Eğitim, Güvenlik ve Değerlerin Çöküşü
Günümüz toplumunun en gizli odaklarından biri, belki de en derin yarası, okullarda gördüğümüz "okul polisi" olgusu. Bir zamanlar eğitimin kalbinin attığı, çocukların hayal güçlerinin genişlediği ve öğretmenlerin birer rehber olduğu okullar, şimdi "güvenlik" adı altında, duvarları sarmaşık gibi sarılmış bir denetim mekanizmasına dönüşüyor. Bu dönüşümün ardında yatanın yalnızca bir sosyal deney değil, aynı zamanda eğitim sisteminin ahlaki çöküşünü de içerdiğini fark etmek, çağımızın acı bir gerçeği olarak karşımıza çıkıyor.
Okul Polisi: Gösterişli Güvenlik ya da Korkunun Simgesi?
İçerideki sıcacık sınıflar, dışarıdaki kara duvarlarla izole olmuş gibi. Polis memurlarının gözleri, sadece okulun sınırlarını değil, öğrencilerin ruhlarını da tararcasına sürekli bir tehdit unsuru oluşturuyor. Peki, okullarda polis olur mu? Bu soruya verilen cevap, bizim eğitim sistemimize dair derin bir soruyu da gündeme getiriyor. Okulda polis, bir güvenlik önlemi midir, yoksa bir kontrol mekanizması mıdır? Bu denetim, bir devletin varlık mücadelesi mi, yoksa bir toplumun değer kaybının ilanı mı?
Eğitim üzerine yapılan onlarca bilimsel çalışma, okulda güvenlik önlemlerinin arttığı bir ortamda öğrencilerin psikolojik olarak daha kırılgan hale geldiğini ortaya koymuştur. Günümüz eğitim politikalarının bir ürünü olarak, okullarda polisin varlığı, aslında öğrencinin korkuları üzerine kurulmuş bir eğitim paradigmasını simgeliyor. Bir çocuğun okulda kendini güvende hissetmesi, yalnızca fiziksel anlamda değil, aynı zamanda duygusal ve zihinsel düzeyde de özgür olmasıyla mümkün olabilir. Fakat polis memurları, çocukların özgür düşünme becerilerinin önüne bir engel gibi dikilmektedir.
Eğitimde Denetim: Toplumsal Çözülüşün Belirtileri
Bilimsel literatürde, insanın eğitimi sırasında denetimin, aşırıya kaçması halinde bireyin potansiyelini sınırlayan bir etkisi olduğu sıkça dile getirilir. Psikologlar, çocukların potansiyel gelişimlerinin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için, özgürlük alanlarının geniş olması gerektiğini vurgulamaktadır. Eğitim, zihinsel sınırları açan, insanın insana olan güvenini pekiştiren bir süreçtir. Ancak bugün eğitimdeki en belirgin değişim, bu güvenin yerini korkuya bırakmış olmasıdır.
Toplumsal çözülüşün en belirgin halleri, aslında yalnızca bireylerde değil, kurumsal yapılarında da kendini gösterir. Okullardaki polis uygulaması, bir tür güvenlik adına ortaya çıkan, fakat toplumsal eşitsizlikleri ve değer kayıplarını gizlemeye yönelik bir çözüm haline gelmiştir. Sistem, eğitimden çok, kontrolü ve disiplinin peşindedir. Bu değişim, toplumda büyüyen eşitsizliğin, adaletin kayboluşunun ve değerlerin yok oluşunun bir yansımasıdır.
Geçmişin İbretli Işığında: Bir İdeal Yüce İnsanın Öğretisi
Şimdi, zihnimizde bir an için daha önceki yüce medeniyetlere, özellikle de İslam’ın altın çağlarına dönelim. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem, Medine sokaklarında bir polis memurunun yerini bir öğretmen ve rehber olarak almıştı. O, insanın sadece bedenini değil, ruhunu da eğiten bir liderdi. Onun yaşamı, sıradan bir toplumun ötesinde, insanlığın değer yargılarına ışık tutan bir örnekti.
Bugün, öğrencilerin korku içinde büyüdüğü bir sistemde, işte o değerlerin kaybolduğunu görmemek neredeyse imkansızdır. Sosyal bilimler, bireylerin ahlaki gelişiminde değerlerin erken yaşlardan itibaren önem taşıdığını ortaya koymaktadır. Ancak ne yazık ki, bugünün eğitim sistemi, sadece bir "bilgi" aktarımından ibaret hale gelmiş ve ahlaki bir çerçeve sunmamaktadır.
Psikolojinin Dilinden: Korku ve Başarı
Modern psikoloji, çocukların büyüme süreçlerinde kendilerini değerli hissettikleri, özgür ve güvenli ortamlarda daha başarılı olduklarını kanıtlamaktadır. Ancak okullarda polisin varlığı, bu psikolojik ilkelerle ters düşer. Çünkü bu durum, öğrencilerin hissettiği güveni zedeler ve onları sadece fiziksel güvenlikten ziyade, zihinsel ve duygusal anlamda da sıkıntıya sokar. Korku, başarının temeli değil, yalnızca hayatta kalma içgüdüsünün geçici bir yansımasıdır. Korku ile elde edilen başarı, gerçek bir başarı değildir.
Bir Sonraki Adım: Değişimin Gerekliliği
Bu yazı, yalnızca bir eleştiri değildir. Aynı zamanda toplumun her bireyine, özellikle eğitim alanında bir değişim başlatma çağrısıdır. Zihnin özgür olduğu, öğrencilerin sadece bilgiyle değil, aynı zamanda değerlerle donandığı bir eğitim modeli kurmak, çağımızın en büyük gerekliliğidir. Okul polisi, o yüksek duvarlar, öğrencilerin ruhlarını kırar. Ama işte bu noktada, asıl soruyu sormamız gerekir: Geleceği inşa etmek isteyen bir toplum, neden korku kültürüne dayalı bir eğitim sistemi seçer?
Unutmayalım, eğitimdeki her eksiklik, bir toplumun eksikliğidir. Bir çocuğun özgürlüğü, toplumsal bir sorumluluktur. Yarınlarımız, ne kadar eğitilmiş bireyler yetiştirdiğimize bağlıdır. Biz, yalnızca bilgiyle değil, değerle, doğrulukla, empatiyle büyüyen bir toplum inşa edebiliriz. Bu da ancak okullarda, polis yerine öğretmenlerin, güvenliğin değil, anlayışın ve sevginin hakim olduğu bir ortamda mümkün olabilir.