Hukuk, toplumların düzen içinde yaşamasını sağlayan en temel unsurdur. Adaletin sağlanması, bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması ve devlet otoritesinin meşruiyetini sürdürebilmesi için hukukun üstünlüğü esastır. Ancak, dünyada ve özellikle Türkiye’de son yıllarda yaşanan bazı hukuk ihlalleri, hukukun ne kadar kırılgan bir yapı olduğunu ve sürekli olarak korunması gerektiğini göstermektedir.
Son yıllarda Türkiye’de yargı bağımsızlığı, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı gibi konular uluslararası kamuoyunda sıkça tartışılmaktadır. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Türkiye’ye yönelik hukukun üstünlüğü ile ilgili eleştiriler giderek artmaktadır. Basın mensuplarına yönelik gözaltılar, siyasi baskılar ve hukuki süreçlerin şeffaf yürütülmemesi, Türkiye’de hukukun üstünlüğü ilkesine dair endişeleri artırmaktadır.
Örneğin, son yıllarda gazetecilerin tutuklanması, sosyal medya paylaşımlarından dolayı bireylerin yargılanması ve muhalif seslere yönelik baskılar, hukuk sisteminin bağımsızlığını sorgulatan gelişmeler arasında yer almaktadır. Ayrıca, uzun süren tutukluluk süreleri, kişilerin adil yargılanma hakkını ihlal eden uygulamalar arasında görülmektedir. Hukukun siyasallaşması ve mahkemelerin bağımsız karar verememesi, kamuoyunun adalete olan güvenini ciddi şekilde sarsmaktadır.
Peki, hukukun üstünlüğü neden bu kadar önemlidir? Hukukun olmadığı bir toplumda keyfilik, kaos ve adaletsizlik kaçınılmazdır. Bireyler haklarını koruyamaz, ekonomik gelişme sekteye uğrar ve toplumda huzur kalmaz. Hukukun üstün olduğu toplumlarda ise yatırımcı güveni artar, bireyler kendilerini güvende hisseder ve demokratik değerler güçlenir.
Türkiye’nin hukukun üstünlüğünü yeniden tesis edebilmesi için yargı bağımsızlığının sağlanması, ifade özgürlüğünün korunması ve hukuki süreçlerin şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Hukuk devleti ilkesi, sadece bir slogan değil, her bireyin adil ve eşit muamele gördüğü bir sistemin temel taşı olmalıdır. Ancak bu şekilde toplumda güven, barış ve adalet sağlanabilir.
Sonuç olarak, hukuk ihlalleri yalnızca bireyleri değil, tüm toplumu ve ülkenin uluslararası itibarını etkileyen ciddi bir sorundur. Türkiye’nin bu konuda atacağı adımlar, hem kendi vatandaşlarının haklarını koruma açısından hem de küresel anlamda güvenilir bir hukuk devleti olabilmesi için hayati öneme sahiptir. Hukuk herkes için olmalı ve kimse hukukun üstünde olmamalıdır.