“Fakir çalarsa hırsızlık, zengin çalarsa yolsuzluk olur”-Can Yücel
Yolsuzluk, kamu gücünün kişisel çıkar sağlamak adına kötü kullanılmasıyla, halkın kaynaklarının yandaşlara peşkeşle verilmesidir. Yakın ilişkiler neticesinde bazı avantajlar sağlamaya dönük kasıtlı ve uygun olmayan davranışları da kapsar.
Yolsuzluk, kapitalist sermaye süreciyle bağlantısı bulunduğundan iktidar da olanlar kendilerine ister milliyetçi, islamcı demokrat desin en temel noktaları kasalarını doldurmaktır. İmar yolsuzlukları ,ihale banka borsa kredileriyle açılan işlerde olduğu gibi.
Yolsuzluktan pay alanlar yolsuzluk düzenin de koruyuculuğunu yaparak kendi yolsuzluklarını yaratmaktadır. Gelen her iktidar da yolsuzluğu sürdürmektedir.
Bir Alman atasözü de şöyle demektedir: "Küçük hırsızlar asılır,büyük hırsızlar serbest dolaşır”.
Bu yapıyı oluşturan ana etken kapitalizmdir. Yolsuzluk,iktidar gücüyle gerçekleştirildiğinden devlet bürokrasisi, hükümetler,düzen partilerinin yönetimleri de bu çarkın içinde yer almaktadır. Halkın denetimi de dışlanmaktadır. Her yapılan yolsuzluk halkın kaynağının kaybedilmesidir.
Egemen basın da yolsuzluğun sebeplerini gizleyerek sebepler yerine sonucu tartıştırmaktadır. Burada ki amaç ise kapitalist sistemin halka yaptığı tahribatı örtbas ederek sistemin kendisini devam ettirmesidir. Yolsuzluk, ekonomik kalkınma ve büyümeyi yavaşlatır. Gelir dağılımındaki adaletsizliği arttırarak toplum da hoşnutsuzluk yaratırken; ülke kaynaklarının da verimsiz kullanılmasını getirir.
Kasalarını dolduranlar köşeyi dönenler yiyin yiyebildiğiniz kadar! Ama unutmayın ki, bu ülkenin yığınları sizi izlemektedir. Yoksul elleriyle yakanıza yapışacağı günlere gebedir. Doğrunun yolu her zaman bulunmaktadır zor da olsa bulunur. Günü geldiğin de yolsuzlara da yol gözükür.
Yazımızı Tevfik Fikret in “Yağma Sofrası” şiiriyle noktalayalım.
Bu sofracık, efendiler --ki bekler yutulmayı
Huzurunuzda titriyor --şu ulusun hayatıdır
Ulusun ki acılı, ulusun ki eşiğinde ölümün!
Ama sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler pek açsınız besbelli yüzünüzden;
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Şu doyumcu sofra, bakın gelişinizle övünçlü!
Hakkıdır kutsal savaşınızın, evet, o hak da elde bir...
Yiyin, efendiler yiyin; bu iç şenliği sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin...
Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say:
Soy sop, şeref, gösteriş, oyun, düğün, konak, saray,
Tüm sizindir efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Tüm sizindir, tüm sizindir, hazır hazır, kolay kolay...
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Büyüklüğün sindirimi biraz ağır olsa da yok zarar,
Görkemli yüceliği, öç alıcı sevinci var,
Bu sofra gönül almanızdan böyle ısınır ve ışıldar.
Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Verir zavallı memleket, verir ne varsa; malını,
Varlığını, hayatını, umudunu, hayalini,
Tüm olanca rahatını, olanca gönül balını,
Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini...
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak!
Bugünkü mideler sağlam, bugünkü çorbalar sıcak;
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin, efendiler yiyin; bu cümbüşlü sofra sizin;
Doyuncaya,tıksırıncaya,çatlayıncaya kadar yiyin!