Mübarek Ramazan ayında NEFSİMİZE sahip olmamız gerekir.

DİĞER (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 28.06.2015 - 00:00, Güncelleme: 17.02.2023 - 08:17 3414+ kez okundu.
 

Mübarek Ramazan ayında NEFSİMİZE sahip olmamız gerekir.

Ramazan bütün her yerde bolluğu, bereketi ile gelir. Telaşı güzeldir, iftarda içilen suyun lezzeti hiçbir şeyde yoktur. İftarda yemekten sonraki çayın tadı on bir ayda var mıdır ki, suyun tadı olsun? Yemekler çoktur, çeşitlidir, heyecanladır. Yemekler nasıl heyecanlı olur? Olur neden olmasın? Mübarek Ramazan ayının bu uzun günlerde Allah rızası için aç kalmış Müslümanlara ikramdır. Daha ne olsun?   Güzel ülkemizin bütün şehirlerine Ramazan zenginliği ve haşmetiyle gelir. Bünyelere ve bütçelere göre iftarlara hazırlanılır. Şurası muhakkaktır ki diğer aylardan farklıdır iftar ve sahur sofraları. Yemekler daha lezzetlidir, sofralarda daha bereketlidir. Maşallah.   İstanbul’da Ramazan farklı ve çok güzel... Şimdilerde bu kocaman şehirde küçücük kalan bizlerin gördükleri muhakkak ki eskiye göre çok az. Şehir çok büyük, çok kalabalık, çok telaşlı. Hep bir koşturma halinde olan İstanbullular ve İstanbul’da olanlar bu dünyanın en güzel kentinin güzelliğinden bihaber yaşıyorlar.   Osmanlı Ramazanlarını sıkça yazmaya çalışıyorum. Nasılmış o zamanlar bu çılgın kalabalık olmadan, Bu kısalmış zamanların telaşlı ruh halleri insan bünyelerini kaplamadan, iş stresi birçok önemin önüne geçmeden? Nasıldı?   Gerard de Nerval isimli Fransız bir yazar o kadar güzel anlatmış ki, eskinin ramazanlarını bende sizlere okuduklarımdan aklımda kalanları aktarayım istedim. Bu mübarek günde belki birkaç dakika okuma zamanınızı bir sürede hayallerinizi süsler, zamanın geçmesine de bir miktar katkım olur. Fransız yazar ‘Ramazan Geceleri’ adlı bir eser yayınlamış.    Hilal görüldüğünde Ramazan başlar. Akşamları Tophane’den, limandan toplar atılır. Mahyalar yanar. Minareleri kandiller aydınlatır. Ramazan gecelerinde özellikle camilerde toplu namazlar kılınır. Ramazan gecelerinde eğlenceler vardır. Karagöz, Hacivat oynatılır. Su çeşnicileri vardır, bunlar suyun tadından anlayanlardır. Mısır’dan getirilen Nil suyu çok rağbet görür. Meddahlar vardır. Kahvehanelerde, İslami görüş, dini anane ve efsaneler anlatırlar. Şiirde okurlar. Kahvehanelerde çubuk ve nargileler vardır. Ayrıca meddah oyunun arasında ara verir o sırada şerbet ve tütün içilir. Meddahla gelen küçük çocuk izleyicilerden para toplar. Hikâyenin devamı ertesi güne bırakılır.   Ben yazarın kitabından küçük notları aktardım sizlere. Bunlar aslında bilmediklerimiz değil, unuttuklarımız. Büyüklerimiz boşuna ‘ah o eski Ramazan’lar ’demiyorlardır elbette. Hepimizin büyükleri vardır yâda zamanında söylemişlerdir. Bizlerin yapması gerekenler bizden sonrakilere de bu güzellikleri aktarabilmek.   Yazar gözlemlerinde o kadar farklı şeylerden de söz etmiş ki, okudukça ‘ah o güzellikler’ dememek mümkün değil.   Bence en önemlisi insan sevgisi, insana duyulan saygı… Ne yazık ki yitirdiklerimizin içinde ilk sırayı saygı alıyor herhalde. Oruç tutanlar başkaları için değil kendileri için tutuyorlar. ‘Oruçluyum ondan asabiyim’ ne kadar aciz bir savunma. Ne demek oruçluyum’a sığınmak? Kendin için tuttuğun orucu başkalarının kalbini kırarak kazanamazsın. Neyi kazanamazsın? Elbette orucun sevabını. Oruç bir çeşit nefis terbiyesi ise, bu terbiyenin içine sadece aç kalmak girmiyor. Bunun içine sabır da giriyor, iyi niyet, hoşgörü, sevgi ve en önemlisi saygı. Kendine saygı duyulmasını isteyenler etraflarına saygı göstermek durumundadırlar. Oruç işte bu anlamda çok güzeldir, bunun için on bir ayın sultanıdır. Bunun için MÜBAREK’tir.   Nefsimize sahip olmak Mübarek Ramazan ayında olması gerekendir.      Nazan Şara Şatana             Ramazan bütün her yerde bolluğu, bereketi ile gelir. Telaşı güzeldir, iftarda içilen suyun lezzeti hiçbir şeyde yoktur. İftarda yemekten sonraki çayın tadı on bir ayda var mıdır ki, suyun tadı olsun? Yemekler çoktur, çeşitlidir, heyecanladır. Yemekler nasıl heyecanlı olur? Olur neden olmasın? Mübarek Ramazan ayının bu uzun günlerde Allah rızası için aç kalmış Müslümanlara ikramdır. Daha ne olsun?   Güzel ülkemizin bütün şehirlerine Ramazan zenginliği ve haşmetiyle gelir. Bünyelere ve bütçelere göre iftarlara hazırlanılır. Şurası muhakkaktır ki diğer aylardan farklıdır iftar ve sahur sofraları. Yemekler daha lezzetlidir, sofralarda daha bereketlidir. Maşallah.   İstanbul’da Ramazan farklı ve çok güzel... Şimdilerde bu kocaman şehirde küçücük kalan bizlerin gördükleri muhakkak ki eskiye göre çok az. Şehir çok büyük, çok kalabalık, çok telaşlı. Hep bir koşturma halinde olan İstanbullular ve İstanbul’da olanlar bu dünyanın en güzel kentinin güzelliğinden bihaber yaşıyorlar.   Osmanlı Ramazanlarını sıkça yazmaya çalışıyorum. Nasılmış o zamanlar bu çılgın kalabalık olmadan, Bu kısalmış zamanların telaşlı ruh halleri insan bünyelerini kaplamadan, iş stresi birçok önemin önüne geçmeden? Nasıldı?   Gerard de Nerval isimli Fransız bir yazar o kadar güzel anlatmış ki, eskinin ramazanlarını bende sizlere okuduklarımdan aklımda kalanları aktarayım istedim. Bu mübarek günde belki birkaç dakika okuma zamanınızı bir sürede hayallerinizi süsler, zamanın geçmesine de bir miktar katkım olur. Fransız yazar ‘Ramazan Geceleri’ adlı bir eser yayınlamış.    Hilal görüldüğünde Ramazan başlar. Akşamları Tophane’den, limandan toplar atılır. Mahyalar yanar. Minareleri kandiller aydınlatır. Ramazan gecelerinde özellikle camilerde toplu namazlar kılınır. Ramazan gecelerinde eğlenceler vardır. Karagöz, Hacivat oynatılır. Su çeşnicileri vardır, bunlar suyun tadından anlayanlardır. Mısır’dan getirilen Nil suyu çok rağbet görür. Meddahlar vardır. Kahvehanelerde, İslami görüş, dini anane ve efsaneler anlatırlar. Şiirde okurlar. Kahvehanelerde çubuk ve nargileler vardır. Ayrıca meddah oyunun arasında ara verir o sırada şerbet ve tütün içilir. Meddahla gelen küçük çocuk izleyicilerden para toplar. Hikâyenin devamı ertesi güne bırakılır.   Ben yazarın kitabından küçük notları aktardım sizlere. Bunlar aslında bilmediklerimiz değil, unuttuklarımız. Büyüklerimiz boşuna ‘ah o eski Ramazan’lar ’demiyorlardır elbette. Hepimizin büyükleri vardır yâda zamanında söylemişlerdir. Bizlerin yapması gerekenler bizden sonrakilere de bu güzellikleri aktarabilmek.   Yazar gözlemlerinde o kadar farklı şeylerden de söz etmiş ki, okudukça ‘ah o güzellikler’ dememek mümkün değil.   Bence en önemlisi insan sevgisi, insana duyulan saygı… Ne yazık ki yitirdiklerimizin içinde ilk sırayı saygı alıyor herhalde. Oruç tutanlar başkaları için değil kendileri için tutuyorlar. ‘Oruçluyum ondan asabiyim’ ne kadar aciz bir savunma. Ne demek oruçluyum’a sığınmak? Kendin için tuttuğun orucu başkalarının kalbini kırarak kazanamazsın. Neyi kazanamazsın? Elbette orucun sevabını. Oruç bir çeşit nefis terbiyesi ise, bu terbiyenin içine sadece aç kalmak girmiyor. Bunun içine sabır da giriyor, iyi niyet, hoşgörü, sevgi ve en önemlisi saygı. Kendine saygı duyulmasını isteyenler etraflarına saygı göstermek durumundadırlar. Oruç işte bu anlamda çok güzeldir, bunun için on bir ayın sultanıdır. Bunun için MÜBAREK’tir.   Nefsimize sahip olmak Mübarek Ramazan ayında olması gerekendir.      Nazan Şara Şatana                    
Ramazan bütün her yerde bolluğu, bereketi ile gelir. Telaşı güzeldir, iftarda içilen suyun lezzeti hiçbir şeyde yoktur. İftarda yemekten sonraki çayın tadı on bir ayda var mıdır ki, suyun tadı olsun? Yemekler çoktur, çeşitlidir, heyecanladır. Yemekler nasıl heyecanlı olur? Olur neden olmasın? Mübarek Ramazan ayının bu uzun günlerde Allah rızası için aç kalmış Müslümanlara ikramdır. Daha ne olsun?   Güzel ülkemizin bütün şehirlerine Ramazan zenginliği ve haşmetiyle gelir. Bünyelere ve bütçelere göre iftarlara hazırlanılır. Şurası muhakkaktır ki diğer aylardan farklıdır iftar ve sahur sofraları. Yemekler daha lezzetlidir, sofralarda daha bereketlidir. Maşallah.   İstanbul’da Ramazan farklı ve çok güzel... Şimdilerde bu kocaman şehirde küçücük kalan bizlerin gördükleri muhakkak ki eskiye göre çok az. Şehir çok büyük, çok kalabalık, çok telaşlı. Hep bir koşturma halinde olan İstanbullular ve İstanbul’da olanlar bu dünyanın en güzel kentinin güzelliğinden bihaber yaşıyorlar.   Osmanlı Ramazanlarını sıkça yazmaya çalışıyorum. Nasılmış o zamanlar bu çılgın kalabalık olmadan, Bu kısalmış zamanların telaşlı ruh halleri insan bünyelerini kaplamadan, iş stresi birçok önemin önüne geçmeden? Nasıldı?   Gerard de Nerval isimli Fransız bir yazar o kadar güzel anlatmış ki, eskinin ramazanlarını bende sizlere okuduklarımdan aklımda kalanları aktarayım istedim. Bu mübarek günde belki birkaç dakika okuma zamanınızı bir sürede hayallerinizi süsler, zamanın geçmesine de bir miktar katkım olur. Fransız yazar ‘Ramazan Geceleri’ adlı bir eser yayınlamış.    Hilal görüldüğünde Ramazan başlar. Akşamları Tophane’den, limandan toplar atılır. Mahyalar yanar. Minareleri kandiller aydınlatır. Ramazan gecelerinde özellikle camilerde toplu namazlar kılınır. Ramazan gecelerinde eğlenceler vardır. Karagöz, Hacivat oynatılır. Su çeşnicileri vardır, bunlar suyun tadından anlayanlardır. Mısır’dan getirilen Nil suyu çok rağbet görür. Meddahlar vardır. Kahvehanelerde, İslami görüş, dini anane ve efsaneler anlatırlar. Şiirde okurlar. Kahvehanelerde çubuk ve nargileler vardır. Ayrıca meddah oyunun arasında ara verir o sırada şerbet ve tütün içilir. Meddahla gelen küçük çocuk izleyicilerden para toplar. Hikâyenin devamı ertesi güne bırakılır.   Ben yazarın kitabından küçük notları aktardım sizlere. Bunlar aslında bilmediklerimiz değil, unuttuklarımız. Büyüklerimiz boşuna ‘ah o eski Ramazan’lar ’demiyorlardır elbette. Hepimizin büyükleri vardır yâda zamanında söylemişlerdir. Bizlerin yapması gerekenler bizden sonrakilere de bu güzellikleri aktarabilmek.   Yazar gözlemlerinde o kadar farklı şeylerden de söz etmiş ki, okudukça ‘ah o güzellikler’ dememek mümkün değil.   Bence en önemlisi insan sevgisi, insana duyulan saygı… Ne yazık ki yitirdiklerimizin içinde ilk sırayı saygı alıyor herhalde. Oruç tutanlar başkaları için değil kendileri için tutuyorlar. ‘Oruçluyum ondan asabiyim’ ne kadar aciz bir savunma. Ne demek oruçluyum’a sığınmak? Kendin için tuttuğun orucu başkalarının kalbini kırarak kazanamazsın. Neyi kazanamazsın? Elbette orucun sevabını. Oruç bir çeşit nefis terbiyesi ise, bu terbiyenin içine sadece aç kalmak girmiyor. Bunun içine sabır da giriyor, iyi niyet, hoşgörü, sevgi ve en önemlisi saygı. Kendine saygı duyulmasını isteyenler etraflarına saygı göstermek durumundadırlar. Oruç işte bu anlamda çok güzeldir, bunun için on bir ayın sultanıdır. Bunun için MÜBAREK’tir.   Nefsimize sahip olmak Mübarek Ramazan ayında olması gerekendir.      Nazan Şara Şatana             Ramazan bütün her yerde bolluğu, bereketi ile gelir. Telaşı güzeldir, iftarda içilen suyun lezzeti hiçbir şeyde yoktur. İftarda yemekten sonraki çayın tadı on bir ayda var mıdır ki, suyun tadı olsun? Yemekler çoktur, çeşitlidir, heyecanladır. Yemekler nasıl heyecanlı olur? Olur neden olmasın? Mübarek Ramazan ayının bu uzun günlerde Allah rızası için aç kalmış Müslümanlara ikramdır. Daha ne olsun?   Güzel ülkemizin bütün şehirlerine Ramazan zenginliği ve haşmetiyle gelir. Bünyelere ve bütçelere göre iftarlara hazırlanılır. Şurası muhakkaktır ki diğer aylardan farklıdır iftar ve sahur sofraları. Yemekler daha lezzetlidir, sofralarda daha bereketlidir. Maşallah.   İstanbul’da Ramazan farklı ve çok güzel... Şimdilerde bu kocaman şehirde küçücük kalan bizlerin gördükleri muhakkak ki eskiye göre çok az. Şehir çok büyük, çok kalabalık, çok telaşlı. Hep bir koşturma halinde olan İstanbullular ve İstanbul’da olanlar bu dünyanın en güzel kentinin güzelliğinden bihaber yaşıyorlar.   Osmanlı Ramazanlarını sıkça yazmaya çalışıyorum. Nasılmış o zamanlar bu çılgın kalabalık olmadan, Bu kısalmış zamanların telaşlı ruh halleri insan bünyelerini kaplamadan, iş stresi birçok önemin önüne geçmeden? Nasıldı?   Gerard de Nerval isimli Fransız bir yazar o kadar güzel anlatmış ki, eskinin ramazanlarını bende sizlere okuduklarımdan aklımda kalanları aktarayım istedim. Bu mübarek günde belki birkaç dakika okuma zamanınızı bir sürede hayallerinizi süsler, zamanın geçmesine de bir miktar katkım olur. Fransız yazar ‘Ramazan Geceleri’ adlı bir eser yayınlamış.    Hilal görüldüğünde Ramazan başlar. Akşamları Tophane’den, limandan toplar atılır. Mahyalar yanar. Minareleri kandiller aydınlatır. Ramazan gecelerinde özellikle camilerde toplu namazlar kılınır. Ramazan gecelerinde eğlenceler vardır. Karagöz, Hacivat oynatılır. Su çeşnicileri vardır, bunlar suyun tadından anlayanlardır. Mısır’dan getirilen Nil suyu çok rağbet görür. Meddahlar vardır. Kahvehanelerde, İslami görüş, dini anane ve efsaneler anlatırlar. Şiirde okurlar. Kahvehanelerde çubuk ve nargileler vardır. Ayrıca meddah oyunun arasında ara verir o sırada şerbet ve tütün içilir. Meddahla gelen küçük çocuk izleyicilerden para toplar. Hikâyenin devamı ertesi güne bırakılır.   Ben yazarın kitabından küçük notları aktardım sizlere. Bunlar aslında bilmediklerimiz değil, unuttuklarımız. Büyüklerimiz boşuna ‘ah o eski Ramazan’lar ’demiyorlardır elbette. Hepimizin büyükleri vardır yâda zamanında söylemişlerdir. Bizlerin yapması gerekenler bizden sonrakilere de bu güzellikleri aktarabilmek.   Yazar gözlemlerinde o kadar farklı şeylerden de söz etmiş ki, okudukça ‘ah o güzellikler’ dememek mümkün değil.   Bence en önemlisi insan sevgisi, insana duyulan saygı… Ne yazık ki yitirdiklerimizin içinde ilk sırayı saygı alıyor herhalde. Oruç tutanlar başkaları için değil kendileri için tutuyorlar. ‘Oruçluyum ondan asabiyim’ ne kadar aciz bir savunma. Ne demek oruçluyum’a sığınmak? Kendin için tuttuğun orucu başkalarının kalbini kırarak kazanamazsın. Neyi kazanamazsın? Elbette orucun sevabını. Oruç bir çeşit nefis terbiyesi ise, bu terbiyenin içine sadece aç kalmak girmiyor. Bunun içine sabır da giriyor, iyi niyet, hoşgörü, sevgi ve en önemlisi saygı. Kendine saygı duyulmasını isteyenler etraflarına saygı göstermek durumundadırlar. Oruç işte bu anlamda çok güzeldir, bunun için on bir ayın sultanıdır. Bunun için MÜBAREK’tir.   Nefsimize sahip olmak Mübarek Ramazan ayında olması gerekendir.      Nazan Şara Şatana                    
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.