Bayram AYGÜN
Köşe Yazarı
Bayram AYGÜN
 

ÇANAKKALE’DE ÜÇ ULUBORLU’LU ÜÇ MEKTUP ÜÇ ŞEHİT

Uluborlu’ lu birinci Çanakkale şehidimizin adı: 16 Mart 2019 Cumartesi 20:23 Uluborlu’ lu birinci Çanakkale şehidimizin adı: Ahmet, Baba adı Ahmet: 1890 doğumlu. Samurkanoğulları sülalesinden. Rütbesi: Başçavuş.Uluborlu Efendi sultan mahallesinde oturur. . Uluborlu Alaaddin medresesinde eğitim gördü. Çanakkale Seddül-bahir muharebesinde (23/02/ 1915) şehit düştü. Uluborlu’ lu ikinci Çanakkale şehidimizin adı Ali, Piyade er, 1891 doğumlu. Ahi Bahaddin mahalle-sinden. Hacı Mustafa Oğulları sülalesinden. Aynı Medrese de: Uluborlu Alaaddin medresesinde eğitim gördü. Diğer şehidimiz gibi, (Çanakkle de ) Allah’ a can verdiği gün, Seddülbahir muharebesinde şehit (23/02/ 1915) düşer. Uluborlu’ lu üçüncü şehidimiz Hasan. Babadı Mehmet. İkinci şehidimizle aynı akrabadan. Hacıoğullar-ından.Uluborlu Tahtapazar mahalleli. 1891doğumlu. Piyade er. Diğer iki şehidimiz gibi Alaaddin medresesinde eğitim gördü. Diğer iki şehidimizle birlikte aynı gün (23/02/ 1915) şehadete erer! 2016 Avustralya Kıt’ asına yaptığım üç aylık araştırma gezimde: Uluborlu’ lu her üç Kahraman şehidimizle, diğer şehitlerimizle ilgili Avustralya Çanakkale müzelerinde belgeli, sergilenen eserler mevcut. Her birimizin gurur duyacağı görseller mevcut Avustralya’ daki Çanakkale müzelerinde!. Avustralya-Melbörne şehrindeki zengin Çanakkale müzesi diyebiliriz. Ayrıca Anzak House yani Çanakkale ’ de Kahraman Mehmetçik’ le karşı karşıya savaşan, İngiltere Krallığı adına savaşan paralı Çanakkale-Anzak gazileri için yine belgelelerin sergilendiği müze-evler var. Anzak savaşcılarından şimdi sağ kalan yok! Ama onlarınn çocukları, torunları atalarının anıları-nı yaşatmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Misafir kaldığım Avustralya’ daki yakınlarımdan bazı   “Anzak Housa” adı verilen, Çanakkale’ de savaşmış Avustralyalı anzak, paralı gazi askerler Türk savaçılarından bahsettiklerini görüyoruz. Müze –ev’ de Çanakkale de şehit düşmüş bir çok şehidimizden yukarıda bahsettiğimiz üç şehidimizle ilgili ilginç bir anının öne çıktığınıgördüm. Yeni Zelanda Wellington' daki Victoria Üniversitesi akademi-syenlerinden Avustralyalı Charles Farrell, "Nasıl Anıyoruz: Yeni Zelandalılar ve Birinci Dünya Savaşı" adlı kitabında da belirtmiş. Söz konusu araştırmaya dayalı kitapta Uluborl’dan da çokça bahsedilmiş. Kitapda: Uluborlu’lu her üç şehidimiz Çanakkale de, aynı tarihte, şehit olmuşlar. Avustralya’ lı savaşçı, Paralı Anzak askeri savaş anılarını hatıra defterine yazıp müzeye koyduğu Wellington’lu akademisyen kitabında geniş yer veriyor. Anısısnı anlatan Anzak askeri şöyle not almış defterine. “23/02/1915 Salı günüydü. Seddülbahir bölgesinde kesintisiz hava kararıncaya kadar silah atış-larmız devam etti. Saat akşam altıya doğru Türk siperlerinden silah atışları gelmemeye başladı. Seddülbahir’ in karşı tarafında Türk kumandan Yüzbaşı Kâzım Efendi Türk erlere, ayaküstü ve açık alanda kahramanca, el, kol hareketleriyle emirler veriyordu! Siperlerimiz Türk siperlerine çok yakındı. 20-30 kulaç ha vardı, ha yoktu mesafemiz.. Bir birimizin seslerini mermi seslerinden ayırt edebiliyorduk. Sonradan öğrendik. Karşımızda, sol yanımızdaki Türk siperlerinde Kahraman Türk Yüzbaşı Kâzım Efendi’ nin emrindeki Türk askerleriyle birlikte şehit düştüklerini anladık.. Bizi yöneten İngiliz teğmen beni (Anzak:W. Birdwood) ve iki Anzak arkadaşımla birlikte Türk siperlerine giderek göz atmamız istendi. Birkaç adım ötemize, Türk siperlerine vardığımızda 10-15 kişilik Mehmetçik savaşçılarının hepsi şehit düşmüşlerdi. Sığınağın derinlerine doğru adım attım. Üç Türk askerinin kanlar içinde, bir birlerine sarıldıklarını, son nefeslerini vermek üzere olduklarını gördüm. Yanlarına yaklaştığımda, kan kaybından olacak, gözleri kararmış olmalı ki beni Türk askeri zannettiler. Her üçü de kanla kaplanmış gözlerinden beni görmeye, tanımaya çalışıyorlardı. Her üçünün de elinde kanlı kağıt parçalarını bana doğru uzatarak bir şeyler söylemeye çalıştılar. Bir taraftan da, her üçü birden, sonradan tam anlamını öğrendiğim: ”-Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü” diyorlardı sık sık!.. Yaralı oldukları için ben sesimi çıkarmadım. Her üçünün de ellerindeki, sonradan şehit olacak-larını anlayıp, birkaç gün önce yazdıkları ailelerine göndermeye çalıştıkları mektup olduğunu anladım. Çanakkale’ de hem biz Anzakların, İngilizlerin ve Türk askerlerinin vazgeçilmez yaptığımız işlerden birisi de; ailelerimize bir gün önceden mektup yazmak oluyordu. Her üç şehit Metmetçiklerin ellerinden mektuplarını alıp malzeme sırt çantama koydum. Savaş bittiğinde haftalar sonra evimizedöndük. İlk işim mektupları Dandenong North’agitmek oldu. İstanbul’ dan gelme kuyumculuk yapan Ermeni Adruşan’ ıtanıyordum. Yanına gidip mektupları tercüme ettirdim. Mektupları Mehmetçiklerin ailelerine gönderemedim. Hatıra olsun istedim. Mektuplardan anladım: Her üç Türk şehidi Isparta Sancağı Uluborlu kasabalılarından. Her üçü de aynıkonuları yazmışlar: “Bu hafta Allah’ın katına, Hz. Muhammed’ in yanına gideceklerini yazmışlar. Allah bizleri en büyük ödül olan Şehadet şerbeti ödülünü erecek inşallah!. Kelime-i Şehadet çekiyorum. Allâh Teâlâ' ın birliğini ve Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz' in Allah Teâla'nın kulu ve Rasûlü olduğuna inanarak yolculuğumuz başladı inşallah!.....” diye yazmışlar. Mektuplarını her üçü de kopya kalemle yazmışlar. Şehidin birinin dudağında kopya kalem boyası hala çıkmamış. Her halde akşam siperlerde, o karanlıkta, hangi şartlarda yazmışlar ki diye düşündüm.. Türkleri, Mehmetçiği kahramanlıklarıyla, yardımseverlilikleriyle tanırdım. Ama şehit olacaklarını bildiklerini bilebilecek kadar tanımamışım. “Türk bu olmalı” diye düşündüm!. “Bir Türk öleceği günü nereden biliyor” diye de düşündüm. “ Her halde Hz. Muhammed’ in dininden olanlara, Allah ileriyi görebilme yeteneği verebiliyor” diye de düşündüm. Hayretle içinde kaldım. Ve hayretim beni ezmemesi için Şehit Mehmetçiklerin ailelerine gönderecekleri mektuplarını yazdıklarının içindeki kelimleri tekrar ediyorum. Ben kekeme bir Anzakaskeriyim. Dilim dönmüyor ama yine de o şehitlerle bir olmak istiyorum: ” - (Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü) ... ŞEHİT MEHMETÇİKLERİN ÜZERİNDEN ÇIKAN BAYRAĞIMIZ Avustralya ‘da Çanakkale Müzesi Çanakkale ‘de Şehit düşen Isparta-Uluborlu’lu üç şehit için yapılmış Isparta Gül’ü dikilmiş alan.. Avustralya Çanakkale anıtı: Melbörne.. Anadolu Aslanları Çeşmesi..Aslan motifli.. Avustralya Kıt’asında Çanakkale Müzesi: Melbörne. Yer altına doğru dört kat.. Sağlık- Yardım Çantası: Melbörn’deki Anzak (Çanakkale de savaşan Paralı askerler Derneği müzesinde Şehit Mehmetçikleri’ mizin üzerlerinden çıkan eşyaları  
Ekleme Tarihi: 17 Mart 2019 - Pazar

ÇANAKKALE’DE ÜÇ ULUBORLU’LU ÜÇ MEKTUP ÜÇ ŞEHİT

Uluborlu’ lu birinci Çanakkale şehidimizin adı:

16 Mart 2019 Cumartesi 20:23

Uluborlu’ lu birinci Çanakkale şehidimizin adı:

Ahmet, Baba adı Ahmet: 1890 doğumlu. Samurkanoğulları sülalesinden. Rütbesi: Başçavuş.Uluborlu Efendi sultan mahallesinde oturur. . Uluborlu Alaaddin medresesinde eğitim gördü. Çanakkale Seddül-bahir muharebesinde (23/02/ 1915) şehit düştü.

Uluborlu’ lu ikinci Çanakkale şehidimizin adı Ali, Piyade er, 1891 doğumlu. Ahi Bahaddin mahalle-sinden. Hacı Mustafa Oğulları sülalesinden. Aynı Medrese de: Uluborlu Alaaddin medresesinde eğitim gördü. Diğer şehidimiz gibi, (Çanakkle de ) Allah’ a can verdiği gün, Seddülbahir muharebesinde şehit (23/02/ 1915) düşer.

Uluborlu’ lu üçüncü şehidimiz Hasan. Babadı Mehmet. İkinci şehidimizle aynı akrabadan. Hacıoğullar-ından.Uluborlu Tahtapazar mahalleli. 1891doğumlu. Piyade er. Diğer iki şehidimiz gibi Alaaddin medresesinde eğitim gördü. Diğer iki şehidimizle birlikte aynı gün (23/02/ 1915) şehadete erer!

2016 Avustralya Kıt’ asına yaptığım üç aylık araştırma gezimde: Uluborlu’ lu her üç Kahraman şehidimizle, diğer şehitlerimizle ilgili Avustralya Çanakkale müzelerinde belgeli, sergilenen eserler mevcut. Her birimizin gurur duyacağı görseller mevcut Avustralya’ daki Çanakkale müzelerinde!.

Avustralya-Melbörne şehrindeki zengin Çanakkale müzesi diyebiliriz. Ayrıca Anzak House yani Çanakkale ’ de Kahraman Mehmetçik’ le karşı karşıya savaşan, İngiltere Krallığı adına savaşan paralı Çanakkale-Anzak gazileri için yine belgelelerin sergilendiği müze-evler var.

Anzak savaşcılarından şimdi sağ kalan yok! Ama onlarınn çocukları, torunları atalarının anıları-nı yaşatmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Misafir kaldığım Avustralya’ daki yakınlarımdan bazı

 

“Anzak Housa” adı verilen, Çanakkale’ de savaşmış Avustralyalı anzak, paralı gazi askerler Türk savaçılarından bahsettiklerini görüyoruz.

Müze –ev’ de Çanakkale de şehit düşmüş bir çok şehidimizden yukarıda bahsettiğimiz üç şehidimizle ilgili ilginç bir anının öne çıktığınıgördüm. Yeni Zelanda Wellington' daki Victoria Üniversitesi akademi-syenlerinden Avustralyalı Charles Farrell, "Nasıl Anıyoruz: Yeni Zelandalılar ve Birinci Dünya Savaşı" adlı kitabında da belirtmiş. Söz konusu araştırmaya dayalı kitapta Uluborl’dan da çokça bahsedilmiş.

Kitapda: Uluborlu’lu her üç şehidimiz Çanakkale de, aynı tarihte, şehit olmuşlar. Avustralya’ lı savaşçı, Paralı Anzak askeri savaş anılarını hatıra defterine yazıp müzeye koyduğu Wellington’lu akademisyen kitabında geniş yer veriyor. Anısısnı anlatan Anzak askeri şöyle not almış defterine.

“23/02/1915 Salı günüydü. Seddülbahir bölgesinde kesintisiz hava kararıncaya kadar silah atış-larmız devam etti. Saat akşam altıya doğru Türk siperlerinden silah atışları gelmemeye başladı. Seddülbahir’ in karşı tarafında Türk kumandan Yüzbaşı Kâzım Efendi Türk erlere, ayaküstü ve açık alanda kahramanca, el, kol hareketleriyle emirler veriyordu! Siperlerimiz Türk siperlerine çok yakındı. 20-30 kulaç ha vardı, ha yoktu mesafemiz.. Bir birimizin seslerini mermi seslerinden ayırt edebiliyorduk.

Sonradan öğrendik. Karşımızda, sol yanımızdaki Türk siperlerinde Kahraman Türk Yüzbaşı Kâzım Efendi’ nin emrindeki Türk askerleriyle birlikte şehit düştüklerini anladık.. Bizi yöneten İngiliz teğmen beni (Anzak:W. Birdwood) ve iki Anzak arkadaşımla birlikte Türk siperlerine giderek göz atmamız istendi.

Birkaç adım ötemize, Türk siperlerine vardığımızda 10-15 kişilik Mehmetçik savaşçılarının hepsi şehit düşmüşlerdi. Sığınağın derinlerine doğru adım attım. Üç Türk askerinin kanlar içinde, bir birlerine sarıldıklarını, son nefeslerini vermek üzere olduklarını gördüm. Yanlarına yaklaştığımda, kan kaybından olacak, gözleri kararmış olmalı ki beni Türk askeri zannettiler. Her üçü de kanla kaplanmış gözlerinden beni görmeye, tanımaya çalışıyorlardı. Her üçünün de elinde kanlı kağıt parçalarını bana doğru uzatarak bir şeyler söylemeye çalıştılar. Bir taraftan da, her üçü birden, sonradan tam anlamını öğrendiğim: ”-Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü” diyorlardı sık sık!..

Yaralı oldukları için ben sesimi çıkarmadım. Her üçünün de ellerindeki, sonradan şehit olacak-larını anlayıp, birkaç gün önce yazdıkları ailelerine göndermeye çalıştıkları mektup olduğunu anladım. Çanakkale’ de hem biz Anzakların, İngilizlerin ve Türk askerlerinin vazgeçilmez yaptığımız işlerden birisi de; ailelerimize bir gün önceden mektup yazmak oluyordu.

Her üç şehit Metmetçiklerin ellerinden mektuplarını alıp malzeme sırt çantama koydum. Savaş bittiğinde haftalar sonra evimizedöndük. İlk işim mektupları Dandenong North’agitmek oldu. İstanbul’ dan gelme kuyumculuk yapan Ermeni Adruşan’ ıtanıyordum. Yanına gidip mektupları tercüme ettirdim. Mektupları Mehmetçiklerin ailelerine gönderemedim. Hatıra olsun istedim.

Mektuplardan anladım: Her üç Türk şehidi Isparta Sancağı Uluborlu kasabalılarından. Her üçü de aynıkonuları yazmışlar:

“Bu hafta Allah’ın katına, Hz. Muhammed’ in yanına gideceklerini yazmışlar. Allah bizleri en büyük ödül olan Şehadet şerbeti ödülünü erecek inşallah!. Kelime-i Şehadet çekiyorum. Allâh Teâlâ' ın birliğini ve Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz' in Allah Teâla'nın kulu ve Rasûlü olduğuna inanarak yolculuğumuz başladı inşallah!.....” diye yazmışlar.

Mektuplarını her üçü de kopya kalemle yazmışlar. Şehidin birinin dudağında kopya kalem boyası hala çıkmamış. Her halde akşam siperlerde, o karanlıkta, hangi şartlarda yazmışlar ki diye düşündüm.. Türkleri, Mehmetçiği kahramanlıklarıyla, yardımseverlilikleriyle tanırdım. Ama şehit olacaklarını bildiklerini bilebilecek kadar tanımamışım. “Türk bu olmalı” diye düşündüm!. “Bir Türk öleceği günü nereden biliyor” diye de düşündüm.

“ Her halde Hz. Muhammed’ in dininden olanlara, Allah ileriyi görebilme yeteneği verebiliyor” diye de düşündüm. Hayretle içinde kaldım. Ve hayretim beni ezmemesi için Şehit Mehmetçiklerin ailelerine gönderecekleri mektuplarını yazdıklarının içindeki kelimleri tekrar ediyorum.

Ben kekeme bir Anzakaskeriyim. Dilim dönmüyor ama yine de o şehitlerle bir olmak istiyorum: ” - (Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü) ...

ŞEHİT MEHMETÇİKLERİN ÜZERİNDEN ÇIKAN BAYRAĞIMIZ

Avustralya ‘da Çanakkale Müzesi

Çanakkale ‘de Şehit düşen Isparta-Uluborlu’lu üç şehit için yapılmış Isparta Gül’ü dikilmiş alan..

Avustralya Çanakkale anıtı: Melbörne.. Anadolu Aslanları Çeşmesi..Aslan motifli..

Avustralya Kıt’asında Çanakkale Müzesi: Melbörne. Yer altına doğru dört kat..

Sağlık- Yardım Çantası: Melbörn’deki Anzak (Çanakkale de savaşan Paralı askerler Derneği müzesinde Şehit Mehmetçikleri’ mizin üzerlerinden çıkan eşyaları

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.