Gelişmiş ülkelerin ilgi alanlarına bakıyorum, nelerle uğraşıyorlar acaba diye gördüklerim aşağıdaki başlıklar ve daha fazlası ile dolu.
Uzaydan nasıl daha çok yararlana biliriz?
Uzayda ileri teknolojiye sahip yaratıklar var mı?
Bu yaratıklar eğer varsa iletişime geçtiğimizde bizden üstün teknolojilerinden dolayı, bize zarar vere bilirler mi?
Bize zarar vermeyi düşündüklerinde nasıl koruna biliriz?
Uzaylılar, varsa ya da yoksa, uzayda dolaşan gök taşlarını dünyamıza indirebilmenin yollarını bulabilir miyiz?
Uzaydaki gök taşlarını, dünyamıza indirecek şirketler kuruldu. Bu şirketlerden yüzde kaç vergi alalım?
Uzaylılarla çatışma hali yaşanırsa onlara karşı savunma durumumuzda kullanacağımız silahlarımız yeterli mi?
Sümer tabletlerinde anlatılanlar gerçek ise, zaten uzaylılara karşı savunmasız durumdayız. Yaptırımları bundan sonra neler olur?
Gelişmiş ülkelerin ellerindeki ileri teknoloji, Uzaylılardan alınmışsa, uzaylılar çok daha ileri teknolojiye sahiptirler. Onlarla iyi geçinmek zorunda mıyız?
Bu iyi geçinme olayı sınırı nedir, nereye kadardır?
Uzaylıların iletişime geçtiği devlet adamları, dünyanın belli bir alanını uzaylılara tahsis etmek için, o bölgelerde kaosun yaratılmasına aracılık yaparken, dünya insanlarına davranışlarını nasıl belirleyelim?
Gibi birçok sorulara Devlet ve bilim insanları cevap arıyorlar kanısındayım.
Şimdi bizim ilgilendiğimiz konulara bir bakalım isterseniz.
Engelliler gününde kaç özürlü koltuğu alalım hangi habercileri çağıralım, hangi gazetelere boy, boy, resimlerimizi servis edelim?
13 yaşındaki kız çocuğuna, tecavüz eden şerefsizle, tecavüz edilen çocuğu evlendirme yasasını nasıl çıkaralım?
Emekliye takılan ve emekli maaşı alamayan insanlarımızın sigorta sözleşmelerindeki haklarını nasıl gasp edip, yandaşlarımızın birden fazla maaş almasını nasıl sağlayalım?
Kapattığımız fabrikaların ve devlete ait malların yandaşlarımıza peşkeş çekilebilmesi için ihale yasasında daha ne kadar değişiklik yapalım?
İşsizliğin, yoksulluğun hat safhaya ulaştığı şehrimizde ülkemizde, kaç konser daha yaparak uyuyan bu Milletin gözüne boyayalım?
Partilerin içinde atamayla ve projeyle geldiğimiz noktada, kaç kişiyi daha partiden ihraç ederek yerimizi sağlamlayalım?
Parti liderliğine soyuna bilecek insanların, önüne nasıl Çin setleri çekerek ve entrikalar hazırlayarak, koltuğumuzda rahat oturalım?
Yılın her gününe, bir özellik yükleyip makamlarımızda ve iş yerlerimizde hizmet üreteceğimize ota, moka, çöpe özel günler tahsis eder vaktimizi boşla geçiririz?
Fetva ve icra makamında olup ta, vatandaşı, din ve devlet adına hamaset nutukları ile gerçeklerden nasıl uzaklaştıralım?
Kendi maaşlarımızı bir gecede yüzde Yirmi beş, otuzlarda zam yaparken, asgari ücret konusunda bir ay boyunca Milleti ve kamuoyunu meşgul ederken, başka nerelerden kendi kazançlarımızı artıra biliriz?
Muhalefet partileri olarak, muhalefette kalmanın rahatlığını onlarca sene daha yaşaya bilmek için parti içi kavgaları ve düşmanlığı körükleye biliriz?
İktidar da kalmanın nimetlerinden ömür boyu yararlana bilmek için hangi önlemleri alabiliriz?
Yerelde çalışıyormuş gibi görünmek adına, Her köye bir üretim hane kurmak yerine, hangi köyümüze yeni adı ile hangi mahallemize, bayrak direği dikeriz de milleti bu bayrak direğinin boyu ile meşgul ederiz uyuturuz?
Arkası gelmez bu araştırmaların, aramaların ve karşılaştırmaların dostlarım. Gelişmiş ülkelerin gelişmiş beyinleri ile, Ülkemin kısır, cüce, fındık beyinli, ama kendilerine verdikleri hava ile egolarının esiri olan zayıf, acınası insanlarının arasındaki farkı anlatmaya çalıştım.
İşte bu farktan dolayıdır ki Ülkem insanı kendisini çaresiz sayıyor. Yetersiz görüyor. İntiharlara ve cinnetlere yelteniyor. Çare bizleriz dostlarım. Bizim suçumuzun bedeli, cezası, intihar etmek yada cinnet geçirmek değildir.
Bizim suçumuzun bedeli aklımıza mukayyet olup, asıl suçluların kimler olduğunu görmektir.
Çare mi dediniz? Bir daha yanlış yapanlara oy vermemektir.