Özgür KARAKAYA
Köşe Yazarı
Özgür KARAKAYA
 

SÖNMEYEN YANGIN

Bir insan 9 ayda dünyaya geliyor. Bir insan da onu karnında taşıyor; etini, kanını paylaşıyor, günleri geceleri o kalp atışına göz kulak olmakla geçiyor. Büyümek, gelişmek ve düşünmek kısmıysa daha zorlu, daha uzun bir uğraş. Tıpkı ormanlar gibi. Birden kara eller bir kibrit çakıyor ve tüm bir yaşamı buharlaştırıyor. Şairler yakılıyor ülkemde, insanlar yakılıyor acımadan, belki de zevkle. İnsan bile olmayanlar ateşe veriyor; çığlıklar içinde bedenleri. Gözleri kör ama açık, kulakları çoktan paslanmış. Ölüme gidiyor insanlar. Yangın hiç kesilmeden, acımadan inatla, tütmeye devam ediyor; duman kokusu silinmiyor yeryüzünden. Sivas katliamında 33 aydın, şair ve sanatçı yandı. Onlar oraya Pir Sultan Abdal′ı anmak için gitmişlerdi. Sivas’ta yüzyıllar önce şiirlerinden başka suçu olmayan büyük Ozan Pir Sultan Abdal’ı asanlar da, 33 masum canımızı yakanlar ortaçağ zihniyetiyle eş değerdir. O dönemde bazı siyasi liderlerin Sivas katliamı ile ilgili sözleri şöyle idi: SHP Genel Başkanı Erdal İnönü:“Güvenlik güçlerimizin özverisiyle vatandaşlarımızın daha fazla zarar görmesi engellenmiştir.” Başbakan Tansu Çiller:“Otelin etrafını saran vatandaşlarımıza hiçbir şey olmamıştır”. ANAP lideri M. Yılmaz: “Bu. bir futbol maçında bile çıkabilecek bir olaydır.” Linç kültüründe kartel medyanın rolünü de unutmamak gerekir. Sivas bugün bile kanayan bir yaradır. Sivas′taki vahşet, aslında aydın düşünceye karşı yapılan bir hareketti. Sivas katliamı Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Kimi acılar vardır, diner, kabuk bağlar. Sivas′ta, açılan yaranın acısı dinmedi. Her yılın 2 Temmuz′unda bir vahşetin, bir barbarlığın bağrımızda oyduğu bir yerde, daha da derinlere işleyen bir sızı var. Şair Ataol Behramoğlu’ da Bu Yangın yeri şiiriyle ortamı şöyle dile getiriyor: Yaşamak bu yangın yerinde Her gün yeniden ölerek Zalimin elinde tutsak Cahile kurban olarak Yalanla kirli havada Güçlükle soluk alarak Savunmak gerçeği, çoğu kez Yalnızlığını bilerek Korkağı, döneği, suskunu Görüp de öfkeyle dolarak Toplanıyor ölü arkadaşlar Her biri bir yerden gelerek Kiminin boynunda ilmeği Kimi kanını silerek Kucaklıyor beni Metin Altıok “Aldırma” diyor gülerek “Yaşamak görevdir bu yangın yerinde Yaşamak, insan kalarak Madımak Oteli’nin müzeye dönüştürülmesi çalınmış bir lekeyi bir ölçüde silinmesi adına uygun bir davranış olur.  
Ekleme Tarihi: 15 Mayıs 2021 - Cumartesi

SÖNMEYEN YANGIN

Bir insan 9 ayda dünyaya geliyor. Bir insan da onu karnında taşıyor; etini, kanını paylaşıyor, günleri geceleri o kalp atışına göz kulak olmakla geçiyor. Büyümek, gelişmek ve düşünmek kısmıysa daha zorlu, daha uzun bir uğraş. Tıpkı ormanlar gibi. Birden kara eller bir kibrit çakıyor ve tüm bir yaşamı buharlaştırıyor.

Şairler yakılıyor ülkemde, insanlar yakılıyor acımadan, belki de zevkle. İnsan bile olmayanlar ateşe veriyor; çığlıklar içinde bedenleri. Gözleri kör ama açık, kulakları çoktan paslanmış. Ölüme gidiyor insanlar. Yangın hiç kesilmeden, acımadan inatla, tütmeye devam ediyor; duman kokusu silinmiyor yeryüzünden.

Sivas katliamında 33 aydın, şair ve sanatçı yandı. Onlar oraya Pir Sultan Abdal′ı anmak için gitmişlerdi. Sivas’ta yüzyıllar önce şiirlerinden başka suçu olmayan büyük Ozan Pir Sultan Abdal’ı asanlar da, 33 masum canımızı yakanlar ortaçağ zihniyetiyle eş değerdir.

O dönemde bazı siyasi liderlerin Sivas katliamı ile ilgili sözleri şöyle idi:

SHP Genel Başkanı Erdal İnönü:“Güvenlik güçlerimizin özverisiyle vatandaşlarımızın daha fazla zarar görmesi engellenmiştir.”

Başbakan Tansu Çiller:“Otelin etrafını saran vatandaşlarımıza hiçbir şey olmamıştır”. ANAP lideri M. Yılmaz: “Bu. bir futbol maçında bile çıkabilecek bir olaydır.”

Linç kültüründe kartel medyanın rolünü de unutmamak gerekir. Sivas bugün bile kanayan bir yaradır. Sivas′taki vahşet, aslında aydın düşünceye karşı yapılan bir hareketti. Sivas katliamı Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçmiştir.

Kimi acılar vardır, diner, kabuk bağlar. Sivas′ta, açılan yaranın acısı dinmedi. Her yılın 2 Temmuz′unda bir vahşetin, bir barbarlığın bağrımızda oyduğu bir yerde, daha da derinlere işleyen bir sızı var.

Şair Ataol Behramoğlu’ da Bu Yangın yeri şiiriyle ortamı şöyle dile getiriyor:

Yaşamak bu yangın yerinde

Her gün yeniden ölerek

Zalimin elinde tutsak

Cahile kurban olarak

Yalanla kirli havada

Güçlükle soluk alarak

Savunmak gerçeği, çoğu kez

Yalnızlığını bilerek

Korkağı, döneği, suskunu

Görüp de öfkeyle dolarak

Toplanıyor ölü arkadaşlar

Her biri bir yerden gelerek

Kiminin boynunda ilmeği

Kimi kanını silerek

Kucaklıyor beni Metin Altıok “Aldırma” diyor gülerek

“Yaşamak görevdir bu yangın yerinde

Yaşamak, insan kalarak

Madımak Oteli’nin müzeye dönüştürülmesi çalınmış bir lekeyi bir ölçüde silinmesi adına uygun bir davranış olur.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Firdevs büyükateş
(02.07.2023 16:39 - #159)
kaleminiz daim olsun
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)

Diğer Yazıları

28
Nisan
11
Nisan
19
Mart
08
Mart
22
Ocak
07
Ocak
05
Aralık
01
Aralık
24
Kasım
14
Kasım
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.