Gerçekten Yüce Önderin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti yıllar içinde bu büyük ulusa kazandırdıkları ile “bir büyük eser” olma sınırlarını da aşmış, Türk Ulusunun bilincinde ve vicdanında çok daha büyük anlamlar kazanmıştır. Türk halkı bugün bu ülkede, çağdaş bir toplumsal yaşam ve demokrasi adına, insan hakları ve hukukun üstünlüğü adına, adalet adına, sanayileşme ve gelişme adına, ulusal birlik ve kardeşlik adına kısacası iyi ve güzel adına ne varsa Cumhuriyete borçludur.
93 yıl önce, 29 Ekim 1923 tarihinde büyük bir özveriyle gerçekleştirilen bağımsızlık savaşının yıkıntıları ve Osmanlı’nın yok olma sürecinin getirdiği büyük yoksulluk ve sefalet ortamında yüce önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları çağdaş bir ulus yaratabilmek için laik, demokratik ve hukukun egemen olduğu bir Cumhuriyet ilan etmiştir. Cumhuriyet ilan edildiğinde Türkiye'nin nüfusu 14 milyon ve kişi başına milli gelir sadece 712 Amerikan dolarıydı. Sanayi adına hemen hiçbir yatırımın olmadığı Anadolu'da çok ilkel durumdaki 30 bin kadar işyerinde 76 bin kişi çalışıyordu. 5.133 ilkokul, ortaokul ve lisede 12.000 öğretmen ve 360.000 kadar da öğrencimiz vardı. Ortalama okuma yazma oranı yüzde 10 dolayında ve ortalama yaşam süresi 35.5 yıl idi. Nüfusun yüzde 80'i köylerde geri kalanı da kasaba ve şehirlerde yaşıyordu.
İşte işsizliğin, yoksulluğun, cahilliğin bu denli yoğun olduğu bir ortamda ilan edilen ve Türk ulusu olarak ilerici ve devrimci adımlarla uygar toplumlar arasına girmemizi sağlayan Cumhuriyetin, ülkemize özgü anlamı çok büyükdür. Cumhuriyet, ülkemiz için sadece bir yönetim biçimi değil, bir çağdaşlaşma ve 20. yüzyılın en başarılı toplumsal ve siyasal değişim ve gelişim projesidir. Cumhuriyet projesiyle halkımız, padişah kulluğundan, fikri hür, vicdanı hür özgür vatandaşlara, devletimiz ise ümmet toplumundan ulus devlete dönüşmüştür. Aynı zamanda bir büyük hukuk devrimi olan Cumhuriyet sayesinde Türkiye, hukukun evrensel ilkelerini ve çağdaş demokrasiyi yaşama geçirebilmiş, ekonomik, siyasal ve toplumsal anlamda büyük atılımlar gerçekleştirmiştir. Getirdiği bu büyük toplumsal kazanımlar nedeniyle de son on yıllara kadar 29 Ekim Cumhuriyet bayramları hep büyük bir coşku, mutluluk ve heyecanla kutlanmıştır. Ancak ne yazık ki özellikle son 10-15 yıldır laik ve demokratik Cumhuriyetimizin ilanının kutlamalarına coşku, heyecan ve gurur yerine boyutu her yıl daha da artan bir kaygı ve huzursuzluk egemen olmaya başlamıştır.
KAYGI VE HUZURSUZLUK ARTMAKTA
Kuşkusuz kaygı ve huzursuzluk nedensiz değildir. Kaygı ve huzursuzluğun kaynağında Cumhuriyetin temel ilkelerine ve kurumlarına yapılan sistemli ve planlı saldırılar yatmaktadır. Ne yazık ki uzunca bir süreden beri bilinçli ve planlı bir şekilde Cumhuriyetin temel ilkeleri tartışmaya açılmış, yargı, üniversiteler, eğitim gibi laik-demokratik sistemin ana kurumları yıpratılmış, en güvenilir kurumumuz olan ordumuz bile içine sızan hainler tarafından laik tarafsızlıktan, bilim ve akılcı düşünmeden uzaklaştırılmışlardır.
93 yıl önce büyük bir onur, gurur ve heyecanla kurduğumuz laik, demokratik ve hukukun egemen olduğu Cumhuriyetimiz bugün daha önce hiç görülmedik ölçüde saldırıya uğramakta ve tahrip edilmeye çalışılmaktadır.
Ülkemiz bir yandan içeride 15 Temmuz darbe girişiminin kanıtladığı gibi hain saldırılarla karşı karşıya iken öte yandan da büyük bir terör saldırısı altında her geçen gün vatan evlatlarını kan ve göz yaşları içinde yitirmektedir. Bir başka kaygı ve korkuya neden olan gelişme ise batı emperyalizminin yol açtığı güney komşularımız Suriye ve Irak'ta yaşanan savaş, katliam ve yıkım sürecine son dönemlerde katılmaya başlamamızdır. Daha da büyüme işaretleri veren, güney sınırlarımızdaki güvenliğimizi sağlamaya dönük Suriye ve Irak harekatlarımız, zaten çok büyük olan siyasal, sosyal ve ekonomik sorunlarımızı daha da içinden çıkılmaz hale getirme potansiyeli taşımakta ve Cumhuriyetimizin geleceği için ciddi kaygılar yaratmaktadır.
HERŞEYE KARŞIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ MESUT, MUVAFFAK ve MUZAFFER OLACAKTIR
İşte böyle bir ortamda Cumhuriyetimizin 93. yılını kutluyoruz. Çizmeye çalıştığım tablo Cumhuriyetimiz adına gerçekten üzücü ve ürkütücüdür. Ancak belirttiğim tüm bu olumsuzluklara ve yaşanan kötü olaylara karşın yine de Cumhuriyetimizin 93. yılını çoşku, heyecan ve büyük umutlarla kutlamamız için yeterli nedenlerimiz vardır. Yüce Önderimizin şu sözleri bu anlamlı günü çoşku ve heyecanla kutlamamızın kaynağını oluşturmaktadır: “Gelecek nesillerin, Türkiye de Cumhuriyetin ilanı günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin başında, cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanların yer aldığını görerek şaşıracaklarını asla farz etmeyiniz! Bilâkis, Türkiye'nin münevver ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların hakikî zihniyetlerini tahlil ve tesbitte hiç de tereddüde düşmeyeceklerdir.”
Gerçekten de hukukun egemen olduğu, laik ve demokratik, cumhuriyetimizden yana olan halkımız tehlikenin farkındadır ve cumhuriyeti koruma konusunda kararlıdır. Kararlıdır çünkü Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde gerçekleştirilen devrim ve kurulan cumhuriyet rejimi yine önderin ifadesiyle “Türk ulusunun ve onun kahraman evlâtlarından oluşan büyük ordumuzun vicdanında akıl ve bilincinde kurulmuş ve diğer tüm devrim ilkeleri bu ulusun ruhundan esinlenmişdir”. Bu nedenle Cumhuriyeti kuranlar, onu korumaya da muktedirdirler. Gerçekten de cumhuriyet rejimi bu ülkenin evlatlarının kan dökerek, canını vererek, bilinçle kabullenerek, bedel ödeyerek kurduğu bir rejimdir. Atatürkçü düşüncenin ve cumhuriyet rejiminin kökleri sağlamdır. Kemalist ilkeler ve cumhuriyet rejimi bu toprakların binlerce yıllık insan sevgisiyle dolu, insanı temel alan, birleştiren, seven, üreten ve büyüten anlayışının doğal sonucudur. Laik ve demokratik Cumhuriyet rejimimiz bütün aymaz saldırılara rağmen dimdik ilelebet ayakta kalacaktır. Bu saldırılar sadece insanlarımızın ve bir bütün olarak ülkemizin canını yakmak, sıkıntıya sokmaktan başka bir sonuç alamaz. Cumhuriyeti ortadan kaldırmaya çalışan bedbahtların Mustafa Kemal Atatürk'ün 1926 yılında söylediği sözleriyle “Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde lâyık oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olamaz. Türk ulusu emniyet ve mutluluğunun kefili olan ilkelerle uygarlık yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir.” Kısacası yine Atamızın 1923 yılında söylediği sözleriyle “Türkiye Cumhuriyeti Mesut, Muvaffak ve Muzaffer” olacaktır.