Yunanistan Pire bölgesinden Ispartalı Osmanlı torunu öğretmen Bayan Frosso Hatoglou (Hatırlıoğlu) hanımefendiye notlarından dolayı çok teşekkür ederim. Isparta’daki dedelerinin hatıralarından bir bölümü sizlerle paylaşacağım. Makaleme konu olan diğer anlatıları gönderme lütfunda bulunan akademisyen Hristo Delibaş’a (Ispartalı Rum torun –Atina) da çok teşekkür ederim.
Eğirdir gölü, güneybatı ucunda Nis Aya (Melekler adası) adası, yanındaki Ruhlar adası veya Can adasını bilmeyeniniz yoktur. 1924’e kadar geriye doğru binlerce yıldır Roma (Rum) ların yerleşik yeridir.
Yaklaşık 800 Rum’un yaşadığı Nis adasının son papazı Nis Ada Papa-Grigoris' di. Can adası ise Ortodokslarca kutsal ada konumunda olduğu için sadece boş alan olarak yüzyıllarca kalmıştır. Ortodoksluk dini vaaz kitaplarında söz konusu bu ada, Uluborlu Kapı Dağı ile Isparta Sidre tepesi (Minas’ım) bölgesi kutsal sayılmakta. Can adanın adı Djan Ada veya (Ruhun Adası) denilen Can adası Hristiyan Ortodokslarca kutsal bir ada olup Hz. İsa’yı koruyan ruhların burada yaşadıkları, ruhların yöneticileri ise Uluborlu Kapı Dağı altında, yer merkezinde bulunduklarına inanmaktalar.
Hatta bu durum kutsal Ortodoksluk kitaplarına da geçmiştir..
Nis adası halkının geçim kaynağı dokuma, inşaat, balıkçılık olduğunu kısaca söyleyeyim.
Ada’dan bazı Rumların tüccar oldukları bundan dolayı da ada da yılda iki defa ticari-eğlence panayırı düzenlendiğini zamanla panayırın Pınar pazarı bölgesine kaydırıldığını söyleyebilirim.
Ancak söz konusu Can adasının tarihten silinmeyecek bir korkunç hatırasının olduğunu söylemeliyim. Yıllar içinde ada da üç dört Ermeni ailenin de yaşadığını kayıtlarda görüyoruz.
1833-1843’lü yıllarda Isparta çevresini kasıp kavuran iki salgın üst üste gelmiş, insanları kırıp geçiriyordu. Birincisi Kolera diğeri ise Veba salgınıydı. İnsanlar çaresizdi. Isparta Medreseleri nde ve Isparta Mevlevihane’sinde konu tartışılıyor, çareler aranıyordu.
1833’den 1843’e kadar Veba ve Kolera mikropları ayrım yapmadan Pisidia yani Isparta bölgesinde insanların canlarını almaya devam ediyordu. Rum, Ermeni, Müslüman ayrımı yapmadan her sokaktan cenazeler çıkıyordu gün boyunca. Bir o kadar da her iki salgına yakalanıp ıstırap çekenler de az değildi. Hem Veba hem Çiçek salgınları söz yerinde ise; tek vücutta çektire çektire tüketiyordu Ispartalıları.
Aynı tarihlerde de Pisidia (Sparta veya Isparta) Müslüman liderler ve Isparta idarecileri de çaresizlik içinde çareler aramaktaydılar. Kutlubey mahallesi Mevlevi Dergâhında toplanırlar.
1920 TBMM Isparta Milletvekili, kurucu üye, Isparta kadısı Hüseyin Hüsnü Özdamar’ın babası, Isparta Hacı Hasan Efendizade okulu Müderrisi İsmail Hakkı Efendi toplantı başında salgınlarda ölenler için hasta olanlar adına dua eder. (Isparta SDÜ Rektör yardımcısı Prof. Dr. Murat Dulupçu ile Peynir satıcısı Mustafa ve Kamil Gülal’ ların büyük, büyük dedeleri)
Isparta Mutasarrıf (Vali) eski Yeniçeri ağası Celalettin Paşa toplantıyı yönetmekte. (2021Isparta Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen’ in büyük büyük dedesi)
Şey Abdülkadir Geylani Tekkesi şeyhi Hasan Hoca, Dalboyunoğlu Vakfı Başkanı Hacı Kadir efendi, İplikçi ve Kavaklı, Firdevs Bey, Yaylazade Mescidi imamları hazır bulunurlar. Toplantı da Veba ve Çiçek salgınına yakalanan Müslüman ve Gayrı Müslimlere karşı iyi davranılması, hiçbir şekilde hastalara karşı insani, yardımsever bir tavırla perde arkasından hastalarla sohbet edilebileceği konuşulur. Hastanın hiçbir yerine veya eşyasını dokunulmaması gerektiği gibi birçok tavsiye kararları alınır.
Aynı şekilde Sparta (Isparta) Metropolitan (Emre manastırı) sarayında bulunan Pisidia Piskoposluğuk görevlileri yoğun toplantılarında saatlerce aynı konuyu tartışmaktalar. Eğirdir Nis papazı Elenoglou’ da toplantıda bulunmakta. Tartışılan konu ise Veba ve Kolera’ dan ölümleri azaltmak için neler yapılmalı?
Isparta’nın, Nis adasının en zengin Rumlarından Kyriakos, Kotsaivazoglou, Kyriakos ve Gesthimani Efendiler de papazların toplantısındadırlar. Isparta Metropolitliği (Baş Papazlığı), Piskoposluğuk papazları akıl almaz bir karar alırlar.
Hristiyan Ortodoks Gayrimüslim salgınlara yakalanmış hastaların, diğer sağlam insanların zarar görmemesi için (sayısı bilinmemekle beraber) Veba ve Çiçek hastası hastaların Eğirdir Nis adası bitişiğindeki Ruhlar Can adasına götürülüp açık alana bırakılmaları kararı alınır.
Can Ruhlar adası (Can veya Djan Ada) Hz. İsa’dan bu yana Hristiyanlarca kötü ruhların söz konusu bu adada yaşadıklarına inanılır. Hatta Kilise vaazlarında (ayinlerde) bile halen, günümüzde de Djan-Can-adası ile ilgili hikâyelere yer verildiğini hatırlatalım.
Sayısı bilinmeyen salgın yemiş hastalar (Gayrımüslim) Psidya Başpapazlık Kiliseler birliği kararı ile ser sebil, geceleyin Eğirdir’e oradan da kayıklarla Ruhlar yani Can adasına taşınırlar. Çoğu yolda ölen salgın hastaları için hiçbir beslenme veya barınma gereksinimleri bile yerine getirilmez.
Eğirdir gölü Nis adalı Müslüman kayıkçı ve balıkçılar Can adası yakınlarına geldiklerinde kıl çuvallar içine konmuş ekmek, meyve kuruları, diğer kurma balık gibi gıdaları ada kıyısına mesafeli yanaşarak, can çekişen, çaresiz salgın hastalarına verirler.
Nis adası Müslüman ada sakinlerinden Eğirdir’e, Eğirdir’den adaya yolcu taşıyan kayıkçı Çavuşoğlu Süleyman oğlu Süleyman, aynı adadan balıkçı Kuruoğlu Ahmet ile Balcıoğlu Küçük Ali her gün Can adası kıyılarına kayıklarını yanaştırırlar. Papazların kararı ile ölüme terkedilmiş, çaresiz adaya itilip kakılarak getirilmiş çok sayıda insanı birkaç kulaç mesafeden yiyecek atarak ölümden kurtardıkları görülür.
Bunu duyan Ada papazı durumu Isparta Metropolitliğine bildirir. Önceki papazlar kurulu yeniden toplanır. Eğirdir Nis adalı kayıkçı-balıkçı hayırseverlerin bu davranışları takdir edilmez. Üstelik papazlar kurulu kararlarına karşı davranan hayırsever Müslüman balıkçılar için sert kararlar da alırlar
Papazların kararları hayırsever Müslim balıkçıların Gayrimüslim cemaati önünde rezil konuma düşürmeye, sosyal statü ve onurlarını zedeleyecek türdendir. Müslüman balıkçılar buna hak etmemişlerdir.
Adadan, Isparta’dan tüccar Hristiyanların bu üç hayırseverlere mal satışı yapmamaları, ev inşaatları için hiçbir Rum ustanın inşaatlarına gitmemeleri kararı alınır. Daha da: Ada doktoru Krimos efendimin söz konusu balıkçılar hastalandığında muayeneye almaması gibi birçok ters kararlar da alırlar. Ada Rum ahalisinin hayırsever kayıkçıların kayıklarına (adadan Eğirdir’ e geçmek, dönmek için) binmeleri yasaklanır.
Papazların bu kararları esasında Müslümanların hangi inançtan olursa olunsun insana verdikleri değeri yok saymak! Müslümanlığın güzel yüzünü karatmaktır.
Isparta’dan gönderilen, ada da saf dışı bırakılan çok sayıda salgından, ölüme terk edilen Gayrimüslimlerin içinden ölmeyip kurtulanlar olur. Hani denilir ya: “Öldürmeyen bir Allah!”
Söz konusu salgından ve de ölümden kurtulan onlarca hasta Isparta’ya döndüklerinde ailelerini bile görmeden önce soluğu Isparta “Kadı” lığında alırlar. Tek tek kendi iradeleriyle Müslümanlığı seçerler.
Isparta Mutasarrıfı Vali Celal paşa kendi iradeleriyle Müslüman olan, yakalandıkları hastalığı yenen ve de Müslümanlığı seçen Ispartalı Rum insanlar için bir takım olumlu tedbirler alır. Kendilerini Isparta Süvari Alayı’nın Dere mahallesinde bulunan at bakım ahırlarında, bayan hastalıktan kurtulmuş olanlar içinde vilayet dokuma atölyesinde iş sağlanır. Tarafsız Fransız tarihçileri tarih sohbetlerinde söz konusu yukarıdaki hikâyeden çokça bahsettiklerini biliyoruz.