirebilir, gerçek adaletin yolunu açabilirdi.
Ekleme Tarihi: 11 Ekim 2024 - Cuma

Adaletin Efsunu: Bir Ülkenin Gölgeleri

Bir zamanlar, bir ülkenin topraklarında zenginlik ve bereket fışkırıyordu. Tarlalarda, fabrikalarda, hayal gücünün sınırlarını zorlayan projelerde hayat buluyordu her şey. Ama bir şey eksikti; adalet ve eşitlik. İnsanların çalışma gücüyle ortaya koyduğu her bir ürün, kayıplarla dolu bir hikayenin parçasıydı.

Ali, bir gün fabrikaların ardında, işçilerin omuzlarına yüklenen ağır taşları görerek duraksadı. Adamlar, elektrik projeleri ve hammadde derken emeklerinin karşılığını alıyor, kazandıklarıyla hayatlarını idame ettiriyorlardı. Bir işçi, iş güvenliğini hiçe sayarak, yıldızlı gözlerle geleceği hayal ediyordu. Fakat bu geleceğin nereye gittiğini kimse bilemedi.

Ali, köyünden kente geldiğinde, bir şeyler değiştiğini hissetti. Şeker pancarını düşünmeden edemedi; kendi köyünde çiftçinin elinde sadece 1.780 TL olan çuval, Avrupa'ya 1.100 TL’ye satılıyordu. “Neden?” diye sordu kendi kendine. Neden bu kadar aldatıcı bir sistem vardı? Herkes bir şeyleri satıp kazanırken, kendi halkı yine yoksulluk içinde çırpınıyordu.

Bir gün, bir İngiliz çöpçüsünün emeklilik hayalini duydu. Her yıl beş yıldızlı otellerde tatil yaparken, bu toprakların genç öğretmeni, yıllarca süren eğitim sürecinin ardından hâlâ atanamamıştı. Garsonluk yapıyordu. Ali, bu çelişki karşısında dehşete düştü. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!” dedi içinden.

Her gün yeni bir çıkmazla karşılaşıyor, her yeni haberle birlikte içindeki umut kıvılcımının sönmesine tanıklık ediyordu. “Korkunun ecele faydası yok,” diyordu kendi kendine, “bu gidişat böyle devam edemez!” Bir soru sordu kendine: “Bu millete ne oldu? Köfteci Yusuf’un köftelerinden mi yediler?” Duyarsızlık, bir hastalık gibi yayılmıştı dört bir yanına.

Bir akşam, halkın karamsarlığını düşündü. Gözleri, derin bir uykunun ortasında kaybolmuştu sanki. “Neden kimse sesini çıkaramıyor? Allah sevgisi veya korkusu bu kadar mı derinleşti?” diyordu. Oysaki her birey, bu ülkenin bir parçasıydı; emeğiyle, hayalleriyle. Fakat herkes kendi dünyasında kaybolmuştu, sesleri kısılmıştı.

Ali, bir aydınlanma yaşadı. Bir kişi, bir grup, bir nesil değişirse, belki her şey değişebilirdi. Bir avuç insan, gözlerini açıp toplumun gerçekleriyle yüzleşebilirse, belki seslerini yükseltebilirlerdi. Umut, karanlıkların içinde bir ışık gibi parlayabilir, adaletin peşinden koşan herkes için bir kapı aralayabilirdi.

“Benim başıma ne gelirse gelsin,” dedi Ali, “ama ben bu gidişata dur demeliyim!” Adalet arayışı, halkın birliğiyle başlayabilirdi. Herkesin eşit muamele gördüğü, çalışmanın karşılığının alındığı, insanların gözlerinin parladığı bir dünya hayal ediyordu.

Ve böylece Ali, kendi karanlık köşesinden çıkıp, yüreğinde bir kıvılcım taşıyarak topluma bir şeyler katmaya karar verdi. Herkes bir araya geldiğinde, o karanlık bulutlar dağılacak, gerçeklerin ışığıyla buluşacaklardı. Herkes bir parça umut taşıyor; el birliğiyle bu karanlık günlerin üstesinden gelebilirlerdi. Çünkü her bir aydın, bu ülkenin kaderini değiştirebilir, gerçek adaletin yolunu açabilirdi.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Recep Yiğit
(12.10.2024 18:15 - #196)
Adalet toplum refahının olmazsa olmazı.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.