Açıkça söylemeliyim: Az önce “nostalji” sözcüğünü kullanırken gene tüylerim diken-diken oldu. Tepkici bir yaklaşım olduğunu kabul ediyorum. Ama büsbütün nedensiz de sayılmaz. “Nostalji” nasıl olduysa yaşamımıza öylesine girdi ki son zamanlarda! Sabah radyoyu açıyorsunuz biri salt “nostaljik duyguları” gıdıklamak için eski bir plak koyuyor ve bunu da açık-açık söylüyor. Sonra bugün televizyonda hangi film var diye gazeteyi açıyorsunuz. Eleştirmen gösterilecek -filmin beş para etmediğini yazıyor önce. Ama sonra ekliyor: Film çok kötü de olsa bilmem kaç yıl öncesine dönmekten nostaljik bir tat alanlar izleyebilirmiş.
Şimdi sırada “kuşak” kavramı var. Nedense 12 Eylül’den hemen sonra bu kavram da sıkça kullanılır oldu. Türkiye soluna ve aydınlarına ilişkin değerlendirmelerde “kuşak” kavramı bir tür anahtar konumuna geldi. Ama ortada bir gariplik de vardı: Yazılanlar okunduğunda söylenenler dinlendiğinde Türkiye’nin hiç sektirmeden her on yılda bir farklı kuşak yetiştirdiği sonucu çıkıyordu. Bu a priori yaklaşıma göre ana babaların bu yıl doğacak çocuklarına 20 yıl sonrası için şimdiden bir kuşak adı düşünmeleri bile mümkün. Elbette yalnızca “87’liler” denilip geçilmeyecekse…
Bir devleti güçlü yapan nüfus, fikir üretmesi ve ekonomik istikrardır. Nüfus burada genç ve dinamik bir nüfusa sahip olmak ile bir anlam ifade eder. Genç nüfus, yetişmiş, nitelikli insan sayısını oluşturduğu zaman bir anlam ifade eder.
Sosyolojik olarak bir toplumda kültürel hayatın yerleşik düzenini sağlayan nesiller arası geçiş vetiresinde genç nüfusun tarihi şuura ve kültürel birikime sahip olması, geçmişini sahiplenmesi ve geleceğine sahip çıkması gerekir.
Psikolojik olarak toplum düzenin en etkili kademesinde yer alan genç nüfus, dinamik, dinç, çevik, atılgan, istekli, farkında olma özellikleriyle donanımlı olarak vatanı ve milleti için çalışır.
Fizyolojik olarak genç nüfusun sağlığına dikkat etmesi, uzun vadeli planları gerçekleştirebilmesi için gençken sağlığına yatırım yapması, sağılığını koruması gerekir. Sağlıklı genç nüfusun, ülkenin tarihi ve kültürel devamlılığında olduğu gibi ekonomik ve sosyal refahında da önemi büyüktür.
Gençlik, her şeyin mazur karşılandığı, alttan alındığı bir hayat devresi olmamalıdır. Gençlik bir hazırlık vetiresinin başlangıcı olarak görülmeli ve temel yapı taşları ona göre oluşturulmalıdır. Bu nedenle her şeyden önce okuyan, araştıran, geliştiren, sorgulayan, sonuçlandıran bir gençliğe sahip olmak gerekir.
Üniversiteler her zaman özgür düşüncenin serpildiği; baskılara, sömürüye, savaşa karşı mücadelenin yükseldiği alanlar olmuştur. Bu yönüyle üniversiteler ülkenin devrimci olan damarlarına kan taşımış ve topluma umut olabilmiştir. Gençlik ve Üniversitelerin yapısı her dönem de tartışılır olmuş gerek üniversitelerin akademisyen yapısı gerek öğrenciler üzerlerine gelen olumsuz dayatmaları püskürtmenin yollarını aramışlardır. Üniversitenin dinamik yapısı içinde kadercilik ve buna benzer oluşumlar mevcut olmadığı içinde buna karşı duruş neticesinde olumsuz hareketler meydana gelmiştir gelecektir.