Bir uğultu bir vaveyla… Gerçi çevredekiler alışkınlardı; ancak yine de yüksek tonda ve aynı anda çıkan bu seslerden, her defasında olduğu gibi irkiyor; korkulu gözlerle sağa sola bakmaktan kendilerini alamıyorlardı. Yaz kış, hafta sonu dâhil hemen her gün aynı saatlerde tekrarlanan böylesi bir gürültüye alışmak kolay değildi. Canhıraş gürültünün kaynağı saray köpekleri idi. İşte yine saraydan topluca salınmışlardı. Saray dediğime bakmayın siz. Burası etrafı duvarlarla çevrili Manizula Efendi’nin çiftlik eviydi. Yarıcılar, boğazı tokluğuna çalışan ırgatlar, ameleler, mevsimlik işçiler, bu görkemi ile insanları hayran bırakan çiftlik evine saray demişlerdi ya! Ağız alışkanlığı çiftlik evinin adı saray kalmıştı.
Abdulhula Ağa’dan başka da bir düzine kâhyası vardı çiftliğin. Abdulhula Ağa, köpeklerden sorumluydu. Manizula Efendi, köpekleri pek sever, çokluğu ile de gurur duyardı. Doğuştan getirdikleri üstün yeteneklerinin yanı sıra özel olarak eğitilen her cinsten köpek vardı sarayda. Sahibinin bir dediğini iki etmeyen Çatalburun, sert görünümlü Bulldog, zeki, aktif ve hayat dolu Pumi, genelde çocuklarla iyi anlaşan ve aile ile yaşamaya uygun Vizsla, enerji dolu Dalmaçya, heybeti ile göz dolduran Kangal, ayrıca; Kaniş, Pug, Kurt Köpeği… Yerel olarak da akıllılığı, koruyuculuğu ve sadakatliği ile tanınan Aidi, büyük karanlık gözlü Boerboel, badem gözlü Basenji, tüysüz Habeş Kumu Terier, ince vücutlu Arap tazısı olarak da bilinen Saluki’nin yanı sıra Pitbul, Sloughi, Azawaki ve Rodezya Ridgeback…
Köpekler, sahipleri olan Manizula Efendi’ye sadakatte ve şirin görünmekte adeta yarış halinde idiler. Manizula Efendi köpeklerinin bu bağlılığını en iyi şekilde değerlendirir onları mükemmel besler, hiçbir şeylerini eksik etmezdi. Köpeklerin, çiftlik evinin diğer bir tabir ile sarayın bahçesinde, ayrı ve mükemmel döşenmiş birer kulübeleri vardı. Çanaklarından sığır eti, somon balığı, tavuk, karides, Hindistan cevizi, patlamış mısır, badem, yulaf ezmesi, muz, çilek, mantar hiç eksik olmazdı.
Normalde köpek kulübeleri çiftliğin muhtelif yerlerine yaptırılır; ancak pek çok icraatına akıl sır erdirilmeyen Manizula Efendi, köpek kulübelerini aldığı bir kararla çiftlik evinin avlusuna yaptırmıştı. Rivayet o ki Manizula Efendi’nin güven konusunda büyük problemi vardı. Emniyeti yanı sıra köpeklerini göz önünde bulundurmak ve kontrol etmek onun için her şeyden önemliydi.
Sabah salınan köpekler, büyük bir gürültü ile çiftlikte kendilerine ait mıntıkaya koşarak giderlerdi. Görevleri, çiftlikte kendilerine ayrılan araziyi her türlü tecavüz, tehlike ve saldırıya karşı korumaktı. Köpekler, bir koşu görev yerlerine giderken havlamayı hiç ihmal etmezlerdi.
Manizula Efendi, haftanın kendince belirlediği bir gününde köpeklerinin belirlediği mıntıkalara gitmelerini çiftlik evinin(sarayın) üçüncü katındaki dış ve iç bükey aynalarla döşeli balkonundan izler, hızlarına bakar, koşmalarını ve havlamalarını değerlendirir hatta puanlardı. Köpeklerin koşarken ileriye, koşarak gittikleri istikamete, doğru havlamaları Manizula Efendi için çok önemliydi. Onu çileden çıkaran, köpeklerden herhangi birinin dönerek saraya dolayısı ile kendisine karşı havlamasıydı. Böyle bir durumda Manizula Efendi, köpeği asla affetmez, Abdulhula Ağa’yı çağırır saraya karşı havlayan köpeğin cezalandırmasını ve derhal azat etmesini isterdi. Azat edilen köpeklerin pek çoğu neden azat edildiklerini dahi anlayamaz; alıştıkları saray nimetlerinden ayrı kalmayı bir türlü içlerine sindiremezdi. Bazıları, aylarca çiftliğin etrafında dolaşır, havayı koklar, uzun uzun havlar,
Manizula Efendi’nin dikkatini çekmeye çalışır; ‘sahibim acaba bir gün bizi görür, affeder, tekrardan sarayın bahçesine kabul eder mi’, diye de beklerdi. Çok az köpek, hizmette kusur etmediğine, sadakat ve bağlılığının mükemmelliğine inandığı için bu azatta kendisine çok büyük haksızlık yapıldığına inanır o nedenle Manizula Efendi ve saray efradına düşman kesilirdi. Hatta dişlerini kuyruklarına sürerek bileyen ve çiftlik çitini aşarak içeri girmek için fırsat kollayanlar dahi vardı.
Manizula Efendi, azat ettiği köpeklerin yerine yenilerini bulmakta mahirdi. Geliştirdiği istihbarat sayesinde kendisini ve çiftliğini koruyabilecek köpekleri nerede olurlarsa olsun, bulur, değerlendirir ve en iyilerini çiftliğine alırdı. Köpekler, çiftlik hayatının vazgeçilmezlerindendi. Manizula Efendi de tıpkı 19. yüzyılda Amerika’da yaşamış kalem adı Josh Billins olan Henry Wheeler Shaw gibi düşünür;“köpeğiniz dünya üzerinde sizi kendinizden bile daha çok sevecek tek varlıktır.”, derdi.