Prof. Dr. Mehmet Tomanbay
2011 yılı Nisan ayında Almanya’nın Hannover kentinde düzenlenen sanayi fuarında “4. Sanayi Devrimi” (Industry 4.0) terimi ilk kez kullanıldı. Terim birçokları için yabancı bir terimdi ve ne anlama geldiği net değildi. 2012 yılının Ekim ayına gelindiğinde fuara katılan sanayi kuruluşlarından Bosch Mühendislik firmasının başını çektiği bir çalışma grubu 4. Sanayi Devrimi kavramı ile ilgili hazırladıkları bir dosyayı Alman Federal Hükümetine sundu. Böylelikle kavram o tarihten başlayarak resmiyet, netlik ve önem kazanmaya başladı.
Aslında 4. Sanayi Devrimi bilgi çağının en önemli gelişmesidir. Bilgi çağı ise toplum bilimcilere göre avcı-toplayıcı çağı, tarım çağı ve sanayi çağından sonra başlayan hem bilgi üretimi ve hem de tüketiminin yoğunlaştığı ve çok hızlandığı dönemdir. Günümüzün ünlü gelecek bilimcilerinden (Fütürolojist) Alvin Toffler’e göre 21. Yüzyıl ile başlamıştır.
Öte yandan, 4. sanayi devrimine gelmeden önce üç sanayi devrimi daha gerçekleşmiştir. 1800’lü yıllarda buhar makinesi ve tekstil sektöründe uçan mekik olarak adlandırılan tekniğin geliştirilmesi Birinci Sanayi Devrimi olarak adlandırılır. 1900’lerin başlarında çelik üretim teknolojisinin bulunması ve elektrik üretiminin yaygınlaşmasıyla İkinci Sanayi Devrimi dönemi başlar. 1970’lerde bilgisayar ve internet kullanımının başlaması ile iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ise üçüncü sanayi devrimi olarak tanımlanmaktadır. Özellikle üçüncü sanayi devrimi ile başlayan bilgisayarlaşma ve internet kullanımı bilgi üretimini çok hızlandırmış ve olağan üstü artmış olan bilgi de 2010’lu yıllardan başlayarak 4. Sanayi devrimine yol açmıştır.
4. Sanayi Devrimini tanımlayan en önemli kavramlar sanal-fiziksel sistemler (cyber-physical systems), nesnelerin interneti (internet of things) ve bulut bilişim (cloud computing) dir. Kuşkusuz teknolojik bilgi sahibi olmayanlar için bu üç kavram da bir anlam ifade etmeyebilir. Kısaca açıklamaya çalışırsak, 4. Sanayi devrimi; bilimsel ve teknik işlerde insan emeği olmaksızın işlerin çağdaş bir otomasyon sistemiyle yürümesini, üretimde kullanılan bütün teknik araçların ya da makinelerin (nesnelerin) gene insan emeği olmaksızın birbirlerinden gerekli veri alış verişlerini gerçekleştirmelerini anlatan bir kavramdır. 4. Sanayi devriminde üretim sürecinde kullanılan tüm teknik nesneler ya da daha genel olarak fabrikalar-makineler, insan emeğine gereksinim duymadan internet aracılığıyla birbirlerine bağlanacaklar ve gerekli bilgileri birbirlerinden alıp vererek üretimi gerçekleştireceklerdir. Bu süreç verimliliği, dolayısıyla da üretimi büyük miktarda arttıracaktır. Artık fabrikalar kendi işini kendi yapan yani üretim süreçlerini programlayan, planlayan akıllı fabrikalara dönüşmüş olacaktır. Dolayısıyla yapay zekâ üretim sürecinde çok daha etkin hale gelecektir.
Günümüzde A.B.D., Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya, Çin ve Japonya gibi gelişmiş ülkeler toplumsal yapılarını 4. Sanayi devrimine uyumlu hale getirmeye çalışmaktadırlar. Elbette, Güney Kore, Güney Afrika Cumhuriyeti, Tayland, Brezilya, Arjantin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler de geri kalmamak için 4. Sanayi devrimini gündemlerine almış durumdadırlar. Yaklaşık 500 yıl önce İngiliz düşünür Francis Bacon “Bilgi Güçtür” demiştir. Gerçekten de 4. Sanayi devriminin yaratacağı bilgi ve teknoloji birikimine sahip olabilen uluslar sahip oldukları bilgi ve güç aracılığıyla küresel düzeyde de kontrol güçlerini arttıracaklar ve çok daha güçlü bir şekilde söz sahibi olacaklardır. Buna karşılık 4. sanayi devrimini yakalayamayan ülkelerin önümüzdeki yıllarda küresel çapta hiçbir iddialarının kalmayacağı ve hızla küme düşecekleri açıktır.
Bu gerçeğin ışığında yukarda bir kısmının adlarını saydığım ülkelerin yönetimleri ana gündem maddelerini bilgi çağında 4. Sanayi devrimi için yapılması gerekenleri planlamakla doldurmaktadırlar. Örneğin, A.B.D.’nin bir önceki başkanı Barack Obama’nın en önemli danışmanları bilgi ve teknolojide en yetki bilim adamlarından oluşuyordu. Örneğin Google’ın önceki CEO’su Eric E. Schmidt Obama’nın baş danışmanlarından biriydi. Bu konudaki bir diğer örnek ise Kanada’nın genç başbakanı Justin Trudeau’dur. Kanada’nın liberal başbakanının göreve gelmeden önceki en önemli toplumsal vaadi “bilimi öncelemek ve bilim adamlarına saygıyla davranmak” idi. Göreve gelir gelmez de başbakanlık bilim danışmanını büyük bir rekabet içinde seçti ve Hükümetinin bütün kararlarını bilimsel analizlere göre vereceğini açıkladı.
Bu örnekler çoğaltılabilir. Ancak ne yazık ki bütün dünya bilgi çağında 4. sanayi devrimi dönemini yaşamaya başlamışken biz Türkiye’de eğitim sistemimizde fen derslerinin ağırlığını azaltıp duruyor ve sistemimizi hızla bilimden uzaklaştırmaya devam ediyoruz. Bilimi geliştirmekle görevli en önemli bilim kuruluşumuz TUBİTAK uzun yıllardır FETÖ’cü hainlerin elinde işlevsizleşmiş durumdadır. Devletimizin üst düzey yöneticilerinin danışmanları öncelikle din adamlarından ve asker kökenlilerden oluşmuştur. Üniversitelerimizden ve ilk ve orta öğretimimizden laik, çağdaş bilim adamları ve eğitmenler çeşitli bahanelerle FETÖ’cü hainlerin temizliğine dahil ediliyorlar ve kurunun yanında yaşları da yakıyoruz. Yani kısacası ülke olarak kendi ayağımıza sıkıyoruz. Klasik tabiriyle Dünya aya giderken biz tersine gidiyoruz. Bu nedenle büyük önder Atatürk’ün dediği gibi yeniden hayatta en büyük yol göstericinin bilim olduğunu kabul ederek davranmazsak Türkiye olarak 4. Sanayi devriminin yaşanmaya başlandığı dünyamızda hızla küme düşmeye devam eder ve büyük sorunların ortasında boğulup kalırız.