Sessizliğin Sesi
"Hayat bazen ne kadar basit bir hikâye," diye düşünüyor insan. Ama neden her şeyi karmaşık hale getirdiğimizi bir türlü anlayamıyoruz. Cevap belki derin bir yarada, dökülemeyen gözyaşlarında ya da dile getirilemeyen kelimelerde gizlidir.
O günün sabahında, her şeyin sona ereceğini kimse bilmiyordu. Ancak yürek, kopacak olanın sinyallerini veriyordu. Bir iç ses, "Sevdiğim gidecek," diye fısıldıyordu. Bunu dile getirmekse, her şeyden daha zordu.
Hayat, öyle anlar getirir ki insanın önüne; kelimeler kifayetsiz kalır, suskunluksa ezici bir ağırlık. Sevgi bir okyanus gibidir; ancak herkes o okyanusun derinliklerinde kaybolmaya cesaret edemez.
Veda
Ve o an gelir... Dünya sanki durur. Bir ses yankılanır: "Sana veda etmeyeceğim. Ama bir daha asla aynı olmayacağız." Güzel bir yalan gibi gelir bu sözler; ama gerçek, tüm çıplaklığıyla oradadır.
Bir çift göz, gerçeği tüm yalınlığıyla haykırır. Sevgi oradadır, ama yeterince güçlü değildir. İnsan, sevginin bazen yetmediğini o anda anlar. Kal diyemez; git demeye de cesareti yoktur.
Giden yalnızca bir sevda değil, insanın içindeki masumiyetin de ta kendisidir. Her veda, geride bir şeyler bırakır: bazen bir sevdayı, bazen dostluğu, bazen de insanın kendini.
Yeniden Doğuş
Bir sabah, insan kendini bir parkta bulur. Bir köpeğin gözlerine bakar ve o yalansız bakışlarda saf sevgiyi görür. "Biz insanlar," der kendi kendine, "neden bu kadar temiz bakışlarımız olamaz?"
O anda fark eder: masumiyete veda edilmiştir. Ama belki de, diye düşünür insan, "her veda bir yeniden başlangıçtır." Masumiyet kaybedilmiştir, evet; ama şimdi daha gerçek bir insan olma yolculuğu başlamaktadır.
Son Söz
Hayat, aslında o kadar basittir ki; biz insanlar, onu zamanla girift bir labirente dönüştürürüz. Belki de en büyük ders, kendi masumiyetimize yaptığımız vedada gizlidir.
"Her şey en başında bu kadar basitti, ama biz insanoğlu, onu karmaşanın koyu gölgesine çekmekte ısrar ettik. İşte, her şeyin kaybolduğu an, masumiyetimize veda ettiğimiz andı."