Bayramlar, tatiller, gündemi doldururken, ara sayfalara taşınan intihar haberlerinin her gün sayısı artıyor. Henüz kapımızı çalmadığı için, vah vah la, tüh tüh le geçiştiriyoruz haberleri.
Neden birlikte yanlışlara dur demek var iken, intiharlara baş vuruyor insanımız düşündüğünüz oldu mu hiç?
Ben düşündüm. Benimle birlikte birçok toplum bilimci de düşünmüştür muhakkak.
Cevabını konuşalım mı?
Cevabı, satılmış, adi, işgal medyasına göre yönlendirilen vatandaşımız, suçun kendisinde olduğunu zannediyor da ondan intihara kalkışıyor.
Yukarıya ve satılmış işgal medyasına göre, her şey yolunda.
“ Başarısızlık varsa o intihar eden ve cinnet geçiren insanların suçu.”
Herkes tatilde lüks yerlerde.
Herkes ev alıyor, araba yeniliyor.
Her yeri bayram yeri gibi gösteren satılmış işgal medyasını, izleyen sıradan vatandaş, eşi ve çocukları yanında başarısız ve beceriksiz durumda görüyor kendisini.
O görmese de eşi ve çocukları “başarısızsın sen, biz neden tatile çıkamıyoruz, ev yada araba alamıyoruz?” gibi yakınmalara ve serzenişe girince ekonomik olarak ailesinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan evin reisi bunalıma düşüyor.
Oysa ki durum öyle değil, ülkem tarihinde görülmemiş bir krizin içinde ve patlama noktasında. İflaslar, içi boşalmış şirketlerin kaçınılmaz sonu. Hibe ve teşviklerle kurtulacak gibi değil. Çöküş başladı.
Yapılması gereken neydi?
“Evet, ülkemizin gerçekten ürettikleri, tükettiklerini karşılamadığı ve olmayan parayı sizlere harcattığımız için, sizi kredilerle borçlandırdığımız için, güç durumdasınız. Devlet de aynı şekilde güç durumda.” Diye bilseydi yöneticilerimiz. İsraf ekonomisini yaşadıkları gibi yaşatmasalardı, ülke insanımıza bu duruma gelmeyecekti.
Yeniden üretim seferberliği başlatarak, her insanımıza küçük de olsa iş imkanı sağlansaydı, “kemerleri sıkmamız gerek, dünya ve ülkemiz zor günler yaşıyor. Sorun sizde değil, bizde oldu, yanıldık” diye bilselerdi onlarca insanımız intihar etmeyecek, hayatları kurtulacaktı.
Yöneticilerin yanlış politikaları, doğru sözlü olmamaları, insanımızın sadece kendisinin güç durumda olduğunu zannetmesine sebep oldu. Sonuç olarak, tarihte görülmemiş yuva yıkılmaları, intiharları yaşıyor ülkemizin insanları.
Yüzleri gülmüyor insanımızın artık, gelecek korkusu yüreklerine sindi. Küçücük bir aşağılanma hayatlarına son vermeyi yada birilerine öldüresiye saldırmayı getiriyor.
Cinnet geçirenler, hayatlarına son verenler, yetememenin, çaresizliğinin sonucu bu duruma geliyorlar. Buna bir dur deme zamanı geldi artık.
Yukarıdan, satılmış medyaya, ne derlerse ne dikte ederlerse etsinler, ülke ekonomik çöküşte ve bunun sorumlusu kişiler olarak, bizler, Yüzde on oranında suçlu isek; Yüzde doksan suçlusu devleti yönetemeyenlerdir.
Ülkenin bütün üreten fabrikaları satılırken, kaynakları yabancılara ve yandaşlara peşkeş çekilirken, yarın hiç birimizin para kazanma ihtimali olmaz. Bugün ülkemizin bir yarısının başında ise kazanamama ve iflaslar, yarın hepimizin başına gelecektir.
Bütün insanlarımıza sesleniyorum. Sorun sizde yada aile reislerinizde değil. Sorun ülkeyi yönetenlerde. İntihar etmeden, cinnet geçirmeden evvel, yapmamız gereken, sucun gerçek sahiplerini görmeniz, kendinizi yada eşinizi suçlamaktan vaz geçip sağlıklı kararlarlar almanızdır.
Ey Kılıçtaroğlu, Ey Devleti 17 yıldır yöneten CHP, aklını başına al, kendi suçunu kendi başarısızlığını söyle ki artık, İnsanlar intihar etmekten vaz geçsinler, cinnet geçirmekten kurtulsunlar.
Teşhisi iyi koyamayan doktor, ne kadar hamaset yaparsa yapsın hastasını kurtaramaz.